2019-2020 Basketbol Süper Ligi

Ufuk Sarıca, Larkin'in milli takıma alınması konusunda açıklama yapmış. Her iyi oynayanı Milli Takıma alamayız demiş. Fenerbahçe de olsaydı hemen alırlardı. Biliyorlar ki Larkin yerli olursa Ergin Hoca onunla yürür gider. Bu yüzden istemezler. Hido Başkanı müsade etmez!
 
Formda takım olmakla büyük takım olmak arasındaki farkı gösteriyor Fenerbahçe Bursa'da. En iyi oyuncularını oynatmamalarına rağmen Tofaş'ı 3 çeyrekte bitirmeleri değil sadece, doğru düzgün oyuna bile sokmadılar. Ki bunu çember savunucu olmadan yapıyorlar. O kadar istikrarlı savunmaları var ki ne kadar formsuz olurlarsa olsunlar en azından bu lig seviyesinde hep en üst seviyede kalmayı başarıyorlar. Geçen Mayıs'ta da bu sayede uzunları olmadan Efes'ten 3 maç almışlardı zaten. Galatasaray'ı belki hiçbir zaman 30 milyon bütçeyle görmeyeceğiz, çok heveslisi de değilim ama kötü gününde bile taraftarına bir şey vaat eden böyle büyük bir takıma sahip olmak isterdim. Mejia-Lojeski-Yunus gibi günün basketbolu için fazla statik ama kötü ve daha önemlisi emeksiz savunmalara karşı coşma potansiyeline sahip oyuncuların sadece Galatasaray'a karşı şov yapmalarından ve bunu şanssızlık faktörüyle açıklamaya çalışmaktan sıkıldım artık.
 
Avrupa’nın en iyi koçunun Tofaş’ı yenmesi gayet normal, isterse 5.kadrosuyla mücadele etsin, ki öyle de yapıyor yıllardır ligde. Biz 110+ yediğimiz maçta çok ciddi de bir hücum performansı ile oynamıştık. Deplasmanda ligin en güçlü 3.takımına 100 sayıya yakın atıp direndik ama bazı günler bazı takımlar ne atsa girer, bu da öyle bi güne denk geldi. Kaan Kural bile “gs çok iyi yüzdeyle sokuyor ama anormal olan Tofaş” demişti. Farktan gelip kapattık öne de geçecektik, maç boyu kopmadık fakat adamların el üstü 9 metreden soktukları şut sayısı, boş attıkları şutlardan daha fazlaydı.
O sistem her basketbolseverin hayali; kaybederken bile taş gibi sistemin olması. Madem öyle, kendi harcıyla oynadığı takımlarda niye göremiyoruz o taş gibi takımı ? De Colo , Clyburn, Rodriguez olmayan bi CSKA’ya 20 farkla ezilmek de bir şey vaat ediyor mu taraftara mesela ? Zalgiris’e 50 saniye kala 10 sayıdan maç vermek ya da ? 30M bütçeyle dibe demir attıktan sonra taraftar neylesin Tofaş’ı yenmeyi, istersen 500 sayı at. Onların da umrunda olduğunu zannetmiyorum.
 
Avrupa’nın en iyi koçunun Tofaş’ı yenmesi gayet normal, isterse 5.kadrosuyla mücadele etsin, ki öyle de yapıyor yıllardır ligde. Biz 110+ yediğimiz maçta çok ciddi de bir hücum performansı ile oynamıştık. Deplasmanda ligin en güçlü 3.takımına 100 sayıya yakın atıp direndik ama bazı günler bazı takımlar ne atsa girer, bu da öyle bi güne denk geldi. Kaan Kural bile “gs çok iyi yüzdeyle sokuyor ama anormal olan Tofaş” demişti. Farktan gelip kapattık öne de geçecektik, maç boyu kopmadık fakat adamların el üstü 9 metreden soktukları şut sayısı, boş attıkları şutlardan daha fazlaydı.
O sistem her basketbolseverin hayali; kaybederken bile taş gibi sistemin olması. Madem öyle, kendi harcıyla oynadığı takımlarda niye göremiyoruz o taş gibi takımı ? De Colo , Clyburn, Rodriguez olmayan bi CSKA’ya 20 farkla ezilmek de bir şey vaat ediyor mu taraftara mesela ? Zalgiris’e 50 saniye kala 10 sayıdan maç vermek ya da ? 30M bütçeyle dibe demir attıktan sonra taraftar neylesin Tofaş’ı yenmeyi, istersen 500 sayı at. Onların da umrunda olduğunu zannetmiyorum.

