Başka türlü birşey benim istediğim : Can Yücel

Başka türlü birsey benim istedigim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burasi gibi degil gidecegim memleket
Denizi ayri deniz
Havasi ayrı hava






Şair, yazar, felsefe hocasi, milletvekili, konservatuar ve köy enstitülerinin kurucusu Hasan Ali Yücel'in oglu Can YÜCEL, 1926'da istanbul'da dünyaya geldi...Ankara ve Cambridge üniversitelerinde latince ve yunanca okudu...1950 'de yurda geri döndü ve aynı yıl babasının önerisi ve desteği ile ilk kitabı ''Yazma''yı çıkarttı...1956 yılında Güler Yücel ile evlendi...Bu yıllarda Che Guevera ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıla mahkum oldu...İki yil sonra genel bir afla disari cikti...Disari cikisinin ardindan ''bir siyasinin şiirleri'' adli kitabini yayinladi...Bu kitabi için ilk kez yoğun ve ciddi şiirle ilgilendiği dönemin şiirlerini içerir denilebir..."bir siyasinin $iirleri" nin önsözünü yazan Refik Durbaş, kitabı ''Can Yücel'i geniş okuyucu kitlesiyle buluşturan, kişisel ve toplumsal yaşamın acı bir dönemini dile getiren, öfkeli, alaycı, boyun eğmeyen, siyasal şiirlere ağırlık verilen bir kitap'' olarak değerlendirir...Can YÜCEL ise yazdıktan seneler sonra, "kişinin dış baskıların hışmı karşısında kendi özünü hırpalattırmamak için, hatta yitirmemek için kullandığı bir savunma mekanizması, baskının, acının üstüne gidiş" olarak nitelendirir...


Söylenecek yazacak çokşey var Can Baba için.Ama O dendiğinde benim aklıma gelen en güzel kelimeler şundan ibaret...

"Kendi bahcende bir gül dalı bile olamazken
benim bahçeme girip agaçlık taşlıyorsun..."


Ruhu şad olsun...
 
Re: Başka türlü birşey benim istediğim...Can YÜCEL

Çoktandır istiyordum Can Yücel adına bir başlık açılmasını.

Can Yücel'i, Nikos Kazancakis'in Zorba'sına benzetirim ben...Kolay kolay boyun eğmeyen, alaycı ve asabi. İnsanlara çok güzel hadlerini bildirir. Bir de küfür hoş değil ama Can Yücel kullandığı zaman hoş gelir.
 
Re: Başka türlü birşey benim istediğim... Can Yücel

En sevdiğim şiirlerinden biridir. Yeni Türkü'nün seslendirmesi de, bir o kadar güzel...

11 Mart 2006 tarihinde, Datça'da ziyaretinde bulundum. Sessiz sakin bir yerde, o şiirlerin nasıl çıktığını gördüm.
 
Re: Başka türlü birşey benim istediğim... Can Yücel

tek kelimeyle üstad ve hazırcevap...trtde bir programda nazım için karpostal şairi dediğindeki "kart sensin ,postalda..girsin" cevabıyla sunucu şok olmuştu..
 
Re: Başka türlü birşey benim istediğim... Can Yücel

can_yucel_bahce.jpg


anam babama aşık olmuş,
babam da anama.
gezelim bu çarşamba demiş babam.
sur-dişli anam, öyle şık bir fistanı yok,
ablasının nişanlığını istemiş ödünç,
teyzem daha toplu, oturmamış üstüne entari,
teyelle, iğneyle ayarlamışlar üstüne
anamın.
babam, kavilleri üzre, gelip topkapı dışındaki evlerine,
anamı alıp, kaçbir tıramvaylan aktarma,
bebeğe götürmüş o afrodit'i
bebek sırtlarına çıkmışlar.
babam oturtmuş anamı çayıra,
denizi göstermiş,
iyi şeylerden söz etmişler,
derken öpecek olmuş anamı,
anam çoktan razı.
babam el atınca orasına, burasına,
fistandaki iğneler batmaz mı eline!
ay! demiş bağırmış babam...
o gün, o çayırda, o an
düştüğüm için ben anamın imgelemine,
yaşamda da, şiirde de
böyle iğneli konuşmaklığım..


. .

Yıllar önce bir milli eğitim bakanı ?nın makam odasının kapısı çalındı, içeriden kararlı ve tok bir ses " girin " diye seslendi, oldukça mütevazi döşenmiş odaya iki lise talebesi girdi..

