Sessizligi Saran Tını...

Önder Ç.

0
Yönetici
Begendiginiz yazı,siir vb. gibi icinizde birseyler canlandıran herseyi buraya yazın.Ama sadece yazılar,diger postlar silinecektir...


SESSİZLİĞİ SARAN TINI
Yıldızlan yakalamaya çalışmayacağım artık
Anladım sonu yok akşamların
Bir kelebek kanadına bıraktım kendimi
Başka yalnızlıklardayım
Eskiden yalnızlığıma ağlardım
Şimdi sensizliğime ağlıyorum
Duymuyorsun...
Koşuyorum,koşuyorum sana yoruluncaya kadar
Ve ilk ışıklan günün tel tel yağıyor üzerime
Seni siyahlarda kaybediyorum
Anlamıyorsun...
Yüzüme düşen iki izle kapanıyor gözlerim
Sismi bu iki damla yaşmı bilmiyorum
Okyanus ortasında yelkensiz kalmış kayık gibiyim
Hiç söylemediğim sevgi sözcükleri duruyor köşebaşlannda
Görmüyorsun...
Limandaki kayıklar,tekneler hep sana gidecekmiş gibi duruyor
Oysa ben ilk sevgi sözcüklerimi senin için söylüyorum
Duymuyorsun...
Sessizliği saran tını bu biliyorum
Al götür diyorum duygularımı bir tayfaya
Sürekli bir aldatmaca bu diyorum
Gülüyorsun...
Sonra gözlerindeki küçük heyecanlara soruyorum seni
Yeşilin maviye dönüştüğü o mahsun denize
Gecenin yalnızlığında seni bekliyorum
Gelmiyorsun...
Ama herşeye rağmen seni hep seveceğim
Biliyorsun...
 
küçük kırıntıları biriktirioduk ikimizde,kimi zaman farklı,kimi zaman aynı diyarlarda...............
aynı havayı çekip içimize ,ofluyorduk belki gökyüzüne bakarak...
yada nasıl oluodu bu denge,farklı insanlar ,farklı yollar,aynı amaçlar...
biriken kırıntılar yazmıştı adını,belli belirsiz...
elimin tersiyle itmeyi düşünmedim hiç...
belki kolayca davette etmedim ama..
bunlar tanıdıgın yollardı ,kendi sınırlarında,bildiğin....
tereddutsuz ilerledin sanki....
kimbilir belkide en büyük teredduttu seni yolun sonuna iten...

ŞİMDİ BURDASIN!!!
elindeki kırıntıları benim elimdekilerle birleştirmek için...
tutunmak için kalan son parcaya...
ve sahiplenmek için bi tutum SEVDAYI....

hoşgeldin dünyama.....
 
dışarda yagmur basladı
yine depolanmıştı özlemlerim
kalbimin en saklı köşelerinde
agustosun 15 i yaz 15 i kış
derlerdi ya büyüklerimiz
işte yazın son günü sanki
15 agustos
karanlık odalarından çıkabilselerdi
çoktan tutmuşlardı
terli avuçlarıyla ellerini..
karşında gidişine göz yaşı dökemediği için
gözyaşı döktü gözlerim karşımda..
bu yaz hersey olmadıgı kadar tutuktu
yagmurlu caddelerde arabalar ilerliyordu hızla
şimşek çakıyordu odamın karanlıgına inat
gökgürültüsü sesinden duyulmuyordu hıçkırıklarım
ve ben
daha önce hiç bu kadar
yalnız yaşamamşıtım bir yazı
yagmur yagıyordu
dışarda fırtınalar
içimdekileriyse
hiç sorma!!
15.08.2004
 
İradenin Gücü
Birkaç yıl önce Elkhart, Kansas'ta iki kardeş bir okulda çalışıyorlardı. Her sabah sınıftaki sobayı yakmak onların görevi idi.

