Değişik hikayelere sahip oluyor Abdi İpekçi maçları. Bir detaya bağlanıp mutlu olacak sebepleri de çıkartabiliyorsunuz, en olmayacak şeye kafayı takıp salondan mutsuz bir şekilde de ayrılabiliyorsunuz. Takım formsuz, koç formsuz, önemli deplasmanlardan kayıpla dönülmüş, artık çok büyük sakatlıklara alıştığımız için Macvan'ın burnunun kırılmasını bile es geçmişiz, bunların yanında Arroyo takıma katılmış... Yine dört haneyi zorlayan bir Abdi İpekçi atmosferi vardı ama ayırt edici fark %70'i bağırmaya gelmişti. Hacettepe maçı, oynanan oyundan bağımsız bir çok güzel ayrıntıyı kapsıyor, zaten bu tür maçlar bu ayrıntılarla güzel, yoksa ne sonuç bir şey ifade ediyor, ne de istisnai anlar dışında oynanılan basketbol.
Maç başında Ergin hocanın sahaya adım attığında Yalçın Dümer'in klasik abartı bir anonsuna ciddi bir şekilde azarlaması, Arroyo'nun şarkısının verilerek hoşgeldin denilmesi, Hüseyin Beşok'un hakkının tam anlamıyla verilmesi, Hawkins'in eşine az rastlanacak şekildeki smaçı, Arroyo'nun gelecekte neler yapacağına dair ufak ipuçları... Neticesinde içinde barındırdığı detaylarla son derece güzel bir karşılaşmaydı, böyle maçların değeri apayrı oluyor.
En kötü oyununun bugünkü oyunun olması dileğiyle Arroyo, hoş geldin takıma.