Marina Maljkovic

  • Konbuyu başlatan Ali Parlak
  • Başlangıç tarihi
Kaç yıldır bu takımın olmuş halinin başında olan Ekrem hocamız zaten savunmanın kitabını yazmıştı sağ olsun,Maljkovic ise yaş ortalaması bu denli genç bir o kadarda yetenekli ve potansiyel vaad eden takımına topa,rakibe baskı vede genel takım savunmasını şimdiden hatırı sayılır düzeyde aşılamış yetinmemiş savunmanın üstüne hücumuda ihmal etmemiş belliki oyunun iki kısmınıda ihmal etmeden çalıştırması daha önemli,daha üst düzey rakipler karşısındada göreceğiz takımı ancak şimdiden kadın takımımız seyredenleri heyecanlandırıyor,bu mücadele olduktan sonra olası yenilgileri umursamam bile yürüye durun dişi Aslanlar.
 
Ekrem hocayı kaybetmenin üzüntüsü ile kendisine oldukça önyargılı yaklaşmıştım ama acayip bir takım yaratama yolunda ilerliyor hoca. Özellikle genç oyunculara süre vermesi çok güzel.
 
Sevgili Hocam kusura bakma Riekerink Beydi , Ergin Hocaydı, Selçuğu idi dentmona idi Sneijder di Sinan güler di derken senin yaptığın güzel işleri görmeyi biraz ihmal ettik galiba. Saygıyı sonuna kadar hakediyorsun.
 
Aslında ben şaşırmadım. Vasat Sırbistan kadrosu ile neler yaptığını izlemiştim. Ah bir de takıma Anderson yerine Ana Dabovic'i alıp generalleri ikileseydi takım tadından yenmezdi...
 
Artık durarak,bekleyerek oynamak yok tempo tempo tempo Sırbistan'da yaptıklarını bizde de uygulamaya çalışıyor takip edebildiğim kadarıyla :D
 
Gerçek Bir Lider: Marina Maljkovic

001.jpg


Marina Maljkovic, Avrupa Şampiyonluğu, Olimpiyat üçüncülüğü kazanmış bir koç. Şimdi de Galatasaray'ın başında. Sohbete röportaj teklifimizi kabul edip bize zaman ayırdığı için teşekkürle başlamak istedi ancak O, "Teşekkür etmeye gerek yok. Hepimiz basketbolun içindeyiz, basketbolun gelişmesi için daha çok konuşmalıyız." sözleriyle ilk defa karşılaştığımız, ilk defa konuştuğumuz birisi ile oluşan doğal gerginliği ortadan kaldırıp bizi yanına çekti. Marina Maljkovic 35 yaşında. Başkalarının antrenörlüğe başladığı yaşta ama 20 yıllık deneyimi var. Başarılı koçu daha yakından tanımak için sorularımızı yönlendirdik. Koçluğa nasıl başladığından, giyim tarzına kadar... Ancak yanıtlarından biri bizi çok etkiledi: "Yıldız oyuncuyu yetiştirmek için öncelikle üst düzey bilgisi olan koçlar yetiştirilmeli."

İşte Maljkovic ile yaptığımız sohbet... (Röportaj: Mehtap ASLAN - Ümran KAPANLI)

Koçluğa genç yaşta Fransa’da başladınız. Bu nasıl oldu?
Evet, Paris’de başladım. Ben oynarken takımın başında çok ünlü bayan bir koç vardı. O beni gözlemliyormuş. Ben öyle bir oyuncuydum ki devamlı konuşurdum, sahada, soyunma odasında... Sürekli arkadaşlarıma küçük talimatlar veriyordum, onlar da beni dinliyor, söylediklerimi uyguluyorlardı. Bu çok bilinçli yaptığım bir şey değildi, karakterim böyle idi. Ben koçluk yönünde adımlar atmaya başlamışım fakat bunun çok farkında değildim. Koç olmanın ne kadar zor bir iş olduğunu biliyordum ve çok istediğim bir şey de değildi. Böylece ilk olarak kendi koçum tarafından, oynadığım takımda yardımcı koç olarak görevlendirildim. İlerleyen süreçte, kendisi de koç olmak isteyen bir arkadaşımla düşüncelerimi paylaştığımda, bana bu konuda eğitim almam gerektiğini söyledi. Takım direktörümüz bana “Sen neden antrenör eğitimi almıyorsun? İki bölümü beraber okuyabilirsin” dedi. O sırada Belgrad’da Sosyoloji Bölümü'nde okuyordum. Böylece Spor Koçluğu Eğitimi de almaya başladım. Eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu başardım ve iki okulu birlikte okudum. Koçluk, bana karakterim özelikleri ile kendiliğinden doğal olarak gelen bir şeydi. Kaderimmiş diye düşünüyorum.

