Maçla ilgili yoruma direk Bahar'dan başlayalım, Bahar her maç böyle oynasın dünya üzerinde Galatasaray'ı yenebilecek takım yok, WNBA takımları da dahil bu önermeye. Bahar kötü oynadığı zaman sorununun mental olduğunu yeteneklerinde bir sıkıntı olmadığını biliyoruz, söylüyoruz. Bugün Montanana'nın, Milton-Jones'un, yani iki çok önemli oyuncunun canını yaktı sahada oyunuyla. Sezon başında Galatasaray'ın ona ihtiyacı vardı, çıktı Fenerbahçe maçında aslanlar gibi oynadı kupayı getirdi. Prag maçı sıkıntıya girince, bir yerde elini soktu, yapabileceğini gördü ve maçı getirdi yine. Bahar geldiğinden beri oynaması için hep yanında olduk, belki de Cem Akdağ'ı eleştirdiğimiz tek konuydu, O.Çevik ve Z.Kalaycıoğlu dönemlerinde de devam ettik. Pas yeteneği, hızı, fiziki avantajları, yeri geldiğinde şutu ve çalışması ile arkasında durulmayı hak eden bir oyuncuydu, o yüzden Bahar iyi oynayınca sanki benim kardeşim iyi oynamış gibi gurur duyuyorum, geçen sene LJ'e karşı aslan gibi oynarken de böyle hissetmiştim, bugün de aynı şekilde. Ama beni ve benim gibi düşünenleri çok üzdüğü, saçımızı başımızı yoldurduğu zamanları da yaşadık. Bugün 3/12 ile şut attı ama kendine güvenerek oynadı, güvendi attı. Bugün girmedi, yarın %70 ile oynar. Bunu yapabilecek yeteneğe de sahip, kendine güvenini terk etmediği sürece benim için Türkiye'nin en özel oyuncusudur, tersi durumda da beni en çok üzen ve en eleştireceğim yerlidir. Çünkü Bahar artık 23 yaşında, ondan bir yaş küçük Alba Torrens'i Euroleague MVP'si ve büyük star olarak transfer ettik. Bahar genç bir oyuncu ama çocuk değil, her maçta çıkıp fark yaratması gereken, daha doğrusu farkını sahaya koyması gereken bir isim. Hep böyle devam Bahar.
Bugün bir numarada Ticha Penicheiro-Işıl Alben eşleşmesi vardı. Ticha'dan bahsetmiştik (ufak bir düzeltme yapalım, bu sene Tamika tarafından geçilmiş top çalma istatistiğinde) WNBA'in tüm zamanlarının en çok top çalan 2. oyuncusu konumunda. Işıl Alben, Ticha'nın olduğu sahada 7 top çalarak, ki bunlardan ikisi Ticha'nın elinden, çok ciddi bir başarı gösterdi. Hücumda hızlı oynadığı sürece (bundan kasıt yarı sahayı geçer geçmez topu Dee'ye teslim etmek değil) takım çok farklı oluyor, Alba'nın yokluğunda topu yere vurmayı günah sayan 3 numaralarımızı da göz önüne alırsak hücumlarımız sıkıcı bir hale geliyor. Işıl takımın hızlı oyununu ve hücumdaki pas temposunu arttırması gereken kişi. Savunmasından gayet memnunuz, hücumda bahsettiklerimi de yapması halinde çok daha iyi yere getirecek takımını kaptan.
Bugün Dee'nin kötü günüydü, 26 sayı attı. Tina çok verimli bir oyun çıkardı. Prince bir dönem düşüş yaşadı ama şimdilerde tekrar iyi performansa doğru gidiyor. Takım olarak uzun süre sonra ciddi bir rakibe karşı ribaundlarda yenilmedi, yerlilerin 18 ribaundlık katkısı önemliydi bunda. Basket atan oyuncu sayımızın 5 olması üzücü tabii ki. Neyse ki Alba dönüyor artık Avrupa için, ligde de Prince'i çıkarıp, Alba, Michelle ve Syl'i ekleyeceğiz, daha iyi göreceğiz yani takımı. Bu arada maç sonunda Dee top kullanmayacaktı, önce Ticha, sonra Viteckova gelip sert müdahaleler yaptılar, sonra da ters turnikeyi yediler
. Ondan sonra da koçlar karşılıklı gereksiz molalar aldılar, şimdi çocuk gibi "onlar başlattı" demek istemiyorum ama amaçları neydi anlamadım gerçekten. Bizim de cevap vermemize gerek var mıydı, onu da bilmiyorum. Bir de şu sarışın Gürcü hakemi görünce tüylerim ürperiyor artık, abla cidden kötü hakem ve sanki tersiymiş gibi her hafta İpekçi'ye yollanıyor şaka gibi. Türk hakemleri tanımayan ben, onu ezberledim artık.
Son sözü koçu ayırmaya gerek yok. Bu coaching gerektirmeyen bir maçtı, tıpkı VICI Aistes ve Bourges maçları gibi. Takım kazandı işte. Prag, Bourges ve VICI zaten dünyanın en kötü takımları, birbirlerinden başka kimseyi mağlup etmemişlerdir bu grupta herhalde!? Neyse FIBA Europe'u açıp bakmaya gerek yok. Şimdilik dursun, Fenerbahçe'ye yenilirsek gelir "koç istifa" yazarız.