Re: Aile Toplantısı (7.Hafta Konugu Savaş Eskigülek)
Forumda merak edilen, yazıları sevilerek okunan, oldukça merak edilen bir isimsiniz? Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?
Öncelikle bu forumda Aile Toplantısı?na konuk olduğum için duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim. Bu güzel bölümde beni de konuk ettiğiniz için teşekkür ederim.
1967 Kadıköy Acıbadem doğumluyum. Aslen Adanalı?yım. Ailem 1965 yılında İstanbul? a yerleşmiş. Adana?da dünyaya gelen 2 ağabeyimin ardından ben de 3. çocuk olarak İstanbul?da ailemize katılmışım.
Savaş Eskigülek, nasıl Galatasaray taraftarı oldu?
Galatasaraylı olmamda en büyük etken annem ve en büyük ağabeyimdir. Annem ev hanımı olmasına rağmen çok sıkı bir futbolsever ve Galatasaraylıydı. Öyle ki, o dönemlerde maçlar nadiren TV den yayınlanırdı ve annem tüm ev işleri ile gezmelerini, toplantılarını TV deki maç programına göre ayarladı. Milli maçları seyretmeyi çok severdi. Ayrıca hiç yanından ayırmadığı pilli radyosundan da Orhan Ayhan?ın sesinden maçları mutlaka dinlerdi.
Annemin renk aşkı, çocukluk yıllarında mahallelerinin tek futbol takımı olan Seyhan Spor?un rengi olan Sarı-Kırmızıdan gelmekteymiş. Bu şekilde ailemize bulaşan Galatasaray tutkusu ve annemin özellikle Berlin Kaplanı Turgay ve Taçsız Kral Metin? e olan hayranlığı tüm ailece çok iyi bilinirdi. Hatta 1965 senesinde babamın ailemizi İstanbul?a götürmek istemesine karşı çıkmış olan annemi, kendisini Galatasaray maçlarına götürmesine söz vermesi ile razı ettiğini söyleyebilirim
Evde hal böyleyken ilk çocuk olan büyük ağabeyim Galatasaraylı olmuş, ikinci çocuk olan küçük ağabeyim babamla birlikte Beşiktaş?a gönül vermiş. Doğumumdan sonra benimle en çok ilgilenen büyük ağabeyimin etkisi ile ben de Galatasaraylı olmuşum.
İlkokula bile gitmediğim dönemlerde, henüz 4-5 yaşlarımda, büyük ağabeyim beni Galatasaray maçlarına götürürdü. Galatasaraylılığımın başlangıç öyküsü işte böyle arkadaşlar.
Voleybola olan ilginiz ne zaman başladı? Sizin için voleybolu diğer spor dallarından ayıran özellik nedir?
Voleybola ilgim, çocukluk yıllarımda mahallemizde büyüklerin kendi aralarında ve komşu mahalleler ile voleybol maçları oynamaları ile başladı. Ayrıca kapı komşumuz olan, Türkiye? de modern voleybolun başlangıcı ile gelişmesinde çok önemli çalışmaları bulunan ve halen Bayan Milli Takımlar Sorumluluğu görevini sürdüren Cengiz Göllü? nün kitaplarını okumam ile devam etti. Mahallemizden yetişen sevgili Hakan Kayhan ağabeyimiz, 150 den fazla Milli Formamızı giyen, Galatasaray?ın son şampiyon kadrosunda bulunmuş biridir. Ve ben de bunların etkisi ile spora Beşiktaş Altyapısında yapılan seçmeleri kazanarak voleybol ile başladım. Daha sonra futbol oynama arzum ağır bastı ve Türkiye 3.Ligi?nde profesyonel kariyer yaptım.
Benim için voleybolu diğer spor dallarından ayıran en önemli özellik, rakibiniz ile direkt olarak temasa girmeden, sevincinizde bile rakibe karşı harekette bulunmadan, güç, teknik ve zekayı bir takım için beraberce harcayabilen bir spor olmasıdır.
Voleyboldaki yapılanmanın ardından kısa ve uzun vadede Galatasaray' ın şampiyonluk şansını nasıl görüyorsunuz?
Voleyboldaki yapılanma derken bahsettiğiniz, bu sene voleybol şubesinde gerçekleştirilen yapı ise buna paralel bir şekilde cevaplamaya çalışayım.
Voleybolda kısa sürede şampiyon olmak çok kolay değil! Öncelikle altyapıların çok daha iyi organize olması gerekiyor artık. Çünkü çok çok iyi oyuncu transferleri bile hemen şampiyonluk getirmez. Altyapısı güçlü, uzun süre bir arada oynayan, camiayı, armayı, formayı seven bir kuşak ile çok ama çok kaliteli yabancılarla desteklenen bir takımın şampiyonluk şansı çok yüksektir. Bunlar işin oyuncu yönü. Bir de teknik, taktik ve idari yönü var. Sonuçta, halen ismi Amatör Branşlar olarak nitelendirilen ve günümüzde popülerlik sıralamasında ancak üçüncü sırada bulunan bir branştan bahsediyoruz. Bunu ne için söyledim? Günümüz şartları gereği artık spor ile ekonomi iç içe girmiş durumda. Galatasaray gibi dernek statüsünde spor kulübü işletmeciliği yapılırken tüm branşlara en iyi yatırımın yapılmasını beklemek gerçekten zor. Bu sebeple şampiyonluk sadece ekibin değil bir kulübün yönetim şeklinden itibaren başlayan bir kavram bana göre.