Soğuk bir günün sabahı, kardeşler sobayı temizlediler ve odunla doldurdular. Birisi bir şişe gazı odunların üstüne döktü ve ateşe verdi. Öyle büyük bir patlama oldu ki, eski bina sallandı. patlama sırasında büyük kardeş öldü, diğerinin de bacakları feci şekilde yandı. Daha sonra, şişeye yanlışlıkla benzin doldurulduğu ortaya çıktı.

Yaralanan çocuğu tedavi eden doktor, çocuğun bacaklarını kesmenin daha iyi olacağını söyledi. anne ve babası yıkılmıştı. Zaten bir oğullarını yitirmişlerdi. Şimdi de diğer oğulları bacaklarını kaybedecekti. Ama inançlarını kaybetmemişlerdi. Doktora kesme işlemini ertelemesini rica ettiler. Doktor kabul etti çocuklarının bacaklarının iyileşmesi için dua ediyor ve hergün doktordan kesmeyi bir gün daha ertelemesini istiyorlardı. Bu, iki ay sürdü. Doktorla hergün tartışıyorlardı. Bu arada çocuklarını bir gün tekrar yürüyebileceğine inandırıyorlardı. Çocuğun bacakları kesilmedi ama sargılar açıldığında, sağ bacağının diğerinden 6cm kadar daha kısa olduğu ortaya çıktı. Sol ayağındaki parmaklarda nerede ise yoktu. ama oğlan yine de kararlıydı. Acılar içinde kıvranmasına rağmen, hergün egzersiz yaptı ve nihayet bir iki adım atmayı başardı. Bu genç adam, daha sonra koltuk değneklerinden kurtuldu ve yürümeye sonra da koşmaya başladı.

Bu genç adam koştu, ve koştu. nerede ise kesilmek üzere olan bacaklar ona bir dünya rekoru bile kazandırdı. Bu genç adam Glenn Cunningham'dı. "Dünyanın En Hızlı İnsanı" olarak tanınan gence Madison Square Garden'da yüzyılın sporcusu ünvanı verildi.



Yüreğinin ve iradenin gücünü son damlasına kadar kullanırsan başarı
kaçınılmaz sonuçtur.
Ayşen Babacan
 
akşam erken iner mapushaneye
ejderha olsan farketmez
ne kavgada ustalığın
ne çatal yürek civan oluşun
kar etmez
inceden içine dolan alıp götüren hasrete
hırsla çakarım kibriti
ilk nefeste yarılanır cigaram
bir duman alırım dolu
bir duman kendimi öldüresiye
biliyorum sendemi diyeceksin ama
akşam erken iniyor mapushaneye
ve dışarda delikanlı bir bahar
seviyorum seni ölesiye
AHMET ARİF
 
de gülüm! de ki: ela bir günde gelecegim
istanbul darmadagin olacak, saçlarim
darmadagin. hepsi, darmadagin!
üzülme gülüm! toparlanacagiz, birlikte,
ayaga da kalkacagiz, yürüyecegiz de gülüm
hem de çelikten topragini dele dele hayatin!
 
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
kopmaz kökler salmaktır oraya

kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına.

uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
çünkü acılar da, sevinçler gibi, olgunlaştırır insanı
kanın karışmalı hayatın bütün dolaşımına
dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır
ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

ataol behramoğlu
 
sevgilerde
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı

behçet necatigil
 
Patates , Yumurta ve Kahve

Bir zamanlar, her seyden sürekli sikayet eden;
Her gün hayatinin ne kadar berbat oldugundan yakinan
bir kiz vardi

Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savasmaktan,
mücadele etmekten yorulmustu.

Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çikiyordu
karsisina.

Genç kizin bu yakinmalari karsisinda, meslegi asçilik
olan babasi ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.

Bir gun onu mutfaga götürdü.

Üç ayri cezveyi suyla doldurdu ve atesin
üzerine koydu.

Cezvelerdeki sular kaynamaya baslayinca,

Bir cezveye bir patates, digerine bir yumurta,
sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu

Daha sonra kizina tek kelime etmeden, beklemeye
basladi.

