Didier Drogba

şu başlığı büyük bir keyifle açtım renkdaşlar...hepimize hayırlı olsun...

1yılı opsiyonlu 2,5 yıllık anlaşma gerçekleşmiş.
 
-----------------Zapata---------------
Sabri-------Servet-----Gökhan Zan---Hakan Balta
----------------Mustafa Sarp-----------------
-------------Ayhan--------Barış---------------
---------------------Cullio----------------
-----------Kazım------------Stancu---------------



Nereden nereye :)
 
Drogba'yı Türkiye'de tutacak defans oyuncusu yok. Çünkü Semih Kaya'da bizde :) Takıma hayırlı olsun. İnşaAllah büyük katkı sağlayacaktır. Rabbim sakatlık vermesin. İnşaAllah her vurduğu gol olur. Hoşgeldin Kara Boğa :)
 
88 numaralı formayı giyecek ama daha resmi açıklama gelmedi ben storede gördüm.Acele edin facebook'ta Galatasaray sayfasında doğru numarayı bilene imzalı Drogba forması veriyor kulüp girin 88 numara yazın :)
 
Allahını seven kapatsın artık şu transfer dönemini çok çok fazla oluyoruz.Başkan "Hoca eksik var derse bir transfer daha yapabiliriz" demiş.
 
Pısırık Galatasaray yok artık kimi istiyorsak gidip alırız, bundan sonrasını biz değil rakipler düşünecek.
 
dr.jpg
 
Didier Drogba'nın kalitesini zaten tartışacak değilim ama ilk olarak aklıma yaşı takıldı doğal olarak.Sonra kendi kendime "ulan ara transferde daha gencecik Jo geldi de ne oldu ?" dedim.İş ahlakı,profesyonelliği ve çalışkanlığı üst seviyede olduktan sonra yaşının önemi yok.

He bir de şu içine ettiğimin Afrika Kupası ne zaman bitecek ?
 
Okunası bir yazı...

Jose Mourinho´dan Drogba´ya...

Didier Drogba, hayatıma Marsilya’nın muhteşem stadyumu Velodrome’da oynadığımız bir Şampiyonlar Ligi maçının 5. dakikasında girdi. Sırtında 11 numarayı taşıyan bu devasa adam golü attığında yerime zorlukla oturabilmiştim. Gol sevincini öyle coşkulu, adeta hayatının son golünü atmışcasına kutluyordu ki zaten var olan düşmanca baskıyı adeta üzerimize atılan ateş toplarına, savaş çığlıklarına çevirmişti. Stad delirmişti, çıkan ses kulakları sağır ediyordu. Devre arasında, soyunma odasına giden tünelde onu yakaladım ve “seni alacak kadar param yok, ama Fildişi Sahilleri'nde senin gibi oynayan bir kuzenin falan var mı?” diye sordum. Üst tur mücadelesinin yüksek atmosferine rağmen güldü, kollarını bana dolayıp sarılarak “bir gün mutlaka beni alabilecek bir takimin başına geçeceksin” dedi.

Altı ay sonra Chelsea ile sözleşme imzaladım. Artık herkesin içinde olmak, oynamak isteyeceği ve istediği herkesi almaya gücü yetecek çok güçlü bir kulüpteydim. Seçenekler çoktu ama ben kulübe varır varmaz “Drogba’yı istiyorum” dedim. Bu isteğime bazıları kuşku ile baktı. Hatta “neden bu oyuncu, neden diğeri değil, sence adapte olabilir mi, gerçekten iyi bir oyuncu oldugunu düşünüyor musun?” gibi sorular sordular. Cevabım açıktı, “Drogba’yı istiyorum.”

Aradan birkaç gün geçti ve ben Drogba ile Londra yakınlarında özel bir havaalanında buluştum. Bana tekrar sarıldı ama bu kez sarılmasında unutulmaz bir farklılık vardı. Beni adeta minnettarlığını belirtircesine kucaklıyordu ve ben bu kucaklamanın onun hayatında sadece çok değer verdiği kişilere bahşettigi bir sıcaklık olduğunu hissedebiliyordum. Gerçekten kelimelerle anlatılması imkansız bir duyguydu. Bana “Sana çok tesekkür ederim, bundan sonra senin için savaşacağım. Bu kararından hiç pişman olmayacaksın. Sana sonsuza dek sadık kalacağım” dedi. Sonrasında ise tam anlamıyla söylediğini yaptı.

