Öncelikle isteğimi kabul ettiğiniz için size teşekkür ediyorum. Röportaja girerken, ilk olarak hayat hikayenizi merak ediyorum. Biraz bahseder misiniz kariyerinizden?
Genç takımda basketbol oynarken koçlarım, genç bir oyuncu olarak oyuna bakışım nedeniyle er ya da geç bir koç olacağımı söylemeye başladılar ve bu söylemler sonrasında koç olmaya karar verdim. Bir üniversite öğrencisi ve genç bir koç olarak 90’lı yılların sonlarında Bologna’ya gitmek de bu sürecin devamını getirdi. Orada muhteşem basketbol aklına sahip o kadar insan vardı ki, iyi bir koç olma hayali, olduğundan çok daha kolay görünüyordu. Bu yolda yapılacak en zor şey ise her yeni sezon başladığında oyuncuların beklentilerine cevap vermek. Bu sadece zor değil, aynı zamanda çetrefilli de bir şey.
Her koçun bir idolü oluyor. Sizin idolünüz kim? Neden?
Bu soruya Ettore Messina diyeceğim. Biz Bologna’dayken Messina oradaki tüm genç koçlar için bir idoldü ve ben istediğim her zaman onun antrenmanlarını izleme şansına sahiptim. Oyun bilgisi ve tarzına her zaman hayranım ve bunları her zaman göz önünde bulundururum.
Ettore Messina’nın “İtalya milli takımı koçu Buscaglia olmalı” sözünden hareketle, Messina gibi efsane bir koçtan böyle bir söz duymak nasıl bir duygu?
Onun bu sözlerini duymaktan onur ve memnuniyet duydum. Fırsat bulduğumda ona çok teşekkür edeceğim.
Oyun sisteminiz Small Ball’a yatkın. Önceliğiniz savunma, savunma, savunma. Pick and Roll hücumları nispeten arka planda kalıyor. Neden Small-Ball? Pick and Roll hücum silahının, sizin oyun sisteminizde arka planda olmasının bir sebebi var mı?
Oyun sistemimiz savunma merkezli. Bizim için her şey oyunun savunma kısmında başlıyor. Çünkü her pozisyonda rakiplerimizin hayatını daha da zorlaştırmak istiyoruz ve parkede olabildiğince çok koşmaya çalışıyoruz. Eğer geçiş hücumlarını kullanmak istiyorsan çalabildiğin kadar top çalmalısın ve savunma baskını olabilecek en üst düzeyde tutmalısın. Bu anlattığım fikir son yıllarda kurduğumuz kadro tarzlarıyla daha da önemli hale geldi. Eğer kalıp olarak büyük oyunculara sahip değilseniz, böyle oynamak zorundasınız. Biz de öyle yapıyoruz. Pick and Roll oynamadığımızı söyleyemem ama elbette sistemimiz Pick and Roll temelli değil. Neden? Ben topu dolaştıran ve paylaşan, topsuz koşularla-topsuz hareketlenmelerle avantaj yaratan bir hücumu tercih ediyorum. Bizim sistemimizde Pick and Roll hücumu bitirme yöntemi, hücum yaratma yöntemi değil. Ama tüm bunlar eğer kadro o şekilde kurulursa Pick and Roll’a uyum sağlayamayacağımız anlamına da gelmez.
Efsane koç Mike D’Antoni’nin ağabeyi Dan D’Antoni’nin söylediği bir söz var. “Basketbolda en iyi şut köşe şutudur, en kötü atış ise postup’tır..” Sizin de bu konuda fikrinizi merak ediyorum.
Köşe üçlükleri, sadece üçlük çizgisi orada potaya daha yakın olduğundan dolayı şut yüzdesi daha yüksek olabileceği için değil, aynı zamanda buradan atılan şutlar takıma yarı sahada ve geçiş hücumunda sahaya yayılırken yardım edeceği için de önemlidir.
Sizin kendinize çizdiğiniz yol nedir? Oyun yapısı-kazanma isteği-kazanma alışkanlığı sizin için ne kadar önemli?
Savunma merkezli iyi bir takım kurmak istediğinizde önemli bir şey varsa o da takımınıza hücumda topu enerjiyle ve istekle paylaşarak oynama konusunda yardım etmektir. Bu yardımlar sayesinde oyuncularınız savunmada bencil olmaya devam ederler. Eğer ritimli, sahaya enine yayılarak ve hücumdaki akışkanlığı hiç kesilmeyen bir oyun oynamak istiyorsanız bence böylesi daha kolay. Sistemimizde tabi ki kurallarımız var; oyuncular oyunu iyi okumak zorunda ama aynı zamanda oyuncularımızın avantaj yaratmasına engel olacak statik durumlardan da kaçınmaya çalışmalılar. Eğer oyuncularımızın top hareket halindeyken oyunu okuma kabiliyetlerini geliştirebilirsek kendimize uzun galibiyet serileri yakalamak için şans tanımış oluruz.
