Bu İsyan Kime / Levent Yücelman

Bu İsyan Kime?


Bir insan hakkında önyargılı olmanın ve komplo teorileri içinde boğuşmanın sonuçlarını Galatasaray- Türk Telekom maçında gördük. Maça bir taraf böylesine peşin hükümle çıkınca ilk kıvılcımda da bunlar yaşanır. Ancak hakeme yapılan o hareketin arkasında dışa vurulamayan o kadar çok öfke var ki...

Maçın 3.periyotunun bitimine 4 dakika 26 saniye kala Fatih Solak farkı 4 sayıya indirerek skoru 44-40 yapan smacı yapana kadar herşey normaldi. Hakemlerin varlığı yokluğu bile belli değildi. O dakikada Dudley 'in üzerinden smacı vuran Fatih Solak 'ın savunmaya dönerken ''şans eseri'' ayağına dolanan ve yerde yuvarlanan topa kendi potasına doğru ''bilinçli'' olarak vurduğu gereksiz ve anlamsız tekme ile herşey değişti. Hakem Erşan Kartal, Fatih'in ayağının altında dolaşan toptaki ''bilinç'' farkını iyi ayırdı ve bizce doğru bir karar verdi. Yani çaldığı teknik faul yanlış değildi.

İyiki de teknik faulü çalmış! 23 dakika boyunca maçı kötü yönetmemiş olan Erşan Kartal'ın bir kaç yıldır ''tukaka'' olduğunu bu smaçla da öğrenmiş olduk. Ancak önyargı ve komplo teorisi işte bu anda devreye girdi. Çünkü Erşan Kartal 'ın 4-5 yıldır kendileriyle bir sorunu olduğunu (var mı yokmu bilemiyoruz) hafızasının bir köşesine işleyen Galatasaray kenar yönetiminin bu kara sonrasında tepkisi de bu sebeple normalin üzerinde bir şiddetteydi. Hakem Erşan Kartal, aşırı reaksiyona karşı kendini koruma mekanizmasıyla Üner'e de tekniği çaldı. Bu ne Galatasaray aleyhine bugüne kadar çalınan ilk düdüktü ne de hakemlerle girdiği diyaloglarla (!) bilinen Halil Üner 'in aldığı ilk teknik fauldü. Ancak önyargının ve kulübün içinde bulunduğu sıkıntılı durumun ne boyutta bir ruhsal patlama yaptığını anlamak için bundan sonrasına bakmak gerekir.

Protokol tribününde yeralan Basketbol Şube Sorumlusu Doktor Tuğrul Demir kendini tutamayıp sahaya iniyor ve önce Erşan Kartal'a bir karış mesafeden ''içindekileri'' yüzüne doğru saydıktan sonra hızını alamayıp boğazına yapışıp geriye doğru itiyor. Sonunda da hakemler bu durumdan yakalarını kurtarıp seyirciler ''uyanmadan'' soyunma odasına kendilerini atıyorlar. Herkesin saygı duyduğu, üstelik ''Şube Sorumlusu'' titri de olan eski bir basketbolcu, ilerlemiş yaşına rağmen protokolden atlayıp hakemin boğazına sarılma hakkını kendinde görüyorsa bundan sonra tribünlerden sahaya girip hakeme ''haddini bildirmek'' isteminde olanları kim durduracak? Hangi yönetici ''durun, yapmayın'' diyecek? Demiş olsa da ne derece inandırıcı olacak? ''Hocanın dediğini yap yaptığını yapma mı'' diyecek? Peki Galatasaray'ın efsane kadrosuna yeralmış, saçlarına kırlar düşmüş tam olgunluk çağındaki bir insanı neydi bu derece çileden çıkaran? Sadece bir düdük mü?

Kulübün içinde bulunduğu mali durum berbat, ABDliler'den biri Randy Livingston ülkesine gidip bir daha dönmemiş, ''basketbolda kullanılmak'' şartıyla Cafecrown ile yapılan anlaşmanın paraları merkeze aktarılırken, kulüpten gelen oyuncuların maaş ödemeleri yerine getirilememiş varlık içinde yokluk çekilmiş, GSGM'ye karşılıksız çek verildiği için salona sponsor firmanın reklam tabelaları asılamamış, üstüste 3 maç kaybetmiş, kadrosundaki yabancıları birbir kaybetme aşamasına gelmiş gergin durumdaki bu takım mutlaka bir yerden patlak verecekti. Bu da Galatasaray'a göre ''artniyetli'' olan Erşan Kartal 'a patladı. Her ne kadar oyuna döndükten sonra hakemlerin ''durumu idare eden'' düdükleri olsa da ''günah keçisi'' olarak 40 dakikayı bitirdiler. Fatih Solak 'ın topa vurduğu o tekme, Halil Üner 'in çılgına dönmesi, yöneticilerin aşırı tepkisi o an hakeme yoğunlaşmış olsa da genel anlamda aslında kulübe, eldeki şartlara ve belki de federasyona duyulan bir isyandı. Bir sessiz çığlıktı.

Bu arada, Beşiktaş ile erteleme maçı önce 15 Şubat'ta diye açıklayıp sonrasında 3 Şubat'a alan Basketbol Federasyonu'na 2 Şubat'ta tepki gösterip ''Gerekirse ligden çekiliriz. Türkiye Basketbol Federasyonu'na savaş açtık'' söylemi sonrasında Demirel Federasyonu'na bağlı Merkez Hakem Komitesi ''istenmeyen'' hakemi bilerek göndermiş olmasın sakın?

Ancak Galatasaray ile Federasyonun çatışmasına hakemler de itilmeye başlanıyorsa vay basketbolumuzun haline...



http://www.turkbasket.com ' dan alıntıdır , harika bir yazı bütün içimden geçenleri yazmış tebrik ederim.
 
Gerçekten, benim de içimden geçen her şey yazılmış. Bu isyan, sadece tek bir teknik faule değil, bugüne kadar olan bütün art niyetlerin isyanıdır. Ama bugüne kadar neden savunulmadı bu takım? Benim isyanım da, "buna"dır. Neden Fener'in maçına başkanları geliyor da, bizimki gelmiyor? Neden haklarımız savunulamıyor? Neden yöneticilerimiz (!), bu kulübe bu kadar ilgisiz? Benim isyanım da, bunadır.

Şunu da belirteyim ki; bu kadar olayın sebebi gibi görünen Fatih'in, bu olayla hiç bir ilgisi yoktur. Bu olaylar, bir birikimin sonucudur.
 
Turkbasket.com editörü Levent YÜCELMAN genelde sivri dilli yazılarıyla ön plana çıkıp eleştiri oklarını da üzerine çeken bir yazar olarak tanınır ama bu seferki yazısında kesinlikle haklı. Pek sivri dille de yazılmamış ama yazının anafikri bütün çıplaklığıyla ortada.

Bu gibi yorumlar çoğalmalı ki insanlar Galatasaray' ın içinde bulunduğu vahim durumu görebilsinler.
 
Yücelman maçta yaşanan olaylara yüzeysel bakmak yerine psikolojik yönünü de çok iyi irdelemiş.

Yücelman çıktı; "Kral çıplak" diye bağırdı ama halkın önünde değil, çağın teknolojisi önünde. Umarım bu bağırışlar artar ve duyması gerekenler de duyar...
 

Üst