Nihat Hatipoğlu İle İftara Doğru & Sahur Programı

Açmakta geç bile kalındı ama geç olsun,güç olmasın...

Nihat Hatipoğlu Kimdir ?

1955 Diyarbakır doğumlu. Diyarbakır, Siirt ve Malatya'da ilkokulu tamamladı. 1975'de Uşak İmam-Hatip Lisesi'ni ve Uşak Lisesi'ni bitirdi. 1981 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni tamamladı. Aynı Fakültede Hadis Ana Bilim dalında "Kur'an-ı Kerim'in Anlaşılmasında Hadislerin Rolü" adlı çalışmasıyla doktor, 2000 yılında da Doçent oldu.

1985-1987 yılları arasında Mısır'da Arapça üzerine eğitim gördü. İmam-Hatip, Kur'an Kursları Müdürlüğü görevlerini yaptı. Şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı olarak görev yapmaktadır.

Kanal A'da 5 yıl dini programları hazırlayıp sundu. Ayrıca Ankara'da yayın yapan iki yerel radyoda 10 yıldan bu yana aralıksız olarak haftalık yayınlarına halen devam etmektedir. 2004 yılında Ramazan ayında Flash tv'de , 2005 Ramazan ayında Star tv'de Sahur programını hayırlayıp sundu. 2006 yılında Star tv de "Dosta Doğru" programı sundu ve 2006 yılında Star Tv de iftar ve Sahur Programlarını sundu. Radyo ve televizyon izleyicileri iftar ve sahur programlarını 1.olarak seçti. Programları Türkiye'de birçok radyoda yayınlanmaktadır.Halen Star tv'de haftalık programları devam etmektedir.

Kırk civarında yayınlanmış kaset, CD, VCD'si bulunmaktadır. Yurtiçinde ve yurtdışında seri konferansları devam etmektedir. Yazı makaleleri, panel, Diyanet Dergisi , İslami Araştırmalar ve benzeri dergilerde yayınlandı.

Hatipoğlu evli ve üç çocuk babasıdır.
____________________________________________________________

İftara Doğru

Doç.Dr.Nihat Hatipoğlu doyumsuz üslubu ile İslam tarihinin ölümsüz hatıralarının paylaşılacağı manevi hayatımızdan unutulmaz örnekler, Ramazan ve oruçla ilgili sorularınıza cevaplar ve aydınlatıcı bilgilerle İftara Doğru Ramazan ayı boyunca her gün sizlerle.

Yayın Saati :17.00 - canlı

-

Nihat Hatipoğlu ile Sahur

Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu doyumsuz üslubu ve samimi sohbeti ile Ramazan ayı boyunca her gece sahur programıyla ekranlara geliyor.
İzleyiciler, birbirinden ünlü sanatçılar ve Nihat Hatipoğlu?nun özel hikâyeleri ile sahurda hoşça vakit geçirirken, mübarek Ramazan ayı nasıl değerlendirilmeli, neler yapılmalı ile ilgili soruları canlı telefon bağlantılarıyla Nihat Hatipoğlu cevaplıyor.

Yayın Saati :02.40 - canlı
______________________________________________________________

03 Eylül gecesi yani bugün sahurda; Peygamber Efendimizin hastalığı ve ölümünü anlattı ve yarın da devam edilecek kalındığı yerden, kesinlikle takip edilmesi gerekir, bu kadar doğru hoşnut,içten,samimi anlatan bir insan görmedim, her izlediğimde gözlerim doluyor, ağlıyorum...

Ayrım yapmadan,kalp kırmadan, her insana hitaben, dininden soğumuş insanların bile gözleri izlerken dolarken biz de birşeyler öğrenelim,izleyelim,burada anlatılanları paylaşalım.

...

