TKBL | Beşiktaş 59 - 73 Galatasaray

Ekrem Hoca'ya takımın sevgisi ve saygısı çok iyi durumda. Ekrem Hoca bugün "Don't talk to me, I'm the coach here!" yani "Bana cevap verme, burda coach benim!" diyerek bir otorite gösterdi. Ekrem Hoca hem kendisini sevdiren, hem de disiplini elinden bırakmayan ve bunu çok iyi ayarlayan, karakterli bir coach. Maç sırasında böyle şeyler olur ve biter, ki bugün de öyle olduğunu tribünden açıkça gözlemledik. Sporcu da zaten soyunma odasından çok daha motive döndü. Böyle şeyler iyidir, takımı ateşler. Bunları buraya taşımanın dahi anlamı yok. Takımımızı küfürlerin, hakaretlerin, sataşmaların havada uçuştuğu o deplasmanda Galatasaray'lıya yakışır duruşlarını bozmadan mücadele edip galip geldikleri için tebrik ediyorum.

Ekrem Hocayı Betsy Bailey'nin yardımcı koçluğunu yaptığından beri takip ederim ama bu davranışını hoş bulmadım, adrenalin yüklü oyuncu bir gün oyundan çıkarken başka türlü tepki verir sonu hoş olmaz, ayrıca Fowles aleni şekilde hocanın üstüne yürüdü, dışarıya bu tarz görüntü vermemesi lazım o görevdeki bir insanın..

Ayrıca dileyen kendince önemli gördüğü şeyleri buraya taşıyabilir anlamının olup olmadığına kimse karar veremez..
 
Kazanmak guzel fakat ısın sınır bozucu tarafı bır turlu dıs oyuncularımızın sut sokamaması. Belkı sutlarımız gırse hem ıcerıde oyuncularımız rahatlayacak hemde rakıbın dırencını kıracağız.
 
Galatasaray'ın oyuncularına Baba Gündüz'ün sözüyle yaklaşıyorum;

Bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. Biz sizlere burada Galatasaray’ımızın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. Galatasaray, bir his takımıdır. Renklerine âşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez.

Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.


Hiçbirisi ötekinden bir fazla değil, hepsi birbirine eşit oyuncuların. Bir takımın sorumlusu, lideri koçtur ve herkesin mutlak saygı göstermesi gerekir. Çok sevdiğimiz Ekrem Hoca ile şu sıralar kızgın olduğumuz Fowles arasında olduğu için demiyorum, kadın takımının en sevmediğim koçu Zafer Kalaycıoğlu'yla, en sevdiğim oyuncusu Tamika arasında da olsa tartışma; haklı koçtur. Oyuncu cevap vermez. Burası Amerika değil, şov sahnesinde değil kimse. Basketbol oynuyoruz, insanlar canını dişine takıp kafaca ve bedenen bir savaş veriyorlar adeta. Öyle koçuna omuz atıp geçebileceğin bir yer değil burası. Gerekiyorsa -affınıza sığınarak söylüyorum- koç ağzınıza sıçar, size de susmak düşer. Sylvia'nın bir tokat yemesi gerekiyordu kafasını toplaması için, inşallah bugünkü tartışma o etkiyi yaratmıştır Sylvia'da.

Başta Işıl, tüm takıma tebrikler. Yine harika reaksiyon gösterdiler, kazandılar, bir hediye de Mersin'den geldi hak edene.
 
Tebrikler takımımıza ayrıca koç neden Alba'yı uzun süre kenarda tuttu bunu anlayamadım. Ne zaman Alba oyuna girdi öne geçip farkı açtık.
Bir de Işıl'a helal olsun O böyle oynarsa eğer bizi hem ligde hem EL de şampiyon oluruz.
 
Ben de maçtaydım, bizim benchin arkasında. Haliyle tartışmayı da yakından görmüş oldum. Aras kadar sert düşünmeyip zaman zaman da oyuncuların coachlarına cevap verme hakkı olduğunu düşünüyorum; ama Fowles oyuna girdikten sonra o kadar demotiveydi ki, üzerine bir de atar gider yapması kabul edilemezdi. Ekrem Hoca takımın o ana kadar ki kötü oyunundan dolayı normalden biraz daha fazla agresif davranmış olabilir, bunu kabul ediyorum; ancak Fowles çok abartılı tepki verdi. Zaten sakinleşmesi çok uzun sürmedi, haksız olduğunu anladı sanırım. Beşiktaş gibi pota altı zayıf bir takıma karşı da, ikinci yarıda çok daha kararlı oynayınca maçı bize getiren önemli faktörlerden biri oldu.

Üstte de değindiğim gibi takım ilk yarı oldukça dağınık ver sertlikten uzaktı. Birebir savunmadaki zayıflık Ekrem Hoca'yı alan savunmasına yönlendirdi. Sene başından beri de kötü basketbol oynayan(kadrodan bağımsız oyun düzeni olarak konuşuyorum) alan savunmasına karşı hücum edemeyince ilk yarıyı iki sayı önde kapadık.