İlk defa kaç yaşınızda baş antrenör oldunuz. Basketbol oynamayı koçluk tercihi yüzünden mi bıraktınız?
Henüz 21 yaşındaydım, Spor Koçluğu Eğitimimi bitirdiğim yıl, Sırbistan’da Kadın Basketbol 3. Liginde olan bir takımda baş antrenör olarak göreve başladım. Artık tamamen koç olarak yola devam edecektim. Bundan sonraki dönemde profesyonel lig takımlarında, altyapılarda ve Milli Takımda sürekli görevler aldım. Kendiliğinden gelişen bu süreç, benim oyunculuğumu da sona erdirmiş oldu.

30 yaşınızda Sırbistan A Takım koçu oldunuz, takımda sizden büyük oyuncular var mıydı? Aynı yaş grubundaki insanları yönetmek zor oldu mu? Oyuncuların size yaklaşımı nasıldı?
Evet aynı yaş grubunda olduğunuz oyuncular vardı tabii ki. Oyuncularla aramda hiç bir zaman yaşla ilgili bir sorun olmadı. Çok genç yaşta koç oldum ve çalıştığım takımlarda başarılar kazandık. Milli Takımdaki oyuncular da benim basketbol bilgime saygı gösterdiler.

Sırbistan Federasyonundan aldığınız ücretin bir bölümünü Sırbistan'daki kulüplere dağıttığınızı biliyoruz. Buna neden gerek duydunuz?
Ben ülkemde, bayan basketbolunun gelişmesini, profesyonel liglerde yer alacak çok sayıda oyuncular yetişmesini, kadın koç sayısının daha çok olmasını ve basketbolu spor olarak tercih eden gençlerin sayısının artmasını istiyorum. Ülkenizde Basketbol adına bir şeylerin daha iyiye gitmesini ve ilerlemesini istiyorsanız, bunun için sizin de bir şeyler yapmanız gerektiğini düşünüyorum. Sürekli bu konu üzerinde çalışıyorum. Sırbistan Kadın Basketbolu’nda bu ilerlemenin “teşvik ve destekle” sağlanabileceğine inanıyorum. Çünkü çok önemli bir potansiyel var. Ben de kendi adıma, tüm yüreğimle sürekli bir şeyleri ileri doğru itmeye çalışıyorum. Federasyonun dışında bizler de elimizden geleni yapmalıyız.


002.jpg



Madalya maçları oynadınız, bu tür maçlardan önceki akşam ne yaparsınız? Bir tür ritüeliniz var mı?

Sadece madalya maçları için değil, tüm maçlar öncesi standart olarak oyuncularla toplantı yaparız, maçla ilgili konuşuruz, birlikte yemek yeriz. Ailenizden daha çok takımınızla zaman geçirmek durumundasınız. Onlarla çok yakın oluyorsunuz. Özel bir şey söylemenize veya yapmanıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Genel olarak maçlar öncesi, oyuncuların kazanma isteklerini görmeye çalışırım.

