2007 - 2008 Sezon Sonu Değerlendirmeleri

Erkek basketbol takımımızın ilk turda play-offl'ardan elenmesiyle 2007 - 2008 sezonunu tamamlamış olduk. Uleb Cup'ı dördüncü, TBL'yi beşinci sırayla bitirdik. Eğrisiyle - doğrusuyla sezon sonu muhasebemizi yapmamızın vakti geldi. Oyuncu, teknik ekip, yönetim ve taraftar olarak tüm kritikleri paylaşalım...

OYUNCULAR

Charles Gaines: Hemen hemen herkesin haklı olarak bu sezon en çok takdir ettiği oyuncuların başında Charles Gaines geliyordur. Benim de kanaatim bu yönde. Böyle istikrarlı ve arzulu bir Amerika'lı bulmak zor! Kesinlikle gelecek sezon kadroda yer almalı...

Chris Owens: Zaman zaman kendisinden bekleneni veremesede, büyük maçların çoğunda iyi oynadı. Takımda set hücumlarını yönetecek gerçek bir oyun kurucunun olmaması performansını düşürmüş olabilir. Gelecek sezon kalmalı mı, gitmeli mi sorusuna net bir cevap veremiyorum. Fakat, kariyeri belli; istikrarlı bir oyuncu alınmayacaksa kalmasında bir sakınca görmüyorum.

Hüseyin Beşok: Hüseyin'in sözleşmesi iki yıllık idi. Sakatlık sorunlarıyla bekleneni tam olarak veremesede, elinden geleni yaptı. Kontratını tamamlaması gerektiğini düşünüyorum. Zaten kaliteli yerli oyuncu bulmak-almak zorken ondan vazgeçmek hata olur.

Fatih Solak: Fatih için bu sezon bir şeyler söylemek zor. Zira, pek fazla süre alamadı. Sezon içinde sürekli olarak "savunma takımıyız" diyen teknik ekip nedense takımdaki en etkili savunma oyuncularından birini hücum yapamıyor diye pek fazla oynatmadı. Neyse, teknik ekibe bu paragrafta girmemek lazım...

Cemal Nalga: Genç bir oyuncu, bu yıl çok fazla süre alamadı. Cemal için önemli husus gelecekte ne yapacağı!? Bu konuda net bir ışık vermiyor. Hücum özellikleri hiç yok gibi ve şu an için oldukça hantal. Uzun süreli kontrat yapıldığını biliyorum, ama o bu kontratı tamamlayabilecek mi bilmiyorum!

Britton Johnsen: Murat Özyer'in tabiriyle joker oyuncu olarak alındı. Beşinci yabancı olduğu için çok fazla ön plana çıkmadı. Mücadeleci bir oyuncu, ama eğer şampiyonluğa oynayacaksak mücadeleci oyunculardan daha fazlasına ihtiyacımız var...

Erdem Türetken: Kanaatimce bu sezon hakettiği süreleri alamadı. Sert ve çok yönlü bir oyuncu. Kadroda tutulmasında fayda var.

Tufan Ersöz: Maalesef koca sezonun neredeyse tamamını sakat geçirdi. Gelecek sezon takım kalması gereken oyunculardan...

Cenk Akyol: Ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu bilmeyen var mı!?... Ama, o, henüz bu yeteneklerini kullanmaya hazır görünmüyor. Kiralık olarak gelmişti. Büyük olasılıkla takımdan ayrılacaktır. Ama onu takımda tutup, yeterince sorumluluk verilirse iyi işler yapabilir.

Murat Kaya: Bir şeyler yapmaya çalışıyor, ama hâlâ yeterince katkı veremiyor. Bazen çok basit hatalar yapıyor; bazen son derece iyi oynuyor. Ondan beklentiler son derece fazlaydı. Ama bence o, bu beklentilere henüz cevap verecek durumda değil. Atletik özellikleri çok zayıf. Bu yönünü geliştirirse kalması faydalı olabilir.

Robert Hite: Atletik özellikleri oldukça gelişmiş bir oyuncu. Fakat oyun bilgisi son derece zayıf. Ne zaman, ne yapacağını tam olarak bilmiyor. Koçla ilişkileri de iyi olmadığı söyleniyor. Bırakılabilir...

Cüneyt Erden: Bazen iyi işler yapmasada, bilhassa son dönemde çok etkisiz idi. Kaliteli bir yerli oyuncu, fakat bu sezonki genel performansıyla seneye takımda aklmalı mı sorusuna net bir cevap veremiyorum.