Çünkü kendileri kadar ciddi ve taraftarına gurur verici takımlarla oynuyorlar. Bütçe filan olayını geçiyorum zira CSKA hala Fener'den az para harcamıyor da Zalgiris'in yaptığı bizim esas örnek almamız gereken. Adamlar Fenerbahçe'nin yarı bütçesiyle oynuyorlar ama her sene içerde dışarda rakiplerini zorlamayı biliyorlar. Olay uzun vadede kupa kaldırmak değil zira illa ki bir yerde teçhizat yetersizliğinden tıkanıyorlar ama bir şekilde hep oraları oynamayı, yenilirken dahi bir karakter göstermeyi başarıyorlar. Biz bugünkü Zalgiris kadar para harcadığımız dönemde de Ülker Arena'da ortada maç oynayamıyorduk, yine taraftar baskısında Karşıyaka'ya yeniliyorduk, kazandığımız Avrupa Kupası'nı bile deplasman alamadan bitiriyorduk, bugün de aynıyız. Bugünkü tek tesellimiz o zamanki kadar para çarçur etmememiz ama o harcanan paranın esas hedefi olan günlük başarıdan ziyade ekol takım olmayı bütçeler, imkanlar, kadrolar ne olursa olsun başaramıyoruz. Taraftarı umutsuzlandıran esas bu. Fenerbahçe bugün Euroleague'de kaç 2-8 mi tam hatırlamıyorum ama taraftarı Mayıs ayına gelince yine kendilerini bir şekilde ilk 8'e attıklarında 1. sıradaki takıma iç saha avantajı verseler de karakter koyacaklarını biliyor. Geçen sene pivotları yokken belki tarihin en iyi Efes'ine karşı bile bunu yaptılar. Biz ise Fenerbahçe'yi iç sahada rezil rüsva ederken bile iş biraz ciddiye binince bir yerde tıkanacağımızı, çoğunlukla motivasyonla oynadığımızdan Fenerbahçe'den daha kötü takım olan Efes'e bile safi oyuncu kalitesiyle süpürülüceğimizi, iç saha avantajını alamayacağımız her eşleşmede yine favori olmayan taraf olacağımızı biliyoruz. Çünkü ezber oyunumuz yok, ezber kültürümüz yok ve ekol değiliz. Biz bu kültüre sahip olmanın kıyısından geçebilsek tam kadro gittiğimiz Avrupa deplasmanlarında sırf rakibin 2 kısası bir periyotta ısındı diye veya daha yeni koçuyla 10 maç oynamış takım arkasına 5000 tane gürültülü taraftar aldı diye deplasmanlarda rezil rüsva olmayız. Kafaca bu seviyelerde değiliz, yetenek olarak değiliz, kültür olarak alakamız bile yok ve işin kötüsü bunu sorgulayacak taraftar da yok.
 
Baştan aşağı hepsine katılıyorum ve buradaki herkes gibi farkındayım mevcut durumun, o konuda hemfikiriz zaten 👍 Aynı şeylerden dert yanıp aynı hayalleri istiyoruz buradakiler olarak. Ben sadece “yenilirken karakter koymak” kısmının Fener için bu sene geçerli olmadığını belirttim. Zira bu sezon yenildikleri maçlarda Zalgiris hariç ruh gibiydiler, gram çaba yoktu. Zalgiris maçı da zaten son dakikada önceki bütün maçlardaki ruhsuzluklarını sahaya yansıttılar. Ama ne kadar kötü olsalar da Türkiye ligi için fersah fersah üstün kadroları ve koçları var, Efes istisna. O yüzden Obra burada oldukça ligi baz alamayız, Avrupa’yı alırız, ki orada bu sezon yokları oynuyorlar.
Olayın bizle ilgili kısmını da Tofaş maçı özelinde diye açıkladım, gerçekten yapılabilecek çok fazla bir şey yoktu o maçta. Çok yüksek yüzdeyle atmamıza rağmen kaybettik.
Ama dediğim gibi hayallerimiz ve nefret ettiklerimiz aynı. Dünkü lig maçının başlığında da söylediğim gibi; buraya iyi bir yönetim gelip el atmadıkça, bütçe ayırmadıkça, yapılanmaya gitmedikçe kimse boşuna hayal kurmasın. Bakın sadece para demiyorum, adam gibi bi yapılanma olacak, olmalı.
 