Geçen senenin Kasım ayından itibaren Galatasaray Voleybol Şubesi?nde gerçekleşen değişimin belirlediği 4 senelik bir süreç var bildiğimiz. Şu an itibarı ile bu sürecin henüz başındayız. Bana göre bu sene şampiyonluk çok zor. Önümüzdeki seneler için ise şimdiden bir şey söyleyemem. Zira hem erkek hem de bayanlarda ileriye dönük bir transfer yapılmış gibi göremiyorum ben takımlarımızı. Bu sebeple seneye neler olabileceğini söylemek için transferlere, yapılmak istenenlere, alt yapıdan çıkacak oyuncu sayısı ve kalitesine bakmak gerekir.
Aslına bakacak olursanız, bana göre şubenin en büyük sorunu, birilerinin yaptığını daha ileriye götürmekten ziyade sil baştan programlamalar yapılmasıdır. Sanırım bu düzen bir ahbap-çavuş ilişkisinden çıkmadıkça, modern ölçülerde bir sistematiğe dönmedikçe başarı gelse bile kalıcı olamayacaktır!
Günümüzde sponsorların gücü inkâr edilemeyecek kadar çok. Voleybol takımlarımıza iyi bir sponsor neden bulunamadı? Ayrıca şubenin gelirleri nelerdir?
Tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz, sporda en fazla negatif etkiyi sponsorluk alanlında kendini gösterdi bence. Güçlü takımların güçlü sponsorları olması gerekiyor. Bu bir gerçek! Mesela Makedonya?da ülkenin en güçlü sponsorlarının desteğini elde etmiş bir kulüp, voleybol ligi kurulduğundan beri hep şampiyon oluyor! Bugüne kadar tek bir rakip bile çıkamamış karşına! Azerbaycan?da da durum aynı. Azerrail takımı adeta bayan milli takımı gibi.
Galatasaray?a gelince. Şubenin şu anki gelirleri, İddaa? dan ve Yurtiçi Kargo?dan gelen bir gelir var benim bildiğim. Forma üzerindeki diğer reklamlar ürün karşılığı reklamlar diye biliyorum.
Neden iyi bir sponsor bulunamadı? Bu soruyu ben de herkese soruyorum. Aldığım cevap ise inanın akıllara durgunluk verecek cinsten! Öncelikle taraftar gözü ile baktığımızda ezeli rakibimizin bayan voleybol takımına bulunan sponsor gibi bir firma sahibi Galatasaraylı yok mu diye bir soru geliyor insanın aklına. Var, tabiî ki var ama bu camia içinde yerleşmiş öyle garip inanışlar var ki, sırf bunlardan sebep, hali vakti yerinde olan Galatasaraylı işadamları bile sponsorluk anlamında katkı sağlamıyorlar. Çünkü herkes, Galatasaray?a yapacağı katkıdan ziyade camia içinde buna karşılık bu işten ne gibi ve ne kadar menfaat sağladığı yönünde söylentilere konu olmak istemiyor. Şaka gibi değil mi? Bu konuyu bizzat yaşamış biri olarak bunu okuduğunuzda neler hissettiğinizi çok iyi tahmin edebiliyorum!
Bu sene erkek ve kadın takımlarımızı lig yarışında nerede görüyorsunu?. Takımlarımızın camiayı sevindirecek sonuçlara imza atacağını düşünüyor musunuz?
Bu sene için erkek ve bayan A takımlarımızın lig yarışında nereye ulaşabileceğini cevaplamak güç. Mesela erkek takımımız inanılmaz bir grafik sergiliyor. Bir bakıyorsunuz en üst seviyede mücadele var sonraki hafta takımı tanıyamıyorsunuz bile! Ayrıca erkek takım transferleri bana göre öyle üst sıralardaki bir hedef için yeterli değil. Bunu, üst seviyedeki maçlarda yaşanan dalgalanmadan anlamak mümkün. Şu an için Türkiye Kupası?nda yarı finale kalan, rakibini bekleyen bir durumdayız. Ligdeki konumuna göre playoff eşleşmesinden sonra ne olacağı daha net belli olacaktır.
Bayan takımımızdan ise ben bu sene Avrupa?da önemli bir başarı bekliyorum açıkçası! Bu final ve kupa bile olabilir. Ligde ise play off eşleşmelerine göre seviye belli olur düşüncesindeyim.
Orkun Darnel'in sportif direktörlüğe getirilmesini nasıl karşıladınız?
Orkun ile uzun zamandır devam eden bir dostluğumuz var. Kendisi hem ultrAslan?ın ilk toplantısında bulunmuş hem de kulübümüzde sporculuk yapmış ve de kulüp üyesi olan biridir. Herkes O?nu sutopçu kimliği ile tanıdığından belki de başına gelebilecek en kötü şey gelmiş ve voleybol ile ilişkisinin, sevgili eşinden kaynaklandığı yönünde söylentiler ortaya atılmıştır. Evet, Orkun su topu oynamış biridir. Ancak eşi sebebiyle de olsa 2 sene İspanya?da bu konu ile ilgili çalışmış, Avrupa?nın en üst düzey organizasyonu olan Avrupa Şampiyonlar Ligi?nde kulübünü başarı ile temsil etmiştir. Ayrıca özellikle bayan voleybolunu yakından takip eden, önemli bir menecerlik firmasında da görev yapmıştır.
Voleybol camiası içinde, Orkun, tabiri caizse ?ağzı ile kuş tutsa? fazla yaranamayacaktır. Bu sebeple genç yaşında kendisine böyle bir görev verildiğine göre bu görevi verenlerin de bir bildiği olduğunu düşünmek istiyorum. Yani arkadaşım olması sıfatıyla bu konuda çok fazla fikir beyan edemesem de, bu görevin Orkun için çok önemli bir şans olduğu kanısındayım. Zira ne yapacaksa kendisi için yapacak! Bu önemli bir şey! Laf aramızda hayatında voleybol topu görmemiş kişilerin bile, sadece birilerinin tanıdığı olması sıfatıyla halen görev yaptığı bir şubede Orkun? un aldığı görevi bu kadar irdelemenin ne kadar doğru olduğunun da yorumunu size bırakıyorum. Ayrıca hemen belirteyim, Orkun bugüne kadar en ağır eleştirilerini hep benden almıştır. Çünkü içinde bulunduğu ekibin hatalarını bana/taraftara savunmak durumda kalarak, tarafımca oldukça zorlanmıştır! ultrAslan forumu ve gsvoleybol.org forumunu takip edenler bunu daha iyi anlayacaktır.
