Öncelikle Pınar'a geçmiş olsun, her şeyden önemli sağlıklı olması. Yerde kaldığı pozisyon çok korkutucuydu. O durumda korkmayıp 4'e 5 hücum fırsatını kaçırmayarak maçı bitiren basketi bulan Efendi Beşiktaş'ı da tebrik edelim. Maç boyunca taraftarlarının gösterdiği kulüp kültürlerini, o pozisyonda oyuncular da sahaya yansıttılar.
Yıllar sonra buraya bunları demek için gelmedim tabii ki. YDÜ BGD maçı şubenin geleceği açısından görünenden çok daha önemli iken aslında artık yapacak hiçbir şey kalmasa da biraz rahatlamak amacıyla iç dökmek istedim. Beni rahatsız edenen büyük etken, eğer takımda 3.5 tane basketbolcu varsa bunlardan 2.'si olan, kaptanımız Işıl'ın mental açıdan spor tarihinin en zayıf oyuncularından biri olması. Gözünü budaktan sakınmaz,yere atlar, pivota perde yapar hani futbolcu olsa tekmeye kafa sokar ondan şüphemiz yok da bu Işıl'ın ne yazık ki içindeki korkak tarafı saklayamıyor. Eğer dün ben Marina Maljkovic olsam, maçın sonlarında Jefferson'ın oyununu izleyen 4 oyuncumu herhalde parçalamak isterdim. Kabul edilemez bir durum. Denilebilir ki; “kendin de söylüyorsun, diğerleri dururken takımın en iyi 2 oyuncusundan birine neden takılıyorsun”. Hayatın gerçekleri var, ona göre beklentilerimiz var. Maçı 0 ribaund ile tamamlayan Vitola'ya, Traore'ye ne diyebilirim ki? Işıl Alben'in basketbolculuğu şüpheli değil ki onlar gibi, neden onlar kadar sorumluluk almaktan kaçar anlayamıyorum. Dün arkadaşlarına söylendi oyundan düştü, yeri geliyor hakemlere trip atıyor kopuyor, otobüs şoförüne kızıyor oyunu bozuluyor. Onlarca dış etken var onun oyununu bozabilen. O yüzden diyorum gördüğüm mental açıdan en zayıf oyuncu diye. (Dün için söylemiyorum) Rakip seni iki metreden savunur kaldırıp şut atmazsın, dün Mo delik deşik eder penetreleriyle, sen bir kere zorlamazsın. Süre biterken atmak zorunda kalıyorsun, sokunca “kaptan affetmedii!” boşken bunu yapmaya cesaret edemiyorsun. Benim gözümde cesur oyuncu fiziki mücadeleden kaçınmayan değil, sorumluluk almaktan çekinmeyendir. Şubenin en kariyerli, en çok para kazanan oyuncusu,hele ki kaptanından bu kadar şeyi istemek de hakkım. Hani turnike kaçır da belki bir faul alırsın, hiçbir beklentin yoksa kendinden en azından Mo iki nefes alsın. Cidden kıza (Mo) insanlık dışı muamele ediliyor Galatasaray'da.
Sinan Güler'e de kızılıyor, Işıl'a da. Selçuk'a da kızıyoruz. Sonra “ulan bu kaptanlardan ne çektik” diyoruz da hepsinin bambaşka sebepleri var. Selçuk'u çıkarıyorum, onunla çok ayrı dertlerimiz var, Sinan-Işıl kıyası yapalım bir. Sinan hata yapıyor, misal felaket bir maç sonu oynadı en son Fenerbahçe maçında. Ama orada görülmesi gereken asıl nüans Ergin Ataman'ın, Sinan'a yüklediği yük. Adam yaşlandıkça gelişiyor, gittikçe gençliğinden yapamadığı şeyleri oyununa ekliyor ama Ergin Ataman, Sinan'dan yapamadığı şeyleri yapmasını bekliyor, takımın tüm yükünü sırtına bindiriyor. Her maç, her çeyrek. Sinan da “o kadar”iyi oyuncu değil en nihayetinde. Aynı şekilde Işıl da. Bu iki isim, -kadın basketbolunu çok takip etmiyorum, emin değilim- ligin en iyi yerli oyuncuları, milli takımda çok çok önemli taşlar, demek ki insan ilişkileri de iyi ki basın tarafından çok seviliyorlar. Bundan bir rahatsızlığımız yok da, basketbol yorumcuları o kadar gereksiz övgülere kaçıyorlar ki bazen,tahammül sınırlarını zorluyorlar. Belki de oyuncuların gerçek dünya ile bağlantılarını koparıyor bu gereksiz övgüler. Guard rotasyonunda Sinan kaldıramayacağı sorumlulukların altına itilirken, yanında Moriah Jefferson olan Işıl Alben ne yazık ki sorumluluktan kaçıyor. Geçmişte yakından şahit oldum, Işıl'ın kötü sezonu oldu, çok kötü sezonu oldu, iyi, çok iyi sezonları oldu. İlk kez bu kadar istikrarsız, iniş çıkışlı bir sezon geçiriyor.
Üstteki iki paragrafı çöpe atalım, tek bir cümle söylemek istiyorum:
Işıl oyna da kötü oyna, takımı sen yak. Ama az omuz ver Mo'ya.
Dünkü maça dönersek, çoğu şey sinir bozucu olsa da İrem'i kazandığımız maç olabilir. 13-14 yaşında izlemeye başladığınız biri sizin için her zaman farklı olur, belki biraz pembe gözlükle bakıyor olabilirim ama savunma açısından çok güzel işler yaptı. Hücumda 4'e 5 hücum ettik ama sorumluluktan kaçan o değildi, topu vermedi arkadaşları (belki hocası) 2 kere imkan geldi, ikisinde de şutu kaldırdı attı. Dün 20'ye çıkan farkın 6'ya inmesinde en önemli ikinci rol onundu. Çok büyük mutlulukla izledim. Şunu da ekleyeyim, yaşı 20 olmuş, artık aşama yapmak için tam zamanı.Daha önceki maçlarda sorumluluktan çok kaçtığını görüyordum o ve diğer genç oyuncularımızın. Emin olun şu yerli rotasyonunda kimseden eksiği yok bu kızların. Az kendilerine güvenmeleri lazım. Yoksa tren kaçar, çok yazık olur o potansiyellere.
Fenerbahçe'nin Candace Parker'ı getirdiği, ligde birkaç takımın bizden pahalı ve iyi kadro kurduğu sezonda, bizi Vitolalara mahkum eden vizyon fakirlerine inat, tekrar büyük denizde olmak için Eurocup'ı kazanabilmek çok önemli. Bu takıma her Galatasaraylı'nın vefa borcu var açıkçası, müzemize Kupa1'i getirebilen kaç şube var ki, hem de finalde favori Fenerbahçe'yi yenip. Eurocup yarı final ve finallerinde umarım dolu tribünler önünde, bu şubeyi ayakta tutma maçlarında taraftar yanında olur takımın. Maljkovic ve Jefferson'ı daha iyi imkanlarla görmemiz lazım, şu an aldığımızdan çok daha fazlasını vaat ediyorlar. Hoş birer hatıra olarak kalmasınlar aklımızda, müzeye katacakları çok şey var. Umarım hakettikler mkanlara sahip olurlar önümüzdeki sene.