Kizi da hiçbir sey anlamadigi bu faaliyeti seyrediyor
ve sonunda karsilasacagi seyi görmeyi bekliyordu.

Ama o kadar sabirsizdi ki, sizlanmaya ve daha ne
kadar bekleyeceklerini sormaya baslad?.

Babasi onun bu israrli sorularina cevap vermedi.
Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altindaki atesi
kapatti.

Birinci cezveden patatesi çikardi ve bir tabaga
koydu.

Ikincisinden yumurtayi çikardi.

Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana
bosaltti.

Kizina dönerek sordu: - "Ne görüyorsun ?"

"Patates, yumurta ve kahve" diye alayli bir cevap
verdi kizi.

"Daha yakindan bak bir de" dedi baba , "patatese
dokun."

Kiz denileni yapti ve patatesin yumusamis oldugunu
söyledi.

"Ayni sekilde, yumurtayi da incele". Kiz, kabugunu
soydugu yumurtanin katilastigini gördü.

En sonunda, kizinin kahveden bir yudum almasini
söyledi.

Söylenileni yapan kizin yüzüne, kahvenin nefis
tadiyla bir gülümseme yayildi.

Ama yine de bütün bunlardan bir sey anlamam?isti:

"Bütün bunlar ne anlama geliyor baba? "

Babasi, patatesin de, yumurtanin da, kahve
çekirdeklerinin de ayni sikintyi yasadiklarini, yani
kaynar suyun içinde kaldiklarini anlatti.

Ama her biri bu sikinti karsisinda farli farkli
tepkiler vermislerdi.

Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken,
kaynar suyun içine girince yumusamis ve güçten
düsmüstü.

Yumurta ise çok kirilgandi; disindaki ince kabugun
içindeki siviyi koruyordu. Ama kaynar suda kalinca,
yumurta sertlesmis katilasmisti.

Ancak kahve çekirdekleri bambaskaydi. Kaynar suyun
içinde kalinca, kendileri degistigi gibi suyu da
degistirmislerdi ve ortaya tamamen yeni bir sey
çikmisti.

"Sen hangisisin" diye sordu kizina.

"Bir sikinti kapini çaldiginda nasil tepki
vereceksin?"

"Patates gibi yumusayip ezilecek misin? "

"Yumurta gibi, kalbini mi katilastiracakcaksin ? "

"Yoksa,

Kahve çekirdekleri gibi, basina gelen her olayin
duygularini olgunlastirmasina ve hayatina ayri bir
tat katmasina izin mi vereceksin "


Siz Hangisisiniz.........?
 
Gun uzun turkusunu bitirdi
Karli daglara yurudu karanlik
Yalnizlik cekilmez bu vakit
Delirdi denizde yosun cayda balik
GEL ARTIK...
 
daha kac kez vurulmam
nereye kadar güclü olmam
daha ne kadar yaralanmam
gerek hayatta !

daha ne kadar gücüm var
kaybettigim seyler var
daha ne kadar borcum var
benim hayata !
 
İki kere iki dört ediyorsa
Bende seni seviyorum darılma
Birde Her gecenin sabahı varsa
Bende seni seviyorum darılma
Demişlerki Çivi, çiviyi söker
Her eşek çamura bir defa çöker
Madem Kar üşütür, ateş te yakar
Ben de seni seviyorum, darılma
 
Bu akşam sanki hiç ayrılmamışız gibi
Hissetmek istedim
En sevdiğin kot pantolonumla
En sevdiğin lacivert tişörtümü giydim
Güzel bir akşam yemeği hazırladım
Beraber aldığımız mumları yaktım
Şarap açtım bir sana bir bana
İki kadeh çıkardım

Sevgilim ve dostum babam oğlum
Arkadaşım aşkım herşeyimdin sen

Çok zaman geçti gitti ikimizden
Özür dilerim seni üzdüysem
Sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam seni çok özledim
Bütün şarabı tek başıma içtim
Kırgınlığım bile geçti kalmadı
Şimdi bunlar geldi içimden

