Şebnem Kimyacıoğlu

HELAL OLSUN SANA.

O attığın 2 üçlük Galatasaray Tarihinin en önemli 3'Lüğüydü.
O attığın 2 üçlük Fenerbahçe tarihinde bir kara leke olarak kalacaktır.
 
Radikal'de Yigiter Uluğ'un onun hakkında çok güzel bir yazı yazmış. Okumanızı isterim;

Galatasaray, finale kadar namağlup gelen Fenerbahçe'yi yenip Avrupa Şampiyonu olduğunda, Radikal'den arayıp üç-beş satır yazmamı istediler. Sezon boyunca izlemediğim, inişlerini çıkışlarını gözlemediğim, sadece ara sıra maç skorlarına göz attığım iki takımın mücadelesi üzerine yorum yapmaya kalkmak, en hafif deyimle "densizlik" olacaktı. İstemedim.

Her ne kadar turnuvanın en değerli oyuncu ödülüne Alba Torrens layık görülmüşse de, karşılaşmayı izleyen herkes biliyor ki, Galatasaray'a ve Türk basketboluna tarihin ilk Avrupa şampiyonluğunu getiren kritik basketlerin sahibi Şebnem Kimyacıoğlu... 35 dakika kenardan izlediği maçta, takımının avantajı 20 sayıdan 2'ye inmişken, ivme Fenerbahçe'ye geçmişken ve saniyeler hızla erirken oyuna girdi Şebnem... Buz gibiydi ama rakibi buza kestiren iki üçlükle bir anda farkın tekrar 8 sayıya çıkmasını sağladı. O anda o şartlarda sahaya girip de, eline gelen ilk topu dönüp potaya gönderebilecek sporcu pek azdır. Bunu yapabilmek, tabiri mazur görün, altı okka taşak ister. Şebnem, "biyolojik taşak" ile benim anlatmaya çalıştığım arasındaki farkı çok güzel özetleyen iki müthiş basketle uzun yıllar unutulmayacak, gelecek kuşakların youtube'dan izleyeceği (açık bulurlarsa tabii) dakikaların kahramanı oldu.

Kadın basketbolu üzerine yazmış olduğum yazıların toplamı iki elin parmaklarını bile bulmaz. Ne mutlu bana ki, yıllar önce daha kimse adını bile duymamışken bir şeyler karalamışım bu cesur kahraman hakkında... Okumak isterseniz;

Uzaklarda bir Şebnem
Onu tanımamı tamamen bir tesadüfe borçluyum...

Uykusuz bir gecede, televizyonun uzaktan kumandasından medet umarken, Fox Sports kanalında Amerika'dan bir kızlar basket maçı çıkmıştı karşıma. İkinci devrenin ortalarıydı galiba... Stanford Üniversitesi, Kansas State'i ağırlıyordu ve çekişmeli geçen karşılaşmada küçük bir farkla öne gidiyordu. Ne yalan söyleyeyim, bayan basketbolu öyle çok yakından takip ettiğim bir branş değil. Sahadaki oyunculardan hiçbirini tanımıyordum. Ancak spiker, adını telaffuz etmekte zorlandığı bir Stanford'lu oyuncuya ilişkin bir espri yapınca, kulak kabarttım, aaa Türk'müş meğer! Kimyacıoğlu kızın soyadı...

Stanford o maçı 6 sayı farkla kazanırken, o gece adını bile öğrenemediğim 'Kimyacıoğlu' çok kritik bir üçlük attı ve maçın spikerinden bir hayli övgü aldı.

Ertesi gün, gerçek bir bayan basketbolu uzmanı olan ve bir vakitler milli takımda görev yaptığı için dünyanın her köşesinde basketbol oynayan Türk kızlarını ezbere sayan arkadaşım Murat'a telefon edip, seyrettiğim maçı anlattım. "Şebnem o" dedi, "Şebnem Kimyacıoğlu. 1983 doğumlu..."