Tombul yanaklı olan milli eğitim bakanı ?na yanaşarak; " babacığım merhaba elini öpmeye geldik gazi ile beraber.." diyerek arkadaşını gösterdi, mezun olmuşlardı iki samimi arkadaş okudukları liseden, gazi ve can bakanın elini öptükten sonra masanın karşısındaki koltuklara oturdular..

Tombul yanaklı çocuk söz aldı; " babacığım biliyorsun okulumuzu her ikimiz de başarı ile bitirdik ve bir yıldır para biriktiriyorduk, eğer senin de iznin olursa bakanlığın bursundan yararlanıp amerika ?ya okumaya gitmek istiyoruz "

Kısa bir sessizliğin ardından bakan söz aldı; " oğlum biraz dışarı çıkar mısın, bizi arkadaşınla bir iki dakika yalnız bırak.." oğlu dışarı çıktıktan sonra milli eğitim bakanı uzun boylu çocuğa şöyle dedi;

" bak evladım, ben sizin gibi başarılı öğrencilerin yurt dışında eğitim görmesini herzaman desteklerim, fakat bir bakan olarak oğlumu amerika ?ya gönderirsem bunu başkaları farklı değerlendirecektir, bu yüzden sadece sana burs veriyorum, gerekli işlemlerin yapılması hususunda talimatı vereceğim az sonra.. hayırlı olsun " diyip dışarı çıkmasını söyledi..

Heyecan içinde kapının önünde bekleyen bakan ?ın oğluna sarıldı çocuk " Can, sana bir iyi bir de kötü haberim var, baban bana burs verdi fakat senin gitmeni onaylamıyor.. " tombul yanaklı çocuk elini cebine atıp içi para dolu mendili çıkartarak arkadaşına uzattı " al bunları gazi, nasıl olsa bana lazım değil bu para artık " dedi ve bir yıldır biriktirdiği amerika hayallerini arkadaşının avucuna uzattı..

oğlunun geleceğini bile ülkesiden sonra düşünen onurlu milli eğitim bakanı :
Hasan Ali Yücel ?dir..

oğlu büyük edebiyatçı : Can Yücel ?dir..

ve onun lise arkadaşı dünyanın en ünlü beyin cerrahı Prof. Dr Gazi Yaşargil ?dir..

. . .

. . Şimdilerde bize ütopik gibi görünen bu hikayenin ardından başlar onurlu bir babanın evladı olarak hayatı arşınlayan Can Yücel 'in hayat devinimi.. Şiirler yazar, çeviriler yapar, karısı Güler 'e yeşillenir, kızı Su ile durulur..

Ağız dolusu küfür eder, yakışır da o küfürler sigaradan sararmış sakallarının örttüğü kutsal dudaklarına..

Kendisini anlatması istendiğinde döktürür ustaca ve bilgece ;

dün Canım olan
yarın, Düşmanım olmaz benim
yaşananların hatırı hep saklı kalır,
hatırları hep sorulur selamları hep alınır?

sildiklerim vardır bir de,
onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır
adları anılmaz, hatırları sorulmaz,
sadece beddualarımdır

vicdanla birlikte
şeref ararım ben sevdiklerimde.
her zaman doğru değildir elbet seçimlerim
zaman gelir şerefsizleri de severim

her yerde gözüm kulağım vardır benim
?eksik söylemek yalan söylemek değildir? mantığındaki ?çok dürüstler??
beni değil, kendilerini kandırırlar yalnızca
bilmezden gelişlerim, aptala yatışlarım
kaybetme korkumdan değil,
karşımdakilerin yalan söyleme potansiyallerine olan merakımdandır?

inkar olmaz benim hayatımda
yaşananı, ?yaşanmamış? saymam
sayanları da saymam
kelimelere sığmaz,
sayfalar sürer beni anlatmak,
ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın
yaşayan bilir beni, yaşamayan anlamaz

ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz, büyüktür umutlarım her omuz
kaldıramaz?


Bazen Deniz 'lerin ardından Mare Nostrum der devrime olan özlemini dillendirir ;

en uzun kosuysa elbet
turkiye'de de devrim
o, onun en guzel yuz metresini kostu
en sekmez luverin namlusundan firlayarak ...
en hizlisiydi hepimizin,
en once gogusledi ipi...
aciyorsam sana anam avradim olsun
ama ask olsun sana cocuk,
ask olsun..


Kendisine nasılsınız diye soran üniversite öğrencilerine, güncelliğini hiç yitirmeyen şekilde ;

memleketin hali benim halim,
öyle bir kabız olmuşum ki
boğazıma kadar bok içindeyim..


şeklinde cevap verir..