Herkes Zalgirisi örnek almak istiyor, bundan bahsediyor sanki bu Galatasarayın, Fenerbahçenin, Efes Pilsenin elindeymiş gibi. Litvanya basketbol ülkesi, biz 20-30-40 yaşından sonra bir şeyler görmeye başladık, adamlar doğduklarından beri Sabonis ler, Macuiaskas lar, Karnisovas lar, Montejunas lar, Jasikevicius lar, Lavrinovic ler seyrederek büyüdüler. Spor bu kadar paraya bağımlı olurken belki bir daha hiç klüp olarak şampiyon olamayacaklar (çünkü çıkan yıldızların hepsi nba e gidecek, paralı büyük klüplere gidecek) ama hep birilerini çıkaracaklar. Bizim ne zaman iddialı takımlarımızda 1-2 tane tane yerli oyuncumuz oynar, bir ekolümüz tarzımız olur o zaman bunu yapabiliriz.
 
Ufuk Sarıca'yı milli takımda ne kadar geri kafalı ve yetersiz buluyorsam kulüp takımlarında da o kadar modern ve geliştirici olduğunu kabul etmem gerek. İki tane stretch 4 Mbaye-Metecan'ın ikisini de ilk 5'te kullanması, Jordan Morgan'la maçın büyük bölümünü oynaması, yarı sahada takım olarak yetersiz olduklarını bildiği için sert ve baskılı savunmayla sürekli fast break kovalaması, tam sahada müthiş alan paylaşımı ve tabii Türkiye'de belki ancak İzmir'de bütün sezon boyunca nasip olabilecek taraftar avantajı. Çok çok başarılı yapılanma ve her şeyden önce çok doğru bir basketbol okuması. Karşıyaka bu sene daha fazla sakatlık sıkıntısı yaşamazsa doğru eşleşmelerle lig finaline kadar gidebilir, bu sahadan hiçbir takımın çıkması kolay değil. Karşıyaka'nın bütçesi nedir bilmiyorum ama bizim 2 yıldır oynamamız gereken ama bir türlü istikrarlı şekilde başaramadığımız oyunu 4 ayda oturttukları için kıskanmıyorum desem yalan olur.
 
Kimya meselesi kadro kalitesinden daha önemli bence ki Karşıyaka'nın başarılı olduğu konu daha çok bu. Şimdi doğruyu konuşmak gerekirse, Crocker'i kenara bırakalım Mbaye (zaten istediğim bi oyuncuydu) dışında Karşıyaka'dan hangi yabancıyı alırız? Ciddi manada Temmuz ayında Tony Taylor getirsek ben burda bunu eleştirmeyecek insan olduğunu düşünmüyorum ha keza aynısı Jordan Morgan ve Triche için de geçerli. Gerek salon yapısı gerek atmosfer bağlamında Karşıyaka bir arada oynamayı başarıyor bence başarının sırrı daha çok burda. 15 bin kişilik salonda ortalama 2 bin kişiyle aynı etkiyi yapamıyoruz maalesef. Aradaki Eurocup-Europe Cup gerçeğini de unutmamak gerekiyor adamlar formalite maçına çıkıyorlar nerdeyse her hafta. Geçen sene de savunmayı İkinci devre gibi yukarı çekebilmiştik.
 
Kimya meselesi kadro kalitesinden daha önemli bence ki Karşıyaka'nın başarılı olduğu konu daha çok bu. Şimdi doğruyu konuşmak gerekirse, Crocker'i kenara bırakalım Mbaye (zaten istediğim bi oyuncuydu) dışında Karşıyaka'dan hangi yabancıyı alırız? Ciddi manada Temmuz ayında Tony Taylor getirsek ben burda bunu eleştirmeyecek insan olduğunu düşünmüyorum ha keza aynısı Jordan Morgan ve Triche için de geçerli. Gerek salon yapısı gerek atmosfer bağlamında Karşıyaka bir arada oynamayı başarıyor bence başarının sırrı daha çok burda. 15 bin kişilik salonda ortalama 2 bin kişiyle aynı etkiyi yapamıyoruz maalesef. Aradaki Eurocup-Europe Cup gerçeğini de unutmamak gerekiyor adamlar formalite maçına çıkıyorlar nerdeyse her hafta. Geçen sene de savunmayı İkinci devre gibi yukarı çekebilmiştik.

