2011/2012 Sezonu Değerlendirmesi

Tamamlanan sezonun ardından, bütün maçlara giden ve basketbola kafa yoran biri olarak Galatasaray Kadın Basketbol Şubesinde bir bütün olarak gördüğüm yanlışları söylemek isterim.

TARAFTAR: Türkiyede henüz yeterince spor kültürü oluşmadığından özellikle kadın basketbolunun pek ilgi çekmediği bir gerçek.Son yıllarda çok büyük başarılara ulaşamasak da kadın basketbolunda belli bir kemik seyirci potansiyeline ulaşmıştık.Ancak bu sezon koçtan şikayetlerimiz olsa da,yöneticiler maçlara gitme hevesimizi her seferinde işbilmezlikleriyle kırsalar da (Özellikle Final Eight organizasyonunda) takıma daha fazla sahip çıkmalıydık.Final Eight organizasyonunda benim gibi orda olanlar o günki atmosferde rakipten sayıca o kadar az olunca büyük hayalkırıklığı yaşamıştır.Ligde ve final serisindeki diğer Fenerbahçe maçlarında da iyi denebilecek sayıda taraftar var gibi gözükse de en azından o maçlarda salonu doldurabilseydik birçok erkek takım oyuncusunun bile rahatsız olduğu öyle bir atmosferde kadın oyuncuların elleri fazlasıyla titrerdi ve eminim ki hiçbir şartta ordan galibiyet çıkaramazlardı.Sonuç olarak bence taraftar üzerine düşeni tam olarak yerine getiremedi, birçok kişi ancak başarı olursa o salonda olmayı düşünüyordu.Bazen profesyonel yönetici ve antrenör tercihleri istediğimiz gibi olmayabilir ama Galatasaray formasıyla sahada mücadele eden takımlarımıza küsmek,yalnız bırakmak gibi bir lüksümüz olmamalı.

ÜNAL AYSAL ve YÖNETİM KURULU: Başkanımız ve yönetim kurulu üyeleri de bu şubeyi sahipsiz bıraktı.Belki Ünal Aysal genel olarak maçlarda çok fazla bulunmuyor, ancak maçlara gitmenin dışında söylemleri ve eylemleriyle daha fazla destek olabilirdi.Diğer yöneticiler de gerek kendi sahamızdaki maçlarda gerek Caferağada takımımızı yalnız bıraktılar.Fenerbahçe yöneticileri yeri geldi 5-6 yöneticiyle maçlara geldi.Bu her ne kadar çok önemli değilmiş gibi görünse de özellikle zor atmosferlerde oyunculara güven veren birşeydir.Ayrıca şube profesyonelleri ve antrenörle dokunun uyuşmadığı alınan 2 kupaya rağmen günyüzüne çıkmışken radikal bir karar alamadılar.Doğru zamanda yapılabilseydi 2-3 kere böyle bir karar alma fırsatı vardı ve eminim ki olumlu sonuçlar verirdi.En azından taraftar, camia, takım, gerilen herkes rahatlar ve bu negatif enerji ortadan kalkardı.

MURAT TÜMER(SPORTİF DİREKTÖR): Bulunduğu pozisyon gereği şubenin durumuyla ilgili en büyük sorumlulardan biri.TBFde Bayan ligleri koordinatörü görevindeyken federasyonun dayatmasıyla Galatasarayda göreve gelmişti.Sadece Final Eight organizasyonunda yaşananlar bile görevden alınması için yeterli bence.Kendi aldığımız organizasyonun yapamayacağımız gerekçesiyle federasyona devredilmesinden başlayıp, adım adım seyirci avantajımızın elimizden alınarak fenerbahçeye verilmesine kadar uzanan ve herkesin bildiği tribün olayları ve polis müdahalesiyle sonuçlanan olaylar zinciri bir şubenin nasıl yönetilemeyeceğinin en büyük göstergesiydi.Ayrıca yıllardır devam eden final serilerindeki hakem atama skandallarına ve hakemlerin bizi içerde dışarda sindirmesine de hiçbir önlem alamamıştır.