"Bu kızı buralara getirip, Türkiye Ligi'nde, milli takımda oynatma şansı yok mu?" diye sordum. "Çok zor. California'da doğmuş büyümüş. Ailesi orada. Stanford'da okumasından da anlaşılacağı gibi, çok iyi bir öğrenci. Yoğun ders ve maç programı, çoğu zaman genç milli takımın kamplarına katılmasına bile izin vermedi" cevabını verdi.

Geçenlerde Anasayfa sitesinde Şebnem Kimyacıoğlu ile Ceren Ateş'in yaptığı söyleşiyi okuyunca heyecanlandım. Kulüplerin ağır antrenmanları yüzünden, giderek futbola benzeyen ve üniversite diplomalı sporcu sayısının neredeyse sıfıra indiği basketbolda, 'çölde açan bir çiçek' sayılır Şebnem Kimyacıoğlu... Stanford gibi Amerika'nın en iyi on üniversitesinden biri olarak gösterilen zor bir okulda hem eğitimini sürdürmek, hem de okulun bu yıl oynadığı 15 maçtan 14'ünü kazanan güçlü takımında ilk beşte yer bulabilmek kolay mı?

İşte heyecanlanmamın, Şebnem'in bazı cümlelerini sizlerle de paylaşmak istememin nedeni bu... "11 yasindan beri Stanford'un yazın düzenledigi basketbol kamplarina katilirdim. Bu okuldan burs alabilmek idealimdi. Stanford'un beni, kendi basketbol programlarinin bir parçasi olarak görmek istemeleri benim için hazine degeri tasiyordu. Okula girdikten sonra, hayatımda basketbol ile derslerden başka hiçbir şey kalmadı diyebilirim... Dersler bayagi agir olmasina ragmen, biz sporcular için özel tutulan hocalar son derece yararli oluyor. Ailem de okula yakin oturdugu için, ders veya antrenman sonrasi eve gidip aksam yemegi yemek ya da kiz kardeslerim ile birlikte olmak benim için avantaj. Eger onlarin bitmek tükenmek bilmeyen destegi olmasaydı su anda bulundugum bu noktada olabilecegimi sanmiyorum."

"Geçen yaz Ümit Milli Takım'a seçildim ve Avrupa Şampiyonası'nda ilk kez Türkiye forması giydim. İyi bir takımdık ama beklediğimiz sonucu alamadık. Sampiyonanın ilk maçinda, guardimiz Deniz Boz'un sakatlanmasi bizim için büyük handikap oldu. Amerika ile karsilastirdigim zaman benim dikkatimi çeken en büyük fark, Türkiye'de bayan basketboluna önem verilmemesi ve bundan kaynaklanan organizasyon eksikliğiydi. Şunu da söyleyebilirim; Avrupa'da, Amerika ile kiyaslandigi zaman kesinlikle daha iyi sutörler var. Amerikalı oyuncular, daha çok atletik olmalarinin verdigi avantaji kullanarak oynuyorlar ve sutlarini gelistirmek için fazla çalismiyorlar."

"Milli Takım kampına ilk gittiğimde, arkadaşlarım benim çok az Türkçe bildiğimi zannediyordu. Oysa Türkçe benim ilk konustugum lisan. Ailem devamli Türkçe konustugu ve her yaz Türkiye'ye gittigimiz için, Türkçe benim için hiç problem olmadi. Ailemle her yaz Alanya'ya, akrabalarimiza gideriz."

"Mezun olduktan sonra basketbol oynamaya devam etmeyi çok istiyorum ama ayni zamanda biliyorum ki, sadece basketbol, bana tüm hayatim boyunca gereken maddi destegi ve manevi tatmini saglayamaz. Bunun için basketbol hayatim bittikten sonra baslayabilecegim bir kariyer olmasi lazim. Üniversite ögrenimimi bitirdikten sonra isletme okuluna gidip master yapmayı planliyorum."

