Yavuz Sultan Selim-Serdar Olur

Öncelikle bu konuyu açmamdaki en büyük etken, Sagopa Kajmer'in Kötü İnsanları Tanıma Senesi Albümünde 6. parça olan Gölge Haramileri'nin son bölümündeki dörtlüktür.

--------------------------------------------------------------------
Yavuz Sultan Selim'in yazmış olduğu mükemmel şiir...

Sanma şahım herkesi sen sadıkane yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur
Sadıkane belki ol alemde serdar olur
Yar olur ağyar olur serdar olur didar olur

Şair:Yavuz Sultan Selim

Yavuz Sultan Selim'in bu şiirinde aşağıda açıklandığı üzere şiir soldan sağa okunduğu gibi sırasıyla birinci mısradan itibaren bölünmüş kelimeleri altalta getirdiğimizde yine anlam bütünlüğü bozulmadan şiir bütünlük içinde yukardan aşağı da sırasıyla aynen okunmuş olur.Şiir sanatında bu ilk ve tekdir.Şimdi yukardan aşağıya okunur durumuna bakalım

1.Sanma şahım/herkesi sen/sadıkane/yar olur
2.Herkesi sen/dost mu sandın/belki ol/ağyar olur
3.Sadıkane/belki ol/alemde/serdar olur
4.Yar olur/ağyar olur/serdar olur/dildar olur.

Yukardan aşağıya;

1.Sanma şahım
herkesi sen
sadıkane
yar olur
2.Herkesi sen
Dost mu sandın
Belki ol
ağyar olur
3.Sadıkane
belki ol
alemde
serdar olur
4.Yar olur
ağyar olur
serdar olur
dildar olur

soldan sağa 1. mısra, yukardan aşağıya 1. sırayı
soldan sağa 2. mısra, yukardan aşağıya 2. sırayı
soldan sağa 3. mısra, yukardan aşağıya 3. sırayı
soldan sağa 4. mısra, yukardan aşağıya 4. sırayı
oluşturur ve şiir soldan sağa ve yukradan aşağıya sırasıyla anlam ve
sıralama değişmeden okunur.

Yavuz Sultan bu beyiti Şah İsmail'e yazmıştır.Hikayesi şöyledir:
Yavuz sultan selim Han. Bilindiği üzere şarka yani doğuya sefer yapan ilk osmanlı padişahıdır..
Şark'a özellikle Şah ismailin üzerine sefer yapmadan önce tebdili kıyafetle istibarat amaçlı defaaten Şah ismailin topraklarına gittiği tarihciler tarafından söylenir.
Trabzon sancaktarı olduğu dönemlerde gezgin bir abdal kılığında yine böyle bir geziye çıkar..
Şah ismail şiire ve satranç oynamaya meraklı biridir.. sarayında ünlü şairleri barındırır ve çok iyi satranç oynar..
bunu bilen Yavus Sultan Selim Han.. şah ismail'le satranç oynar ve onu yener.. bunu üzerine şah ismail çok öfkelenir.. Yavuz bunu anlar ve onu yücelten şiirler okur..gururu okşanan Şah ismail Yavuz'a bir kese altın verir.. Yavuz Sultan Selim HAN o bir kese altını sarayın bahçesinde bir yere saklar..
Şah ismailin huzurundan ayrılırkende bu şiiri okur..
Yavuz sultan selim, Şah ismaille savaşmadan önce aralarında şiirlerle atışmalar yaparlar. Ama Şah ismail sarayına kadar gelen ve satrançta kendisini yenen, kendisine methiyeler düzen o abdal dervişin kendisinin karşısında şimdi bir Serdar ve düşman olarak bulunduğunu ve bunu daha önce kendisine şiirle dile getirdiğini anlayamaz..
Yavuz, Şah ismaili yenip sarayını ele geçirince o kese altını ordan çıkarıp sadaka olarak dağıtır.
 
Tugay Aktepe' Alıntı:
[quote="Yılmaz Yıldırım":3jro2x24]Çocukluk arkadaşıdırlar.

Anlamadım. Nasıl yani ?[/quote:3jro2x24]

Yavuz Selim ile ilgili bir aralar çok şey okumuştum ve birinde çocukluk arkadaşları olduğunu yazıyordu.
Tabi tarihi bilgilerin yanlışlığı veya ben yanlış hatırlıyor olabilirim.
 
Tugay Aktepe' Alıntı:
[quote="Yılmaz Yıldırım":3pc3sbp5]Çocukluk arkadaşıdırlar.