MÜGE ERDEM(GENEL MENAJER) – ÖZGE ALEV(İDARİ MENAJER): Her ne kadar güleryüzlü, oyuncularla ve rakiplerle iyi ilişkiler içerisinde ve hatta iyi niyetlerinden şüphe edilmeyecek insanlar olsa da, büyük klüplerde yöneticilik yapabilecek hiçbir vasıfları olmadığını düşünüyorum.Galatasaray pasif yöneticilerle yönetilemez.Galatasarayda her şubede baskı vardır,başarıya odaklanmış camia ve taraftarların hassasiyetleri vardır.Belki bu ikili kendi oyuncularımız ve rakip takım oyuncularıyla iyi ilişkiler içerisindeydiler ama hiçbir zaman Galatasaray camiasıyla iletişim kuramadılar.Kendilerini insanlara iyi ifade edemediler, gerek başarıları gerek sorunları anlatamadılar.Tabi bunun dışında idari ve teknik olarak da birçok hata yaptılar.Takımın deplasmana gidiş seyahat organizasyonlarından tutun, takım mühendisliğindeki strateji hatalarına, yabancı oyuncu seçimlerinden, Prints problemine, Sylvia Fowles’ ın Melisayı 1 maçta oynatarak Final Eightte oynatılamamasına kadar daha sayabileceğimiz birçok hata yaptılar.

CEYHUN YILDIZOĞLU: Kadın basketboluna gerçekten emek vermiş bir basketbol adamıdır Ceyhun hoca.Milli takımdaki başarısıyla da kariyerindeki zirveye ulaşmıştır.Ancak Galatasarayla dokusu malesef tutmadı.Galatasaray gibi kulüplerde antrenörlük yapmak sadece teknik taktikle olabilecek bir şey değil , ki 1 sene boyunca teknik olarak da takıma pek bir şey katamadı malesef.Belli bir sistemi oturtabilmiş olsaydı bu kadar kolay çözülen bir takım durumunda olmazdık.Özellikle savunma anlamında bu seviyelere yakışmayacak görüntüden sene boyunca kurtulamadık.Galatasarayın antrenörlüğünü kaldırabilecek bir kişi saha içi yönetimi dışında, kamuoyunu da yönlendirebilmeli, medyayla ve taraftarla ilişkilerini de yönetebilmeli.Bazen bir molada söyleyecekleriyle maçı kazandırabilmeli, bazen de bir basın toplantısındaki konuşmasıyla gelecek maçlarda tribünlerin dolmasını sağlayacak sinerjiyi yaratabilmeli.Ceyhun hoca bu vasıflara ve karizmaya sahip olmadığı için suçlu değil elbette, onun hatası belki yapabilirim inadıyla istifa etmeyerek şansını deneyip sonunda euroleaguede ve ligde bilinen sonla hüsrana uğraması oldu.Tabi bunu önceden görerek gereğini yapmayan yöneticiler öncelikli sorumluluk sahibidir.

