Bugün...

Bugün de sürücek siyahın temsilcileriyle beyazın temsilcilerinin birlikte yaşadığı ve genellikle siyahın temsilcilerinin kazandığı evrende hayat,peki ne zamana kadar,buna yürek mi dayanır ? Heyhat !
 
Dün gece YSK önünde bekleyerek bu kirli düzene karşı çıkan, tüm ülkenin sesi olan Prof. Dr. Ümit Özdağ'a teşekkürü borç biliriz.
 
Boşverin Evet verenler bir kaç yıl sonra eyalet referandumunda da evet oyu verecekler. Ardından bu eyaletlerden biri de ayrılma referandumu yapacak ve BOP nihayete erecek. Geçmiş olsun.
 
Evet başaksehirli topçular muhabir dövdü. Dövülen muhabirin kanalında spiker sırıtarak haftaya basaksehir maçına gidelim dedi. Sözde duayen gazeteci şansal sırıtarak muhabirin nasibini aldığını söyledi. Etikçi başakşehir başkanı aile içinde halledicez diyerek hiçbir yaptırım yapmayacaklarının sinyalini vermiş oldu.

Kurallara göre 1 yıl men alması gereken sözde topçuların tff tarafından da birşey yapılmayacağı düşünülüyor tabi şaşırmıyoruz.

Sizin ben ahlak anlayışınıza, ikiyüzlülüğünüze tüküreyim be. Sıvacı , yalakacı basın pislik içine gömülmüşsünüz hepiniz.

Daha birkaç gün önce GS uefa kupa resmi paylaşınca utanmadan ahlaktan,etikten bahseden basın muhabir döven kulüp hakkında 2 çift laf edemiyor ve sırıtarak olayı kapatmaya çalışıyor.

Menfaatçi , paracısınız hepiniz.

Şu olayda töbe est yanlışıkla GS'li 1 tane topçu olsaydı çarşaf çarşaf programlar yapar, ne klüp bırakırdınız ne topçu ne başkan.

Kendi ahlaksızlıklarınız da boğulursunuz umarım.

Sinirden yazım yanlışları olmuş olabilir k.bakmayın.
 
Ntv Spor'da haberi izledim. Emre Belözoğlu'nun ismini vermediler. Kavgaya karışan diğer Başakşehirli oyuncuların ismi ve saldırı görüntüleri girildi. Ancak olayları başlatan Emre'nin ne görüntüsü, ne ismi vardı.

Türk futbol tarihinde bu adam kadar arkası kollanan başka biri yoktur.
 
Evet cezalara şaşırdık mı tabiki hayır :) Melo RT yapar 2 maç ceza alır Volkan Babacan adam döver 1 maç ceza alır.

Adaletini sevdiğimin ülkesi ne hale geldik. Yazıklar olsun hepsine.

Dayan atan ile dayak yiyende güzel tiyatro yaptı tvde. Ne güzel memleket.

Rıdvan Dilmen'de TFF Başkanı olucam diye ortalığı yangına çevirmeye çalışıyor da basında destek çıkan yok ona :) :)
 
Bugün 23 Mayıs 2017... Kim bilir, belki de bir gün bu yazdıklarıma bakar ve mutluluk gözyaşları dökerim. Zor, belki hiç olmayacak ve gsbasket'in tozlu rafları arasında eskiyecek yazdıklarım. Olur olmaz, neyse ne...

21 Mayıs 2017 bitti, üzerinden an itibariyle 2 gün geçti. Üzerimde tuhaf bir anlamsızlık var, gerçekten bu ne bilmiyorum. Kıskançlık, hazımsızlık değil bu. Zaten hayatım boyunca hiç öyle birisi olmadım. Sadece tuhaf, garip bir boşluk.