Eğer o kritik maçı kazanmışsanız veya kaybetmişseniz o akşamı nasıl yaşarsınız?
Maçı kazansak da kaybetsek de, yani her iki durumda, içimde kocaman bir boşluk hissederim. Sanki büyük bir balon sönmüş gibi. Çünkü sürekli çalışma, idmanla, yolculukla, sahada geçen bir dönem yaşıyorsunuz. Çok farklı duygular hissettiğiniz yoğun bir süreç oluyor. Sonunda da o maç yapılıyor ve bitiyor. Şimdi tüm bu yaşadıklarınızı yeniden planlamanız, yeniden o enerjiyi kazanmanız gerekmekte. Çok önemli galibiyetler yaşayabilirsiniz, maç da kaybedebilirsiniz. Tüm bunlar basketbolun içinde var. Ancak beni, alabileceğimiz bir maçı kaybetmek çok ama çok kızdırıyor. Bu durumu kabul etmem benim için biraz zor oluyor.

Boş zamanlarınızda ne yapmak sizi mutlu eder?
Çok fazla boş zamanım kalmıyor aslında. Sürekli bir program ile hareket etmemiz gerekiyor. Ancak dostlarımla, sevdiğim insanlarla birlikte olmayı ve onlarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Bu beni mutlu ediyor.

Sırbistan'dan üst düzey oyuncular yetiştiğini görüyoruz. Türkiye’de neden yeni oyuncu yetişmesi konusunda sorunlar var?
Bu sadece Türkiye'nin değil, Fransa'nın da, Sırbistan'ın da, diğer Avrupa ülkelerinin de sorunu aslında. Benim de çok üzerinde durduğum bir konu. Öncelikle ülkenizde Kadın Basketbolu'nu çok önemli bir başlık haline getirmeniz gerektiğine inanıyorum. İnsanlar basketbol ile ilgilenmeli, sevmeli ve bu oyunu tercih eden sporcu sayısı mutlaka artmalı. Yıldız oyuncular ancak çok iyi koçlar sayesinde yetişebilir. Burada ki "iyi" tanımı ile, üst düzey basketbol bilgisini kastediyorum. Bir koç bir çocuğu basketbola başlatır, sevdirir, öğretir. Ancak siz üst düzey oyuncu yetiştirmek istiyorsanız öncelikle üst düzey koçlar yetiştirmeniz gerekiyor. Oyuncularda da karakter, eğitim ve mental yapı çok önemli. Gençlerin her yaş grubunda, kendilerinden tecrübeli oyuncular ile mutlaka oynama şansları olmalı diye düşünüyorum.

Ünlü koç Bozidar Maljkovic’in kızı olmak sizi nasıl etkiliyor. Zaman zaman ondan fikir alır mısınız? Ya da sizi eleştirir mi?
Bu soru Sırbistan'da artık bana sorulmuyor. En çok cevap verdiğim soru diyebilirim. Birlikte olduğumuz zamanlarda basketbol konuşuyoruz tabii. Ancak babam, kararlarımı eleştirmez veya tavsiyede bulunmaz. Benim de kendisinden böyle bir isteğim olmaz. Ailede profesyonel olarak ikimiz sporla uğraşıyoruz ve işimiz konusunda birbirimize saygı duyuyoruz.

Şık bir tarzınız var, Modayı takip eder misiniz?
Çok teşekkürler, eve kendi tarzım var. Maçlarda da kendi istediğim kıyafetlerle olmak isterdim ancak Federasyon Kuralları gereği tek tip giyinmek durumundayız. Şampiyona’da giydiğim bir siyah ceket var, ülkemin bayrağının renklerini işli. O ceketi çok seviyorum. Özel birisi için giyiyorum ama bunu söyleyemem, ben de sır.