BBC Türkçe yayınlar bölümünde spikerlik yaptığı yıllarda Nazım Hikmet ölür, ve Nazım 'ın öldüğü gün hiçbir şey yapmaz görevlilere de " ulan nazım öldü be " diyerek cevap verir. Tüm gün Nazım okur çeviri yapmaz, o gün BBC 'de Türkçe yayını yapılamaz ve Can Yücel boykot yaptı falan da denince istifa eder Türkiye 'ye dönecek kadar yüreklidir..

Bir sergide ortada dolanırken, alımlı bir kadın heyecanla yanına gelir:

- Can Bey, tanıştığımıza ne kadar memnun oldum anlatamam. sizin en büyük hayranınızım.
Can Yücel sırıtır:
- demek öyle, yatalım o halde?
kadın küskün bir ifadeyle bozuk atar:
- aşk olsun Can Bey!!
Can Yücel cevaplar:
- aşk da olacak elbet..

diyecek kadar da hınzırdır büyük üstad..

Bazen kadınlara dair ;

kadınlar doğurdular beni bağıra bağıra
gine onlar öldürecekler beni aşktan
bağırta bağırta..


Bazen aşk 'a dair ;

bir guzelin cirkiniydim
cirkinlerin en guzeliydim..


veya,

cıvıl cıvıldı gözleri yeni dağılmış bir ilkokul gibi..

ve hatta,

bana bir varmış de,
bir varmış, bir yokmuş
deme!
içime dokunuyor..


Bazen babası, büyük insan Hasan Ali Yücel 'e dair ;

ben hayatta en çok babamı sevdim
karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
nasıl koşarsa ardından bir devin..


Bazen hırsız diye nitlendirdiği politikacılara ;

bok yiyin efendiler, bok yiyin...milyonlarca sinek yanilmis olamaz!..

Bazen karısı Güler 'e ;

hayatta yattık dün gece
üstümüzde meltem
kekik kokuyor ellerim hala
senle yatmadım sanki
dağları dolaştım..


veya,

seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
elin elime degmeden avuclarımı terleten sıcaklıgını taa icimde hissetmek..


Bazen güzel kızı Su 'ya ;

bir derin uykudaydım ölümün içinden
açtım ki gözlerimi
bir suyun gölgesi gibi
kendisi adeta bir suyun
ayakucunda sen oturuyorsun

şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!


Bazen ölüme dair;

vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama..


veya,

kaybederken kazanmayı şiirden öğrendim
öyle bir harp meydanına döndü ki ömrüm
mağlup bir şah iken gâlip bir nefer-i merkûm
yürüyorum sılaya, uyağımda ölüm..


dizeleriyle mıh gibi çakılmıştır usumuza Türkçe 'nin gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden biri olan Can Yücel..

.. yaşamım benim en güzel şiirim

Demesinin ardından, gırtlak kanseri olup, göç vaktinin yaklaştığını öğrendiğinde ise evinin duvarına kazır azrail ile bile dalga geçilebileceği gerçeğini ;

konser oldum,bitmemiş senfoniyi bitirdim!..

Adana Cezaevi 'nde yatarken sana hediye getirilen üzümleri uzunca zaman bekletip yaptığın acemi şaraplar, çok sevdiğin karanfiller ve en güzel şiirlerin eşliğinde huzurla uyu..

Senfonin hiç bitmeyecek ve biz her Ağustos 'da denize kızıl şarap dökeceğiz ardından be Can Baba!..

K. Porazan
 
kerem bey gelse de simdi, bir baslik acsa..

ben politikadan anlamam, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olacak kadar cahil degilim, ya da trocki gibi gunes sadece burjuvazi icin dogacaksa gunesi de sondururuz diyebilecek kadar radikal de degilim..

ama iste, bu karacahil bunyemle, utanmadan hem de, birisi hatirlattiginda ben de soruyorum erdal niye oldu diye..

17 yasindaki bir cocugu kim gonderebilir ki daracagina, ve hangi surrealist ressam cizebilir ki olumun aci siradanligini..

ressam demisken, sili halkina selam gondermemek yanlis olur, kim cesaret edebilmis ki onlar disinda, hayatin kirli carkinda hukum surenleri yargilayabilmeyi..

neresiydi orasi, marmaris mi, ne kadar siradan dimi, o yurekler icin, bir cana kiyabilmenin soguklugu..

yav erdal niye oldu? ve ben niye onu sadece 13 aralik gecelerinde aniyorum, nasil aciklayacagim torunlarima bu rezilligi..

evet, baska turlu bir sey benim istedigim, filozoflarin dunyayi anlama isteklerinden biraz fazlasi, bodruma cekilmekten biraz fazlasi, en nihayetinde benden sonrakilerin sormasi, ve ders almasi;

erdal niye oldu..
 