Dee Brown: Büyük çoğunluğumuz Illinois'teki Dee Brown'u bekledik. Ama bir şeyi gözden kaçırdık. O takımda Deron Williams ve Luther Head gibi iki önemli guard daha vardı. Dee Brown'un sete-setteki etkisizliğini, Deron Williams (şimdilerde NBA'in süperyıldız oyuncusu) kapatıyordu. Kanımca Dee Brown'a kaldıramayacağı bir yük verdik ve ona uygun olmayan bir oyun yapısıyla oynadık. Şutunu ve sete-set oyununu geliştirmesi halinde CSKA Moskava'da bile oynayabilir. Ama bu haliyle bizi şampiyon yapabilir mi, soru işareti?...

TEKNİK EKİP

Teknik ekip deyince ilk olarak yardımcılar ve diğer personel akla gelmiyor. Elbette herkes Murat Özyer'i kritize etmek durumunda...

Murat hocamız takımın başındaki ikinci senesini tamamladı. Şahsen, eleştirdiğim yanları olsada, her zaman arkasında durmam-ız gerektiğini düşündüm. Zira, köklü bir camia olsakta, basketbol şubemiz uzun süredir "rölantide" gidiyordu ve Murat Özyer yeniden yapılanmayı oluşturacak bir kişi görünümünde idi...

Fazla uzutmayarak, Murat Özyer'e eleştirilerimi yazayım.

İlk olarak oyun anlayışı konusunda ne yazık ki net bir görüntü alamadık. Murat Özyer, hep savunma yapmaktan ve dizginleri elinde tutmaktan yanaydı; ama bu sezon yaptığı oyuncu transferlerinde bu anlayışa tezat bazı tercihler yaptı. Eğer oyunu kontrol eden bir takım kuracaktıysa neden Dee Brown ve Robert Hite gibi set hücumuna pek fazla uygun olmayan oyuncular aldı?! Seçtiği yabancıların beşide son derece atletik iken; açık saha oyunu yerine, düşük tempolu oynayarak, oyunu kontrol etme anlayışı bana göre son derece yanlıştı. Bu yabancıları Karşıyaka'ya versek, şampiyon olma olasılıkları bizden fazla olmaz mıydı?! Kaldı ki bizim yerlilerimiz daha tecrübeli ve kaliteli iken!...

Murat Özyer, sezon boyunca oyun içinde de ne yazık ki aynı hataları defalarca tekrar ettirdi. Aldığı molalar genellikle biz önde giderken oldu ve bu stratejisi adeta rakibe nefes aldırıyordu. Belki rakibin ivme kazanmasına engel olmak için molalarını bu şekilde kullanıyordu, ama ne yazık ki genellikle molalar bizden ziyade rakibe yaradı. Son Telekom serisi koç Sunter'in bu konudaki üstünlüğünü son derece açık bir şekilde gösterdi.

Bunun yanı sıra, rotosyonda da bazı hatalar yaptığını görüyoruz. Fatih Solak, Erdem Türetken gibi yeteneği kısıtlı, ama savaşçı oyuncuları neredeyse hiç kullanmadı. Fatih Solak, 2005'teki Dünya Basketbol Şampiyonası'nda beşinci olan takımın pivoyu değil miydi!? Ayrıca savunma yönü bu denli güçlü bir oyuncuyu, sözde savunma takımında oynatmamak nasıl izâh edilebilir!? Hücum yapamıyor demekle işin içinden çıkılabilir mi!?

Sözde "savunma takımı" diyorum; çünkü düşük tempolu oyunda zaten çok sayı yemek pek mümkün olmuyor. Tempoyu arttıran takımlar karşısında savunmamızın son derece zorlandığını sıkça gördük. Bana göre, bu kadroyla savunma takımı olmak zaten pek mâkul değildi. Zira yerli oyuncularımızın hemen hemen hiç biri savunma yönüyle sivirlen oyuncular değil. (Fatih ve Erdem dışında, ki onlar da tercih edilmedi!) Demek oluyor ki oyun yapımızın oturmamasında yanlış tercihlerin payı büyük. İyi savunma yaptığımız maçlar oldu, ama bunu istikrarlı bir şekilde devam ettiremedik; çünkü oyuncu kadromuz bu yapıyı uzun süre taşıyacak durumda değildi.

Eksilerini geçersek, Murat Özyer, karakteri ve oyuncu ilişkileriyle ön plana çıkıyor. Hatalar yapmıştır, ama hâlâ, her şeye rağmen bir şansı daha hakettiğini düşünüyorum!...

YÖNETİM

Yönetim=organizasyon. Yeni geldikleri için fazla söze gerek yok. Bekleyip göreceğiz...

