Kimse konuyu açmayınca ben açıp bir iki kelam edeyim dedim;
Maçı salonda izledim. Maçtan önce seyirci konusuna girmek gerek. Çünkü seyirci falan yoktu. Filenin giriş tarafındaki arkasında 10 tane Plevneli genç taraftar, tam karşısında da 10 tane Galatasaray'lı taraftar vardı. Protokol tarafındaki tribünlerde 20-30 kişi ve karşı tribünlerde ise 5-10 kişi ancak vardı. Taraftardan çok polis vardı diyebilirim rahatlıkla. Özetle rezillik! Sırf Burhan Felek civarındaki mahallelerdeki Galatasary'lılar'ın 100 de biri gelseydi o salonda en az 500 taraftar olmalıydı. Çok üzücü bir durum. Varsa yoksa futbol ve basketbol. Basketbolun da önemli maçları. Sıradan maçlarda durum voleyboldan çok da farklı değil. Bir de bu sene Ziraat Bankası sıradan takım olmuşken, Halkbankası'nın Celitans, Selçuk ve Serhat'dan başka dişe dokunur adamı kalmamışken, Arkas sadece Agamez ve Burutay ile bir şeyler yapmaya çalışırken, rakip olarak sadece İBB ve asıl Fenerbahçe kalmışken yani yıllardan sonra ilk kez şampiyonluğa oynayacakken bu ilgisizlik beni kahretti. Diyecek söz bulamıyorum gerçekten.
Çok uzatmadan maça geçeyim artık. Maçın ilk setine yetişemedim. 25-13 açık farkla yenmişiz zaten. Seyrettiğim kadarı ile maçın özeti şu : Galatasaray : 3 Çağlar : 2! Evet! Plevne bizden iki set almadı. Çağlar tek başına bizden iki set aldı. Çünkü rakip takımda etkili servis atan tek kişi O idi. Çağlar servise gelene kadar hep önde idik. Ama adam ne zaman servise geldi ise yıktı geçti bizim manşetleri. Her servise geldiğinde mutlaka seri yakaladı. Yani manşetlerimi evlere şenlik bayanlarda olduğu gibi. Milijkovic'in, Emre Batur'un, Marshall'in, Trommel'in, Billings'in, Celitans'ın, Agamez'in, Burtay'ın servislerinde ne yapacağız hiç bilemiyorum. Zira Çağlar'ın servisleri etkili olsa da asla bu saydığım adamların servisleri kadar etkili değildi.
Ahmet Pezük ve Erhan Dünge'den oluşandan ortamızdan çok ümitli idim açıkçası. Umarım özellikle Erhan bu maçın özelinde bu kadar kötü oynamıştır. Hep böyle oynayacaksa yandık. 2.10 boya rağmen topa okşar gibi vurmasına deli oldum. Ayrıca bugün pasörümüz Ulaş'da pek iyi sayılmazdı. Zaten bir ara koç Ulaş'ı çıkarıp Caner'i oyuna almak zorunda kaldı ama Caner'de pek varlık gösteremedi. Plevne'nin pasörü Aslan ise resmen döktürdü. O vasat smaçörler ancak bloksuz veya tekli bloklara hücum edebilirlerdi ve Aslan sayesinde bunu başardılar. İnanılmaz feykler attı bizim blokörlerimize. Bu çocuğu takip edin. İkinci bir Aslan olabilir.
Bizim admımıza hiç mi iyi bir şey yoktu? Bu maçta Hidalgo haricinde ben iyi bir şey göremedim malesef. Bir de Caner Dengin manşette değilse bile özellikle savunma tarafında fena değildi.
Haftaya sanırım Fenerbahçe ile oynayacağız. Açıkçası bugünki maçtan sonra pek ümidim yok. Milijkovic ve Marshall olmasaydı belki. Ama bu iki azmana karşı pek bir şansımızın olduğunu düşünmüyorum.
Maçı salonda izledim. Maçtan önce seyirci konusuna girmek gerek. Çünkü seyirci falan yoktu. Filenin giriş tarafındaki arkasında 10 tane Plevneli genç taraftar, tam karşısında da 10 tane Galatasaray'lı taraftar vardı. Protokol tarafındaki tribünlerde 20-30 kişi ve karşı tribünlerde ise 5-10 kişi ancak vardı. Taraftardan çok polis vardı diyebilirim rahatlıkla. Özetle rezillik! Sırf Burhan Felek civarındaki mahallelerdeki Galatasary'lılar'ın 100 de biri gelseydi o salonda en az 500 taraftar olmalıydı. Çok üzücü bir durum. Varsa yoksa futbol ve basketbol. Basketbolun da önemli maçları. Sıradan maçlarda durum voleyboldan çok da farklı değil. Bir de bu sene Ziraat Bankası sıradan takım olmuşken, Halkbankası'nın Celitans, Selçuk ve Serhat'dan başka dişe dokunur adamı kalmamışken, Arkas sadece Agamez ve Burutay ile bir şeyler yapmaya çalışırken, rakip olarak sadece İBB ve asıl Fenerbahçe kalmışken yani yıllardan sonra ilk kez şampiyonluğa oynayacakken bu ilgisizlik beni kahretti. Diyecek söz bulamıyorum gerçekten.
Çok uzatmadan maça geçeyim artık. Maçın ilk setine yetişemedim. 25-13 açık farkla yenmişiz zaten. Seyrettiğim kadarı ile maçın özeti şu : Galatasaray : 3 Çağlar : 2! Evet! Plevne bizden iki set almadı. Çağlar tek başına bizden iki set aldı. Çünkü rakip takımda etkili servis atan tek kişi O idi. Çağlar servise gelene kadar hep önde idik. Ama adam ne zaman servise geldi ise yıktı geçti bizim manşetleri. Her servise geldiğinde mutlaka seri yakaladı. Yani manşetlerimi evlere şenlik bayanlarda olduğu gibi. Milijkovic'in, Emre Batur'un, Marshall'in, Trommel'in, Billings'in, Celitans'ın, Agamez'in, Burtay'ın servislerinde ne yapacağız hiç bilemiyorum. Zira Çağlar'ın servisleri etkili olsa da asla bu saydığım adamların servisleri kadar etkili değildi.
Ahmet Pezük ve Erhan Dünge'den oluşandan ortamızdan çok ümitli idim açıkçası. Umarım özellikle Erhan bu maçın özelinde bu kadar kötü oynamıştır. Hep böyle oynayacaksa yandık. 2.10 boya rağmen topa okşar gibi vurmasına deli oldum. Ayrıca bugün pasörümüz Ulaş'da pek iyi sayılmazdı. Zaten bir ara koç Ulaş'ı çıkarıp Caner'i oyuna almak zorunda kaldı ama Caner'de pek varlık gösteremedi. Plevne'nin pasörü Aslan ise resmen döktürdü. O vasat smaçörler ancak bloksuz veya tekli bloklara hücum edebilirlerdi ve Aslan sayesinde bunu başardılar. İnanılmaz feykler attı bizim blokörlerimize. Bu çocuğu takip edin. İkinci bir Aslan olabilir.
Bizim admımıza hiç mi iyi bir şey yoktu? Bu maçta Hidalgo haricinde ben iyi bir şey göremedim malesef. Bir de Caner Dengin manşette değilse bile özellikle savunma tarafında fena değildi.
Haftaya sanırım Fenerbahçe ile oynayacağız. Açıkçası bugünki maçtan sonra pek ümidim yok. Milijkovic ve Marshall olmasaydı belki. Ama bu iki azmana karşı pek bir şansımızın olduğunu düşünmüyorum.