RTEmagicC_Erdal_eren.jpg.jpg


büyü de baban sana , büyü de büyü
acılar alacak , yokluklar alacak , büyü de baban sana
büyü de baban sana , büyü de büyü
bitmez işsizlikler açlıklar alacak büyü de baban sana..

büyü de baban sana , büyü de büyü
baskılar , işkenceler , kelepçeler , gözaltılar , zindanlar alacak
büyü de baban sana , büyü de büyü
büyüyüp de onyedine geldiğinde
baban sana idamlar alacak..


. . .

henüz 17 ?sindeydi Erdal Eren , ne yaşına bakıldı ne de avukatlarının sunduğu delil ve tanıklara.. ne de olsa emir büyük yerden gelmiş ' asmayalım da besleyelim mi ' denmişti!..

mahkemede söylediği " bir gün, mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak, sizi ve koruduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru kararı verecektir! " ile başlayan haykırışı dünyanın kirli tarihinde olanca aydınlığıyla yerini almıştı çoktan..

" Sizler Pentagon çöplüğünde yetişmiş kanlı katiller
Kapital İmparatorluğunun kapı kulları
Ülkemin ve Halkımın düşmanı çizmeli beyler
Ben halkımın kurtuluş kavgasında ölümü kucaklarken
Sizlerin yaşamı zulüm sürsün diyedir
Ben ülkemin aydınlık ufuklarında
Yaşam özlemiyle dolu dolu adadım genç bedenimi halkıma
Ama bensiz de sürer bu kavga
Sürecek saltanatınız yıkılıncaya dek ! "


1980 yılının Aralık Ayı ?nın 13 ?üydü ; Erdal gülümseyerek avukatına göz kırptı sonra çatılmış üç direğe baktı , tıpkı duruşmalarda durduğu gibi dimdik duruyordu idam sehpasının karşısında , tam bir sessizlik vardı..

" inanclara saygiliyim ama sizi istemiyorum " dedi gelen imama..
bir sigara ve çok sevdiği ailesine mektup yazmak icin kagit kalem istedi..

son mektubunu yazarken devrimci yüreğinin ateşi etrafı sardı, hafifçe gülümseyerek bakındı etrafına ve Nazım Hikmet ?in sözleri düştü diline ;

..çınarı yıkmak için
baltayı köküne vururlar.
evi yıkmak için
sokarlar kundağı temele.
kartal uçmaz olur
kanadı kırılınca.
düşünebilir miyiz
başımız vurulunca!..


kelepçesiz asılmak istedi ama kabul etmediler , olanca mağrurluğuyla dimdik ve sakince sehpaya yürüdü tıpkı Deniz ?ler gibi tıpkı hücre arkadaşı Necdet gibi..

? ne garip şeydi ; ölmek , toprak olmak.. ?

O bunları düşünmedi bile, omuzlarına yüklendiği bir sorumluluk vardı , savaşmasını bildiği gibi ölmesini de bilmeliydi.. göstermeliydi dosta - düşmana 17 yıllık ömrüne sığdırdığı 17 yüzyıllık devrimci onurunu..

? bir soğuk yel eser , üşür ölüm bile.. ?

1980 yılının Aralık Ayı ?nın 13 ?üydü ve o soğuk kış gecesindeki sessizliği ;

? ..hep onyedisinde kalacak olan ? ve Horace Mann 'in dediği gibi insanlık adına zafer kazanmak uğruna ölen Erdal Eren ?in haykıran , gür sesiyle çınlattığı şiarı yırttı ;

..kahrolsun faşizm , yaşasın tam bağımsız Türkiye !

başka türlü bişeydi istediği Erdal 'ın ve 17 yasindaydi ayaginin altindaki sandalyeyi tekmelediginde, o sandalye henuz devrilmedi, kanlı bir seri cinayet zincirinin agirligini yuklendi ve altinda kalacak cellatlari bekliyor yere carpmak icin..

K. Porazan
 
Re: Başka türlü birşey benim istediğim... Can Yücel

Çağdaş Bayraktar' Alıntı:
tek kelimeyle üstad ve hazırcevap...trtde bir programda nazım için karpostal şairi dediğindeki "kart sensin ,postalda..girsin" cevabıyla sunucu şok olmuştu..

bu sözü, şu anda kendi gibi merhum sıfatını almış duygu asena 'ya söylemiştir..
 

Üst