Türk Şiiri Çınarını Kaybetti!

Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, İstanbul'da bir süredir tedavi gördüğü hastanede vefat etti.

Altunizade'deki Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Kürşad Tokel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 94 yaşındaki şair Dağlarca'nın, kronik böbrek yetmezliği ve kateter enfeksiyon sebebiyle 28 Eylül 2008 tarihinde bir başka hastaneden hastanelerine getirildiğini belirtti.

O tarihten buyana hastanede tedavi altında bulunan Dağlarca'nın enfeksiyonun antibiyotiklere yanıt vermemesi sebebiyle bugün yoğun bakıma alındığını kaydeden Prof. Dr. Tokel, tüm müdahalelere rağmen durumu giderek kötüleşen Dağlarca'nın saat 16.50 itibariyle vefat ettiğini söyledi.

26 Ağustos 1914 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelen Dağlarca, ilk öğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan'da, orta öğrenimini Tarsus ve Adana'daki ortaokullardan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi'nde tamamladı.

1935 yılında piyade subayı olarak doğu ve orta Anadolu'nun, Trakya'nın pek çok yerini dolaşan Dağlarca, ordudaki hizmeti 15 yılı doldurunca ön yüzbaşı rütbesiyle 1950'de askerlikten ayrıldı.

1952-1960 yılları arasında iş müfettişi olarak İstanbul'da çalışan Dağlarca, buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray'da kitabevini açtı ve yayımcılığa başladı.

4 yıl ''Türkçe'' isimli aylık dergiyi çıkaran ve ilk yazısı 1927'de Yeni Adana Gazetesi'nde yayımlanan bir hikaye olan Dağlarca, İstanbul Dergisi'nde 1933'te çıkan ''Yavaşlayan Ömür'' adlı şiiriyle adını duyurmaya başladı.

Varlık, Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılapçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde şiirleri yayımlanan Dağlarca, 1967'de ABD'deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından ''En iyi Türk Şairi'' seçildi.

Toplumculuğunun temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, çok yazan ve üreten bir şair kimliğiyle, bağımsız kalarak hiçbir şairden etkilenmemiş, hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirlerini yazmıştı.
 
Re: Türk şiiri çınarını kaybetti!

Allah rahmet eylesin.
Çok güzel şiirleri var...

MUSTAFA KEMAL 'İN KAĞNISI

Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden

Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
Kocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı
Mahzundu bütün Sarıkız, yanısıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden

İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu.
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha! dedi, gitmez.
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gıcır gıcır
Nasıl durur Mustafa Kemal'in Kağnısı
Kahroldu Elifcik, düşünceden düşünceden

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana çocuk mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in Kağnısı bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden.

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
 
Re: Türk şiiri çınarını kaybetti!

Öğrencilerime ne kadar önemli bir şair olduğundan bahsettim. Hep kaybedince bahsederiz zaten!

"Mustafa Kemal'in Kağnısı"nı bırakarak gitti.

...
 
Re: Türk şiiri çınarını kaybetti!

Onur BALCI' Alıntı:
Öğrencilerime ne kadar önemli bir şair olduğundan bahsettim. Hep kaybedince bahsederiz zaten!

"Mustafa Kemal'in Kağnısı"nı bırakarak gitti.

...
bizde ilk öldüğü haberini duyduğumuzda annem de buna benzer birşey söyledi,yaşarken kaç kere televizyonlarda gördük ki..:S
 
Re: Türk şiiri çınarını kaybetti!

Ne korkuyorsun uyanıp geceleri. Ölüm, yaşayacağını yok edebilir; yaşadığını değil !

Fazıl Hüsnü Dağlarca


. . .

Bütün Türkiye Halkı gibi Dağlarca 'yı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Ses bayrağı Türkçe, onu hep gönderde onurla dalgalandıran bir bayraktarını yitirdi. Türkçe konuşan her eve, Türkçe eğitim yapan her okula şimdi bir ateş düşmüş olmalıdır. Bundan dört sene evvel üyesi olduğum bir derneğin kendisi için bir Onur Günü yapmış olması esnasında, kendisini evinde ziyaret edip en derin saygılarımızı sunmaktan ve kendisini dinleyip, koca çınarı hayatta iken anmış olmaktan bir parça teselli buluyorum şimdilerde..