003.jpg
 
Galatasaray Kadın Takımı Başantrenörü Marina Maljkovic, Galatasaray Dergisi’nin Kasım Sayısı’na konuk oldu.
Sırp Başantrenör, kariyer planlamasından babası Bozidar Maljkovic ile ilişkisine, Sırbistan Milli Takımı ile başarılarından Galatasaray’ı nasıl bir sezon beklediğine dair sorulara cevap verdi.
“AVRUPA’DA SET TEMPOSU YÜKSEK”
Avrupa’da çok kaliteli oyuncular var. Ben Avrupa basketbolunu seviyorum, daha düzenli bir yapısı var. Set temposu daha yüksek, pick and roll ve bire birler Avrupa basketbolunun içinde de var. Avrupa’da birçok yetenekli oyuncu bulunuyor. Avrupa’nın iyi oyuncuları da bu sene WNBA’de oynadı ve Los Angeles Sparks takımıyla şampiyonluk yaşadı. Ana Dabovic, Jelena Dubljevic, Sandrine Gruda, Ann Wauters ve Eugeniya Belyakova gibi önemli oyuncular bu takımın birer parçasıydı.
“KADIN BASKETBOLU TEK PARAMETRE İLE AÇIKLANAMAZ”
Altın madalya kazanmak ülkemiz için inanılmaz bir duygu. 2011 yılında Sırbistan Milli Takımı’na geldiğimde bunun doğaüstü bir şey olduğunu hissettim, inanılmazdı. Bu oyunda her şey önemlidir. Kadın basketbolu tek bir parametreyle açıklanamaz; pazarlama, basın mensuplarıyla iyi ilişkiler gibi çabalar ile bu oyunu geliştirebilirsiniz. Benim takımım için konuşmak gerekirse de, bu ülkede diğer sporlar daha ön planda ama Türk Kadın Basketbol Takımının Olimpiyat Oyunları’nda bronz, gümüş ya da altın madalya kazanması çok önemli bir olay olur. Bunun için de sahada savaşmak ve çok çabalamak gerekiyor. Olimpiyat Oyunları’nda madalya almak her spor dalı için en uç noktaların başında geliyor.
“BAŞARI İÇİN ÖZVERİ ŞART”
Bence başarıya ulaşmanın en kilit noktası özveri. Oyuncunun yetenek anlamında kapasiteli olması kesinlikle yeterli değil. Oyuncular her zaman daha iyisini yapmaya çalışmalılar. Hep daha iyisini, hep daha da iyisini… Avrupa için olay basit: Özverili olmak. Biz koçlar için, oyuncular için, daha doğrusu herkes için projenin başarılı olmasının nedeni buydu: Özverili olmak. Bu çılgınca.
“MÜCADELE ETMEYİ SEVİYORUM”
Fransa, Sırbistan’dan sonra benim ikinci evim gibi oldu. Fransa halkını seviyorum. Ancak Galatasaray’a gelmek için çok düşünmedim, hızlıca gelişti. Burada bu sezon Nevriye Yılmaz gibi, Bahar Çağlar, Jelena Dubljevic, Ann Wauters, Petra Kulichova gibi oyuncuların olmayacağını biliyordum. Sadece Işıl Alben ve genç jenerasyon takımla birlikte. Bu sene çok çalışmamız gerektiğini biliyorum ve bundan kesinlikle korkmuyorum. Mücadele etmeyi seviyorum. Diğer çalıştığım kulüplerde de buna benzer organizasyonları yönettim. Milli takımda bunun bir başka örneğini yaşadım. Bu yüzden Galatasaray’da çalışma kararı aldım. Avrupa’daki en ünlü kulüplerden birindeyim; taraftarlarımız ve buradaki hava çok iyi.
FELSEFE: ÇALIŞ VE SONUCUNU AL
Burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Şampiyonluk yaşayan tek yabancı kadın bir koç olması ilginç bir nokta. Hedefler aslında asla konuşmam. Tabii ki her takım az önce dediğim gibi altın madalya kazanmak ister ama bundan önce adım adım gitmek gerektiğini düşünüyorum. Bu sezon en önemli nokta ne diyecek olursak eğer; takım içindeki genç Türk jenerasyonunu geliştirerek onları Türk Milli Takımı’na hazırlayabilmek. Elbette bu adım adım, yavaş yavaş olacak bir şey. Benim felsefem ‘Çalış ve sonucunu al’ şeklinde. Bu sezon da çok çalışarak neler olacağını göreceğiz…
“GENÇLER ENERJİ GETİRİYOR”
Genç oyuncular, tecrübeli oyuncularla çalışıyor; bu onlar için önemli bir nokta ama sadece bunu antrenman yapma olarak görmemeliler. Bu takımda yer alan her oyuncu her an sahada oynayabilir. Bunu geçen hafta oynadığımız Doğuş Hastanesi maçında da gördük. İrem Naz 15 dakika, Eda Şahin 10 dakika süre aldı. Bunun yanında Yağmur Kübra’ya da süre vermeye çalıştık. Ben her zaman genç oyuncularla çalışmayı seviyorum. Çünkü onlar takıma enerji getiriyor, hayat veriyor… Sahada genç oyuncu oynatmaktan korkmuyorum. Kulüp için genç oyuncularla birlikte iyi şeyler yapmaya hazırım.
 