TARAFTAR

Türkiye'de basketbol kültürü olan nadir kulüplerden biridir Galatasaray. Ama bu sezon Galatasaray taraftarı tam olarak bu kimliğini ortaya koyamamıştır. Başarılar arttıkça, taraftarın ilgisi de artar. Bu bazı arkadaşlarımızın hoşuna gitmesede böyledir. Oyuncularımızın maç seçtiğini düşünen taraftarımız da maç seçmektedir. Mesele, her maçı zevkli hâle getirip izlenebilir kılmakta... Eşiyle, çocuğuyla gelen taraftarı kazanabilirsek ne alâ!...
 
bütün transferlerimiz atletik ve acık olan koşucuları iken ısrarla oyunu yavaşlatan temposuz bir oyun anlayışı ile sahada olmamız nedeniyle oyuncu değerlendirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum,kanarya maçını ele alalım o maçta inanılmaz hızlı gelip attık tabii ki her maç o kadar yüzdeli atamayız ama o maçta bu takımın neler yapabileceği acık bi şekilde görüldü...
şu an bir müddet sukunete ihtiyaç var kızgınlıkla değerlendirmeler yapılabilir...
hatalarımız yanlış transferler değil bana göre yanlış oyun stilinden kaynaklandı...
 
Kendimi bildim bileli basketbol takımımızı takip ederim,o yüzden bu sitede yer alan negatif yorumları anlamakta zorluk çekiyorum. Sanki biz, basketbolda yıllardan beri şampiyonluk için oynayan bir klubüz ve bu sene beklentileri karşılayamadık... Özellikle yaşı genç olan arkadaşlara bir takım hatırlatmalar yapmakta fayda var;
- Galatasaray ilk defa uzun bir süre sonra çok düzgün yabancı oyuncular getirdi.
-Galatasaray ilk defa ekonomik anlamda herhangi bir istikrarsızlık yaşamadan sezonu kapattı.
- Avrupa'da bir kupada ilk defa Final Four oynadık. Galatasaray ismini futbol branşından sonra basketbolda tüm Avrupa duymuş oldu.
- Galatasaray, belkide ilk defa belirli sayıda bir taraftar kitlesi önünde oynama alıştı. Cüzi de olsa kombine,bilet ve forma satışı ile şube kendini döndürecek faaliyetlerde bulundu.
- Sponsoru ile düzgün bir ilişki kurdu, BJK gibi sponsorun desteği başka branşlara yönlendirilmedi.
Demek istediğim olay, her şey sportif başarı değil. Daha önümüzde başarılı olmak için bence zaman var. Taraftarımız da artık sadece başarıya endeksli bir kitle olmasın, daha geniş vizyonla olaylara baksın. Fatih Terim'in şube parasız kaldığı için oyuncuların maaşlarını kendi cebinden ödediği, kokain problemleri nedeniyle 5 maç sonra bizi bırakan yabancı oyuncuları, sene ortasında asistan koçun takımı yönettiği, yine sene ortasında koçunu ve yabancılarını başka yerli klüplere satan bir klüp olmaktan artık çok uzak. Bu dönemleri ve her şeyin sportif başarı olmadığını lütfen unutmayalım.
 
Murat Hocanın oyun sistemine göre oyuncu almadığı ve rotasyonda sıkıntılı tercihler kullanmasını bende anlayamadım. Özellikle müdafaya ve oyun kontrolüne dayalı bir sistemde savunma yönü çok kuvvetli olan Erdem Türetken' in fazla süre almamasını anlamak çok zor.


Bahsedildiği gibi set hücumunda zorlanan bir Dee Brown' la devam edilmesinin faydasızlığına inanıyorum. Tempolu ve hızlı oyun anlayışında çok faydalı olan Dee Brown' ın bu oyun sistemine katkı yapacağına inanmıyorum. Zaten yapamadı.


Yalnız şunu unutmamak gerekir ki, başarı için kadro ve teknik ekip istikrarı şart. Ayrıca maddi imkanlar çerçevesinde bir kadro kurulabildiğini unutmamak gerek. Geçmiş yılları göz önünde bulundurduğumda geldiğimiz noktayı küçümsememek gerekir.


Gelecek sezon için artık hangi oyun yapısı düşünülüyorsa ona göre bir takviye yapıp kaldığımız yerden devam etmenin doğru olacağına inanıyorum. Kısacası ben istikrardan yanayım, başarı için biraz sabır ve anlayış gerekir.


