-EuroLeague şampiyonluğu deyim yerindeyse senin attığın iki kritik üçlükle geldi. Sen oyuna girerken böyle bir fark yaratabilmeyi bekliyor muydun?
Açıkçası hayır. Fenerbahçe ile oynadığımız maçlarda beni yakından tutuyorlardı. Şut fırsatı geleceğini biliyordum ama 30 saniye içinde gelmesini beklemiyordum. Fenerbahçe ile oynadığımız son maçlar 5 sayı farklarla bitmişti ve önemli bir şut kullanmam gerekeceğini maç başında biliyordum. Atmaya da hazırdım.
İlk pozisyonda Işıl’ın bana baktığını görmüştüm fast break’te. Sezon içinde bana bu tip pasları vermişti ve birkaçında şut atmadığım içinde beni azarlamıştı (gülüyor). O yüzden bu sefer atacağımı biliyordum. Bir saniye de fazla tuttum elimde, iyice baktım potaya. Sayı olduğu için çok mutluyum.
-Senin en dikkat çekici yanın el yakan anlardaki şut istikrarın. Bu istikrarı nasıl sağlıyorsun? Şut antrenmanlarını nasıl yapıyorsun?
Bir his vardır, oyuncular o hisse ulaştıklarında attıkları şutların gireceğini bilirler. Ben öncelikle salonda çok fazla şut atıyorum. İkincisi maç öncesi şut pozisyonlarını kafamda canlandırıyorum. Topla nasıl buluşacağımı, şutu nasıl atacağımı zihnimde canlandırıyorum. Maça olabildiği kadar hazırlıklı çıkıyorum.
-Stanford Üniversitesi’nde okurken basketbola devam etmemeyi düşünen Şebnem Kimyacıoğlu, bugün Galatasaray’a Avrupa Şampiyonluğu’nu getiren üçlüklerin sahibi. Hatta üç sene de spora ara vermiştin. Seni basketbola döndüren şey ne oldu?
Ara verdiğim o üç sene hukuk eğitimi almıştım ve zevk için basketbol oynuyordum. Pazar sabahları arkadaşlarımla beraber oynarken basketbol sevgisini yeniden kaptım. Yapabilirsem birkaç sene daha oynamaya karar verdim. Şansıma Galatasaray’a Ekrem Hoca gelmişti ve beni görmek istedi. O sürede bende ne gördüyse, beni takıma almaya karar verdi (gülüyor). Ona da bir teşekkür borçluyum.
-Şu anda aslında ikili bir hayat yaşıyorsun. Sezon boyunca Galatasaray ile basketbol oynuyor, yazın ABD’de avukatlık yapıyorsun. Bu, senin iki profesyonelliğini nasıl etkiliyor? Yoruluyor musun?
Aslında yazları benim için çok yorucu geçiyor. Geçen yaz sabahları 5’te kalkıp kondisyon idmanı yapıyordum. 08:00-17:00 arası çalışıp, işten çıktığımda ya bir kondisyon idmanı daha yapıyordum, ya da basketbol oynuyordum. Günlerim çok uzun ve yoğun geçiyordu. Zaten akşam 9’da bayılıp yatıyordum. Ama hepsi değiyor. Avukat olmak da benim çok sevdiğim bir şey. Bu ikisini şu anda beraber götürebilmek beni çok mutlu ediyor.