Bir Zamanlar Anadoluda Kaplan Yaşardı

Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Mammalia (Memeliler)
Takım: Carnivora (Etçiller)
Alt takım: Feliformia (Kedimsiler)



Anadolu parsı varlığı ile ilgili son resmî kayıt 17 Ocak 1974 tarihinde Beypazarı ilçesinin 5 km batısında bulunan Bağözü köyünden bir kadına saldırması sonrasında vurularak öldürülmesiyle gerçekleşti


17 Ocak 1974 sabahı, Havva Köksal dere yatağı boyunca aşağıdaki bahçelere, yer elması toplamaya gidiyordu. Önden yürüyen kocası ve kayınbabası gözden kaybolmuşlardı. Şimdi dozerle doldurulmuş olan, o zamanki dere yatağında kocaman, benekli bir kedi yatıyordu. Havva hayatında ilk defa böyle bir hayvan görürken, belki Benekli de hayatında ilk defa bir insan görüyordu. Benekli, Anadolu’da görülen son Anadolu Panteri’nden başkası değildi. Havva Köksal, Benekli ile olan buluşmasını şöyle anlatıyordu:

- Şöyle uzun kuyruklu upuzun “bir şey”, orada yolun kıyısında yatıyordu. Onu görünce geri geri gitmemle şak deyip kuş gibi üstüme konması bir oldu. Kolumdan tuttu silkeledi; gözlerimi açtığımda yanımda köpek oturağı gibi oturuyordu. Yine gitmişim kendimden. O sırada odundan Süleyman geliyormuş, onu görünce kaçmış.

Benekli, dört beş metre uçup Havva’nın kolunu kaptığında, o silkelemede kol kırılmıştı. Ama bir gerçek daha vardı, Benekli’nin öldürme amacı yoktu, baygın Havva’nın yanıbaşına oturup beklemeye başlamıştı. (Leoparlar yalnız yaşayan, gece hayvanlarıdır; iki yılda bir, genellikle de Ocak ve Şubat aylarında çiftleşirler. Avlarını boynuzluysa boğazından, boynuzsuzsa ensesinden ısırarak öldürürler. 17 Ocak’ta, gündüz vakti, yerini yurdunu terkedip dolaşıyor ve dibinde savunmasız yatan insanı öldürmüyor olması, kendisine aştan ziyade eş aradığını düşündürmektedir).

Havva Köksal, sohbet sırasında;

- Çok müthiş, temiz, yani o kadar güzeldi ki, üzerinde kir yoktu. Halı gibiydi, onun canlı hali bambaşkaydı...

ya da:

- Belki de kendim tepinirken kırmışımdır kolumu.

gibi sevgi, koruma ifadelerini bolca kullanıyordu. Yani Benekli, onun kolunu kırmış ancak onu öldürmemişti; bu durum Havva Köksal'ın Benekli'ye dost gözüyle bakmasına sebep olmuştu.

Ve Benekli'yi öldürmek isteyenler harekete geçmişti bile. Ahmet Çalışkan müthiş bir avcıydı. “Kapı” denilen, vahşi hayvanların geçiş yapacağı yolakları iyi bilirdi. Benekli’nin geçebileceği kapıyı tahmin edip, kargaların da telaşlı iniş çıkışını gözleyip, köyün yukarılarındaki Kızıl Meşe Mevkii’nde pusuya yatmıştı. Ve yanılmamıştı.Benekli can havliyle kapıdan geçerken Ahmet Çalışkan 1980 sonrası devlete teslim edeceği mavzerini (Mauser) doğrultup atışını yapıyor, yüz elli metreden Benekli’yi vuruyordu. Artık yaralı panter kaçmaktan,izini kaybettirmekten vazgeçmiş, can havliyle kuru meşeleri söke söke Ahmet Çalışkan'a doğru koşmaya başlamıştı.

Birisi sağ kalacaktı; Ahmet Çalışkan üzerine koşan yaralı pantere dokuz defa ateş ediyor, yedisinde vuruyor, Panter ise hala koşarak geliyordu. Artık iki metre kalmıştı, Çalışkan son atışını yaptı ve çene altından giren kurşun Benekli’ye takla attırarak döş üstü yere yatırdı.

Benekli can çekişirken, yanına oturup onu sevmeye başlamıştı. Hala bilemiyordu; neyin nesiydi bu alacalı hayvan? Ahmet Çalışkan 1994’te astımdan ölmeden önce şimdi Bağözü Köyü’nün muhtarı olan oğlu Zekeriya Çalışkan’a o anki tarifsiz hüznünü anlatacaktı.


Pars içi açtığım Facebook sayfası desteklerinizi beklerim
http://www.facebook.com/pages/Anadolu-parsı/125660394157400
 
Bu konuyu burda görmek beni oldukça şaşırttı ve bir o kadar mutlu etti.
Küçüklüğümde bir sohbet sırasında babamın belki de ağzından kaçırmasıyla birlikte uzun yıllardır bu konuyu araştırıyorum.
Fakat birkaç resimden ve bir kaç ufak bilgi haricinde hiçbir şey bulamadım.Bu öyküyü de ilk defa okuyorum.
Yeni bilgiler elde edebilirsek güzel bir konu olabilir.
Facebook sayfası ise görüntülenemiyor.
Detaylı bilgilendirme için : http://www.ergir.com/son_anadolu_panteri_yazi.htm
 
Hayvanlara karşı zaafım var. Okurken, resimlere bakarken gözlerim doldu.

Hayvanlara karşı zaafım olduğu gibi bilinçsiz,düşüncesiz,bencil insanlara da bir o kadar nefretim var.
Yukarıdaki konuda avcıların suçu olmayabilir (yaşandığı yıl da göz önünde bulundurulduğunda) fakat yıl 2011 ve dünya hala sorumsuz ve vicdansız insanlarla dolu. Doğanın dengesini bozdukları yetmiyormuş gibi insanların da sinir dengesini bozuyorlar. Hayvanları sevmek zor değil, başarabilirler..

Son sözüm de, Anadolu Parsı'nın varlığına şu anda inanmasam da inanmak istediğimden dolayı yetkililerin bu konu hakkında gerekli önlemleri almasını istiyorum. Bu onların işi olduğu için dilemiyorum, istiyorum.

Yaşanacak daha doğrusu yaşanabilecek bir dünya hakkımız. Tabi tüm canlılar olarak..
 

Üst