Bu sezonun olumsuz anlamda en dikkate değer tarafı yüksek top kaybıyla oynamamız oldu. Diğer takımların bu konuda istatisliklerine bakmadım ama top kaydı yüzdesi en fazla olan takımlardan biri olduğumuzu düşünüyorum.


Her şeye rağmen Murat Hocaya ve basketbolcularımıza tekrar teşekkür ediyorum.
 
Bu sene Avrupa'da beklenenden fazlasını veren bir takımımız vardı.Fakat bizi ilk yarıda coşturan ve ilk yarıyı lider bitiren takımımız 2. yarıda 5. olarak tamamladı ve TT karşısında 3-0 elenerek play-off lara erken veda ettik.Tabiki Fb,TT,Efes gibi takımlarıda uzun süreden sonra ilk defa yendiğimizi unutmayalım.Bu senenin kısa bir özetiydi.

Kadromuza gelecek olursa.Bu kadro GS'nin gördüğü en iyi kadrolardan biridir ve yabancılarda en iyi yabancılardandır.Tabi bu seneki en iyi yabancımız Gaines tabiki fakat ondan sonrakide bence Hite'dır.Uleb'de en iyi beşlerden birine seçilmeside bunun bir kanıtıdır.Tabiki Dee Brown'dan tam beklemediğimiz performansı alamadığımız maçlarda oldu ama iyi oynadığı maçlarda oldu mesela 2. tarıdaki Efes Pilsen maçı gibi.Türklerde ise bize en iyi katkı vermesini beklediğim oyuncu Tufan'dı fakat sezonun çoğunu sakat geçirdi.Ama o olmayınca bize en iyi katklıar veren oyuncu Hüseyin'dir.Birçok maçı onun tecrübesi sayesinde kazandık.O tecrübesini ortaya koydukça GS daha iyi oyunlar ortaya koydu.Tabiki kaptanıda unutmamak lazım :).Onunda bize gayet iyi katkılar verdi.Bu sene süre alması gereken oyuncularda vardı.Bunların başında Fatih Solak geliyor.Futbolda Servet Çetin neyse basketboldada öyle olmalıydı fakat yeterince süre alamadı.Süre almaması içinde bir sebep yoktu.Kendimize ligde en az sayı yiyen takım diyoruz fakat Fatih Solak gibi bir savunmacıyı oynatmıyoruz ve Japonya'daki Dünya Kupası'nda da nerdeyse her maç ilk beş çıkan bir oyuncu bu.Bu oyuncuya güvenmemek bence bir hataydı.Aynı şekilde Erdem'de öyle.Erdemde gayet savunma yanı iyi olan bir oyuncu.Onada azda olsa düzenli süre vermek gerekirdi.Murat Kaya'ya geleceksek eğer Murat'da yetenekli bir oyuncu.Ama hem tecrübesiz hem nerde ne yapacağını bilmiyor.Birazda süreklilği yok.Bir maçta iyi oynayıp,birçok şut sokarken diğer bir maçta ise bunları yapamıyor.Cemal Nalga ise bu sene forumumuzda çok tatışılan bir oyuncuydu.Açıkçası Cemal'in iyi olduğunu düşünüyorumda bu oyuncudan büyük şeyler beklemek yersiz.Bence bu sene gönderilmeli çünkü çıta artıyor ve Cemal'n bunu kaldırabileceğini sanmıyorum.Ama ligde herhangi bir takımda iyi işler yapabilir.Bitton Johnsen'e geleceksek eğer oda iyi bi oyuncu ama onun gibi oynayan çok oyuncu var ve daha iyi oynayan oyuncular var.Bence bu sene Torino'da yardımcı olması için alındı ve görevini tamamladı.

Teknik yönetime geleceksek eğer ben Murat Özyer'in kalmasından yanayım.Bir takım başarılı olmak istiyorsa sık sık yönetimi ve oyuncuları değiştirerek değil bunları koruyarak başarıya ulaşabilir.Avrupa'daki başarılı takımlara bakacak olursak birçoğu iskeletini koruyor ve öyle başarılı oluyorlar.

Artık bu senede yapılan hatalara bakılmalı ve onlardan ders çıkarılarak gelecek seneye daha iyi bir takım olma yolunda ilerlemeliyiz.
 
Cenk Akyol'a geleceksek eğer çok yetenekli bir oyuncu.Ve oyundada elinden gelen herşeyi yapıyor.Avrupa'dan bir teklife gelirse yada NBA'e gideceğini düşünüyorum ama bunlar olmazsa kalmasını çok isterim.Seneye Tufan ile çok iyi bir rotasyon oluştururlar.
 

Üst