Erkek ve kadın takımlarımızda eksik gördüğünüz bölgeler nereleri? Bu eksikliklerin giderilmesi için neler yapılmalı?
Erkek takımımızda eksik olarak çok iyi köşe oyuncularımızın olmadığını ve de yedek bir pasör çaprazımızın olmadığını söyleyebilirim. Ali Çayır?ın gidişini kabul etmek çok zor. Üstelikte gidiş şeklini bile bile! Ayrıca, ısrarla yeni transfer Alman pasörün istediğimiz veya görmeye alıştığımız türden bir pasör olmadığı kanaatindeyim. Krniç?i kendi ellerimle yeniden kulübe getirebilecekken gidip bu oyuncuyu almak bana sadece ucuz etin yahnisi kadar tat veriyor! Bir de Güray? a çok ama çok kızıyorum!
Bayan takımımız da ise libero mevkiinde bana göre sorun var. Geçen seneki liberomuz Gizem takımda tutulmalıydı bana göre. Takım, tecrübeli bir ekip olarak göze çarpsa da yaş bakımından son dönemlerine girmiş oyuncular barındırıyoruz. Oysa geçen seneki Ogonna Nnamani?yi ve Seray Altay?ı elimizde tutmalıydık.
Erkek takımımız bu sezon istikrarı yakalayamadı. Bunda temel etken nedir size göre?
Bunda temel neden takımın kalitesi ile alakalıdır. Bu kalitedeki oyuncuların zorluk seviyesi yüksek olan maçların arka arkaya gelmesinde yaşanan bu sıkıntının zaman içinde nasıl aşılacağını Işık Hoca bulacaktır. Ama tek pasör çaprazı, yedeksiz oynayan köşe oyuncuları (ben, Semih Çıtak?ın bu takımda yeri olduğunu düşünmüyorum), yedek pasör Caner?in daha sık ve daha fazla süre alması gerekiyor bence. Kalitesi bu olan bir takımın yenilgiye hakkı vardır ama Beşiktaş yenilgisinin hiçbir mazereti olamaz! Arkas maçında rakibine sahayı dar ediyorsun, İBB?yi kupadan eliyorsun, Ziraat Bankası maçında sahada yoksun! Bakın Ziraat?e yenilmekten bahsetmiyorum! Voleybol olarak hiç ama hiç yoksun! Oysa 3 gün önce 2 kötü set ardından 2 harika set ile İBB?yi kupadan eliyorsun! Tüm bunlara neden olarak da takımın genel kalitesini görüyorum.
Ali Peçen' in transferi camiada büyük yankı yarattı. Bu transferi nasıl karşıladınız? Ali Peçen takıma artıları ve eksileri nelerdir?
Bu transferin yapılmaması için gerekli uyarıları yaptık. Burada başta sevgili kardeşim Orkun olmak üzere birçok kişinin bazı yanlış anlamaları var. İsmi geçen oyuncu gibi daha önce nicelerinin bu formayı giydiğini söyleyip durdular. Evet, ben de bundan hareketle diyorum ki bugüne kadar bu yönde aldıklarımızın hangisinden hayır gördük Allah aşkına? Üstelik, sporculuk hayatı boyunca Sarı-Kırmızılı formamıza karşı yaptığı hareketler ile her zaman tepki çeken birinin, 40 yaşını tamamlayarak, şampiyonluk yaşadığı son takımından bir kez bile transfer görüşmesi yapılmamış birinin, Kadıköy?de 3-2 ezeli rakibimizin galibiyeti ile biten maçta taraftarlara koro halinde küfür ettiren birinin bu formayı giymesini ben kabul etmiyorum! Takım sahadayken oyuncuların hep bir ağızdan ?Cimbombom? dediğinde dudaklarını bile kıpırdatmayan birini istemiyorum!
Tüm bu yazılanlara adı geçen oyuncunun cevap hakkını kullanması için çeşitli fırsatlar verildi. Ama yaptıklarının bilincinde olan biri olarak bu hakkını kullanmadı! Zira tüm bu söylenenleri yaptığını kendisi de takım arkadaşları da biliyor ve konuşuyorlar.
İşte böyle bir oyuncuyla yeni yapılanma adı altında 1+1 sözleşme imzalıyorsun. Elindeki Altyapımızdan yetişen genç oyuncu Caner?i bırakıyorsun, göreve geldiğinde ?bu libero bu takımı kaldıramaz? dediğin Güray?ı yeniden bağlıyorsun! Yorumu sizlere bırakıyorum.
Takıma artıları/eksileri nelerdir?
Tek bir şey söyleyeceğim: O? nunla galibiyet yerine Güray ile yenilgiyi tercih ederim!
Amatör branşlara gerek yönetimin gerekse taraftarın yeterli ilgiyi gösterdiği kanaatinde misiniz? İlgisizlik varsa bunu neye bağlıyorsunuz?
Biraz arabesk olacak ama bu branşların sanırım kaderi bu! Üzülerek söylemek isterim ki, yaklaşık 3 senedir bir çaba harcadık ve tam Galatasaray Taraftarı voleybol şubesinin yeniden farkına vardı derken bu sene başında yaşadığımız bazı olumsuzluklar ile bu alandan kendimizi geri çekmemiz sonucu yine eski günlere dönüş başladı.