2 gündür dertleşecek birilerini arıyor zihnim. Dertleşmek derken konuşmak değil, zira konuşacak pek bir durum da yok galiba. Ne yapsam ne etsem derken, gece karanlığa da bürünmüşken 3-5 satır yazmak geldi içimden. Beni basketbolda ben yapan yere yazacaktım tabi ki, gsbasket'e. Bu siteye girmeden önce de basketbol aşığıydım ama ben kendimi buralarda geliştirdim. Manevi dostluklar edindim. Kendimi geliştirdim, bazı kapıları araladım. Buraya bakıp, "eski tadı kalmadı be buraların" desem de, söz konusu basketbolsa sığınağım burası.

Evet, ezeli rakibimiz erkek basketbolunda en büyük kupayı aldı. İnanın bu yıl bunun olacağına emindim, finali Olympiakos ile yapacaklarını da sıkça dile getirdim. Olympiakos kısmı tahmindi, öyle de oldu. Hani birşeyin olacağını bilir de kendini hazırlarsın, hani o zaman beklentilerini ayarlar ve sonrasındaki duygudurum değişikliklerini kontrol edersin ya... Ben galiba edememişim.

Kimseyi tebrik etmedim, kutlu olsun demedim en yakınımdaki dostlara dahi. Ne bileyim, içimden gelmeyen birşeyi yapmak ne kazandırırdı ki. Sahte gülücüklerden hiçbir farkı yok.

Bugün 23 Mayıs 2017. Bir gün geriye bakıp bu post'u çerçeveletmek dileğiyle... Devam...
 
Harun Kolçak vefat etmiş. 90'ların bir güzel ismi daha bu dünyayı terk etti. Mekanı cennet olsun. :(



[video=youtube_share;_MyVYQPtBds]https://youtu.be/_MyVYQPtBds[/video]
 
Bugün de Linkin Park solisti Chester hayata veda etti. Huzur içinde yatsın. :(


[video=youtube_share;kXYiU_JCYtU]https://youtu.be/kXYiU_JCYtU[/video]
 
Şu 2 gündür kabus gibi oldu resmen. Harun Kolçak, Chester gibi en sevdiğim sanatçılar hayatını kaybetti, Östersund denilen takıma elendik, bugün deprem olmuş Ege'de. Felaketler gelince peşpeşe geliyor.
 
Birer birer gidiyor güzel insanlar, geçmişimizin kahramanları. Chester ile birlikte belki de birçok anımız intihar etmiş oldu. Daha Mayıs'tı yakın arkadaşı , başka bir anımız Chris Cornell'ın cenazesinde şarkı söylediğinde. Harun Kolçak, Chester Bennington ikinizde huzur içinde uyuyun.
 
Hepimizin zafer bayramı kutlu olsun arkadaşlar.

Kuvayi Milliye Destani, bu konu ile ilgili yazılmış en güzel eserdir bence. Satır aralarında bu zaferin nasıl kazanıldığını çok güzel anlatmış büyük usta. Okurken insanın gözleri doluyor. Bize bu güzel vatanı hediye ederken canlarını verenleri saygıyla ve minnetle anıyor ve Allahtan rahmet diliyorum. Nur içinde yatsınlar.
Çok uzun olduğu için en sevdiğim kısmını (8. bap) kopyalıyorum. İsteyen, vakti olan google dan çok kısa bir aramayla tamamına ulaşıp okuyabilir.


kuvay-ı milliye destanı


​​başlangıç

onlar

onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

onlar ki uyup hainin iğvâsına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

demir,
kömür
ve şeker
ve kırmızı bakır
ve mensucat
ve sevda ve zulüm ve hayat
ve bilcümle sanayi kollarının
ve gökyüzü
ve sahra
ve mavi okyanus
ve kederli nehir yollarının,
sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından
onlar ağır ellerini toprağa basıp
doğruldukları zaman.

en bilgin aynalara
en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
asırda onlar yendi, onlar yenildi.
çok sözler edildi onlara dair
ve onlar için :
zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
denildi.

