Abdi İpekçi’yi yol acıları bal eyledik…
Başlık dramatik oldu çünkü Galatasaray erkek basketbol takımından bahsedeceğim. Konu bu olunca güzel şeyler yazmak pek mümkün olamayacak. Uzun yıllardır Yenilmez Armada’nın peşinden giderim, Spor Sergi, Abdi İpekçi, Ahmet Cömert, Haldun Alagaş, Ayhan Şahenk ve tekrar 2. Abdi İpekçi dönemi. Bu maceraların hepsinde çekirdek bir kitle, Galatasaray’ın spor kulübü olduğu bilincini unutmadan hep salonda oldu.
İyisiyle kötüsüyle mazi…
Bazı sezonlar sinekten yağ çıkardık, bazı sezonlar ise beklentinin altında kaldık. Mesela Erman Kunter’li sezon Robert Koch diye biri çıktı, oynadı oynattı kalbimizi fethetti, 500 bin liralık bütçeyle üçüncü olduk oysaki o takım için sezon başı ligde zor kalır deniyordu. Tam tersi güya yatırım yapıldığı bir sonraki sezonda ise, Halil Üner yönetiminde küme düşmeme mücadelesi verdik. Böyle bir çok sezon var, Murat Özyer dönemi bir dirilişti, yıllar sonra ilk defa Avrupa kupalarına gidildi ve başarılı olundu. Hite, Gaines, Owens ve Dee’li kadronun Eurocup’da ki Final Four’u şampiyonluğa bedeldi. Ziziç, Gurovic, Milojevic’li sezonda ilginçtir, dünya kadar transfer yapılmıştı ama başarı gelmedi. Gurovic transferi açıklandığında, yaşadığım heyecan hala aklımdan çıkmıyor. Hemen Gsbasket forumuna ‘Sen bizim efsanemiz olacaksın’ topiği açmıştım ama olamadı.
Forma skandalının olduğu sezonda hala içimizi acıtır ama aynı zamanda epik bir yanı vardır o sezonun. Hatırlayanlar, salonlara gidenler, o takımla ve o takıma verilen destekle gurur duyarlar. Puanları silindiği halde ligde kalmayı başarmışlardır. Washington, Simas, Rancik, Wilkinson gibi yabancılar resmen savaşmışlardır. Yerlisi yabancısı hepsi birlik olmuştur, gemiyi fare gibi terketmemişlerdir.
Bugüne kadar hafızamı zorladığımda hep şunu gördüm, Galatasaray taraftarının tribündeki popülasyonu her sezon artarken yöneticiler, idareciler ve koçlar vizyon olarak geriden geldiler. Başarıya endeksli olmayan, mücadeleyi ön plana çıkaran, sözlerin tutulduğu, paraların çarçur edilmediği ve taraftarını seven arkasına alan bir şube her zaman ilk tercih oldu tribündeki emekçilerin gözünde. Yani para harcayın demediler hiç, tek istekleri mücadele etmelerini istemekti.
İlk defa Euroleague ve hatta Son 8 yapılması, ilk defa havaalanında karşılanan bir basketbol takımı, dolmaz denilen Abdi İpekçi’nin defalarca dolması, şampiyonluk ve kupaların gelmesi bir sürü anı var mazide, bazısı üzüntü veriyor, bazısı ise gurur veriyor. 2 gündür geçmişe gidip gidip geliyorum, bu kadar para harcandığı halde, bu kadar rencide olduğumuz, üzüldüğümüz bir sezon var mı diye hafızamı zorluyorum.
Böyle bir sezon yok…
Bu kadar üzüldüğüm, bu kadar üzüldüğümüz bir sezon yok. Kaçan oyuncular, Abdi İpekçi’de alınan mağlubiyetler, kof çıkan transferler, konsantrasyonunu kaybetmiş bir hoca ve teknik ekip, mücadele etmeyen maç seçen oyuncular, antreman boykotları, hakemlerin ve federasyonun saygı duymadığı bir kulüp, etkisiz idareciler, şubeyi kapatmak için pusu atan eski tip yöneticiler, tribün olayları vss… Virgüllerle daha bir çok olayı ekleyebiliriz. Bu kadar felaketi bir arada yaşadığımız bir sezon hatırlamıyorum. Umarım böyle kötü bir sezonun müessipleri hak etmedikleri makamları seneye işgal etmezler.Galatasaraylı bunu hak etmiyor…
Bu sezon yaşanan kötü olaylar, atılan geri adımlardan gereken dersler çıkarılır ve yeni sezonda mütevazı bütçesiyle, taraftarının desteğini almış, takımına inanan bir hoca ve Galatasaray’ın kıymetini bilen oyuncularla yola devam edilir.
Çünkü Galatasaray taraftarı geçmişten bugüne basketbola verdiği destekle bu kötü sezonu hiç haketmedi. Seneye bunu lütfen telafi edin.
Önemli not: Bu sezon playoff maçlarında başarı gelse bile, düşüncelerim değişmeyecek üzüntüm azalmayacak.