Anlamadım. Nasıl yani ?[/quote:3pc3sbp5]

yavuz trabzon da sancak beyidir (o zamanlar şehzaderler devlet yönetimini öğrenmeleri için -bir bakıma staj yapmak için- sancaklara gönderilirdi) yavuz trabzonda bulunduğu zamanlarda sık sık doğuya iran, suriye, mısır vb. keşif amaçlı geziler düzenlerdi, o zamanlar ikisi de şehzade gibi yerel yönetim beyleri olduğu için çok sık karşılaşmışlardır, zaman zaman akıl oyunları, satranç müsabakaları falan yapmışlardır. hatta yavuz henüz sancak beyi iken, ismail şah olmuştur, gene yavuz un böyle bir keşif gezilerinde satranç oynarlar, yavuz ismaili mat eder, işte o zaman o meşhur söz çıkar ismailin ağzından: sen bilmez misin oynamayı, hiç şahlar mat olur mu? diye yavuz a çıkışır ve bu mağlubiyete çok sinirlenir (çünkü şah olduktan sonra ilk yenilgisini oyunda olsa yavuz dan almak ona çok koymuştur.) bundan sonra yavuz karşı girdiği çirkefliklerin kökeninde bu mağlubiyetin acısını çıkarmak olduğu da söylenir.

bir olayla konuyu bitireyim: şah ismail, yavuz padişah olunca kutlamak için ona bir elçiyle birlikte süslü bir sandık getirir, sandık elmaslar, zümrütler yakutlarla süslenmiş, altınla çaevrelenmiştir. bütün saray erkânın önünde elçi sandığı yavuz a takdim eder, hizmetkarlar sandığı açınca içeriye iğrenç bir koku yayılır, öyle ki herkes yüzünü buruşturmuş, burunlarını kapatmaya başlamıştır, (şah ismail sandığın içine insan dışkısı doldurup öyle göndermiştir) devletin ileri gelenleri bu manzara karşısında savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünürler ama yavuz da hiç bir sinir göstergesi yoktur. hemen emreder daha gösterişli bir sandık hazırlansın ve şaha hediyesi gönderilsin...
hemen şahın sandığını gölgede bırakacak bir sandık hazırlanır ve şaha gönderilir, şah sandığı alınca -kendi gönderdiği hediyeyi düşününce içinden acaba ne tür birşey çıkacak diye geçirir- hizmetkarlara açmalarını emreder.
sandık açılınca etrafa birden gül kokuları, mis kokuları, esanslar yayılmaya başlar. şahla birlikte saray mensupları şok olmuştur. bu sırada yavuzun elçisi şaha mektubu takdim eder.
yavuz şaha aynen şunu yazmıştır: İsmail herkes yediğinden ikram eder.
 
'' İsmail herkes yediğinden ikram eder. ''

Müthiç bir cevap olmuş. Osmanlı padişahlarının zekasına ve olaylara bakış açısına hayran oluyorum. İyi ki bizim böyle atalarımız var. Ben iddia ediyorum ki Avrupa en büyük barışı,hoşgörüyü ve huzuru Osmanlı'nın en ihtişamlı zamanında görmüştür.

Yazısı için Halil İbrahim Bey'e teşekkür ederim. Böyle yazıları forumda daha fazla görmek temennimdir.
 
Benim birkaç yerde duyduğum ve okuduğum bu beyitlerin Yavuz Sultan Selim'e ait olduğu şüphelidir. Yavuz Sultan Selim iyi bir şair, iyi bir kumandan, Doğu'nun Fatihi'dir. Osmanlı Tarihi'nin bence Fatih Sultan Mehmet'ten sonra en önemli padişahıdır. Devletin Doğu'ya doğru gelişmesi ve ilerlemesi onun üstün komutanlığı ile alakalıdır. Bunun yanında aynı ölçüde de mütevazı bir kişidir. 1516-1571 senelerinde yaptığı Mısır Seferi'nden dönerken ona karşılama yapılmak istenmiştir fakat Yavuz Sultan Selim bunu engellemek için İstanbul'a gece gizli bir şekilde girmiştir. Aynı zamanda kendisine verilmek istenen ''Mekke ve Medine'nin Efendisi'' unvanını reddetmiştir. Kendisinin ''Mekke ve Medine'nin Kulu'' olduğunu söylemiştir. Yavuz Sultan Selim her ne kadar sert bir hükümdar olarak gösterilse de zekası, yetileri ve ince düşünüşleri ile Osmanlı tarihi'nde en çok sevdiğim iki padişahtan bir tanesidir...
Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasında ki bu diyalog da onun nasıl bir kişiliği olduğu hakkında bizi yeterli kanaati vermektedir...
 
Selim Han gerçekten büyük adammış baya araştırdım kendisi hakkında. Sert fakat bazı şeyler için kendi hayatından vazgeçmiş bir adam Yavuz. Devletin bekası için ailesini katletmek pek kolay bişiy değildir bence. Canilik midir bilmem herkesin kendi görüşü ama hiç kolay bir şey değil bu bence. Mısır seferindeki Kahire önündeki savaştaki savaş taktiği de cesurca ve akıllıcaymış. Geç kalsa bitiyorlarmış ama Selim geç kalmadan çökmüş şehrin üstüne.
Selim özel geliyor hep bana . Bunu tarihsel kişiliklerden 3 kişide buluyorum. Selahaddin Eyyübi , Selim Han ve Mustafa Kemal bana özel geliyorlar.
 

Üst