........

sekizinci bap


26 ağustos gecesinde saatlar
iki otuzdan beş otuza kadar
ve
izmir rıhtımından akdeniz'e
bakan nefer



saat 2.30.

kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır,
ne ağaç, ne kuş sesi,
ne toprak kokusu vardır.
gündüz güneşin,
gece yıldızların altında kayalardır.
ve şimdi gece olduğu için
ve dünya karanlıkta daha bizim,
daha yakın,
daha küçük kaldığı için
ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten
evimize, aşkımıza ve kendimize dair
sesler geldiği için
kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
okşayarak gülümseyen bıyığını
seyrediyordu kocatepe'den
dünyanın en yıldızlı karanlığını.
düşman üç saatlik yerdedir
ve hıdırlık-tepesi olmasa
afyonkarahisar şehrinin ışıkları gözükecek.
kuzeydoğuda güzelim-dağları

yanıyor.
ovada akarçay bir pırıltı halinde
ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde
şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var :
akarçay belki bir akar su,
belki bir ırmak,
belki küçücük bir nehirdir.
akarçay dereboğazı'nda değirmenleri çevirip
ve kılçıksız yılan balıklarıyla
yedişehitler kayasının gölgesine girip
çıkar.
ve kocaman çiçekleri eflâtun
kırmızı
beyaz
ve sapları bir, bir buçuk adam boyundaki
haşhaşların arasından akar.
ve afyon önünde
altıgözler köprüsü'nün altından
gündoğuya dönerek
ve konya tren hattına rastlayıp yolda
büyükçobanlar köyü'nü solda
ve kızılkilise'yi sağda bırakıp
gider.

düşündü birdenbire kayalardaki adam
kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri.
kim bilir onlar ne kadar büyük,
ne kadar uzundular?
birçoğunun adını bilmiyordu,
yalnız, yunan'dan önce ve seferberlik'ten evvel
selimşahlar çiftliği'nde ırgatlık ederken manisa'da
geçerdi gediz'in sularını başı dönerek.

dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
paşalar onun arkasındaydılar.
o, saatı sordu.
paşalar : «üç,» dediler.
sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe'den afyon ovası'na atlıyacaktı.

saat 3.30.

halimur - ayvalı hattı üzerinde
manga mevziindedir.

izmirli ali onbaşı
(kendisi tornacıdır)
karanlıkta gözyordamıyla
sanki onları bir daha görmiyecekmiş gibi
baktı manga efradına birer birer :
sağda birinci nefer
sarışındı.
ikinci esmer.
üçüncü kekemeydi
fakat bölükte
yoktu onun üstüne şarkı söyliyen.
dördüncünün yine mutlak bulamaç istiyordu canı.
beşinci, vuracaktı amcasını vuranı
tezkere alıp urfa'ya girdiği akşam.
altıncı,
inanılmıyacak kadar büyük ayaklı bir adam,
memlekette toprağını ve tek öküzünü
ihtıyar bir muhacir karısına bıraktığı için
kardeşleri onu mahkemeye verdiler
ve bölükte arkadaşlarının yerine nöbete kalktığı için
ona «deli erzurumlu» derdiler.
yedinci, mehmet oğlu osman'dı.
çanakkale'de, inönü'nde, sakarya'da yaralandı
ve gözünü kırpmadan
daha bir hayli yara alabilir,
yine de dimdik ayakta kalabilir.
sekizinci,
ibrahim,
korkmıyacaktı bu kadar
bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp
birbirine böyle vurmasalar.
ve izmirli ali onbaşı biliyordu ki :
tavşan korktuğu için kaçmaz
kaçtığı için korkar.

saat 4.

ağzıkara - söğütlüdere mıntıkası.
on ikinci piyade fırkası.
gözler karanlıkta, uzakta.
eller yakında, makanizmalar üzerinde.
herkes yerli yerinde.
tabur imamı
mevzideki biricik silâhsız adam :
ölülerin adamı,
kırık bir söğüt dalı dikerek kıbleye doğru,
durdu boyun büküp
el kavuşturup
sabah namazına.
içi rahattır.
cennet, ebedî bir istirahattır.
ve yenilseler de, yenseler de âdâyı,
meydânı gazadan o kendi elleriyle verecektir
cenâbı rabbülâlemîne şühedâyı.

