27 Nisan 2016 gecesi Abdi İpekçi’de yazılmaya başlanan roman, 6 Nisan 2017 gecesi Almanya’da sona erdi. Galatasaray kazıya kazıya geri döndüğü Euroleague’de sezonu 12.olarak bitirdi.
Yaz başında Euroleague kadrosunu kurmak için çalışmalara başladığımızda Ergin Ataman’ın açıklamalarına göre temel hedef, Eurocup’ı kazanan kadroyu korumaktı. Kadro istikrarının devam etmesi, elbette sezona daha hazır bir halde girmeyi amaçlıyordu ve oluşan bu pozitif havanın toz bulutuyla karışmaması isteniyordu. Birbiriyle uyumlu, birbiriyle oynamaktan zevk alan, çok iyi dostluklardan oluşan bu takım, birdenbire dağılmak zorunda kaldı. Lasme’ye 1 yıl ceza verildi. (Bu tip yasaklı madde kullanımlarında en büyük cezanın Lasme’ye verilmesi dikkat çekiyor. Bu konuda büyük bir haksızlığın yapıldığını düşünüyorum. Zaten 6 aylık cezanın ardından FIBA, Lasme’nin basketbol oynamasına izin verdi ve Lasme D-League’de oynamaya başladı.) Eurocup MVP’si Errick McCollum Çin’e transfer oldu ve geldiği günden itibaren Galatasaray’ın çölde bulduğu suyu olan Chuck Davis basketbolu bıraktı. Tüm bunların ardından yeni oyuncularla yeni heyecanlar yaşamaya hazırken yeni takım olmanın yaratmış olduğu uyumsuzlukla sezona 0/5 başladık. Oyun kuruculardan beklediğimiz katkının gelmemesi (Avrupa basketboluna uyum sağlayamayan Russ Smith ve kafası pek burda olmayan Dentmon), sezonu menisküs yırtığıyla açan Micov’un kendisini bulamaması, Tibor’un takıma Krstic problemi yüzünden Eylül ayında katılması, sistem içinde büyük bir karmaşanın yaşanmasına neden oldu. Tüm bu yaşananlar, karamsar tabloyu zindana çevirdi. Sadece bunlar değil; Ergin Ataman’ın kariyeri boyunca pek tercih etmediği 9 yabancı problemi de takıma zarar verdi. Kısaca tutmayan bir mayanın ürünü olmuştuk. 0/5 yaptıktan sonra yavaş yavaş doğru beşleri yakalamaya başlayan Ergin Ataman, Tibor’u ve Diebler’ı daha aktif kullanmaya başladı. Abdi İpekçi’de Olympiakos, Daçka, Barcelona ve Milano galibiyetlerinden sonra birkaç hesap yapıp treni yakalamaya çalıştık. Aslında yakaladık da…
İşlerin yoluna girer gibi olduğu bu dönemde üst üste gereksiz mağlubiyetler almak hepimizi derinden yaraladı. Langford’sız Unics deplasmanıyla başlayan, Efes (2 maç), Brose-Zalgiris ile devam eden ve Euroleague’in en soft deplasmanlarından biri olan Milano maçıyla sona eren bu dönemde yalnızca Zalgiris Kaunas’ı mağlup ettik. Yarışta kalıp Final-Eight iddiamızı devam ettireceğimiz anda, yarıştan koptuk. Sonrasında formaliteden öte geçmeyen maçlarla birlikte Galatasaray oyun içi gelişimi bakımından sezon başına göre aşama kaydetmeye başladı. Son 12 maçta gelen 6 galibiyet ve oynanılan iyi basketbol izleyicileri tatmin etti. Bu gelişim, Errick McCollum transferiyle birlikte ligde final-şampiyonluk iddiasının sürmesi açısından oldukça önemli.
Sezona dair hatırlamak istediğimiz bazı anlar yaşadık. İlk deplasman galibiyetimizi, GSBasket‘in aylar öncesinden yapmış olduğu organizasyonla Barcelona’ya çıkarma yaptığı maçta aldık. Önce İZMİR MARŞI ile coşan arkadaşlarımız, “YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA” sesleriyle Palau Blaugrana’yı inletti ve gelen galibiyeti doyasıya kutladılar. Üzerinden yıllar geçse dahi asla unutamayacağımız bir maç daha yaşadık. Deplasmanda oynadığımız Olimpiakos maçı… Nasıl unutulabilir ki? 20 sayı geriden gelerek Pire’de Olimpiakos’u mağlup etmek gerçekten unutulmaz maçlardan biri olarak hafızalarımıza kazındı bile.
Bir de unutmak istediğimiz bazı kötü olaylar yaşadık. Özellikle ucu ucuna kaybedilen maçlar bizleri epey üzdü. İçerde oynadığımız Kızılyıldız maçı, deplasmanda oynadığımız Maccabi, Milano ve Baskonia maçları küçük hatalarla kaybedildi fakat maçların kaybedilmesinden daha önemli bir olay daha yaşadık. Ultraslan grubu, Galatasaray koçunu hedef aldı ve tribünde istenmeyen olaylar yaşattı. Koçunu koruyan taraftarlara saldıran, Abdi İpekçi’ye basketbol izlemeye gelen çocukları ve kadınları korkutan, salona yalnızca huzursuzluk çıkarmaya gelen bu grubun derdinin basketbol olmadığını hepimiz biliyoruz…
Son olarak parkeye dönmek gerekirse, bu sezon psikolojik açıdan bizi çok hırpaladı ama içerde ve dışarda gelen Olympiakos, Barcelona galibiyetleri, 3.çeyrekte sahadan sildiğimiz Real Madrid maçı, bizleri biraz olsun teselli ediyor. Lig için umutların tükenmediğini de belirtmek isterim. Temennim en kısa sürede yeniden Eurocup’ı kazanıp Euroleague’de mücadele etmek ve 2013-2014 sezonunda olduğu gibi Final-Eight’e kalmak. Sevgilerle…
Engin Ağzıdeli