Evet sevgili okuyucular... 19 yaşında, başarılı bir sporcu... Şu anda Amerika klasmanında beşinci sırada yer alan Stanford Üniversitesi takımının oyun kurucusu Şebnem Kimyacıoğlu... Ne yazık ki onu ve onun gibi pırıltılı gençleri yeterince tanımıyoruz. Çünkü gazetelerimizin spor sayfalarında onlara pek yer yok.

Malum, Fenerbahçe - Beşiktaş maçı yaklaşıyor..
 
Alnından öpüyorum seni muhteşem kız. O soktuğun üçlükler sadece potaya girmedi emin ol.
 
Şebnem Kimyacıoğlu: “O şutu atmaya hazırdım”

gs-medya-gunu-2014-1.jpg


-EuroLeague şampiyonluğu deyim yerindeyse senin attığın iki kritik üçlükle geldi. Sen oyuna girerken böyle bir fark yaratabilmeyi bekliyor muydun?
Açıkçası hayır. Fenerbahçe ile oynadığımız maçlarda beni yakından tutuyorlardı. Şut fırsatı geleceğini biliyordum ama 30 saniye içinde gelmesini beklemiyordum. Fenerbahçe ile oynadığımız son maçlar 5 sayı farklarla bitmişti ve önemli bir şut kullanmam gerekeceğini maç başında biliyordum. Atmaya da hazırdım.

İlk pozisyonda Işıl’ın bana baktığını görmüştüm fast break’te. Sezon içinde bana bu tip pasları vermişti ve birkaçında şut atmadığım içinde beni azarlamıştı (gülüyor). O yüzden bu sefer atacağımı biliyordum. Bir saniye de fazla tuttum elimde, iyice baktım potaya. Sayı olduğu için çok mutluyum.

-Senin en dikkat çekici yanın el yakan anlardaki şut istikrarın. Bu istikrarı nasıl sağlıyorsun? Şut antrenmanlarını nasıl yapıyorsun?
Bir his vardır, oyuncular o hisse ulaştıklarında attıkları şutların gireceğini bilirler. Ben öncelikle salonda çok fazla şut atıyorum. İkincisi maç öncesi şut pozisyonlarını kafamda canlandırıyorum. Topla nasıl buluşacağımı, şutu nasıl atacağımı zihnimde canlandırıyorum. Maça olabildiği kadar hazırlıklı çıkıyorum.

-Stanford Üniversitesi’nde okurken basketbola devam etmemeyi düşünen Şebnem Kimyacıoğlu, bugün Galatasaray’a Avrupa Şampiyonluğu’nu getiren üçlüklerin sahibi. Hatta üç sene de spora ara vermiştin. Seni basketbola döndüren şey ne oldu?
Ara verdiğim o üç sene hukuk eğitimi almıştım ve zevk için basketbol oynuyordum. Pazar sabahları arkadaşlarımla beraber oynarken basketbol sevgisini yeniden kaptım. Yapabilirsem birkaç sene daha oynamaya karar verdim. Şansıma Galatasaray’a Ekrem Hoca gelmişti ve beni görmek istedi. O sürede bende ne gördüyse, beni takıma almaya karar verdi (gülüyor). Ona da bir teşekkür borçluyum.

-Şu anda aslında ikili bir hayat yaşıyorsun. Sezon boyunca Galatasaray ile basketbol oynuyor, yazın ABD’de avukatlık yapıyorsun. Bu, senin iki profesyonelliğini nasıl etkiliyor? Yoruluyor musun?
Aslında yazları benim için çok yorucu geçiyor. Geçen yaz sabahları 5’te kalkıp kondisyon idmanı yapıyordum. 08:00-17:00 arası çalışıp, işten çıktığımda ya bir kondisyon idmanı daha yapıyordum, ya da basketbol oynuyordum. Günlerim çok uzun ve yoğun geçiyordu. Zaten akşam 9’da bayılıp yatıyordum. Ama hepsi değiyor. Avukat olmak da benim çok sevdiğim bir şey. Bu ikisini şu anda beraber götürebilmek beni çok mutlu ediyor.
 