Bu akşam sanki hiç beni kırmamışsın gibi
Hissetmek istedim
En son tatilimizi düşündüm
Ayrılmadan yirmi gün önce
Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde
Yürüdük kilometrelerce
İz bıraktık kaldırımlarda
Otelde caddelerde

Sevgilim ve dostum babam oğlum
Arkadaşım aşkım herşeyimdin sen

Çok zaman geçti gitti ikimizden
Özür dilerim seni üzdüysem
Sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam seni çok özledim
Bütün şarabı tek başıma içtim
Kırgınlığım bile geçti kalmadı
Şimdi bunlar geldi içimden

Bu akşam sanki hiç aldatmamışsın gibi
Hissetmek istedim
Uyurken bile özlerdik birbirimizi delicesine
Düşündüm durdum sordum anlamadım
Beraber yaptığımız şeyleri andım
Seni son kez özledim ve bu şarkıyı yazdım
[/img]
 
öğrenmeye gidiyorum
göçülü köylerin yalınlığına
kuş şarkılarına
............yel olmaya
dağlara yol olmaya

............gidiyorum
vadilere çimen, /kaldırınca çimi ben/
yakut yüzlü dul olmaya
tavşan gözlerine av''olurken
yahut bakışını yakalarsam yılanın
canını alırken iştahı
öğrenirim
havayı dille yalamayı
kokuyu bellemeyi
uzaklığı
.............................-sahi kokar mı uzaklık-
uzaklığın dillenir mi?

öğrenirim
gitmelerdeki kusursuz kararlılığı,
çakal''dan!
eğilen bir yaban mersini dalına bakıp
sana eğilmeyi öğrenirim,
kırılmadan!

gidiyorum
su kendi mezarına akarken
kıvrılırken toprağın kollarında

-ki pasaklı yalancılarda kıvrılır-

temiz kalmayı öğrenmeye
giderken bile ''''temiz'''' kalan

su''dan
 
Sesini duydugunuz anda avuclariniz terlemeye kalbiniz deli gibi
carpmaya baŞliyorsa...
> > Bu aŞk degil HOŞLANMAKtir
> >
> > Ellerinizi ondan cekemiyor surekli dokunmak sarilmak istiyorsaniz..
> > Bu aŞk degil ARZULAMAKtir
> >
> > Yaninizda bir tek o oldugu icin onu istiyorsaniz....
> > Bu aŞk degil YALNIZLIKtir
> >
> >
> > Herkes onunla olmanizi bekledigi icin onunlaysaniz...
> > Bu aŞk degil SADAKATtir
> >
> >
> > Size sicak, yakin davrandigi icin onunlaysaniz...
> > Bu aŞk degil KENDINE GUVENSIZLIKtir
> >
> >
> > Uzulmesini istemediginiz icin onunlaysaniz...
> > Bu aŞk degil ACIMAKtir
> >
> >
> > Ona deger verdiginiz icin hatalarini hoŞgoruyorsaniz..
> > Bu aŞk degil ARKADAŞLIKtir
> >
> >
> > Butun gun ondan baŞka hicbirŞey duŞunmediginizi soyluyorsaniz..
> > Bu aŞk degil KOCA BIR YALANdir
> >
> >
> > Onun iyiligi icin kendinizden cok Şey feda edebiliyorsaniz...
> > Bu aŞk degil YARDIMSEVERLIKtir
> >
> >
> > O uzgunken sizin de kalbiniz aciyorsa...
> > IŞte bu AŞKtir
> >
> >
> > Tarif edemediginiz bir cekim yuzunden ondan bir turlu
kopamadiginizi duŞunuyorsaniz..
> > IŞte bu AŞKtir
> >
> > O herkese guclu gorunmesine ragmen icindeki zayifligi
> > hissedebiliyorsaniz..
> > IŞte bu AŞKtir
> >
> >
> > BaŞkalarini da cekici bulmaniza ragmen hic piŞmanlik duymadan
onunla kalmaya devam edebiliyorsaniz..
> > IŞte bu AŞKtir

ya sizce?
 

Üst