Orjinal bahanelere açığız. Mesela, Şükrü Ergün cıkıp derse ki; “Beyler, Yalan Dünya dizisi sezon finaline yaklaşıyor, bu bölüm çok kritik; o yüzden akşam maça gelemiyorum.” ben bunu kabul ederim; zira kendisinin en doğal hakkı.
Candan Erçetin’in de konser programı olabilir, çünkü bugün günlerden cuma, eğlence zamanı güzel mekanlarda. En nihayetinde ekmek parası; onun da bahanesi kabulümdür yani.
Ardından Sedat Doğan ve Emir Sarıgül girerse söze, deseler ki “Galatasaray baskanının tetikçiliğini yapmak kolay değil. Bizim mesaimiz 7 gün, 24 saat sürüyor”, kim ne diyebilir? Ben bunu da anlarım. Saygı duymam, ancak anlarım.
Sayın Özkan Olcay amcamız için ise saat çok gec zaten, akşamın bir körüne konulmuş maça gidip Mahmut Uslu performansı vermesini beklemiyoruz herhalde.
Yani günün sonunda, bugün yine sarı ile kırmızı forma, o kutsal arma harcandığında Ataşehir semalarında, kadın takımı oyuncularımızın, teknik kadronun hiç de sızlanmaya hakkı yok. Yukarıda da görüldüğü üzere, tüm yönetim kurulumuzun gayet de geçerli sebepleri var, Avrupa Şampiyonu kadroyu itin kopuğun arasında yalnız bırakmak için.
Sonra daha da önemlisi, kendileri mi dedi gidin Avrupa’daki en büyük kupayı kazanın, hem de bizim bir kaç kat büyük bütçemize sahip ezeli rakibimizi finalde devirerek! En nihayetinde her şey hazırdı şubeyi küçültmek için. “Yeter artık bu başarısızlık” diyerek, bu kamburu da atacaklardı sırtlarından. Ondan sonra gelsin keyfekeder cuma, cumartesi geceleri…
Hiçbir gerekçe yetmiyorsa yüzleri kızartmaya, tek bir öğe var ki elde, yıllardır final serilerinde ezilip biçilen bu takım, hakemler ecnebi yani tarafsız olunca, taa Rusya’nın en dibinden getirdi bize o en büyük kupayı. Yani çok fazla bir şey gerektirmiyor bize yönetici olanlara. Sadece “Aziz terörüne” karşı dimdik takımın arkasında durarak, eşit yarışma koşullarını yaratmak, fakat nerede öyle bir ortam… Bize her yer diktatörün çiftliği!
Yahu takımın emeği falan değilse umrunuzda, en azından bu şekilde sokağa atılmış olan Galatasaray’ın parasını dert edin kendinize, yazık günah!
Bu takım en zirveyi gördü, utancımdan yazamadım ben; emek koymamışken üstüne, ne hak bulacaktım kendimde, o büyük gururu kelimelere dökmeye? Cemiyette şovdan şova koşan, kupayı havaya atıp sağ omzunda sektirenler bu düşünceye sahip değildi en tabii. Hatta üvey kızlarımız lig şampiyonluğunu da kazanırsa, aynı sahnelerin yaşanacağı aşikar, artı bir şeklindeki yaldızlı davetiyeleriyle gidecekleri gecede.
Şimdi aklıma geldi de, belki de o yüzden yalnız bırakıyorlar Sultanları o rezil ortamda; amaçları seriyi son maça taşıyıp, şampiyonluk apoletini Abdi İpekçi’de elde etmek. Yok, hayır, tabii ki taraftarlarımızla beraber bu coşkuyu yaşayalım diye değil, bilakis saha içi davetiyeleri kimlere peşkeş çekeriz de, sonra işimiz düştüğünde o kartvizitlere ihtiyaç duyarız diye. Adamlar haklı beyler!
Bugün yine o salonda, münferit arma sevdalıları olacak tabii; dudaklarını ısıran, her bir sayıda kendini zor tutan, hakemin her taraflı düdüğünde sahaya girmemek için çıldıran o güzel yürekler… Bir tek onlar için oynayın kızlar, çünkü siz de biliyorsunuz ki, arma nerede arma sevdalıları orada!
10 küsür yıl sonra şampiyonluğa,
haydi Galatasaray,