saat 4.45.

sandıklı civarı.
köyler.
sarkık, siyah bıyıklı süvari,
çınar dibinde, beygirinin yanında duruyordu.
çukurova beygiri
kuyruğunu karanlığa vuruyordu :
dizkapaklarında kan,
kantarmasında köpük...
ikinci süvari fırkası'ndan dördüncü bölük,
atları, kılıçları ve insanlarıyla havayı kokluyor.
geride, köylerde bir horoz öttü.
ve sarkık, siyah bıyıklı süvari
ellerinin tersiyle yüzünü örttü.
karşı dağlar ardında, düşman elinde kalan
bir başka horoz vardır :
baltaibik, sütbeyaz bir denizli horozu.
düşmanlar herhal onu çoktan kesip
çorbasını yapmışlardır...

saat beşe on var.

kırk dakka sonra şafak
sökecek.
«korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak».
tınaztepe'ye karşı kömürtepe güneyinde,
on beşinci piyade fırkası'ndan iki ihtiyat zabiti
ve onların genci, uzunu,
darülmuallimin mezunu
nurettin eşfak,
mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak
konuşuyor :
-bizim istiklâl marşı'nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam,
âkif, inanmış adam,
fakat onun, ben,
inandıklarının hepsine inanmıyorum.
meselâ, bakın :
«gelecektir sana vaadettiği günler hakkın.»
hayır,
gelecek günler için
gökten âyet inmedi bize.
onu biz, kendimiz
vaadettik kendimize.
bir şarkı istiyorum
zaferden sonrasına dair.
«kim bilir belki yarın...»

saat beşe beş var.

dağlar aydınlanıyor.
bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
gün ağardı ağaracak.
kokusu tütmeğe başladı :
anadolu toprağı uyanıyor.
ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
ve pırıltılar görüp
ve çok uzak
çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
bir müthiş ve mukaddes mâcereda,
ön safta, en ön sırada,
şahlanıp ölesi geliyordu insanın.

topçu evvel mülâzımı hasan'ın
yaşı yirmi birdi.
kumral başını gökyüzüne çevirdi,
kalktı ayağa.
baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
şimdi bir hamlede o kadar büyük,
öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki
bütün ömrünü ve hâtırasını
ve yedi buçukluk bataryasını
ağlanacak kadar küçük buluyordu.

yüzbaşı sordu :
- saat kaç?
- beş.
- yarım saat sonra demek...

98956 tüfek
ve şoför ahmet'in üç numrolu kamyonetinden
yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
bütün âletleriyle
ve vatan uğrunda,
yani, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle
birinci ve ikinci ordular
baskına hazırdılar.

alaca karanlıkta, bir çınar dibinde,
beygirinin yanında duran
sarkık, siyah bıyıklı süvari
kısa çizmeleriyle atladı atına.
nurettin eşfak
baktı saatına :
- beş otuz...
ve başladı topçu ateşiyle
ve fecirle birlikte büyük taarruz...

sonra.
sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü.
bunlar :
karahisar güneyinde 50
ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler.

sonra.
sonra, düşman ordusu kuvâyi külliyesini ihâta ettik
aslıhanlar civarında
30 ağustosa kadar.

sonra.
sonra, 30 ağustosta düşman kuvâyı külliyesi imha ve esir olundu.
esirler arasında general trikopis :
alaturka sopa yemiş bir temiz
ve sırmaları kopuk frenk uşağı...

yaralı bir düşman ölüsüne takıldı nurettin eşfak'ın ayağı.
nurettin dedi ki : «teselyalı çoban mihail,»
nurettin dedi ki : «seni biz değil,
buraya gönderenler öldürdü seni...»

