Ezel

Ezel'in Senaristinden Taksici Geliyor !


Türk televizyon tarihinin en özel işlerinden biriydi “Ezel”. Sevilmez deneni, tutulmaz deneni yaptı; sevimsiz, sarsıcı olmaktan korkmadı; bağrımıza basamadığımız anti kahramanlarla doluydu; takip edilmesi zordu ama pekala kendisini kabul ettirdi.

* Son bölümde Eyşan’ı da öldürdünüz. Hem de tecavüze uğradıktan sonra...
Pınar Bulut: Siz de kızdınız mı bize? İnternette yazmışlar: “Senaristler Allah belanızı versin. Ben bu senaristlerin arkadaşı, sevgilisi olmak istemem. Ne canavarlıklar var kim bilir içlerinde...”

* En iyisi baştan başlayalım, “Ezel” fikri nereden çıktı?
Kerem Deren: “Sınıf” diye bir dizi yazmıştık biz BKM’ye, çok kötü reytingler aldı, kalktı. Benim daha önce çalıştığım bir “Monte Kristo” uyarlaması vardı. Bu arada “Sınıf”ın senaryosu Ay Yapım’ın, Kerem Çatay’ın ilgisini çekmiş. Biz buluştuk, “Ben bir intikam hikayesi düşünüyorum” dedi. “Aaa biz de” dedik. O “Monte Kristo Kontu”nun bir uyarlamasını yapmayı istediğini söyledi. Önce ben söyleseydim çok havalı olacaktı.

* İlk hali nasıldı hikayenin?
Kerem D.: Bir ara ben şeyi öneriyordum mesela: Bu, Kaz dağlarında siyanürle altın arayanlarla mı ilgili olsa... Kerem ona okey deseydi, öyle bir hikaye olacaktı. Ay Yapım da her yapım firması gibi genel seyirci neyi beğenir, neyi beğenmez onu takip ediyor ama bir farkı var, ikna edebiliyorsun onları. İkna ettiğimiz şeyler çok uzun bir liste. Mesela kumar olmazdı, flashback’ler zaten olmazdı. Bu epey kavgalı bir süreç.

* Ezel’in kim olacağı baştan belli miydi?
Pınar B.: Değildi. Zaten Kenan askerdeydi. Senaryoyu yazdık, bir sene ertelendi iş, Kenan oldu. Ama baştan beri herkes “Aslında bu Kenan” diyordu.

“İki senelik bir iş değildi, ilk sezonda bitirmemiz gerekirdi”

* İkinci sezon niye düştü reytingler sizce?
Kerem D.: “Ezel” iki senelik bir iş değildi. Orada o sorumluluğu da almak gerek, aslında bitirmek gerekirdi. Harika oyuncuları var, çok iyi yapımcısı var, muhteşem bir oluşum ama sonuçta senaryo tarafına bakıyor işin kendisi. O senaryonun gereğini dinlemek gerekirdi, bir sene sonra macera bitiyordu. Bir de biz ikinci senesinde ilk senedeki kadar çalışmadık. Benim başımdan bir sağlık sorunu geçti, o yüzden de daha dengeli çalıştık. Ezel de lanet bir iş, öyle dengeli çalışmaya gelmiyor. Yine haftanın yedi günü 16 - 17 saat çalışsaydık...
Pınar B.: Daha fazla reyting alma ihtimali var ama ilk senenin tadını yakalayabileceğimizi sanmıyorum. Çünkü orada anlattığımız hikaye çok daha can acıtıcı, insanı yakalayan bir hikayeydi. İkinci sezonda pek çok şey çözülmüştü zaten. Daha fazla mesai harcasak da ilk seneki “Ezel” olmazdı.

* Yazma hızınız arttı mı zamanla?
Kerem D.: Biz hızlı yazan insanlarız. Ama “Ezel”in hızını bizim bileğimiz belirlemiyor, “hah tamamdır, bu olsun” dememiz belirliyor.
Pınar B.: Biz asla ilk aklımıza geleni yapmadık, daha iyisini aradık. 80 sayfalık bölümün 60 sayfasını yazıp aklımıza daha güzel bir şey geldiği için onu silip tekrar baştan yazdığımızı çok biliyorum, hiç uyumadan.

* Nerede yazıyordunuz?
Kerem D.: İlk sezon Cihangir kafelerinde. Ben uzaklara taşındığımdan beri internet üstünden paylaşıyoruz işi.

“Ezel-Kenan Birkan kavgası tahminimizden az ilgi çekti”

* Nasıl yazıyorsunuz, bir iş bölümü var mı?
Kerem D.: Genelde önce bir tretman çıkıyor ortaya, beraber, fikir teatisinden. Ondan sonra da sahneler paylaşılıyor.
Pınar B.: Ama hiç kesin çizgilerimiz yok, birbirimizin sahnelerine de müdahale ettiğimiz oluyor.