Anlatılanı en kısa zamanda paylaşacağım, gerçekten inanılmaz,gerçekten mükemmel... Okuyunca,dinleyince keşke o dönemde yaşayabilseydim,mükemmellikleri ağzınız açık okuyacaksınız,gözleriniz dolacak

Bu mükemmellikleri beraber yaşayalım!

www.nihathatipoglu.com -> sohbetler -> 2. sayfada Medine'nin Göz Yaşları 1-2 ( Peygamber Efendimizin ölümünü anlatıyor... )

Ooof, ooof! :(
_____________________________________________________________

İnananlar için ağlayan peygamber!


İbni Amr ibni As (ra) anlatıyor:


Bir gün Resulü Erkek sallallahu aleyhi ve selem, Hz. İbrahim (as) hakkındaki şu ayeti okudu:

?Rabbim! Bu putlar insanların çoğunu yoldan çıkardılar. Artık kim bana uyarsa bendendir; kim de bana karşı gelirse, elbette Sen çok bağışlayan, koruyup gözetensin.? (İbrahim 14/36)

Ardından Hz. İsa'nın (as) Kur'an'daki şu sözlerini söyledi:

?Onlara azab edersen, onlar zaten Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette Sen güç ve kudret sahibi, her şeyi yerli yerince yapansın.? (el-Maide 5/118)

Daha sonra Peygamber Efendimiz (sav) ellerin açtı:

?Allah'ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!? diye dua etti ve ağladı.

Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Hz. Peygamberin neden ağladığını bilse de sırf Peygamberinin dilinden duyulsun diye Cebrail'e emretti.

-Cibril (as) git Muhammed'e ve niçin ağladığını sor, buyurdu.

Cebrail de (as) ona geldi ve niçin ağladığını sordu. Resulü Ekrem (sav) ümmeti için duyduğu endişe yüzünden ağladığını söyledi. Onların azaba düşeceği endişesinden ağladığını söyledi. Zaten Allah-u Teâlâ onun ne için ağladığını çok iyi bilmekteydi.

Cebrail (as) aldığı cevabı Allah-u Teâlâ'ya iletince, Cenab-ı Hak ona şöyle buyurdu:

-Cebrail! Muhammed'e git ve ona; Allah ümmetin hakkında seni razı edecek, seni asla üzmeyecek. Sen razı olacaksın. Bunu dediğimi söyle! (Müslim, İyman, 346)


Çoğu zaman demek bile çok gelir ama biz bile kendimizi bu kadar düşünmezken bizleri düşünen, o dönemde yaşayan Sahabeleri düşünen Peygamberimiz varmış,hepte vâr olacak.Rabbim bizleri bütün peygamberlerin şefaati için bağışlasın.

Amin!
 
Hayatımda böyle yara görmedim



Mekke?de Peygamberimizin (sav) ve dostlaları büyük zulüm gördüler. ışkence ve acı öylesine yayıldı ki; Mekke?de nefes alamaz hale geldiler. Gün aşırı şehit veriliyordu. ışte o günlerin en büyük mazlumlarından birisi olan Habbab (ra) hali.

Hz. Ömer dönemi.

Hz. Ömer (ra) hilafeti döneminde ilk Müslümanlardan olan Habbab b.Eret?e (ra) bir gün sorar:

-Allah yolunda çektiğin işkenceleri bize biraz anlatır mısın, ey Habbab?

Bunun üzerine Hz. Habbab (ra):

-Ey Müminlerin Emiri, sırtıma bak, dedi.

Onun sırtına bakan Hz. Ömer (ra):

-Ömrümde böylesine harap edilmiş bir insan sırtı hiç görmemiştim, diyerek hayretini ifade eder.

Bir yandan sırtını gösteren Habbab (ra) bir yandan da şöyle der:

-Mekke?li müşrikler ateş yakarlar ve beni elbisesiz olarak üzerine yatırırlardı. Ateş ancak sırtımdan eriyen yağlarla sönerdi.