Bakın dün akşam, Başkan Adnan Polat Galatasaray ? Bakü maçını izlemeye geldi. Adeta yalnız kaldı. Uzun bir süre sonra bir başkan voleybol maçına geldi ama salon neredeyse bomboştu! Bu çok kötü bir durum aslında! Düşünsenize koskoca kulübün başkanı maça geliyor ama tribünde taraftar yok. Hafta sonu oynanan bayan basketbol maçında gördüğü tribünden sonra dün gördüğü manzarayı kabullenebilmesi bence zor gelecektir. İnşallah konu ile ilgili olarak Sayın Başkanımız yetkili, ilgili ve sorumlulara gereken soruları sorar! Bu, işin kulüp tarafı.
Bir de taraftar yönünden ele alırsak;
Türkiye?de voleybolun, popülerlik sıralamasında üçüncü sırada olduğunu biliyoruz. Ama bana göre esas sorun Galatasaray taraftarları, voleybol sever olarak maalesef sayı bakımından fazla değil. Yani, voleybol izleyicisi olarak Galatasaray?da ezeli rakibimizdeki gibi kemikleşmiş bir kitleye sahip değiliz. Bunun için çeşitli çalışmalar yapıyorduk ama az evvel de belirttiğim gibi bu sene başında yaşadığımız olumsuzluklar sebebiyle eskisi kadar yönlendirme yapamıyoruz. Yine de gerek bilgilendirme gerekse bilinçlendirme bakımından Galatasaray?a hizmet vermeye çalışıyoruz. Eskisinden çok daha detaylı bilgiye çok farklı platformlarda yazarak farkındalık yaratmaya devam ediyorum. Bundaki tek amacım da sadece ezeli rekabet maçlarında veya Yunan takımı geldiğinde tribünleri doldurmak değil, özellikle üniversitelerdeki kardeşlerimin voleybola olan ilgisini ve bilgisini artırmaktır. Bana göre üniversite gençliğinin kızlı, erkekli gruplar halinde en rahat,en ucuz, hava koşullarından etkilenmeden ve en keyifli maç izleyebileceği, takımına vereceği destek ile oyunu adeta yaşayacağı bir spor dalıdır voleybol.
Mevcut durumdaki ilgi maalesef istenilen seviye değildir. Bunun en baştaki sebebi de balığın baştan koktuğu gerçeğidir!
Mevcut yönetim ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Yeniden kulüp başkanı seçilecek deseler, sizin tercihiniz kim olurdu?
Voleybolun içinde olan biri olarak, Sayın Başkanın biraz daha fazla ilgi gösterip, yakından incelemesi gerektiğini düşünüyorum. Şubeyi birilerine teslim et, ne çıkarsa bahtına şeklindeki bir anlayışı ben Sayın Polat ve ekibine yakıştıramıyorum. Memurun, seçilen kişiye amirlik yapar hale gelmesini doğru bulmuyorum. Mevcut yönetimin özellikle Yiğit Şardan tarafından gerçekleştirilen, vizyon değiştiren ve geliştiren projeleri bakımından çok verimli görüyorum. Ama haklı olarak amiral gemisi niteliğinde olan Futbola yapılan yatırımın sadece 50 de birini voleybola yapsalar nelerin olabileceğini görememelerini hayretle karşılıyorum. Basketbolda yaşanan son olayları ise kesinlikle hazmedemiyorum. Adnan Polat?ın Galatasaray taraftarlarına olan yakınlığı sebebiyle çok severim. Ama keşke imkan olsaydı da en azından bir, iki dönem daha sadece futbol şubesi sorumlusu, 2.başkan falan olarak görev yapsaydı.
Yeni başkan belirlemek için adayları görmek lazım önce Ama Adnan Polat ve ekibinin görevde kalması sanırım istikrar bakımından daha doğru olur. Ama her yönü ile iyi hazırlanmış bir ekibin, yürütülmekte olan tüm projelere sahip çıkacak bir başkan ve yönetim eşliğinde, Liseli-Liseci- dışarıdan gibi ayırımların olmadığı bir ortam yaratacak olan bir aday benim tercihim olur. Haa, bunlar çok ütopik derseniz de sesimi çıkaramam!
Geçtiğimiz yıllara göre taraftarların profilinde değişim seziyor musunuz? KARŞI taraftar grubu hakkındaki görüşleriniz?
Aslında bakacak olursak taraftar profilinin değişmesinden ziyade bazı şeylerin değiştiğini kabul etmek daha yerinde olur kanaatindeyim. Özellikle Ali Sami Yen?de ultrAslan?ın Eski Açığa geçmesi ile yıllardır haklı bir ünvanı elinde bulunduran Kapalı?nın eski gücünü yitirdiği yönündeki inanış, taraftar profili değişti olarak algılanmamalı. Halen Kapalı yine doluyor ama daha iyi organize olabilmesi ve E.Açığın üzerinin kapatılması ile artan gücü ile çok daha verimli ve etkili kullanılması sağlanmalı. Önce karar vermek gerekiyor. Ben maça geldim. Ne yapmalıyım? Takımımın oyuncusu mu olacağım? Yoksa izleyicisi mi? Bence bu sorunun cevabını herkes vermeli elini taşın altına sokmalıdır. Yoksa git kapalıya bir yerlerinden çık sete ( artık mümkün değil ama ) sonra taraftar profili değişti diye sitem et. Değişen biziz arkadaşlar. Yeniden eski gücümüze gelmeyi başaracak olan da yine bizleriz.