Roportajin bu kısmı cok hosuma gitti . Basketbolun sadece bir oyun olmadigi , bu işin psikolojik ve felsefe yanlarınında ne kadar önemli oldugunu özetleyen harika bir kesit .

Eğer o kritik maçı kazanmışsanız veya kaybetmişseniz o akşamı nasıl yaşarsınız?

Maçı kazansak da kaybetsek de, yani her iki durumda, içimde kocaman bir boşluk hissederim. Sanki büyük bir balon sönmüş gibi. Çünkü sürekli çalışma, idmanla, yolculukla, sahada geçen bir dönem yaşıyorsunuz. Çok farklı duygular hissettiğiniz yoğun bir süreç oluyor. Sonunda da o maç yapılıyor ve bitiyor. Şimdi tüm bu yaşadıklarınızı yeniden planlamanız, yeniden o enerjiyi kazanmanız gerekmekte. Çok önemli galibiyetler yaşayabilirsiniz, maç da kaybedebilirsiniz. Tüm bunlar basketbolun içinde var. Ancak beni, alabileceğimiz bir maçı kaybetmek çok ama çok kızdırıyor. Bu durumu kabul etmem benim için biraz zor oluyor.
 
Gelen haberlere göre, Sırbistan Kadın Milli Takımı'nın koçluğundan kendi rızasıyla ayrılmış... Beş sene içinde, tabiri caizse, sıfırdan bir Avrupa Şampiyonluğu ve ardından bir Olimpiyat Bronz Madalyası... Sırbistan gibi küçük ve kısıtlı bir ülke için büyük başarı... Ancak bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım... Limitlerinin çok çok üzerine çıkmış bir takım ve aynı başarıyı sürdürebilmesi, sanırım kendisine göre de oldukça zor... İki büyük apoletle onore olan ismini yıpratmak istemeyip ayrılması son derece stratejik ve akılcı bir karar... Artık tüm enerjisini GS için harcayacak. Umarım Yönetimimizle ters düşmeden; yani, arzuları büyük ölçüde yerine getirilerek Galatasaray üzerinden kariyerine devam eder. Umarım diyorum; çünkü, takımın kadro kalitesinden pek memnun olduğunu sanmıyorum. Daha da önemlisi, istikbal vaat eden yetenekli genç oyuncu, elindeki kadroda pek yok gibi... Başarı arzusu maksimum düzeyde olan bir kişilik ve bizdeki vurdumduymaz yönetim anlayışı birlikte düşünüldüğünde, bu durum bu şube için büyük bir risk arz ediyor. Uzun lâfın kısası, inşallah başımızdan eksik olmaz... Çünkü, başaramayacağını anladığı anda stratejik ve radikal kararlar alabilen ve adam sendeci olmayan bir meslek ahlakına sahip. Yazımı, tam da kendisine cuk diye uyan, Anglo-Saksonlar'ın bir deyimiyle sonlandırmak istiyorum: "She is not just a pretty face"...
 
Kadın basketbolunda koçların çok önemli bir kısmı erkek olmasına rağmen erkek basketbolunda kadın koç pek görülmüyor. Majkovic gibi hem yapı kurma hem de taktik açıdan belli seviyenin üzerinde olup yönetim becerisine sahip koçların bu işe bir yerden girişmeleri lazım diye düşünüyorum.
 

Üst