Müşrikler ateşte kızdırdıkları taşları Hz. Habbab?ın sırtına yapıştırırlar ve işkencenin şiddetinden etleri dökülürdü. Tüm akıl almaz bu işkencelere katlanır yine de müşriklerin istediği sözleri söylemezdi.

Onlar bütün bunlara rağmen dinlerinden bir gün bile dönmediler.

Bir an bile tereddüt göstermediler.






BİR gün bir adam Hz. Peygamber Efendimize gelerek bazı şeyler istedi. Allah Resulü (sav):

-Yanımda sana vereceğim bir şey yok, git benim adıma satın al, mal geldiğinde öderim, dedi.

Fahri Kâinat Efendimizin (sav) sıkıntıya girmesine gönlü razı olmayan Ömer (ra):

-Ya Rasulullah! Yanında varsa verirsin, yoksa Allah Sen?i gücünün yetmeyeceği şeyle mükellef kılmamıştır. Neden kendini sıkıntıya sokuyorsun, dedi.

Allah Rasulü?nün (sav) Hz. Ömer?in (ra) bu sözünden hoşnut olmadığı mübarek yüzlerinden belli oldu. Bunun üzerine Ensar?dan bir zat (Bu kişinin Hz. Bilal (ra) olduğu söylenir):

-Anam babam sana feda olsun Ya Rasulullah! Ver! Arş?ın sahibi azaltır diye korkma, dedi.

Bu sahabenin sözleri Efendimizin (sav) çok hoşuna gitti. Tebessüm ederek:

-Ben de bununla emrolundum, buyurdular.

Rasulullah (sav) Efendimiz o kadar cömertti ki elinde bir şey olmadığı zaman borç alarak infak ederdi. Eldekini paylaşmak kolay belki. Ya olmayanı bulup buluşturup vermek. Bu ne kadar zor değil mi?

________________________________________________________________

Allah?ın kaderinden yine Allah?ın kaderine sığınmak



Hz. Ömer (ra) şam?a doğru yola çıkmıştı. Serg denilen yere varınca, kendisini orduların başkumandanı Ebu Ubeyde b. Cerrah ile komuta kademesindeki arkadaşları karşıladı ve ona şam?da veba hastalığı baş gösterdiğini haber verdiler.

Hz. Ömer (ra) şam?a doğru yola çıkmıştı. Serg denilen yere varınca, kendisini orduların başkumandanı Ebu Ubeyde b. Cerrah ile komuta kademesindeki arkadaşları karşıladı ve ona şam?da veba hastalığı baş gösterdiğini haber verdiler. Ömer (ra), Abdullah b. Abbas?a:

-Bana ilk Muhacirleri çağır, dedi.

Hz. Ömer (ra) onlarla oturup konuştu ve şam?da veba salgını bulunduğunu kendilerine bildirdi. Onlar nasıl hareket edilmesi gerektiğinde ihtilaf ettiler. Bazıları:
-Sen belirli bir iş için yola çıktın, geri dönmeni uygun bulmuyoruz, dediler. Bazıları da:
-Müslümanların kalanı ve Hz. Peygamberin ashabı senin yanındadır. Onları bu vebanın üstüne sevk etmenizi uygun görmüyoruz, orada salgın hastalık var, dediler.

Bunun üzerine Hz. Ömer (ra):

-Gidebilirsiniz, dedi. Daha sonra Abdullah b. Abbas?a (ra):

-Bana Ensar?ı çağır, dedi. Onlar da Muhacirler gibi benzer sözler söylediler. Hz. Ömer (ra):

-Siz de gidebilirsiniz, dedi. Hz. Abdullah?a (ra) tekrar:

-Bana Mekke?nin fethinden önce Medine?ye hicret etmiş olan Kureyş Muhacirlerinin yaşlılarını çağır, dedi.

Onlardan iki kişi bile ihtilaf etmedi ve hepsi:
-İnsanları geri döndürmeni ve bu hastalığın olduğu yere gitmemeyi uygun görüyoruz, dediler.