sonra.
sonra, 31 ağustos günü
ordularımız izmir'e doğru yürürken
serseri bir kurşunla vurulan
deli erzurumluydu.
devrildi.
kürek kemikleri altında toprağı duydu.
baktı yukarı,
baktı karşıya.
gözler hayretle yandılar :
önünde, sırtüstü, yan yana yatan postalları
her seferkinden kocamandılar.
ve bu postallar daha bir hayli zaman
üzerlerinden atlayıp geçen arkadaşların arkasından
seyredip güneşli gökyüzünü
ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler.
sonra...
sonra, sarsılıp ayrıldılar birbirlerinden
ve deli erzurumlu ölürken kederinden
yüzlerini toprağa döndüler...

solda, ilerdeydi ali onbaşı.
kan içindeydi yüzü gözü.
bir süvari takımı geçti yanından dörtnala.
kaçanı kovalamıyordu yalnız
ulaşmak da istiyordu bir yerlere
ve sadece kahretmiyor
yaratıyordu da.
ve kılıçların,
nalların,
ellerin
ve gözlerin pırıltısı
ardarda çakan aydınlık bir bütündü.
ali onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü
ve şu türküyü duydu :
«dörtnala gelip uzak asya'dan
akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.

bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim...

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...»>

sonra.
sonra, 9 eylülde izmir'e girdik
ve kayserili bir nefer
yanan şehrin kızıltısı içinden gelip
öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya,
güneyden kuzeye,
doğudan batıya,
türk halkıyla beraber
seyretti izmir rıhtımından akdeniz'i.

ve biz de burda bitirdik destanımızı.
biliyoruz ki lâyığınca olmadı bu kitap,
türk halkı bağışlasın bizi,
onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
kitabımızda yalnız onların mâcereları vardır...
 
- SARI ATAM -


Karanlığı boğan aydınlık adam
Rumeli'de başlayan görkemli yaşam
Ulu milletin umudu olan
Her cephede destanlar yazan
En zor zamanlarda yıldırımlar yaratan
Özgürlüğün önündeki gamlı duvarı-
emsalsiz bir cesaretle yıkan
Sönmüş zihinleri şanlı devrimlerle gerçeğe koşturan
Türk'e ebedi bir vatan kuran
Sarı ATAM
Sana söz
Kurduğun Cumhuriyet ilelebet yaşayacak
Mustafa Kemal Paşam


Bayram Kurtulmuş

#CumhuriyetBayramımızKutluOlsun
 
Afrin'de bugün 10'dan fazla şehidimiz var deniliyor. Operasyon başladığından beri 50'ye yakın şehidimiz var. Bütün kahramanlara Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.

Yalnız operasyon çok acemice yönetiliyor. Sadece ben değil askeri analizleri, haberleri hobi edinmiş kişiler de söylüyor. Daha merkeze girmeyi bırakın, Cinderes, Şeyh Hadid, Rajo gibi sınırımızın dibindeki yerlere bile giremedik 1,5 ay oldu. 1,5 ayda 50'ye yakın askerimiz, Öso'dan da 100lerce askerin şehit olduğu söyleniyor. Bu kadar teknoloji ve lojistik bakımından gelişmiş olmamıza rağmen ve karşımızda dağ fareleri olmasına rağmen maalesef TSK'nın operasyonel gücü zayıflamıştır bunu görüyoruz. El Bab operasyonunda da 72 şehidimiz vardı. Operasyon bu illa ki istemesek bile şehitlerimiz olacak. Ama çok acemice davranılıyor. TSK maalesef son 10 yılda iyice çökmüştür. Zamanında fetöcü denilen şerefsizleri alnı secdeye değiyor diye orduya torpille alırsan, Atatürkçü vatansever gençleri kumpaslarla hapse tıktırıp orduyu güçsüzleştirirsen olacağı bu.

BM'nin ambargosuna rağmen 1 ayda Kıbrıs'ın yarısını alan Türkiye şimdi 1,5 ayda sınırımızdaki kasabayı bile alamıyor. Ne denilebilir ki... Bu ülkenin en iş yapan, en şerefli, en başarılı kurumu olan TSK'yı bile bitirdiler. Alkışlıyoruz milletçe alkışlıyoruz...
 

Üst