En az ilkokul eğitimi almış olanlar bile O 'nun buram buram Türkiye, Ulusal Kurtuluş Savaşı, Özgürlük kokan şiirleriyle yetişti. Şimdi, devrimci - halkçı Türk kültürü asırlık bir çınarı kaybetti. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan ve Nazım Hikmet soyundan gelen büyük bir ozanın yeri kolay kolay doldurulamaz..

Dağlarca 'sız bir Türk Şiiri, Türk Edebiyatı ve Türk Kültürü düşünülemez. Dağlarca, tarihi bir halkın dünyaya kafa tutan bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin bir ürünüdür. Bu halkın bağımsız ve özgür yaşama duygularını en güzel biçimde ifade ederek ona layık olduğunu göstermiştir defalarca..

Dağlarca, bütün yaşamı boyunca milleti zehirleyen dışarıdan gelen fikir ve sanatçıları halktan koparan sanat akımlarına kapılmayarak, en kötü günlerde umutsuzluğa düşmeyerek, bir aydının takınması gereken tutum konusunda örnek oluşturur.. O ne Hececiler 'den oldu, ne Garip Akımı 'na kapıldı ne de İkinci Yeni 'cilerin arasında yer aldı, hiçbir kuşak ya da akıma öncülük etmedi ve Cemal Süreya 'nın deyişi ile ' Dağlarca için en büyük tehlike, bir benzerinin ortaya çıkması ' idi, benzersizliği ile 75 sene hizmet etti Türkçe 'ye ve benzeri çıkmadı, taklit edilemedi, çıkmayacak da !

1960 'ta İstanbul Aksaray 'da Kitap isimli kitapevini kurmuş, Vitrininin ' Karşı Duvar Dergisi ' ismini verdiği ismini verdiği bir köşesine onbeş günde bir değiştirdiği şiirlerini asmış, bu şiirler yüzünden mahkemelere de düşmüş, biraz geç asınca okurlarından azar da işitmiş, " . . içinin hikayesi insanda akıyorsa şair olur " demiş ve Türkçe 'nin yaşayan en büyük şairlerinden olmuştu..

Dağlarca, bütün insanlığın kölelik bağından kurtulması, daha yaşanılır bir dünya kurulması için yerelden hareket edilmesi gerektiğini gösteren en diri örneklerdendir.. Türkiye Halkı O 'na layık olduğu minnet ve saygıyı göstermelidir. Şimdi yapılacak şey Fazıl Hüsnü Dağlarca 'yı yeniden okumak ve ısrarla okutmaktır. O 'nu ve şiarını genç kuşaklara tanıtmaktır. Okullara, kültür merkezlerine, caddelere, bulvar ve sokaklara aslında henüz yaşarken hak ettiği biçimde ismini vermektir..

Ne Mutlu Türkçeye ki Dağlarca gibi bir mimarı var..

Saygı, minnet ve şükranla anıyoruz..


Kerem Porazan
 
Türkçeye verdiği önemin yanısıra hiçbir şiir geleneğine bağlı olmamasıyla dikkat çeken bir şairdi. Ne mutlu bize ki böyle bir şairimiz var, eserleriyle yaşamaya devam edecek.

Her daim saygıyla anacağım...

Not: Onur, eğer birgün fırsatım olur da okuluna gelebilirsem öğrencilere bir çift sözüm olacak; Öğretmenizin değerini bilin...
 
Onur Yavuz' Alıntı:
Not: Onur, eğer birgün fırsatım olur da okuluna gelebilirsem öğrencilere bir çift sözüm olacak; Öğretmeninizin değerini bilin...
Her zaman beklerim.

Anlattığın rüya da güzeldi. O şekilde de gelebilirsin hatta. : )

Değerimi bilmeleri konusunda her şeyi söyle de, aman Onur şiir okumayı sevmez falan deme. Oysaki çok severim. : )
 

Üst