Bu defa Hz. Ömer (ra) herkese seslenerek:

-Ben sabahleyin dönüş hazırlığına başlıyorum, siz de hayvanlarınıza binmiş olun, dedi.

Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra):

-Allah?ın kaderinden mi kaçıyorsun? diye sordu. Hz. Ömer (ra):

-Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Dedi. Zira Ömer (ra) Ebu Ubeyde?ye muhalefet etmek istemezdi. Ve sözüne şöyle devam etti.

-Evet, Allah?ın kaderinden yine Allah?ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersi senin develerin olsa da iki tarafı olan bir vadiye inseler, bir taraf verimli diğer taraf çorak olsa, verimli yerde otlatsan Allah?ın kaderiyle otlatmış, çorak yerde otlatsan yine Allah?ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?

Tam o esnada bir takım ihtiyaçların karşılamaz için ortalarda görünmeyen Abdurrahman b. Avf (ra) çıkageldi ve:

-Bu hususta bende bilgi var, Rasulullah (sav) Efendimizin:

-?Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde veba ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız? buyururken işittim, dedi.

Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) Allah?a hamd etti ve oradan ayrılıp yoluna devam etti. (Buhari, Tıb, 30; Müslim, Selam, 98)
Hz. Ömer?in (ra) bu tavrı ?kader? anlayışına nasıl bakmamız gerektiğine dair ipucu veriyor. Tedbir olarak ve bütün sebeplere sarılmamız gerekir. Bütün bunlara rağmen Yüce Allah başka bir şey dileyip önümüze getirecekse buna da razı olmak gerekir.

...

Bunları okudukça insanın tüyleri diken diken oluyor,gözleri doluyor...
 
Nihat Hatipoğlu mükemmel bir adam.. Sahur programını izlemiyorum ama Hürriyet'te ki köşesini takip ediyorum hep.. Verdiği faydalı bilgilerle biz gençleri aydınlatıyor sağ olsun..
 
Kur?ân-ı Kerîm?de medhedilen en kıymetli gecedir. Kadir gecesinin fazîleti, üstünlüğü (bin aydan daha fazîletli, kıymetli, hayırlı olduğu), bizzât Allahü teâlâ tarafından, Kadir sûresinde açıkça bildirilmiştir.Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini şöyle beyan buyurmaktadır:
"Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar."
(Kadir Suresi )


Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz buyuruyor:


"Kim Kadir Gecesi'nde inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır."


"Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıştır."

Müminlerin annesi Hz.Aişe (r.a.) şöyle diyor :


-Dedim ki: Ya Resullullah, Kadir Gecesi'ni bilirsem onda ne şekilde dua edeyim? Şöyle buyurdu:


- Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni. (Allah'ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.)


Peygamberimiz (sav) buyuruyor:


"Kadir gecesinde bir defa, Kadir sûresini okumak, (başka zamanda) Kur?ân-ı kerîmi hatmetmekten daha sevâptır. Bu gece koyun sağma müddeti kadar namaz kılmak, ibâdet etmek, bir ay her geceyi ibâdetle geçirmekten daha kıymetlidir."

Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir. Süfyan-ı Sevrî demiştir ki, o gece dua etmek, namaz kılmaktan daha sevaptır. Kur'ân okuyup da dua ederse güzel olur.

İbnü Hacer Heytemî Tuhfetü'l-Muhtâc'da der ki:

"Kadir gecesini görene, saklaması sünnettir. Onun kemâliyle faziletine ancak Allah Teâlâ'nın bildirdiği kimseler nail olur."



--------------------------------------------------------------------------------
Kadir Gecesi Geçmişmidir Yoksa Tekrar Etmekte midir?

