İlkler her zaman önemlidir. Yeni kadronun ilk Abdi İpekçi karşılaşmasının, içinde kötü dakikaları bolca barındırsa da güzel bitmesi sevindirici. Takımın en elzem ihtiyacının zaman olduğu bu günlerinin kayıpsız aşılması teknik kadro adına rahatlatıcı oluyor. İlk önce saha içini konuşalım, ardından atmosfere değinelim bir iki kelam ile zira değişen görüntü sadece saha içi değil gibi geldi bana.
Takımın resmi maçlar dahilinde izlediğim en etkisiz bölümüydü Aliağa maçının ilk devresi. Geleceğe dair bize de önemli bir kaç veri verdi elimize, bu noktalar üzerinden geleceğe bakmak lazım.
Birincisi ve bence üzerinde durmamız gereken konu, bizim yay gerisinden kötü olduğumuz bir günde zorlanmama ihtimalimiz yok gibi. Bunu bizim kadro kalitemizin çok altında olan takımlar üzerinden okumadan, az biraz düzen içinde oynayan, belli silahları olan takımlara bakalım. Bugün Aliağa karşısında, efsane bir ilk yarı geçiren Ersin Görkem karşısında ona cevap veremeyen, tek düze bir yapı gördük ki, oldukça fazla silahı olan takımımıza yakıştığını söyleyemem. Macvan odaklı oynayarak bu yapının dışarısında çıkmaya çalıştık bazı pozisyonlarda ancak yay gerisinden şutu değerlendiremeyen takımımız etkisiz kaldı, nitekim Ender isabetler bulmaya başlayınca oyuna ortak olduk.
Bu yay gerisine bağımlı yapının yanında bir noktadan daha bahsetmek gerekiyor; durağan yapının hücum potansiyelimize verdiği zarar. Bugün sahaya çıktığımız kadronun kısaları: Ender - Göksenin - Hawkins. Fazla detaya girmeden, bu üçlünün sonuca durağan bir pas anlayışında gidebileceğini düşünebilir miyiz? Çok zor, olursa Hawkins'in bireysel çabaları ile. Galatasaray, hücum sahasına erken veya geç fark etmez, hangi zaman diliminde gelirse gelsin, mutlak olarak pas alışverişinin hızlı olması gerekiyor. Bunun bir kaç örneğini Hawkins'in içeri penetre sonrası boş adamı bulmasıyla başlayan oyunlarda gördük. Ekstra pasların geldiği yapıda boş şutu mutlaka buluyoruz, önemli olan da o boşluğu bulmak ancak bu hızlı yapıyı mutlaka baş noktaya taşımalıyız. Kenardan gelen Jamont'un bu görüntüye şimdilik hiç uymadığını göz önüne alırsak, son günlerde skorer bir görüntü çizen Ender'i de çark içine fazla sokamıyoruz. Bu noktada geride kalan Engin, bugünkü gibi kötü bir gün çıkardığında sonuç pek iyi olmuyor. Bu noktada, mutlaka 3 oyuncudan 1'inin bu pas alışverişinin odağına oturması lazım, aksi durumda zorluk seviyesi epey yükseliyor karşılaşmanın. Şunun altını çizmek lazım defalarca, yarı sahada tempolu oynayan Galatasaray'ın önünde pek fazla takım duramaz. Nitekim boşlukları değerlendirecek ellerin kalitesi oldukça büyük.
İkinci yarı özelinde konuşmak gerekirse, hazırlık döneminde savunma olgusunda gerekli güveni kazanan takımın, istediği anda bu silahı rahatlıkla devreye sokabildiğini gördük. Göksenin'in rakibin top getiren oyuncusu üzerinde başlattığı enerjik baskı, sonuç verip vermemesini bir kenara koyduğumuzda takımın geri kalanına mutlak bir enerji veriyor. Savunma ilk oyuncudan başlar mottosunun net yansımasını gördük bugün bir kaç pozisyonda. Bunun yanında, caydırıcılık bakımından ligde benzer güçte olduğunu düşünmediğim N'Dong-Macvan pota altı ikilisi, ciddi manada pota altını karartıyor. Yapılan her penetrenin karşısına çıkan bu ikili oldukça, savunma delinse bile istediğimizi alabiliyoruz. Özellikle N'Dong'un oyuna ısındığı anlarda (bugün 4.çeyrek) sağladığı etki inanılmaz boyuta çıkıyor. Bu ikilinin yanına, bugün sahadaki herkesten 2-3 baş daha yükseğe çıkan Furkan'ı da atlamamak lazım, iyi olduğu bu konuda daha da etkileyici hale gelmeye başladı.
Bir devre kötü, diğer devrenin vasat üstü olduğu performanslar ile geçtik Aliağa'yı. Gelecek hafta hem duygusal yönden hem de teknik manada epeyce zorlanacağımız karşılaşma öncesi pek iyi sinyaller vermedik ancak takımın potansiyelinin hangi boyutta olduğunu biliyoruz, ki Domercant-Ersin eklemeleri ile birlikte ilk defa tam kadro olarak çıkabiliriz parkeye, kayıpsız devam edeceğiz umarım.
Atmosfer konusuna gelirsek, salonun kalabalık olup/olmamasına girmeyeceğim ancak bugün sadece ben mi hissettim bunu bilmiyorum ama, gözlerimiz eski takımın görüntüsüne çok alışmış gerçekten. Alışkanlık cidden kötü bir şey, bunu değiştirmek için belli bir zamana ihtiyaç var ve Efes maçı buna çok güzel bir fırsat sunuyor. Ek olarak, taraftar-Ergin Ataman bağının ilk adımı hiç fena değildi açıkçası, başarılar ile birlikte devamı gelir umarım.
Son olarak, şarap gibisin Ersin, mikrofonun daha çok bozulur inşallah Yalçın Dümer.