Galatasaray'da sezon nasıl geçiyor ? Süreç nasıl ilerliyor ?

️ Myriam Sylla: İyi gidiyoruz bence. 4 maç oynadık; 3'ünü kazandık, birini kaybettik. Bazı alanlarda çalışmamız gerektiğini biliyoruz. Bu bir süreç ve sürece güvenmemiz gerekiyor.
Bunun sadece başlangıç olduğundan eminim ve her seferinde, her gün antrenmanda sonuna kadar başka bir şey inşa etmeye çalışıyoruz. İtalya'da "İyi atlar sezon sonunda ortaya çıkar." deriz, bekleyip görelim
İstanbul'a geldiğinden beri kendini süperstar gibi hissediyor musun ?

️ Myriam Sylla: Kendimi süperstar gibi hissetmiyorum; bazen biraz diva olabiliyorum ama hayır. İnsanlar oyuncuları çok takdir ediyor, belki İtalya'dan geldiğim içindir.
Bana, "Sizi desteklemedik çünkü kendi takımımızı destekliyorduk ama size saygı duyuyoruz. Sizi bir oyuncu olarak gerçekten seviyoruz." diyorlar. Bu önemli, seni seven insanların olması çok güzel.
Mesela, Roma'daydım ve orada Türk bir kız beni durdurdu. Konuşmaya başladığında, "Beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsun?" diye sordum. "Ben Türküm. Şu anda Türkiye'de oynadığını biliyorum." dedi. "Vay canına, inanılmaz" dedim.
En çok sevdiğim kısım bu, insanların sana duyduğu saygı. Genel olarak sporu seviyorlar, anlıyor musun ? Bu çok iyi.
Bu senin için yeni bir sayfa, kariyerinde ilk kez İtalya dışında oynuyorsun. Galatasaray'ı senin için doğru seçim yapan ne oldu ?

️ Myriam Sylla: Benim için kolay bir dönem değildi. Kafamda bir şeyler yolunda gitmiyordu. Zihinsel olarak, ruhsal olarak kendimi iyi hissetmiyordum. Bir şeyleri değiştirmem gerektiğini biliyordum. Mesela şunun gibi: Bir şey yaşarken konfor alanındaysanız hiçbir şey sizi heyecanlandırmaz ve hiçbir şeyin peşinden koşmazsınız.
Bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. Başta, Galatasaray'ın beni istediğini bilmiyordum ama beni istediklerini öğrendiğimde her şey değişti. Işığı gördüm; "Aman Tanrım" dedim ve gerçekten düşünmeye başladım. Hiçbir zaman laf olsun diye bir seçim yapmam. Buraya geldim çünkü takıma güveniyorum ve Galatasaray formasıyla kendi mirasımı yaratmak istiyorum.
Sahaya çıktığımda, oynadığımda bunu hissediyorum. Takım için her şeyimi veriyorum. Ben böyle oynarım, böyle çalışırım. Mesela sadece voleybol oynamak değil; aynı zamanda kulübü temsil etmek. Sahaya çıktığımda o anda Galatasaray'ı destekleyen bütün taraftarları temsil ediyorum, onlar için savaşıyorum.
Kulübün sembolü aslanın hissettirdiği gibi... Aslan, benim için bir işaretti. Evet, benim kulübüm bu dedim. Sahada kendimi aslan gibi hissediyorum ve olmak istediğim şey bu. İşte bu yüzden.
Myriam Sylla, İtalya ve Türkiye Ligi hakkında:
Herkes bana bunu soruyor ama bilmiyorum. Farklı ama aynı. Farklı çünkü biri Türkiye Ligi, diğeri İtalya Ligi ve zor çünkü her seferinde kazanmak zorundasın. Yani kazanmak zorundasın. Hepsi bu.
İtalya da yüksek seviyede çünkü orada oynayan oyuncuları tanıyoruz. Burada da seviye yüksek çünkü çok iyi oyuncular var. İyi oyuncular, bu iki lige bölünmüş durumdalar. Kim en iyi diyemezsiniz.
Sonunda, belki Şampiyonlar Ligi'nde kimin kazandığını belirleyebilir ve "Tamam, bu yıl biz kazandık" diyebilirsiniz. Ama söyleyebileceğim tek şey bu. Bir oyuncu olarak burada seviyenin daha yüksek ya da daha düşük olduğunu söyleyemem.
Belki İtalya'daki fark, ligin birincisinin sonuncuya yenilebilmesidir. Bilmiyorum, örneğin geçen hafta sonu mücadele ettiler ve böyle bir şey oldu. Ama bence bu Türkiye Ligi'nde de olabilir mi ? Birincinin yenilmesi ? Geçmişte böyle bir şey olup olmadığını bilmiyorum ama birinci olan takımın sonuncu takıma yenilmesi, bu daha önce olduysa ikisi aynı.
hakkında:
Doping olayı gerçekten kötü bir andı. Daha iyi oynamak için bir şey kullandığımı söylemeleri kişiliğime bir hakaret gibiydi. Ben çalışmayı seven biriyim, sahip olduğum her şeyi elde etmek için çok çalışıyorum. Birçok kişi bana voleybol oynayamayacağımı bile söyledi. Bunu yaptım, çünkü istedim. Kariyerimde ilerlemek için bir şey kullandığımı söylemeleri büyük bir hakaretti. O anda kötü düşüncelerim vardı. Hayatımın bittiğini hissettim.
Aynı dönemde annem kanser olduğunu öğrendi. Dışarıda insanlar bana doping kullandığım için hakaret ediyorlardı ve evde annemin beni terk edeceğini öğrendim. Benim için gerçekten kötü bir dönemdi ve en kötüsü de babamın da üzgün olmasıydı. Babam neredeyse aklını kaçırıyordu ve ben de dağılamazdım çünkü kardeşlerim ve babam vardı. Ailemdeki güçlü kişi olmak zorundaydım.
Sonra Dünya Şampiyonası vardı. Beni izlemeye geleceklerdi ama annem sonra daha da hastalandı. Dünya Şampiyonası'na kesinlikle gitmemi söyledi. Bazıları bana "Evet, voleybol için anneni terk ediyorsun, ne güzel" diyordu. Annem gitmemi çok istedi ve annem bir şey söylediğinde ben onu yaparım.
Gittim ve anneme altın madalya getireceğime söz verdim. Kazanamadım; son sayı benim hatamdı, fileye çarptım ve kaybettik. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Bu Dünya Şampiyonası eksik olan küçük bir parça gibiydi, o kitabı kapatmak için kazanmam gerekiyordu. O yüzden bu Dünya Şampiyonası'nda böyleydim çünkü o sayfayı kapatmam gerekiyordu ve bunu başardım.
Bazı insanlar bana sahada çok fazla bağırdığım için beni sevmediklerini söylediler. Açıkçası umurumda değil. Umurumda değil çünkü ben çalışıyorum. Bu benim işim ve ben bu şekilde yapmak istiyorum.
Kendimi izlemekten hoşlanmıyorum, oynarken kendimi seyretmeyi pek sevmiyorum. Çünkü hareketlerimin görünüşü hoşuma gitmiyor. Bence zarif görünmüyorum. Bazı oyuncular atlarken falan hareketleri gerçekten çok zarif görünüyor. Ben atladığımda sanki biri beni yere itmiş gibi görünüyor.
Çocukken klasik bale yapıyordum. Ama o bale derslerinden hiçbir şey öğrenmemişim. Bence ailem paralarını geri almalı çünkü ben hiç de zarif değilim. İşe yaramadı.