--------------------------------------------------------------------------------

Kadir gecesi, meşhur olduğu üzere, Kur'ân'ın nazil olduğu veya sabahında Bedir zaferinin vuku bulduğu gece olduğuna göre o bir defa olmuş geçmiştir. Her sene Ramazan'da olacak olan onun şeref ve hatırasıdır, demek olur. Nitekim bazıları onun bir defa olup kalktığını kabul etmişlerdir. Fakat Kadir gecesi onlardan dolayı değil, onlar Kadir gecesine rastlamış olduğuna göre de Kadir gecesi bütün sene içinde gizli olup, en çok Ramazan'da ve en çok son onunda ve en çok yirmi yedinci veya sonuncu gece olması ihtimali en galip bulunan mübarek bir takdir gecesi olarak tekrar eder ki, bilinen, çoğunluğun görüşü de budur.

--------------------------------------------------------------------------------
Kadir Gecesi Her Sene Ramazanın Aynı Gününe mi Geliyor?
--------------------------------------------------------------------------------
Hayır. Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, yani Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu sene Ramazanın birine koyarsa öteki sene Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Diğer geceler gibi falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur'an-ı kerim inmiş ise, bu sene de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu mübarek gece Ramazanın üçüne geldi. Ay mefhumundan sıyrılmak gerekir. Diğer geceler ayla ilgili, Kadir gecesi ayla ilgili değil, gece ile ilgilidir. Allahü teâlâ dileseydi her aya bir tane koyardı ve her ayda Kadir gecesi olabilirdi. Kur'an-ı kerimin indiği bu geceyi de her ay kutlardık.

İlk defa Kur?an-ı kerimin nazil olduğu gecenin hususiyetini, faziletini ve bereketini Allahü teâlâ her sene başka bir geceye veriyor. Yani her sene değişik bir gecenin o kıymet ve fazileti taşımasını irade buyuruyor. Kur?an-ı kerimin nazil olduğu o mübarek gecenin her sene-i devriyesinde aynı gecenin o fazileti taşıması icap etmiyor. Başka bir gece o fazileti taşıyabiliyor. (4)


--------------------------------------------------------------------------------
Kadir Gecesi Olduğu Nasıl Anlaşılır?

--------------------------------------------------------------------------------
Denizlerin suyu bir an tatlılaşır.


Kadir gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak, ne de soğuk olur. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur.


Ertesi sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar.Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.


Kadir Gecesinde köpek sesi duyulmaz diyen âlimler de olmuştur.


--------------------------------------------------------------------------------
Kadir Gecesi Kaçıncı Gecedir?

--------------------------------------------------------------------------------
Kadir gecesinin, Ramazanı şerifin 20.sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit hadis şerifler varid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyüklerimiz de vardır.



İmamı Şa'rani Hazretleri, Kadir gecesinin kaçıncı gece olduğunu, Ramazanı şerifin giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir. İmamı Şarani Hazretleri 30 sene Kadir gecesiyle bu tarife göre müşeref olmuşlardır. Bir çok Allah dostuda bu usulle Kadir gecesini bulmuşlardır.
Pazar günü girerse 29.gece,
Pazartesi girerse 21.gece,
Salı girerse 27.gece,
Çarşamba girerse 19.gece,

Perşembe girerse 25.gece,
Cuma girerse 17.gece,
Cumartesi girerse 23.gece.

--------------------------------------------------------------------------------
Kadir Gecesinin 27.Gecedir Diyenlerin Delilleri

--------------------------------------------------------------------------------
Ulemanın ekserisi "Leyle-i kadir ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir." demişlerdir. Bu görüşün sahibi bulunan ilim adamları delil olarak şu hadis-i şerifi göstermektedirler: "Leyle-i Kadir, yirmi yedinci gecedir."