Dünkü maçta Veli Yiğit "Şebnem Kimyacıoğlu topu her aldığında heyecan yaptırıyor bizlere" demişti, hakikaten öyle, o üçlük atacağı her an ayakta oluyorum :) ama umarım bu durum onda baskı yapmıyordur, ihtiyacımız var çünkü onun bu üçlüklerine :)
 
Dünkü maçta Veli Yiğit "Şebnem Kimyacıoğlu topu her aldığında heyecan yaptırıyor bizlere" demişti, hakikaten öyle, o üçlük atacağı her an ayakta oluyorum :) ama umarım bu durum onda baskı yapmıyordur, ihtiyacımız var çünkü onun bu üçlüklerine :)
Aynen dün bir tanesinde fark 5 iken atsa idi fişi çekecektik olmadı yarın 3 tane atarsa son topa kalmayacaktır öteki senaryoyu düşünmüyorum
 
Aynen dün bir tanesinde fark 5 iken atsa idi fişi çekecektik olmadı yarın 3 tane atarsa son topa kalmayacaktır öteki senaryoyu düşünmüyorum

Aynen.. Onlara da attırmamak lazım ama, ilk maçta Esmeral ve Birsel iyi attı çünkü, savunmayı Avrupa finalindeki gibi baştan sıkı tutmak lazım.

Fenerbaskette ilk maçın başlığında bir yazı okumuştum, Şebnem'in 2 veya üstü üçlük attığı her maçı kaybediyoruz diye :) Sneijder'in gol attığı maçları kaybetmememiz gibi oldu <=-P
 
ELW finalindeki üçlüklerinden sonra ona takımın "şutörü" olarak bakılması biraz üstünde baskı yarattı galiba. O şut atacağı zaman salonda herkes bir anda heyecanlanıyor ve o da iki maçtır rahatlıkla sokabileceği şutları sokamadı. Çizgi gerisinden soktuğu şutların yanı sıra savunmadaki isteği ve konsantrasyonu da mükemmel bence, sahada inanılmaz mücadele ediyor. Umarım deplasmandaki maçta daha şanslı olur, biz de Fener tribünlerine bakarak keyifleniriz :D
 
İlk macın devre arasından ısımaya cıktığında yanılmıyorsam abartısız 8 tane ust uste dahada fazla olabılır 3'luk attı. Ben onumuzdekı sezon ıcın dahada ıyı olacağına dusunuyorum.
 
Euroleague finalinde öyle 2 üçlük attı ki zaman o gün dondu,lig şampiyonluğunda en ufak payı yokmuş gibi geliyor. :) Rusya öncesi normal sezon liderliğini alırken ''Şebnem ikinci yarı 3 üçlük atmadan bu iş olmaz'' diyorduk,fazlasını attı.Bir savunmacı için olabilecek en yıpratıcı eşleşmelerden birini defalarca sırtlayıp üstüne maç toplarını kullanmak özel bir katkı.Eğitimi ve gelişmişliğinin sahadaki görüntüsünü meydana getirdiğini düşünüyorum,gözümde böyle bir insan Şebnem Kimyacıoğlu.
 
Basketbolu bırakıp hukuk alanında çalışmalarına dönmek istemiş kendisi fikrinden vazgeçilmeye çalışılıyor ama Şebnemin gidişi hiç hesapta yoktu yazık gerçekten
 
Basketbolu bırakıp hukuk alanında çalışmalarına dönmek istemiş kendisi fikrinden vazgeçilmeye çalışılıyor ama Şebnemin gidişi hiç hesapta yoktu yazık gerçekten

Ntvspor'da Tugba Dural ile yaptığı söyleşide söylemişti. Daha önceden planlamış olmalı. Fikrinden vazgeçecek mi ?

3 kupalı sezonda yaşamadığımız terslik kalmadı. Ne s..rik bir iş bu ya.
 

Üst