Üçüncü çeyreğe de alanla başladık. Başlarda, rakip yine sayı bulamıyordu; ama hem bizim bazı savunma hatalarımızdan hem de Şebnem ve Şaziye'nin hiç şut sokamamasından dolayı rakip öne geçti. Şaziye konusunda objektif bakamıyor olabilirim, bizde oynadığı ilk yıldan sonra asla ısınamamışımdır; ama bugünkü oyunu felaket ötesiydi. Şutunuz girmeyebilir; ancak savunmada ayaklarını hiç çekemeyip ya geçilmesi ya faul yapması sertlik seviyemizi çok düşürdü. Ekrem Hoca'nın da tüm 3. çeyrek ve 4.çeyreğin ilk 1.5 dakikasında oyuncuyu sahada tutması çok doğru gibi gelmedi bana. Zaten, 4. çeyrekte Torrens hem hücumda çok etkili oldu, hem de alan savunmasında kaymaları çok iyi yapıp her yere yetişti.

4. çeyrekte tekrar alan savunmasına döndük ve hücumda da hem Torrens'in iyi oyunu hem de Lyttle ve Fowles'un ilk yarının tersine sadece bedenen değil kafaca da sahada olmaları maçı bize getirdi. Elbette, maçın geneline bakınca en önemli faktör hiç çıkmadan oynayıp, tamamen içeri gömülen Beşiktaş savunmasını 6-8 üçlükle cezalandıran Işıl Alben'di. Umarım, bu şut performansı onun için bir milat olur ve bu konuda istikrara kavuşur. Rakip taraftarların daha maç başlamadan yapmaya başladığı kötü tezahüratlara da hiç kafasını takmayıp işini yaptığı için Işıl Alben'i ayrıca tebrik etmek gerekiyor.
 
Oyunculara bağırarak motive etme tarzı benim hoşlandığım bir tarz değil, Bugün işe yaramış gibi görünebilir ama başka zaman sonunun nereye gideceği belli olmaz ters örnekleri oldukça fazla, Bence son zamanlardaki olaylardan fazlasıyla etkilenmiş Koç, Kafasının rahatlaması lazım zor dönemece giriyoruz..
 
Ben de maçtaydım, bizim benchin arkasında. Haliyle tartışmayı da yakından görmüş oldum. Aras kadar sert düşünmeyip zaman zaman da oyuncuların coachlarına cevap verme hakkı olduğunu düşünüyorum...

Şimdi bir daha okudum sert olmuş biraz ve kendimi ifade edememişim tam olarak. Oyuncu-koç tartışır, koç da oyuncusundan bir şeyler öğrenir ama sahada, maç esnasında değil. Lebron'un Spoelstra'ya omuz attığı pozisyonu, bir Fenerbahçe molasında oyuncuların birbirlerine taktik verdiği ve Aydın Uğuz'un sesine duyurmak için "bir susun be" diye bağırmak zorunda kaldığı molayı filan yaşamak istemem.
 
Şube'de sürekli bir şeyler olurken, herkesin bu kadar mücadele verdiği bir ortamda, Fowles'in bu duruma reaksiyonsuz kalması açıkçası üzüyor beni.. Hoca'ya da hak veriyorum. Kime forma veriyorsa, oynadığı süre içinde -iyi/kötü oynayabilir-herkesin mücadele etmesini istiyor.. Buna da hakkı var diye düşünüyorum.. Fark 40 sayı iken, başa baş gibi giden bir maç oynanıyormuş gibi maça konsantre olan bir koçun verdiği görevi suistimal etmemek gerek.
 
Wauters-Fowles değişikliği ilk yapıldıktan sonra, Fowles'ın saha içinde ruh gibi dolaşmasıyla Ekrem Hoca zaten sinirlenmeye başlamıştı. Bunun üzerine hakemin 2 tane çok saçma kararı iyice gergin hale getirdi hocayı. Ve en son, savunduğu Milka Bjelica'yı bırakıp faul çizgisine kadar çıkıp Milka'dan bomboş sayıyı yiyince Ekrem Hoca iyice sinirlendi ve sonrasında olanları herkes biliyor zaten.

Maçlık düşünürsek; bu fırça Fowles'a cidden çok yaradı. Zira ilk yarıda rakibinden savunma ribaundu almaya bile üşenen Fowles gitti, ikinci yarıda 3 kişi içinde hücum ribaundu çekmeye çalışan, savunmada sert duran bir Fowles geldi. İlerisi için ne olur, bekleyip göreceğiz.

Maçın en güzel tarafı hiç kuşku yok Işıl'ın performansı. Tribünden gelen "Işıl basketi gerçekten bilmiyorsun." tezahüratı arttıkça attığı 3lüklerle saha içinden BJK taraftarına güzelce mesajını da verdi.
 