ultrAslan Karşı grubuna gelince. Olimpiyat Stadı?na birlikte gidip gelmek amacıyla bir araya gelen, o zamana kadar münferit olarak maçlara giden bir grup orta yaş ve genç neslin bir araya geldiği grubumuz! Olimpiyat Stadı dönüşü Kapalı?da yaptığı görsel şovlar, güncel pankartlar ile tüm Galatasaraylıların ilgi ile takip ettiği bir grup oldu uA-Karşı. Hep beraber deplasmanlara gidildi, Pankart adında fanzin çıkarıldı, Rahmetli Alpaslan ağabey ve diğer ağabeylerin de yardımı ile Galatasaray tribünlerine renk getirdiğimizi düşünüyorum. 2 sene önce aralarından ayrıldığım grubumuz, halen faaliyetlerini devam ettiriyor. Özellikle sarı bez üzerine kırmızı boya ile yaptığı pankartlar tribünün dili olmaya devam edecektir.
uA-Karşı grubunun yeni stada da önemli işler yapacağını tahmin ediyorum.
Galatasaray dergisindeki yazarlık maceranızı anlatır mısınız? Dergiye giriş ve ayrılma hikayeniz nasıl gerçekleşti?
Macera
Özhan Canaydın döneminin Voleybol Şubesi Sorumlusu Sayın Atilla Kınay ve o dönemdeki Teknik Direktörümüz Sayın Ümit Hızal ile çok güzel bir uyum yakalamıştık. Her ikisi de şubenin taraftara olan ihtiyacını çok iyi bildiklerinden dolayı bizlere çok yardımcı oldular. O dönemde şube faaliyetleri gerek resmi sitede gerekse Galatasaray Dergisinde bana göre yeterince yer bulamamaktaydı. Bu amaçla önceleri kendi ismimi vermeden yaptığım çalışmalar daha sonra kendi isminle yayınlanmaya başladı. Bunda Sayın Atilla Kınay ve Sayın Ümit Hızal?ın çok etkisi olmuştur. Yazılarımın çıkmaya başladığı dönemde Voleybol Şubesinin tüm yurtiçi ve yurtdışı maçlarından haberler, fotoğraflar, söyleşi ve demeçler güncel ve hızlı bir şekilde yer almaktaydı. O dönemde arka arkaya kazandığımız iki ezeli rkip galibiyeti ile voleybolcularımız ilk defa resmi iste girişinde yer buldular. Yine o dönemde voleybol şubesi dergide ilk kez tam 7 sayfa yer buldu. ( Bu sayıya halen ulaşılmış değil!) Giriş hikâyem böyle.
Çıkış hikâyem ise çok daha garip!
Bir ay sonu yine yazımı yolladım. Fotoğraflarımı yolladım. Bilgiler, haberler hepsi güncel. Dergi çıktı, yazım yok. Şube haberleri eski haline dönmüş, bir yaprak! Genel Yayın Yönetmeni bile gerekçesini dürüstçe açıklayamadı. Sonradan öğrendim ki, benim şubede resmi bir görevimin bulunmaması ve en ağırıma giden ifade ile DIŞARIDAN BİRİ olduğum sebebiyle yayından kaldırılmışım!
Daha fazla söze gerek var mı?
Voleybol şubesini dışarıdan nasıl görüyordunuz, şubede görev aldıkça sizi şaşırtan olaylar nelerdi?
Bundan üç yıl evvel gördüğüm manzara ile işin içine girmiş oldum. Dışarıdan bakıldığında anlaşılamayan, Rahmetli Alpaslan ağabeyin sık sık dile getirdiği gibi işin içine girince neler olduğunu çok iyi anladığım, çok şaşırdığım olaylar oldu. Ama izin verirseniz bunları fazla detaylandırmayalım. Zira zaten adımız çıkmış dokuza, inmez sekize
Voleybol şubesine kırgınlığınızın sebebi nedir? Bu kırgınlığa rağmen desteğiniz sürecek mi?
Desteğim her zaman sürecek. Sürmeye de devam ediyor zaten. En azından bugün Aile Toplantısı?nda halen Voleybol konuşabiliyorsam, bu, desteğin sürdüğü anlamına gelmez mi? Ama geçtiğimiz senelerdeki gibi aktif bir görevi kulübümüzün yetkilileri benden isteyene kadar bu şekilde devam edeceğim.
Kırgınlığımın sebebi ise gsvoleybol.org girişine astığımız yazıda da belirtildiği gibi bizlerin Galatasaray üzerinden şahsi menfaat sağladığı ve hatta bunu maddi boyutta gerçekleştirdiğimiz yönündeki en yetkili kişinin sözleridir. İtiraf etmek gerekirse Galatasaray Voleybol Şubesi sayesinde çok önemli kazanımlar sağladığımı belirtmek istiyorum. Otuz yılı aşkın bir süredir Galatasaray tribünlerine bir şeyler katmaya çalışırken olduğu gibi voleybol sayesinde de birçok kardeşimin ve büyüğümün sevgi, övgü ve saygısını kazandım! Bundan daha değerli bir şey yok benim için. Hatta sorular foruma yazılırken Ankara?dan Barış Şişman kardeşimin bir ifadesini okumak bile benim için o kadar büyük bir kazançtır ki! Barış kardeşim 4.sorusunda,
''4- Voleybol ile çok yakından ilgileniyor, O'na voleybol'un Alpaslan'ı diyebilir miyiz? demiş.''
Bundan daha güzel bir kazanç varsa gelsin biri bana anlatsın. Diğer kısmını da ispatlayacak kişinin elini öperim. İspatlayamayacak olan kişi de bu âlemde İFTİRACI olarak kalmaya mahkûmdur!
