Derler ki umutları yüksek, beklentileri ise düşük tutmak hayalkırıklığını engeller. Söz konusu Galatasaray olunca, tabii, ne mümkün! Bizde beklentiler büyük, umutlar beklentilerden de büyük. O kırmızının yanına, o sarı gelmeseydi farklı olurdu belki. Varsın yaşayacağımız şey hayalkırıklığı olsun. “Galatasaray’dan ne gelirse kabulümüz.”
Geçen sezon sona erdiğinde, hissedilen ağır buruklukla, bu takımın takipçileri aynı “keşke”li ve “acaba”lı varsayımları kafasında döndürüp durdu.
“Keşke Whalen’ın gidişi önlenebilseydi.”
“Acaba hakemler maçı daha adil yönetseydi ne olurdu?”
Sonrasında ise küçülüyoruz haberleri, KASKİ Galatasaray adında yeni bir takım olarak Kayseri’ye taşınacağımız dedikoduları, Şaziye İvegin ile anlaşmayacağımızın işaretleri, takımdan ayrılan oyuncular ve yerine gelecekler hakkında kocaman soru işaretleri… 2013-2014 sezonu, sağ olsun, sıkıntıları daha başlarken yaşatmış oldu. Zaten pek takip edeni yoktu takımın, edenlerden de bazıları “Bunlardan bir şey olmayacak” dedi, gitti. İşte ne olduysa ondan sonra oldu aslında. Kimseler dönüp bakmazken, kadın takımımız sorunsuz ve güven veren bir takım oluverdi.
Hazırlık sezonunda yazdığım ama yayınlamadığım bir yazı var, bir paragrafını aynen buraya aktarıyorum:
Uluslararası BGD Turnuvası’nın son maçında takımımızı izleme şansı bulabildim. Diyebilirim ki, güzel şeyler oluyor ve sezon içinde güzel şeyler izleyeceğiz. Önceki gibi “aksilikler” olmazsa, bu sene elinden gelenin en iyisini yapan, mücadele eden, hırslı bir takım sahaya çıkacak. Tabii takımın mevcut enerjisini sezon boyu korumasını beklemek de oyunculara haksızlık olur. TKBL + EuroLeague Women oldukça yüksek bir tempo yükü getiriyor zira. Beklenti altında geçen maçlar olacaktır elbet, ancak bizim en çok görmeyi arzuladığımız şey mücadeleyi bırakmayan bir takım. Onun da sözünü hazırlık maçlarında almış gibiyiz.
Evet, bir şeyler oluyor; güzel şeyler. Kelimelerle anlatmam mümkün değil. Kelimelerle anlatabileceğim gibi değil çünkü. Bazılarınız bilmez, ama hazırlık maçlarında göz kırptı bu takım bizlere. “Bir sürprizim var, vakti gelince göreceksin” dedi. Anlamadık. “Hazırlık maçları aldatıcı olur; kanmamak lazım” dedik, içimizde -özlemin de katkısıyla- büyüyen heyecanı bastırmaya çalıştık, bekledik. Şimdi ise yavaştan ortaya çıkıyor sürpriz. Bütçede küçülmeye giden, geçen sezon en çok süre alan oyuncularından birini sezon başında kaybeden, en skorer bir diğer oyuncusundan ise sakatlığından ötürü sezon başından beri yararlanamayan kadın takımımız, çıktığı tüm resmi maçlardan galibiyetle ayrıldı. Toplamda 9 maç ediyor. Düşününce yolun başı sayılır, doğrudur. Ama öyle maçlar oluyor ki, oyuncular hakkında konuşmaya çekiniyoruz; resmen nazarımız değer diye korkuyoruz. “Alba” diyor mesela birimiz, “Evet, evet biliyorum” diyor diğeri. Cümle kurmuyoruz pek anlayacağınız. “Kaptan” diyoruz, “Asistleri, evet” diyoruz, kendi aramızda anlaşmış oluyoruz.
Ve gelelim bugüne. Bugün saat 18:00’da galibiyet serimizi 10’a yükseltmek için oynuyor olacağız. Güzel takımız, sonuç ne olursa olsun, sağlam adımlar atarak ilerliyoruz. O yüzden yazıyı tamamladığımda tahtaya vuracağım. Pek batıl inancım yok aslında ama ne olur, ne olmaz. Bu akşamki maçta Kaptan, Alba, Nevriye falan… Öyle işte. Detaya pek giremiyorum; anlayışınıza güvenerek.
Bir de ricada bulunacağım: Bu okuduklarınızdan kimselere pek bahsetmeyin. Sessiz, sedasız iyi gidiyoruz şimdilik. Kimse farkında olmadan, sevinçlerin de, hüznün de en güzelini kendi kendimize yaşıyoruz. O yüzden, burada anlattıklarım aramızda kalsın, olur mu?