Beşiktaşlı tinerciler ile çok eğlendiğim bir maç oldu şahsen. Onlar bilmiyor dedikçe Işıl attı, küfür ettikçe bize takım attı. Kapak üstüne kapak :)

Ben artık Beşiktaşı sıradan ligdeki diğer takımlar gibi görüyorum. Hiç farkları yok futbol dahil bütün branşlarda. Yendiğimiz zamanlarda da reklamcı, basketbola pislik, çirkeflik ve küfürü getiren taraftarına kapak taktığımız için seviniyorum.

Sylvia ile hoca arasındaki olayın onu kamçıladığını düşünüyorum. Ekrem hocanın maçlarda sesi TV' den bile çok net duyuluyor. Normal bunlar.
Saygılar.
 
Işıl ALBEN: Kaptan Ekrem Hocanın takımın başına geçmesi ile birlikte adeta yeniden doğdu. Maç içerisinde bazı anlarda Ekrem Hoca ile olan diyaloglarını dikkatle izlediğimde Ekrem Hocanın ona ne kadar çok güvendiğini görebiliyorum. Bu maç özelinde örnek vermek gerekirse Beşiktaşın üst üste dış şutlardan sayılar bulduğu ve bizim ritmimizi kaybettiğimiz anlarda Işıl Ekrem Hocaya döndü Ekrem Hoca da kendisine sakin kalmalarını söyledi. O anda her ikisinin tavrını yazıya dökmek mümkün değil. Ama Ekrem Abisi ile ne kadar iyi anlaştığını çok net görebiliyorsunuz. Işıl Ekrem Hocaya güvenle dönüyor o da Işıla güvenle talimat veriyor. Bu da BJK taraftarının küfürlü tezahüratları ile birlikte sahaya 22 sayı olarak yansıdı. Tebrikler Kaptan...

Sylvia FOWLES: Oyuna girdiği andan itibaren konsantrasyon eksikliği yüzünden anlaşılıyordu. İnanılmaz vurdumduymaz bir tavrı vardı. Ne hücumda doğru düzgün top almaya çalışıyor ne de savunmada savaşıyordu. Kemal'in de dediği gibi pota altında rakip oyuncuyu yalnız bırakıp faul çizgisine çıkması ve rakibin boş turnikesi Ekrem Hocanın sabrını taşırdı. Ekrem Hocanın gerginliğinin sebebi tabiki sadece Big Sly değildi. Yasemen ve Alba'nın basit ve bir o kadar da gereksiz top kayıpları da Hocayı çok sinirlendirmişti. Ekrem Hoca haklı olarak Fowles'a tepki gösterdi. Ama Fowles'ın buna sert bir şekilde karşılık vermesi doğru değildi. Zaten anında gerekli cevabı aldı Hocadan. Sonrasında da bu sahaya olumlu yansıdı. Fowles 3. çeyreğin ortalarında oyuna girdi ve sanırım bir daha da çıkmadı. Oyunda kaldığı süre içerisinde de gerek savunmada gerekse hücumda mücadele etti. Ekrem Hoca da onun bu mücadelesine alkışlarla karşılık verdi. Bu maçın Fowles için bir milat olmasını umut ediyorum. Bekleyip göreceğiz...

Alba TORRENS: Çok özel bir oyuncu. Hücumda tıkandığımız anlarda sorumluluk alıyor ve her maç üzerine koyarak gidiyor. Hoca bir ara onu kenarda mı unuttu, maçın başındaki hatalarına sinirlenerek cezalandırdı mı yoksa son periyoda diri girmesi için mi dinlendirdi bilmiyorum ama 3. çeyrek boyunca kenarda oturdu ve son çeyreğin 3. dakikası gibi oyuna girdi. Sonrasında bizim seri geldi. Alba vurdu ve maçı aldık desem çok yanlış olmaz. Sözleşmesindeki opsiyonun resmi olarak kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum. Ama inşallah sezon sonu gelmeden o opsiyon kullanılır. Avrupalı kısa olarak nadir bulunabilecek bir değer. Hem oyun hem karakter anlamında.

Yeni transferimiz Eshaya Murphy ile ilgili de bir şeyler söylemek lazım. Bench arkasındaki enerjisini çok beğendim. Fowles'ın iyi oyununu karşısında ona inanılmaz moral verdi. Ve BJK'nin farklı oyuncuya serbest atış kullandırdığını ilk o farketti. Benche bir şeyler söyledi ve sonrasında Derya Hocanın masaya bir koşusu vardı ki inanılmazdı. Parmakları ile ıslık çalmaya çalıştı. Çok komik bir görüntüydü. Geri zekalı hakemler itirazı biraz geç farkedince sonuç almamız biraz zaman aldı. Sanırım rakip takıma teknik faul çalınması gerekiyordu. Ancak o sırada oyun başladığı için güme gitti sanırım.
 

Üst