Barış kardeşim, beni duygulandıran bu soruna da cevap vereyim hemen. Rahmetli Alpaslan ağabey gibi algılanmak her ne kadar gururumu okşadıysa da bunu kabul etmem mümkün değil! O, bir taneydi. Mekanı cennet olsun inşallah!
Gsvoleybol.org ile ilgili yaşanan olayları sebepleri ile açıklar mısınız? Anlaşmazlık neden kaynakladı?
Anlaşmazlık, yukarıda anlattığım üzere Galatasaray üzerinden şahsi menfaat edinmemizi ve buna karşılık bazı yaptırımlar uygulanmaya çalışılmasıdır. Yeni sezon için şube yöneticisinin ofisinde gerçekleştirdiğimiz toplantıda dile getirilmeye çalışılan şeyler hakkında tepkisiz kalmamız ?sükut ikrardan gelir? mantığını kabullenmemiz anlamına geleceğinden bu duruma sessiz kalamazdım.
Voleybol sizin hayatınızda önemli bir yere sahip acaba hayatınızda başka yapmaktan zevk aldığınız vakit geçirdiğiniz etkinlikler var mı?
Voleybola gerçekten çok fazla vakit ayırıyorum. Galatasaray?ımızın maçlarını, Avrupa?dan ve dünyadan tüm önemli voleybol olaylarını takip etmeye çalışıyorum.
Bunun dışında sosyal yaşantımda özellikle Barış ile vakit geçirmekten müthiş keyif alıyorum. Eşim Gülçin hamile kaldıktan sonra yarım kalan üniversite eğitimini bitirmek için kurs, sınav, okul gibi çok büyük vakit isteyen konulara yönelince biz de Barış ile 6 aylıkkenden beri birlikte takılıyoruz Gittiğim her yere götürdüm O?nu. 17 aylıkken Ali Sami yen? e ayakbastı. Benimle birlikte pankart boyaması da yaptı, koreografi hazırlıklarına da geldi, yurt içi ve yurtdışı deplasmanlarına da geldi. Futbol, voleybol, basketbol, sutopu gibi takımlarımızın maçlarına gittik birlikte.
Bunların dışında tiyatroya gitmeyi sinemadan daha çok severim. Ailem ile vakit geçirmeyi, arkadaşlarımla birlikte olmayı ve gezmeyi, yeni yerler görmeyi ve yeni yeni bilgiler edinmeyi çok severim.
Hayat felsefiniz var mıdır, varsa nedir?
Bu hayatta yapabildiğin kadar çok iyilik yapmak benim için en önemli hayat felsefesidir. Zira bana iyi bir insan olmak en önemli ibadettir. Zaten tüm dinlerin asıl amacı da kişiyi doğru insan olmak üzerine kurgulanmamış mıdır? Dünyayı güzelliğin kurtaracağı, bir tek insanı sevmekle bu işin başlayacağını düşünüyorum. Dünyayı yaşanılacak bir yer haline getirecek de içinde yaşanılmaz bir hale getirecek olan da insanın kendisidir diye hissediyorum.
Hangi tür kitap okumaktan hoşlanırsınız? En son okuduğunuz ve sizi derinden etkileyen kitapları bizimle paylaşır mısınız?
Barış?ın hayatımıza gelme sürecinden itibaren daha çok O? nunla ilgili, çocuk psikolojisi ve kişilik gelişimi ile ilgili kitaplara ağırlık verdim.
Dünya olayları ile ilgili en son okuduğum kitap: İsrail?in Şifresi. İlginç bir kitap, okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca her akşam Barış? a uyku öncesi Atatürk?ten Küçük Anılar kitabını, Nutuk?un çocuk versiyonu bile okuyorum.
Dünya' da ve ülkemizde olan biten hakkında neler düşünüyor. Gelecekten umutlu musunuz?
Umut olmazsa yaşayamaz insan! Umudum var. Ama gün geçtikçe çok daha zorluyor hayat bizleri. Dünyada ve ülkemizde yaşanan birçok sıkıntı hatta kriz, savaş var. Ama özellikle ekonomik alanda yaşadığımız sıkıntı ve verdiğimiz savaş bizi çok yoruyor. İyi bir insan, iyi bir vatandaş ve de sizler gibi kardeşlerimin gözleri önünde bulunan bir ağabey olarak çizgimin dışına çıkmamak gerekiyor. Ayrıca Barış ve onun gibilere daha iyi şeyler yaşatacaksa çektiğimiz sıkıntılara daha kolay katlanabiliyorum.
Forumda iyi anlaştığınız ve gerçek hayatta irtibat halinde olduğunuz üyeler var mı?
Olmaz mı? Önder Çiçekoğlu ile on seneden fazla devam eden bir arkadaşlığımız var. Murat İnal ile Olimpiyat Stadı ile başlayan dostluğumuz var. Kerem Porazan, Eyüp Yıldız, Savaş Karadağ, Cevdet Akay, Kerem Seçer, Ömer Horzum, Arda Ezer, Mehmet Eskici gibi eskiye dayanan arkadaşlıklarım ve Şamil, Burak, Mustafa Yağız, gibi gsbasket ve gsvoleybol ile uA forumdan sayıları bir hali fazla kardeşim ile irtibatım vardır. (İsmini yazamadıklarım alınmasın sakın)
Ayrıca yurtiçi ve yurtdışından yine birçok Galatasaray sevdalısı ile irtibatım sürekli olarak mevcuttur.
Forumda örnek taraftar ve baba olduğunuz biliniyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Bir büyüğümüz olarak bizlere önerileriniz nelerdir?
