Son günlerde ülke gündemini oldukça fazla meşgul eden boy ve soy sorunsalı konuşulmaya devam ederken, senelerdir beklenilen ve bu bekleme süreci zarfında aradaki tüm organizasyonların es geçilmesini sağlayan ülkemizdeki Dünya Basketbol Şampiyonası geldi çattı.
2001 yılında yine ülkemizde gerçekleştirilen Avrupa Basketbol Şampiyonası sonrasında başarı göstergesi olarak koyulan 2010 Dünya Şampiyonası hedefiyle yaklaşık 10 yıldır tüm şampiyonaları hazırlık maçları havasında oynayıp; “nasılsa 2010 Dünya Şampiyonası’ na hazırlanıyoruz” söylemleriyle geldiğimiz bu zamanlarda, gerçekten de ülke gündemini yakından takip eden bir Milli Takım görmekteyiz.
Öyle bir milli takım ki; boy farkı yaratmak adına kafalarda türlü rotasyonlar oluşturulup oyuncu seçimlerinde bulunulan; kadrodaki eksikleri tamamlamak adına ise soy düşünülmeksizin kararlar alınan bir zihniyetin eseri.
Yazılarını keyifle okuduğum büyük duayen Ünal Özüak’ ın hitabını kullanacağım; malum Hazret’ in Lottomatica Roma Kulübü’ nden şampiyona için kiraladığı Bogdan Tanjevic, boyun önemini seneler önceden görmüş ve rotasyonu oluşturmak için hazretleri ile beraber kafa kafaya verip oyuncu seçimleri yapacakken, “pek tabi ki soy da önemli ama Boşnak bir anneden doğan oyuncuyu senelerce Slovenya’ nın bilimum milli takımlarında görev yapsa da bizim yandaş medyanın da desteğiyle bizden biri gibi gösterebiliriz” hayaliyle Fenerbahçe Ülker’ in oyuncusu Emir Preldzic’ in jet hızıyla vatandaşlığa geçirilmesini sağlayıp beklemeye başladı. Hal böyleyken; evdeki hesap çarşıya uymayıp bu soy transferi gerçekleşmedi ve bir süre sonra ise telefon faturası çok gelince “değişiklik olsun bari biraz da yüzyüze konuşalım” diyerekten A Milli Basketbol Takımı’ mızın başında olmaya karar verdi.
Şampiyonaya sadece birkaç günün kaldığı şu zamanlarda, boyun önemini düşünüp de 1 kısa 4 uzun gibi hızlı modern basketbolun gereği olmayan sistemde ısrar etmekteyiz. En önemli yıldızlarımız olan ayakları yavaş Hidayet Türkoğlu’ ndan 2 numara, top kontrolü ve fundamentali yetersiz Ersan İlyasova’ dan ise 3 numara yaratma sevdasındaki boy düşkünü Bogdan Hoca; bu düşkünlüğü sebebiyle yaptığı oyuncu seçim hataları ile beraber senelerdir beklenilen 2010 Dünya Şampiyonası’ nda başarı arıyor. Öyle bir başarı arayışıdır ki; yıllarca “bekleyin bekleyin görün bakın 2010’ da neler olacak” söylemleriyle geldiğimiz bu günlerde muhtemel bir başarısızlık neticesinde direk eleştiri oklarının kendisine yöneleceğini bile bile “Ya tutarsa” düşüncesine kayıtsız şartsız inanmış bir zihniyetin mensubu olup çıkmasına yol açmıştır. “Peki ya tutmazsa?” sorularınızı duyar gibiyim. Hemen sorunuzu cevaplayayım. “Olsun varsın tutmasın, benim tuzum nasılsa kuru. Ben Lotttomatica Roma’ nın sportif direktörüyüm.”
– İyi güzel de Arda Ezer; oldu ya milli takım şampiyonada çok başarılı bir performans sergileyip madalya aldı, o zaman ne yapacaksın?
Ne mi yapacağım, pek tabi ki herkes gibi bu takımı alkışlayacağım. Bu takım öyle bir takım ki kötü yönetilmesine karşın kadro olarak tüm rakipleriyle başa baş oynayacak seviyede ve güçtedir. Bu gerçeği görmeyen herhangi bir basketbolsever de yoktur zaten. Bence; Pau Gasol’ un yokluğuna rağmen oyuncu kalitesiyle öne çıkan İspanya ile beraber şampiyonanın en iyi kadrosuna sahip Türk Milli Takımı’ nın bu Dünya Şampiyonası’ nda finale yükselmesi sürpriz değildir ancak asıl mesele bu yönetim boşluğunda sonuca ulaşmak olacaktır.
– Hem oyuncu seçimleri yanlış diyorsun, hem de en iyi kadro bizde yazıyorsun. Bu nasıl oluyor Sn. Ezer?
Tüm olumsuzluklara rağmen tarihimizin en iyi jenerasyonuna sahibiz. 1979 ile 1987 jenerasyonunun karışımından çıkan herhangi bir kadronun zayıf olarak nitelendirilmesi zaten mümkün değil. Demek istediğim şudur ki; oyun kurucu mevkisindeki sorunlarımıza rağmen (Sakatlıkları düşünmesek bile maalesef ki çok güvenilen Kerem Tunçeri ve Ender Arslan ikilisinin Milli Takımda şu ana kadar elle tutulur hiçbir başarıları yok. Ki biraz hafızalarımızı tazelersek, o zamanlarda Real Madrid’ de forma giyen Kerem Tunçeri’ yi İspanya’ daki Avrupa Şampiyonası’ nda yaşlı ve 2010 hedefindeki sisteme uymuyor diyerekten kadro dışında bıraktığımız günleri de hatırlayalım.) yıllardır ligimizde üst seviye performanslar sergileyen Tutku Açık, asist krallıklarını kimseye bırakmayan Hakan Köseoğlu ve basketbola oyun kurucu olarak başlayan Serkan Erdoğan’ ın 10 senedir başarı için beklediğimiz bu turnuva aday kadrosunda yer almamaları basketbol kamuoyunun oyuncu seçimlerini sorgulamalarını da beraberinde getiriyor. Daha birkaç sene önce “Yaşlı ve 2010 hedefinde yer alamaz” diyerekten kadroda düşünülmeyen Ömer Onan; kadroda görünen safkan tek 2 numara olarak göze çarpıyor. Cenk Akyol ve Sinan Güler’ in 3 numara tipinde oyuncular olduğunu düşünürsek 1 ve 2 numaraları beraber oynayabilecek Serkan Erdoğan’ ın aday kadroya davet edilmemesi skandaldır.