Sadakatini, liderliği ve mücadele etmek zorunda kaldığı her zor anda yaptıkları ile tekrar tekrar kanıtladı. O zor anlar ki önemli olan tek şeyin bana ve takım arkadaşlarına, bizler için orada olduğunu, bizlerin yanımızda, arkamızda olduğunu hissetmemiz gereken, tüm anlardı. Karşımdaki adama her zaman ve her şart altında güvenebileceğimi biliyordum. Baskı yediğimiz anlarda, defanstaki arkadaşlarına yardıma koşan, acı çektiği anlarda kendisini lideri ve takımı için limitlerine kadar zorlayan bir savaşçıydı bu adam. Ve tabi en önemlisi, gollerini attı, attı ve yine attı. O goller kendisine şampiyonluklar, ödüller, ün kazandırdı. Ama benim için en önemlisi birlikte yaşanan sayısız hatıralarımızdı.

2007 yılı İngiltere Federasyon Kupası Finali, Wembley Stadyumu. Rakip Manchester United. Sezonun son maçı. Birçoklarına göre de benim Chelsea’nin başındaki son maçım. Mükemmel bir mücadeleydi ve Didier uzatma dakikalarında golünü attı. Son düdük çaldığında herkes deli gibi zaferi kutluyordu, iki kişi hariç. Ben hızla soyunma odasına, eşimi aramaya koşuyordum. Sahadaki zafer kutlamalarına aldırmandan hızla peşimden koşan bir de oyuncu vardı, Didier. Bana sarılabilmek için peşimden koşuyordu. Maç bitmiş, kupa kazanılmıştı ama o sahadan hızla ayrılırken aklında sadece bir tek şey vardı; bir an önce bana sarılabilmek. O tünelde bana sarılırken ilk karşılaşmamızı mı hatırlıyordu? Ya da belki ikinci karşılaşmamızı? Beni son kez kucakladığını mı düşünüyordu? Aklından ne geçiyordu bilmiyorum ama beni buldu, birbirimize sarıldık ve ağladık.

Didier özel bir insan. Ve her zaman söylediğim gibi inanılmaz bir oyuncu. Ama hepsinden önemlisi dünya üzerinde yaptıkları ile, Afrika'nın insanı olarak, Fildişi Sahilleri için bir öncü olarak, bir baba olarak, bir evlat ve bir arkadaş olarak çok özel bir insan Didier. Ve sadece bazılarımız onu hayatımızın içine alabilecek kadar şanslı olabildik.

Kupa finalinden birkaç ay sonra Chelsea’den ayrılıyordum. Aynen ilk günkü gibi bana sımsıkı sarılmıştı. Ben konuşamıyordum, Didier ise sadece “bu imkansız, bu gerçek olamaz” diyebiliyordu. Kendimde sadece arkamı dönüp yürüyebilecek kadar güç bulabilmiştim.

Bu önyazı belki de Didier’in futbolculuğuna odaklanmış bir yazı olmalı. Ama bir lider, kupaların toplayıcısı ve bir yardımsever olan bir futbolcuya odaklanmalı. Bütün bunları sadece yetenekleri, çalışması ve alçakgönüllülüğü ile başardı Didier. O hayatımda takımımda yönettiğim en iyi oyunculardan biri olarak var olacak. Ama daha önemlisi, hayatımdaki en iyi ve unutulmaz arkadaşım olarak varolması.

Birlikte, yanyana, aynı amaç için mi savaşacağız? Uzaklarda mı olacağız? Başka kulüplerde mi? Başka ülkelerde mi? Hatta belki de yıllar sonra Didier futbolu bıraktıktan sonra, bense tekerlekli sandalyemde teknik direktörlük yaparken mi?
Hiçbirinin önemi yok. Didier, her zaman kalbimin en yakınında olacak.

Jose Mourinho

Çeviri : Burak Köksal ScoutGS Forum Moderatörü
 
Didier Drogba'nın kalitesini zaten tartışacak değilim ama ilk olarak aklıma yaşı takıldı doğal olarak.Sonra kendi kendime "ulan ara transferde daha gencecik Jo geldi de ne oldu ?" dedim.İş ahlakı,profesyonelliği ve çalışkanlığı üst seviyede olduktan sonra yaşının önemi yok.

He bir de şu içine ettiğimin Afrika Kupası ne zaman bitecek ?

Fildişi final oynarsa (ki muhtemelen) 12-13 Şubat gibi İstanbul'da olması bekleniyor Drogba'nın.
 
Hayalimdeki forvet, mevkisinin (yaşı önemli değil) özellikleri bakımından en iyisi,emeği geçenlere teşekür ederim,takımımıza hayırlı olsun,buraya yazıyorum barcelona'yla eşleşmezsek en az yarı final oynarız.
 
çin kulübünün fifaya başvurması acaba lisans konusunda problem yaratır mı?

GRAM önemi yok. Bizde rahat olun ;)

Arkadaşlar Drogba dünkü maçta etkiliydi. 2 tane frikik kullandı ikisi de direği santimle sıyırdı. İkili mücadelelerde yıkılmadı hatta rakipleri yıktı bildiğimiz Drogba gibi, kafa golü de güzeldi. Yani kesinlikle eski Drogba, rahat olun :)

Saygılar.
 

Üst