Vallahi arkadaşlar bu sözleri okumak, çok güzel duygular uyandırıyor. Teşekkür ederim. Başarıp başaramadığıma sizler karar vereceksiniz. Benim tavsiyem sadece her ne işi yapacaksanız çok severek yapmanızdır. Her yerde belirttiğim gibi üzerinizde Galatasaray ile ilgili bir tek belirteç varsa bile her zamankinden daha fazla dikkat etmelisiniz. Yerlere çekirdek bile atmamalısınız! Unutmayın ki üzerinizde Galatasaray?ı anlatan bir şey varsa siz artık o camiayı temsil ediyorsunuz demektir ve yaptığınız en ufak bir ihlal bile Galatasaray?ımıza mal edilebilir.
Sizin adınız Savaş; oğlunuzun adı Barış. Aslında güzel bir uyum yakalamışsınız baba - oğul. Oğlunuza Barış ismini koymanızın sebebi nedir?
Aslında oğlumuz olacağını öğrendiğimizde benim aklıma gelen tek isim vardı. Metin Oktay! Ama eşim Gülçin, Metin Oktay isminin bir camiada en sevilen isim olduğunu belirterek, ileride, oğlumuzun yapabileceği en ufak bir hatanın bile Metin Oktay ismine zarar getirmemesi gerektiğini söyledi. Başka bir ismi olmasını ama her ne işi yapacaksa yapsın, arkasından ?Aynı Metin Oktay gibi? dedirtecek şekilde yetiştirmemizin daha doğru olduğunu belirtti. Bana da mantıklı geldi. Ben de bunun üzerine benim yaşadıklarımdan daha iyi şeyler yaşasın, çevresi ve kendisi ile barışık olsun diye barış ismini koyalım dedim. Barış?ımızın isim hikâyesi de böyle işte. Ama sağ olsun, doktorumuz da çok iyi bir Galatasaraylıydı ve doğumu sırasında göbek bağını keserken göbek adını Metin Oktay diye kesti
Sırada zor bir soru var. Kırk iki yaşında olduğunuzu söylemek güç. Yaşınıza rağmen bu genç görünümünüzü neye borçlusunuz?
Buna söyleyecek pek fazla bir şeyim yok. Sadece çocukluğumdan beri sporun içinde ve profesyonel sporcu disiplini ile yaşadığımı, aktif sporu bıraktıktan sonra bile bu disiplinden uzaklaşmadan hafta en az 4 kez futbol oynadığımı söyleyebilirim. Hiç sigara içmedim mesela. İçkiyi de sadece ortamını bulursam içerim. Ani öyle düşkünlüğüm falan yoktur. Eee bir de soya çekim denen bir şey de var tabii Hal böyle olunca da görüntü bozulmuyor sanırım. Alıcılarınızın ayarı ile oynamayın yani
Moda' da ikamet ediyorsunuz. Gerçekten farklı bir havası olan mekan. Ne zamandır orada ikamet ediyorsunuz ve Moda' nın sizin için önemi nedir?
Aslında doğma büyüme Acıbademliyim. Moda çocukluğumuzun geçtiği bir yer sayılır. Zira rahmetli babam, taksi şoförüydü ve 1965 senesinde İstanbul? a geldiğinde Kadıköy ? Moda arasında çalışmaya başlamış. Yaz aylarında okul tatillerinde Moda?daki bir arkadaşının eczanesinde çalışmaya verirdi. Babamla ortak anılarımızın olduğu, öğlenleri birlikte yediğimiz karışık tostları, ikindi vakti çayla birlikte tükettiğimiz bisküvileri ve her akşam bana aldığı Şam Kurabiyeleri hafızamda kalmıştır hep. Ayrıca son 1 seneden beri yeniden Moda?da oturmaya başladım. Eskilerde benim yaptıklarımı şimdi barış yapıyor ve Moda ? Kadıköy esnafından kendine dostlar ediniyor.
Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Son olarak gsbasket ailesine söylemek istedikleriniz nelerdir?
Söyleşinin başında olduğu gibi sonunda da teşekkür ediyorum sizlere. Bugün tam gün mesaiden çaldım desem yeridir. Bir gün bile geciktirmeden cevaplamak istedim merak edilenleri.
Cümlelerimin sonunda, Gsbasket ailesine merak ettikleri her türlü konuda her zaman bana soru sorabilecekleri olduğunu hatırlatarak, söyleşinin tamamını okuyanlara gösterdikleri sabırdan dolayı tebriklerimi yolluyorum
Rahmetli Alpaslan ağabeyi kızdırırdık, eline mikrofon geçtiğinde en az 2 saat konuşur diye. Sanırım ben de yazma alanında kendisi yaşatıyorum.
Tüm dost, arkadaş ve kardeşlerim ile büyüklerime sevgi, saygı ve selamlarımı yolluyorum.
Savaş Eskigülek
Forumumuzdaki değerli abilerimize Savaş abiyi sorduk ve bizi kırmayıp yazılarını yolladılar.Onlarada teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Önder Çicekoğlu
Savaş abiyle tanışmamız uzun yıllara dayanır. Sanırım 97-98 gibiydi ben bir veteriner kliniğinde çalışırken 9. Kattan düşen kedisini getirmişti bana. Kedinin durumu kritikti ve ben fazla yaşayamayacağını söylemiştim. Kedi hala yaşıyor O günden sonra sağolsun Savaş abi ne kadar hayvan sever tanıdığı varsa hepsini bana gönderir Bana dediği bir laf vardır, ?sokaklarda doğal hayat senin hekimliği bırakıp pazarlamaya geçmenle devam ediyor yoksa hayvanların durumu ne olurdu kimbilir?