Obradovic bir röportajında “100’den fazla setimiz var” demişti. Yanlış duymadınız, 100’den fazla. Sizin kendi playbook’unuzun çeşitliliği nasıl?
Oyun kitabımızda birçok set var ama 100’den az oldukları kesin. Ben az sayıda seti ve o setlerden geliştirilmiş değişik opsiyonlarla çalışmayı tercih ederim.
Takımlarda farklı kültürlerden oluşan oyuncu topluluğu var. Oyuncuları birbirine yakınlaştırmak aslında koçların görevlerinden biri bence. Takımınızda o samimi havayı nasıl yakalıyorsunuz? Sezon öncesi kamplar bu tür konularda da işe yarıyor galiba.
Bu sezon ilk kez kadromuzda 7 tane İtalyan olmayan oyuncu var yani farklı uluslardan olan insanlarla anlaşmak durumundayız. Bu yeni bir meydan okuma ve biz onlara aynı dili konuşturmaya çalışmak gibi güzel bir işi yapıyoruz: basketbol dili, sert oynamak ve parkede eğlenmek. Bu yapılması zor bir iş. Sadece sahada değil saha dışında da. Bizim öyle gerçekten bir sezon öncesi kampımız yok. Çok güzel bir bölgede yaşıyoruz, dünyanın en güzel dağlarından bazılarına yakın ve burada bir kampta ihtiyaç duyabileceğiniz her şeye sahibiz.
Bu sene Flaccadori’den beklentileriniz ne? Takımdaki rolünü anlatır mısınız? Buna ek olarak Pascolo oyun zekasını sizin sayesinizde çok geliştirdi. Oyun zekasını geliştirmek gerçekten zor bir iş. Bunu nasıl yaptınız? Son olarak Sutton’dan bahsedelim. Onunla iletişiminiz gerçekten iyi olmalı.
Flaccadori hâlâ genç bir oyuncu olmasına rağmen geçtiğimiz sezonlarda burada, Trento’da, kendini çok geliştirdi. Yüksek seviyede basketbol oynamak, 2 sene önce Eurocup’ta veya geçen sezon Serie A playofflarında oynamak gibi, ona daha iyi oyuncularla karşılaşma fırsatı verdi ve bu mücadelelerle yeteneklerini geliştirme imkanı buldu. Bununla beraber o hâlâ genç ve olabildiği kadar çok gelişti. Hangi hedeflere ulaşabileceğini söylemek ise güç. Odaklanmalı ve zayıf yönleri üzerinde çalışmalı: Savunma ve oyunu okuma yönünü geliştirmek gibi. Tabi bunları yaparken güçlü olduğu noktalarda daha iyi olmayı da unutmamalı: Şutları ve topla yaratıcılığı gibi… Pascolo harika bir bakış açısına ve düşünceye sahip harika bir oyuncu. Bizim onun gelişimine yardımcı olduğumuz kadar o da bizim organizasyon olarak gelişmemize yardımcı oldu. Sutton muhteşem bir oyuncu ama onun oyun bilgisine saygı duymalı ve kendi oyununu oynamasına izin vermelisiniz. O bu oyuna yakışıyor ve bu tarz oynamayı seviyor. Bu yüzden ona üstünlük taslamaktan kaçınmalı ve oyununu oynamasına yardımcı olmalısınız.
Oyuncu takibini nasıl yapıyorsunuz, transfer edeceğiniz oyuncularda aradığınız kriterler neler?
Bir oyuncuya sadece onunla imzaladığımız an bakmıyoruz. Geçmişte neler yapmış, sadece basketbol sahasından bahsetmiyorum, saha dışında da… Sorunlarla nasıl başa çıkıyor, baskı altında nasıl performans gösteriyor, nasıl bir insan bilmek istiyoruz. Yani ofisimiz saha dışında da bilgi toplamak için muhteşem bir efor sarfediyor. Menajerlerle, eski koçlarla konuşmak gibi…
Son olarak, düşük bir bütçe ve doğru oyuncu seçimleriyle final oynadınız. Eurocup’ta önemli işlere imza attınız. Sizce başarınızın en can alıcı kısmı ne?
En zor kısmı her sezon yeniden başlayabilmek. Yeni meydan okumalarla karşılaşmakta her zaman iyi olmuşuzdur. Şimdi herkese bizimle yarışmak isteyen diğer takımlarla nasıl baş edebileceğimizi göstereceğiz.
Röportaj: Engin Ağzıdeli
Çeviri: Esra Yılmaz