OYUNCULAR: Yeterince iyi işleyen bir sistemimizin olmayışı ve şubede sürekli varolan inançsızlık ve negatif enerjinin oyuncuları da kötü yönde etkilediği bir gerçek.Yıldızlardan rol oyuncularına kadar nerdeyse hiçbir oyuncudan yeterli verim alamadık.Bu durumda oyuncuların hiç hatası yok demek de olmaz tabi ki.Yöneticilerin beceriksizlikleri ya da koçun hatalarına rağmen çok daha iyi konsantre olabilirlerdi.Özellikle Diana Taurasi ve Slyvia Fowles gibi kadın basketbolunun en dominant 2 oyuncusuna sahipken olumsuz şartlara rağmen şampiyon olabileceğimizi düşünüyordum.Yeterli mücadeleyi göstermeden kolay teslim oldular (birkaç maçtaki bireysel performanslar dışında).Yinede özellikle Türk oyuncularımızın bu kadar sert eleştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum.Yaş durumlarına da bakarsak bundan sonrası için en iyi Türk oyuncular artık bizde.Işıl, Bahar, Şaziye, Ayşe mutlaka takımda tutulmalı.Bazen bu oyuncuları Galatasaraydan koparmak için herkesten fazla kendi taraftarımız uğraşıyor gibi geliyor bana.Onlardan daha iyi Türk oyuncular yok hatta bu seneden sonra Birsel dışında Fenerbahçede de olmayacak.Tabi transferde yine beceriksizlik yapıp gelecek vadeden piyasadaki birkaç Türk oyuncunun hepsini kaptırmazsak.


Sonuç olarak Kadın Basketbol Şubesi profesyonel yönetici ve antrenör kadrosu hiçbir istisna olmaksızın sil baştan yenilenmeli.Temiz bir sayfa açılmalı ve gerçekten bu yükü kaldırabilecek insanlar göreve gelmeli.Bu kadar büyük yatırımların yapıldığı bir şubede senelerce ağır aksak bir yapıyla devam edildi.Doğru yapılanmayla kısa bir süreçte Avrupa şampiyonluğu hedefine ulaşmak hiç de zor olmaz.Ayrıca şunu da eklemek istiyorum 9 senesi üst üste olmak üzere 11 kere şampiyon olduğumuz dönemlerde herkes kadın basketbolunun önemsiz bir branş olduğunu söyleyip başarılarımızı geçiştiriyordu.Şimdi ise nedense! Galatasaray ın üst üste finalleri kaybetmesi insanları pek bir mutlu ediyor.Birçok branşta olduğu gibi Türkiyede kadın basketbolunun öncüsü olan kulübümüzün önümüzdeki yıllarda şampiyonluklar serisini tekrar tarafımıza çevireceğine eminim yeterki artık şube bu kadar başıboş bırakılmasın.
 
Gelecek sene için transferi yönetimin değil koçun yapması lazım ve şu noktada belirtmek istediğim diğer husus lütfen ve lütfen şu koç rezaletinden kurtulalım artık .
 
Yazıya büyük ölçüde katılıyorum.İdari ve teknik kadro sınıfta kalmıştır.Nedenleri de ayrıntılarıyla belirtilmiş.Oyuncular konusuna gelirsek;Yeni idari kadro ve takımın başına getirilecek teknik kadronun raporları doğrultusunda, gidecek ve gelecek oyunculara karar verilmelidir.Forumda iki ucu keskin bıçak yorumlar var.Bir maç söylenen bir maçı tutmuyor.Işıl başta olmak üzere oyuncular bazı kişilerce inanılmaz eleştirilere mazur kalırken, bazı kişiler tarafından da göklere çıkartılıyor.Bu eleştirilerin önüne geçebilecek, güvenilir bir koç takımın başına getirilirse (Oktay Mahmuti gibi) yapılan bu eleştirilerinde seviyesi belli bir standarda ulaşacaktır.Bunun sıkıntısını fazlaca çektik.Yönetiminde F8 olaylarından ders çıkarması, takımına ve taraftarına sahip çıkması gerekmektedir.Takım başarı yakaladığında tebrik etmek ve gurur duymak en kolay iştir.Ancak başarıya giden yolda her şeyin para olmadığını da anlamaları lazım.Deplasmana giderken saatlerce uçak bekleyen oyuncular, polis tarafından dayak yiyen taraftar ve hakem hatalarına tepkisiz kalan yöneticiler istemiyoruz.Takımına sahip çıkacak, bu işin altından kalkabilecek ve 24 saat mesaisini bu branşa harcayacak insanlar bu şubeyi yönetmelidir.
 

Üst