Tabi bu tanışmadan sonra sevdalarımızdan birinin Galatasaray olduğunu öğrenince yolumuz sık sık kesişmeye başladı. Özellikle voleybol maçlarında başlayan samimiyetimiz daha sonraları basket maçları, halısahalar, GSvoleybol ve GSbasket siteleri derken aratarak devam etti. Savaş abi deyince benim aklıma ilk dünyalar tatlısı oğlu Barış gelir. Onun sayesinde çekilebilir biri oluyor yoksa hiç çekilecek biri değildir Galatasaray ve özellikle voleybol için kendinden çok şey vermiştir ve vermeye de devam ediyor. Keşke klüpte çalışan herkes onun gibi iyi niyetli ve çıkar gözetmeksizin sadece Galatasaray? ın menfaatlerini düşünse?
Murat İnal
Savaş abi, abim. Çok anı var kendisiyle kısa süre içinde aslında ama hemen aklıma geliveriyor boyadığımız pankartlar, opet, projeksiyon, minik barışın ilk maçı, sebat maçı, tribün mücadeleri ve niceleri.. Bir de saygıyla izlediğim voleybol mücadelesi. Öğütlerini her zaman dinlesin gerç kardeşlerim, öğrenecek çok şeyimiz var daha abi senden..
Saygılarımla
Onur Yavuz
''Savaş'ta ve Barış´ta daima Galatasaray'ın yanında olan ağabeyimiz...''
Savaş Karadağ
ileride varmak istedigim hedef; savas eskigulek ..
Kerem Seçer
"Savaş abi ile tanışma hikayemiz tahmin edersiniz ki voleybola dayanıyor. gsvoleybol.org'daki çabaları acayip ilgimi çekmiş hem onla tanışmak hem de basketbol gibi takımla daha yakından ilgilenmek için irtibata geçmiştim kendisiyle. Sanırım Can Ayvazoğlu, Yasin Sancak gibi oyuncuların geldiği seneydi. Sezon başlamadan Taçspor tesislerinde antremana gitmiştim Savaş abinin davetiyle ve orada tanışmıştık. Tabi ben uA forum ve kendi sitesinden yaşını da bildiğim Savaş abiyi salonda ararken hep yaşlı başlı birini hayal ederek arıyordum. Telefondaki sesi de çok güzeldi cidden. İlk duyduğumda da değil hala çok beğenirim ses tonunu. Neyse karşıma çıktığında çok şaşırmıştım, o günden beri görüntüsüne, sesine, çabasına hayranım. Bana o gün tüm oyuncuları da tanıtmıştı. Özellikle Can'dan çok şey bekliyordu hiç unutamam.
Savaş abinin aile yaşantısına da inanılmaz hayranım. Onun Barış'a ve eşine olan sevgisi ve her gittiği yere onlardan mutlaka birşeyler götürmesi çok hoşuma gidiyor. Hem sitesinde, hem forumlarda, hem yazdığı dergilerde çocuğunu ve eşini görüyoruz hep. Hatta eşini yazar olarak da görüyoruz çoğu zaman, maçlarda da görüyoruz. Sevdiği spor dalına ilgisini arttırarak devam ettirmesinin yanı sıra ailesine de bunu sevdirerek voleybol, Galatasaray ve aile kavramlarını iç içe, sorunsuz bir şekilde götürmesi hayranlığımı kazanan diğer bir davranışı. Kendisine de ara ara söylüyorum. Onun babalığını örnek alıyorum her zaman almaya da devam edeceğim. "
. . .
Kerem Porazan
- Baba insan büyüyünce de hep hasta olur mu ?
- Evet yavrum. Ama çoğunlukla mutsuz olduğu zamanlarda..
- Baba mutsuzluk nedir ?
- Beklentin ile buldukların arasındaki olumsuz fark yavrum..
- Baba kimler mutsuz olur ?
- Güçsüzler ve akılsızlar..
- Baba para nedir ?
- Varlıkların değişimi için araçtır..
- Parayı ilk kimler kazandı ?
- Gerçek üretim yapanlar. Çiftçiler ve hayvan yetiştirenler..
- Daha sonra kimler, kimler ?
- Onlara hizmet götürenler..
- En çok, en çok kimler kazanır ?
- Ölümle korkutanlar. Yaşamı uzatmayı vaat edenler. Bizi "eşyaya" tutsak edenler..
- Kimler en güçlüdür ?
- Gücüyle haklı çıkanlar ve hakkıyla güçlü olanlar..
- Gücüyle haklı çıkanlar hiç korkmazlar mı ?
- Korkarlar yavrum. Hem de çok korkarlar.. Onların korktukları tek şey, haklıların birlik ve beraberliğidir.
Geçmişten ders almasını bilenlerdir.. Birliklerini sevgi ile vefa ile örenlerdir.. Bağışlarken borçlandırmayanlardır..
- Ben onları nasıl tanıyacağım ?
- Dikkat et bak !.. Onlar tüm bu işleri hep "özgürlük vaat ederek" yaparlar. Çünkü amaçları tutsak etmektir ! Saldırdıkları her yerde var olan kültürleri yok ederler.. Barış içinde yaşayanları birbirine düşman ederler, çünkü kan ile beslenirler. Ve kendileri de "insan" olmasına rağmen;
İnsanlara sadece tüketebildikleri kadar değer verirler..
- Onlar ölmez mi baba ?
- Evet yavrum. Onlar da ölür. Üstelik diğerlerinden daha da çabuk..
- Niye daha çabuk ?
- Çünkü öldükten sonra ya anılmazlar, ya da anılsalar da kötü anılırlar. Bu nedenle gerçekleri kabullenemezler. Oylayarak tarih oluştururlar. Tarih yazmak ve değiştirmekteki telaşları da bundandır canım oğlum. Ve işte sırf bu yüzden senin ismini Barış koyduk, sen dünyayı gözlerin kadar güzelleştireceksin, dünyada yaşanan tüm kirli savaşlara inat !..
GSBASKET Röportaj Ekibi