Jordan Morgan bayağı ortalama üstü çember savunucu, Brandon Triche de iyi bir 3&D. Dünya basketbolunda her takımın ihtiyacı olan oyuncu tipleri bunlar. Hadi 3&D'nin biraz modası geçti ve yeri ikame edilebiliyor ama Morgan gibi undersize olmasına rağmen hem kalın, hem de çemberde istikrarlı top kesebilen adam 2 yıldır bizim büyük ihtiyacımız mesela. Onun dışında atmosfer farkına katılıyorum, zaten kadro olarak çok takımın gerisinde sayılabilecek olmalarına rağmen lig finalini zorlayabilmelerinin en önemli etmenlerinden biri olarak da bunu görüyorum. Ama benim öykündüğüm adamların oyuncu kalitesinden, taraftar desteğinden ziyade kadroya uygun oyunu çok çabuk idrak edebilmeleri ve uygulamaya dökebilmeleri. Adamlar çok büyük savunmacı olmayan kısalarından baskıyla sürekli top çalmaya ya da kötü şut attırmaya yakın oynayıp ya kaptıkları topla ya da çektikleri net ribaundla rakip yarı sahada iyi alan paylaşıp hemen sonuca gidiyorlar.

Bu bizim takımın da oynaması gereken oyundu ki 2 yıldır en azından bu tarzı oynayabilecek bir oyuncu grubu da oluşturuldu. Ama 2 yılda şu oyunu bu kadar keskin oynayıp büyük maç alabilecek şekilde icra ettiğimiz maçların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Mesela Karşıyaka bugün %15 üçlük atabildiği, 10 serbest atış kaçırdığı maçta rahat yendi Fenerbahçe'yi. Biz ise 2 yıldır çok daha büyük atmosferde ancak korkunç 3'lük atarak başarabiliyoruz bunu. Bu da biraz günlük performansla takım kimliği arasındaki farkı ortaya koyuyor. Karşıyaka kadrosuna uygun oyunu ısrarla oynayıp kötü şut gününde bile maç kazanabilirken biz yarı sahada 2 boş şut kaçırınca bir anda kafaca maçtan kopabiliyoruz. Bunun da biraz ezber oyuna olan güven ve inançtan kaynaklandığını düşünüyorum. Maalesef 2 yıldır her ne kadar yerel ligde başarılı takımlar yapsak da bu tarz bir ezber kimliğe sahip olamadık. Karşıyaka'nın bunu yeni koçla, 4 ayda başarması da moralimi bozdu. Tabii ne olursa olsun, Ufuk Sarıca'yı pek sevmesem de aradaki koç kalitesindeki farkı da hesaba katmak lazım.
 
Ben Sarıca'yı pek beğenenlerden değilim zira Euroleague dönemi skandal yabancılar seçti, üstüne bi 5 tane daha yabancı getirdi falan. Bizim takıma yönelik yaptığım en büyük eleştiri ısrarla ara oyuncularla dolduruyoruz takımı. Takıma bakıyorsun 1 numara yok, 3 numara yok, 5 numara yok ama 7 tane yabancımız var. Yani deplasmanlarda özellikle Türkiye'de, çok fazla sayı yediğinde açık saha oyunu oynaman mümkün olmuyor. Yarı sahaya yerleşimimiz oldukça kötü durumda ki bunun yegane sebebi fiziksel olarak rakiplere karşı çok undersize kalıyoruz bu da daha mobil savunma gerektiriyor. Onu da hak ettiğin biçimde yapamayınca çoğu zaman rakibe kolay sayı veriyorsun. Morgan iyi oyuncu ama ben açıkçası Temmuz ayında bir oyuncu listesi yapsam bu listede 10'a girmez, o yüzden söylemiştim biraz da. Triche de aynı şekilde. Karşıyaka'yı biraz da 2 tane ciddi Arena'da oynarken değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum ben biraz. Ama parke üstünde bize göre daha sağlam bastıkları kesin.
 
57 sayı sanırım Obradovic döneminde ki atılan en az sayı.
Ufuk Hoca gerçekten de kulüp takımlarında taraftarın etkisi ile çok iyi işler yapıyor.
Şahsen ben Ertuğrul hoca yerine çok isterdim kendisini...
 
Anadolu Efes'te Rodrigue Beaubois, Afyon deplasmanında ilk çeyrekte 4/4 ikilik ve 4/4 üçlük isabeti bularak 20 sayı kaydetti.

Edit:11'de 11 ile 28 sayı oldu 😲
 
Son düzenleme:
tofaş fener maçında feneri amma övmüşsünüz yahu. bize uzaydan sokan takım fenere gelince boş turnikeleri kaçırır oldu nedense. o maçta. hem tofaş KOÇ / Ali koç midem kaldırmadı yani...
 
Size tam yerinden bahsediyorum, Orhun Hoca da aynı Ergin Hoca gibi maç seçiyor. Kaç senedir gidiyorum maçlara, takım özellikle Avrupa maçlarında hiç yok sahada. Ligde de maç seçiyor, play-off için Allah ne verdiyse...
 
Son düzenleme:

Üst