Bu nakli delile ilaveten akli bir delil ile mevzûu daha belirgin hale getirmek istiyorum. Süre-i celilede (Kadir Suresi) "Leylet'ül Kadri" lafzı üç yerde geçmektedir. Bu lafzın harfleri dokuz tanedir. Bu sayıyı üçle çarptığımız zaman çıkan yekün de yirmi yediyi göstermektedir. (3)


--------------------------------------------------------------------------------
Her geceyi kadir, her gördüğünü Hızır bilmek

--------------------------------------------------------------------------------
Din adamlarının bazısı, leyle-i kadrin senenin günleri içinde gizlenmiş olduğunu söylemişlerdir. İhmalkarlık yapmasınlar ve diğer geceleri de ihya etsinler diye bu gecenin gizlendiğini ifade etmişlerdir.

Hızır aleyhisselam da gizlenmiştir. İlim adamlarına ve zahid kimselere gösterilen alaka, fukara ve gurebaya da gösterilmelidir. bu ihitimalden dolayı:


"Her geceyi kadir bil, her gördüğünü Hızır bil" denilmiştir. (3)


Cenab-ı Hak bu geceyi hakkıyla ihya eden kullar arasına bizleri de ilhak eylesin ve bizi zatına kul ve Habine ümmet olma şerefinde daim eylesin.


--------------------------------------------------------------------------------
Kadir Gecesini nasıl ihya edeceğiz?

--------------------------------------------------------------------------------

Yatsı namazında zammı sure olarak Kadir suresini okumalı.
Bir iki sayfa Kur'an-ı kerim okumalı.
Az da olsa sadaka vermeli.

Bu gece 4 rekat Kadir Gecesi Namazı kılınır.
1.rekatta : 1 Fatiha 3 İnna enzelnâhü

2.rekatta : 1 Fatiha
3 İhlası Şerif

3.rekatta : 1 Fatiha
3 İnna enzelnâhü


4.rekatta : 1 Fatiha
3 İhlası Şerif




Namazdan sonra 1 defa:




Allahü ekber Allahü ekber La ilahe illalahü vallahü ekber Alahü ekber ve lillahil hamd.

100 defa Elem neşrah leke...

100 defa İnna enzelnâhü

100 defa da Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in Hazret-i Âişe (r.a.) Vâlidemiz'e öğrettiği şu duâ okunup, sonra duâ yapılır:






Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni, okunup dua yapılır.

Mümkünse, kandil gecesi olması sebebiyle bir de TESBİH NAMAZI kılınır.


--------------------------------------------------------------------------------
ve bir müjde ile noktalıyalım:

--------------------------------------------------------------------------------
"Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihyâ eden, Kadir gecesini ihyâ etmiş gibi sevâb kazanır"

hadîs-i şerîfini düşünülerek, sık sık vâki olan 27. gece ihyâ edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevâba kavuşulur. (5)
Kaynaklar :

1) Elmalı Tefsiri
2) Mübarek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen Dua ve İbadetler, Fazilet Neş.1983
3) Kürsiden Mü'minlere Sohbet ve Nasihatler, 1.Cild, Mehmed Emre, Erhan Yayınları, 1998
4) Mehmet Ali Demirbaş, Kadir Gecesi
5) Prof.Dr.Ramazan Ayvallı, Kadir Gecesi


Doç.Dr.Nihat Hatipoğlu

Selam ve dua ile.

Kadir Gecesinin önemini bilelim, ne büyük bir gecedir...
 
Mehmet Yıldırım' Alıntı:
Günümüzdeki şovmenlere inat, gerçek bir bilgi deposu.İzleyin, izlettirin.

:)
Eminim ki sende günümüzdeki şovmenleri izlemeyip iftar-sahur-her hafta salı gecesi bunu izliyorsundur.

Bu sözüm Mehmet sana değil, genel olarak Türk halkına.

Hiç bir zaman anlamadığım ve anlamayacağım bir mantık vardır.

Ramazan'da herkes dine daha bir bağlı olur, bayramdan sonraki ilk gün birahaneler full olur.Çözemedim, çözemeyeceğim.
 

Üst