* Olan biten hep planlı mıydı yoksa son dakikada çıkanlar var mı?
Kerem D.: Son dakikada hiçbir şey çıkmıyor. İlk sene olan her şey başlamadan belliydi. İkinci senede daha az belli olan şeyler vardı, onun sebebi de bir-iki tane ana hikaye buluşumuz karşılık görmedi. Örnek: Kenan Birkan’la Ezel kavgası da bizim tahmin ettiğimizden daha az ilgi çekti. Ya da biz Ömer - Ali - Cengiz üçlüsünü mahallede tekrar daha uzun bir süre işlemeyi düşünmüştük. Ama seyirci bunu benimsemedi.
Pınar B.: Ezel’i kuvvetli, son model arabalı, zeka oyunları yapan bir adam olarak sevdiler.

* Oyuncuyla beraber karakterin değiştiği oldu mu?
Pınar B.: Hemen onun efsanevi örneğini vereyim: Kerpeten Ali. Barış Falay bambaşka bir yere götürdü bizi. Bizim kafamızdaki Kerpeten Ali o değildi, hatta yadırgamıştık ilk bölümde. Sonra o tavır bizim nasıl yazacağımızı belirledi.

“Finalin bir kısmını biliyorsunuz”

* “Final sürekli değişiyor” diye laflar duydum...
Kerem D.: Ya niye öyle laflar çıkıyor? Yok öyle bir şey. Son bölüm olduğu için özellikle gizli tutuluyor tabii. Oyuncular mesela bölümü aldıklarında final yoktu ellerinde. Kenan okumuş, mesaj atmış, “Çok güzel, sonunda ne olacak acaba?” diye.

* Fragmanda bir mezar taşı görüyoruz biz, Ezel Bayraktar yazılı. Ne olacak?
Kerem D.: O mezar taşı olacak.

* Sonu biliyor muyuz yani?
Kerem D.: Sonun bir kısmını biliyorsunuz işte.

* Son bölümün adı “Mutlu sonlara kim inanır?” idi. Siz inanmaz mısınız?
Pınar B.: Ben çok inanırım ama bu bir hikaye. Daha fazla konuşamayacağım, ipucu veriyordum.
Kerem D.: Ben ipucu veririm. Bir yerden bakıldığında, Ezel’inki mutlu bir son. Yani isterseniz Ezel’in mutlu bir sonu var.

“Beyin kanaması geçirdikten sonra uyanıp ‘Ezel’ demişim”

* Sizin hayatınıza etkisi ne oldu Ezel’in?
Pınar B.: Hayatta yeni bir sayfadır. Meslekte çok yeniydim ama çok kararlıydım ve onun karşılığını aldım. Umut veren bir şey “Ezel”, iyi şeyler yapmak isteyen insanlara.
Kerem D.: Kalıcı bir şey oldu, kariyer için tabii çok büyük artısı oldu. Bunun dışında benim sağlığımı çok zorlamak, sosyal hayatımı bitirmek gibi tarafları da oldu.

* Beyin kanaması geçirdiniz değil mi?
Kerem D.: Evet. Ve uyanıp “Ezel” demişim.
Pınar B.: Gözünü açtı, yoğun bakımda, “Ezel ne oldu?” dedi. Başka bir insan bunu yapabilir mi bilmiyorum, Kerem beyin kanaması geçirdikten 17 gün sonra oturmuş “Ezel” yazıyordu.
Kerem D.: Yapmasın da zaten. Hiçbir şeye bu kadar saplantılı olmamak lazım. Çok saçma, kafeye gidiyorum, biri geliyor tanımıyorum onu, ama dönüp “Ezel” yazıyorum.

* Bildiğim kadarıyla beyin kanaması geçirdiğiniz gün Pınar hanım buldu sizi...
Kerem D.: Pınar bayağı kapı kırıp içeri girdi, öyle kurtulduk. Nasıl kırdın o kapıyı hala bilmiyorum.
Pınar B.: Ben de bilmiyorum. Sesini duydum içeriden, inleme gibi, öyle anladım bir şey olduğunu.

“Seyirci kuvvetli kadınları sevmiyor”

* Kadınlara karşı biraz acımasız değil misiniz? Bir Eyşan affedilmedi...
Kerem D.: Affetmeyen seyirci. Eyşan herkesin, özellikle kadınların gözünde “kötü kadın”. Kadın, kardeşi için yapmış; ama bayağı şeytan olarak kabul ediliyor. Cengiz’in yaptığının neredeyse hiçbir açıklaması yok ama kimle konuşsam Cengiz’e bayılıyor. Ben bunun altında kadın düşmanı kültürümüzün olduğunu düşünüyorum. Bu kültürün en önemli üyeleri de kadınlar.
Pınar B.: Kuvvetli kadın figürleri tepki görüyor. TV kültürümüzde kadın horlanır, gözyaşı döker, çaresizdir. Eyşan’ın güzelliği, kuvvetli ve cesur olmasıdır. Kim hasta kız kardeşini kurtarmak için sevdiği adamı hapislere gönderir ki? Bu sadece kötülük değil, sağlam bir cesaret ister. Çünkü hayatınıza devam etmek zorundasınız ve o adamı seviyorsunuz. Eyşan’ın eylemlerinin hepsinden, cesareti yüzünden çok hoşlandım. Plan kurup birini parmağında oynattığında da çok hoşlandım. İnsanların kendilerinde olmayan o cesaretten rahatsız olduğunu düşünüyorum.

