AGÜ 60-56 Galatasaray

60 - 56 kaybetmişiz.


agugs.png
 
Bu sezonki 2. maçımızı kaybettik. YDÜ maçını izlemiştik ama bu maç, sene başındaki İtalya kampı gibi yine dağın başında oynanınca GSTV yine kamera yollayamadı belli ki. İstanbul'da da haftasonu kar varmış, GSTV'de haftasonu canlı yayın olmayabilir, rahmetli Kemal Sunal'ın filmlerinden kolaj yapacaklarmış sanırım.

Her neyse izleyemesek de takımın yine canla başla mücadele ettiğine inanıyoruz. Skoru biraz takip edebildim, yine son çeyreğin bilhassa 2. yarısını çok iyi oynadık ama skorda çok geri düşünce kazanacak hamleyi yapmak daha zor oluyor tabi. Bu takımın bilhassa bu ligde, bu hakemlerle kazanacağı her deplasman altın değerindedir. Bu kadar yoğun bir sezon başlangıcında, bu kadar yüksek bir performansta mağlubiyetlerin gelmesinden daha doğal bir şey de olmaz. Hiç değilse bu takımın kaybederken de kazandığını, saygıyı hak ettiğini ve hak ettiği saygıyı zamanla göreceğini biliyorsunuz. Bu ne yazık ki günümüzde pek çok takımın sahip olamayacağı bir lüks. Haftasonu yine zorlu bir Adana Aski maçı var, sonra zaten Fenerbahçe deplasmanı. İlk yarısında AGÜ, YDÜ ve Fenerbahçe deplasmanlarını oynadığımız fikstürde maksimum 3 mağlubiyet eldeki imkanlara oranla çok büyük bir başarı olur. Yine de Marina ne kadar memnun olur bilemiyorum. Sonuçta takımların bu oyunlarıyla bu ligden şampiyonluk için iddaalı bir takım çıkacak gibi görünmüyor. :)
 
Bence tek soru işareti Morriah tan sadece 3 sayı bulmak ?

Moriah son 2 maçta oynayamamıştı Canik deplasmanındaki sakatlığından dolayı. İç bağlarında sıkıntı yaşamıştı, böyle genç bir oyuncu için ürkütücü bir sakatlık. Haftasonunda duruma göre Maljkovic, Adana maçında yeniden oturtabilir onu. Bugünkü performansı ve psikolojisini de göz önüne alırsak Fenerbahçe maçı öncesi riske etmeyebilir gibi geliyor bana. Asıl düşük Papova'da görünüyor ki haftasonundaki Beşiktaş maçında da sadece 7 sayıyla oynamıştı. Halbuki Yvonne kimliğini bulana kadar skor anlamında Moriah'tan sonra en güvenilir ellerimizdi. En nihayetinde sene başında ligde 7-8 gibi bir sıra beklenen, Avrupa'dan erken elenmesi öngörülen 20.5 yaş ortalamasındaki takım, bugün itibariyle tam 2 ayda, çoğu büyük emek ve konsantrasyon isteyen 15 resmi maç oynadı. Önemli olan kötü günde de takım kaybederken sahaya bir karakter koyabilmek. En skorer oyuncusu 18 sayı ortalamayla oynayan bir takım, 4 yabancısının toplamda sadece 31 sayı atabildiği bir günde, kendisinden çok daha iyi bir kadro ve çok daha tecrübeli oyunculardan oluşan bir rakibin deplasmanında, hem de çift hanelerle geriye düşmüşken maçın kaderini son 1 dakikada belirlenecek seviyeye getirebiliyorsa, takım olma yolunda çok kısa zamanda çok büyük mesafe kaydetmiş demektir. Tabi gönül ister ki bu genç kadronun içine, böyle anlarda takımı ipten alabilecek bir yıldız oyuncu sokabilsek ama şu yönetim, yapabileceği hamlelerin zirvesini takımın başına Maljkovic'i getirerek yaptı zaten. Bundan sonra onlardan bir iyi yönetim hamlesi daha beklemek, sınırlarını zorlamak olur.
 

Üst