"I just really hate when bad stuff happens to good people..." diyor Ticha, artık almayacağım isimleri tek tek ağzıma bitmiyor, aksine arttırıyor bu belayı. Bu kaç oldu onu da sayamıyorum ama bu çok oldu artık onun farkındayım.
Takımına mı üzülürsün, o kıza mı? Moral yerlerde, beyaz bayraklar sallanıyor umutlarımızın üstünde. Bayrağının rengindeki formayı giymek için, verdiği sözün peşinde gencecik yaşında ülkesini bırakmış gelmiş. Geldiği ilk gün kendini sevdirmiş. Avrupa'nın en iyi oyuncusu olmuş 22 yaşında, takıma büyük fayda sağlamış. Gerçekten eşsiz bir oyuncu. Ve uzunca bir süre ne bizimle ne basketbol sahalarında olacak. Bizim için mücadele ederken sakatlandı bu kız.
Bu bizim uğursuzluğumuz tamamen, gitmiyor başımızdan. Ona da bulaştırdık. Şimdi bizim ona borcumuz var.
Haydi Işıl, al takımını karşına de ki; "Ben Galatasaraylıyım, ben Galatasarayım. Ömrüm boyunca hep zorluklar beni buldu.", "Hiçbir zaman sahadaki rakip olmadı rakibimiz, hep bin türlü dertle boğuştuk" de. "Bu benim de başıma geldi, bittim, ayağa kalktım, bocaladım ama bakın şimdi kaptanınızım, Taurasi'nin, Sylvia'nın, Ticha'nın kaptanıyım, Galatasaray'ın kaptanıyım. Ben oynuyorum, bu takım da oynayacak." de.
Bir sporcuya çapraz bağın ne olduğunu anlatmaya gerek yok, çapraz bağ ne işe yarıyorsa Alba da bu takımda o işe yarıyorduı. Şu anda yok. Ama biz güçlüyüz ve onu kendi içimizde tedavi etmek zorundayız.
O kız bir de Galatasaray için, hedeflerimizden koptuğumuz için üzülmemeli. "Ben olsaydım acaba değişir miydi?" diye içini yememeli. Bu kadar içten gülümseyen birini üzmeye hakkımız yok, onun için daha sağlam olmalıyız, daha güçlü olmalıyız. Sene sonunda madalyaları, kupaları ona vermeliyiz.
Haydi öğretmeni Diana, haydi Kaptanı Işıl, haydi Yasemen gidin o soyunma odasında bağırın, haykırın ve ayağa kaldırın takımınızı Alba için. O bizim için sakatlandı, bizim ona borcumuz var. Onunla neyi hedeflediysek, ona o ödülleri götürmeliyiz ki aynı gülümseme ile, aynı şevk ile geri dönsün Avrupa'nın en iyi oyuncusu... Pes etmemeliyiz, yenmeliyiz ki gitsin kapımızdan şu sakatlık, anlasın bizimle kimse başa çıkamaz.
Takımına mı üzülürsün, o kıza mı? Moral yerlerde, beyaz bayraklar sallanıyor umutlarımızın üstünde. Bayrağının rengindeki formayı giymek için, verdiği sözün peşinde gencecik yaşında ülkesini bırakmış gelmiş. Geldiği ilk gün kendini sevdirmiş. Avrupa'nın en iyi oyuncusu olmuş 22 yaşında, takıma büyük fayda sağlamış. Gerçekten eşsiz bir oyuncu. Ve uzunca bir süre ne bizimle ne basketbol sahalarında olacak. Bizim için mücadele ederken sakatlandı bu kız.
Bu bizim uğursuzluğumuz tamamen, gitmiyor başımızdan. Ona da bulaştırdık. Şimdi bizim ona borcumuz var.
Haydi Işıl, al takımını karşına de ki; "Ben Galatasaraylıyım, ben Galatasarayım. Ömrüm boyunca hep zorluklar beni buldu.", "Hiçbir zaman sahadaki rakip olmadı rakibimiz, hep bin türlü dertle boğuştuk" de. "Bu benim de başıma geldi, bittim, ayağa kalktım, bocaladım ama bakın şimdi kaptanınızım, Taurasi'nin, Sylvia'nın, Ticha'nın kaptanıyım, Galatasaray'ın kaptanıyım. Ben oynuyorum, bu takım da oynayacak." de.
Bir sporcuya çapraz bağın ne olduğunu anlatmaya gerek yok, çapraz bağ ne işe yarıyorsa Alba da bu takımda o işe yarıyorduı. Şu anda yok. Ama biz güçlüyüz ve onu kendi içimizde tedavi etmek zorundayız.
O kız bir de Galatasaray için, hedeflerimizden koptuğumuz için üzülmemeli. "Ben olsaydım acaba değişir miydi?" diye içini yememeli. Bu kadar içten gülümseyen birini üzmeye hakkımız yok, onun için daha sağlam olmalıyız, daha güçlü olmalıyız. Sene sonunda madalyaları, kupaları ona vermeliyiz.
Haydi öğretmeni Diana, haydi Kaptanı Işıl, haydi Yasemen gidin o soyunma odasında bağırın, haykırın ve ayağa kaldırın takımınızı Alba için. O bizim için sakatlandı, bizim ona borcumuz var. Onunla neyi hedeflediysek, ona o ödülleri götürmeliyiz ki aynı gülümseme ile, aynı şevk ile geri dönsün Avrupa'nın en iyi oyuncusu... Pes etmemeliyiz, yenmeliyiz ki gitsin kapımızdan şu sakatlık, anlasın bizimle kimse başa çıkamaz.