“Oyuncular ‘Kesin bu bölüm ölüyorum’ diye senaryonun sonuna bakıyordu”

* Ramiz Dayı nasıl doğdu?
Kerem D.: Dizi evreninde bizim “usta” dediğimiz karakter o. Ama genelde ustalar melektir. Ramiz Dayı tam tersine bazı şeytani özellikleri olan, karanlık bir usta. Ve bu çekici yapıyor o karakteri. İkinci özelliği, iki dünyayı güzel birleştiriyor. Çok ‘Anadolu’ bir adam ama aynı zamanda çok bilgili biri. Biz edebiyatı birebir Ramiz üstünden öğreniyoruz. Üçüncüsü de oynayanla ilgili. Benim Tuncel Kurtiz’i dayı olarak görmem en çok etkilendiğim andır. Oha, ben bir şey yazdım ve böyle bir şey çıkıyor. Usta bir oyuncuyla çalışmanın tabii büyük avantajı.

* İlk zamanlar “Bunların barutu bitecek” deniyordu, sizde böyle bir kaygı oldu mu?
Kerem D.: Yok, barut bitmez ama orada başka bir risk ve kaygı var. İnsanlar “Şimdi de öyle bir şey olsun ki bundan da sürpriz olsun” diyor ve bence “Ezel” bir nebze o tuzağa düştü. “Ezel”in güzelliği bence hikayesinde, akıl oyununda değil sadece. Sürekli daha büyük bir akıl oyunu aramak, “Ezel”in kalitesini bence bir not düşürmüştür. Bizim derdimiz akıl oyunu değil ki, biz kalbimize yakın olanı arıyoruz. Şimdi tekrar dönsem ben oraya, böyle bir şey yapmam.

* Öldürmeye kıyamadığınız karakter oldu mu hiç?
Kerem D.: Yoo.
Pınar B.: Oldu canım, Tefo.
Kerem D.: Yo, ben onda da rahattım.
Pınar B.: Cani! Ben Tefo’ya çok üzüldüm. Pisi pisine gitti, içim cız etti.

“Dokuz tane baş karakter öldürdük, bu bir rekordur”

* Kaç kişi öldü, saydınız mı?
Kerem D.: Dokuz baş karakter. Bu bir rekordur.

* Oyuncularınızda herhalde sürekli “Beni yakında öldürürler” hissi vardır...
Pınar B.: Bölüm başında eğer başına çok güzel bir şey geldiyse karakterin, “Allah, kesin bölüm sonunda ölüyorum” diyorlardı, hızlı hızlı sayfaları çevirip sonuna bakıyorlardı.

* Sizi tanıyanlar içinizde bir canavarın barındığından endişeleniyorlar mıdır?
Kerem D.: Biliyorlardır zaten. Ama yazar aykırı olanı çıkarmakla mükellef. Onu da kendi içimizde bulmak gerekiyor. Bu işe girmek isteyenlere de söyleyeceğim en önemli şey budur. “Yapılamaz, bu çok riskli” denen şeyleri takip etsinler, asıl mal orada.

* “Ezel”i bir fenomen yapan bu muydu?
Pınar B.: Kesinlikle var içinde. Bizim
en çok alkış aldığımız şeyler hep öncesinde “Abi yok onu yapmayalım” diye birinin kaygı belirttiği meselelerdi.

* Yeni proje var mı?
Kerem D.: Ben bir sinema filmi yazacağım. Yarı deli olduğum için dün başladım yazmaya. Ocakta bir proje var, “Taksici” diye, Pınar’la ayrı ayrı çalışacağız bir süre. Hikayeyi beraber çalıştık ama ben devam edeceğim.
Pınar B.: Bir süre bir şey yapmak istemiyorum ben. Travmatik bir tarafı da oldu “Ezel”in.

(Alıntı)
 
O Ezel idi. O kafa kasima tiki onda vardi. Kapiyi acanda ayni seyi yapti. O sari zarflar icinde bazi seyleri Ezel birakmisti. Azad'a vermesini soylemisti. Can'in buyumus hali de sari zarf'dan birseyler cikardi.
 
Dayı´nın Hasan Sabbah hikayesi ve daha nic´eleri.. Kitap okuma alışkanlığı edindirmeye çalışan nadir dizilerdendi Ezel.

Nerelerde Ezel gibi, Behzat Ç. gibi kaliteli diziler...
 

Üst