Emir Alkaş - Çağrı Turhan Röportajı

ÇT: Cimbom taraftarları bugüne kadarki performansınızdan çok memnun, öte yandan futbola oldukça bağlı bir kulupsunuz. Futbol takımı kötüyse kulübe bağlı diğer takımlar da bundan etkilenebiliyor. Kulubunuzun de bu durumda olduğunu düşünürsek herangi bir problem basketbol takımını nasıl etkileyebilir? Sizin birkaç kişiyle çalıştığınız ortamda Cska Moskova gibi bir takım 20-30 kişiyle aynı işi yapıyor. Kurumsal açıdan bu yarışla mücadele edebilecek kaynaklara sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?

EA: Kulupte en son kararı verenler arasında olmamama rağmen gözlemim şöyle: Rakibimiz olan takımlara karşı eş değerde iş yükümüz olduğu doğru. Bu kulüplere nazaran daha az sayıda çalışan ile aynı iş yükünü yapmaya çalışıyoruz. İşimize daha fazla zaman harcamaya çalışıyoruz, bir çift ilave yönetici olmaktansa buradaki aile ortamını sağlamak için görevimiz dışında da vakit harcıyoruz işini iyi yapamayan bir tane asistan koç, bir tane daha fizyoterapist olmasındansa. Bu olay koç, oyuncu ya da personelle ilgili olsa da Mahmuti’nin işe eleman alma ile ilgili izlediği yöntemlerden biridir. Burda insanların yaptığı gerçekten zor, çok iyi çalışıyorlar. Kulup için feragat ediyorlar ve her an ihtiyaç olduğunda yardıma hazırlar acil durumlarda da. Bence bu, kulübün kurulum ve ilerleme aşamasında gelişimi için doğru yaklaşımdır. Sanırım ilerlemek için daimi yaklaşımımız bu olacak. Kulubun bir parçası olmaktan çok mutluyum. Bu bana kulüp için yapılacak her projede yönetimde bulunmak için gayet uygun, projeleri yönetebilirim.

ÇT: Öncelikle TBL finalini geçen sezonda yapmanız ve Euroleague’de ilerlemeniz Galatasaray taraftarlarının futbolda olduğu gibi baskette de coşkulu olmasını sağladı. Bir çeşit üstün başarı gösterdiniz ve beklentileri biraz daha aştınız. Bu yüzden taraftarın genel tavrı çok pozitif ama burası taraftarların her zaman şampiyonluk görmek istedikleri ve diğer durumları başarısız saydıkları bir kulüp. Beklentiler çok hızlı yükseldi ama bunlar bebek adımları. Sizin açınızdan çok da realist olmayan bazı beklentiler endişe yaratıyor mu?

EA: Takımı yönetirken beklentiler kesinlikle en önemli değişkenler arasındadır. Fakat bu organizasyon dışındakiler tarafından tespit edilecek bir faktör değil. Bu yüzden hedeflerimizi belirlerken özellikle onları halkla paylaşırken aynı şeyleri söylemeye devam ediyoruz. Bizim asıl amacımız gelecek maçı kazanarak, iyi performans göstererek, teknik ve yönetim bakımından iyi hazırlanarak gelecek aşamaya geçebilmek. Tabi ki aramızda uzun zamanlı planlar belirliyoruz. Bu dönemde yoğun bir plan içinde olmamıza rağmen, büyük planlarımızın bir bölümü olarak seçiyor olduğumuz bir çok oyuncu ve diğer kadrolar var. Ama ben her şeyi paylaşamam ve benim bile bilmediğim bir çok şey var. Bu, günlük işlerin, uzun zamanlı planların ve projelerin Hakan Üstünberk ve Oktay Mahmuti tarafından uygulanan yapı sayesinde iyi bir şekilde saklandığı bir organizasyon.

ÇT: Kurumsal bakış açısından, bana göre karttaki performans oldukça başarılıydı.

EA: Final maçını kaybettikten sonra tabi ki çok üzgündük ama geçen sezona başlamadan önce sorulsaydı TBL finaline kesinlikle razı olurduk, Euroleague’te oynamayı da kabul ederdik. Şimdi son 16’dayız ve gelecek adıma yükselecek konumdayız. Bazı insanlar ‘Bu sezon Euroleague’i kazanamayız’ dediği için Mahmuti’ye sinirli. Ama unvanın nasıl kazanabileceği açık, özellikle en iyi takımların unvan için çalıştığı en üst seviyede bazı şeyler anlaşılmalı, az zamanda çok para harcayarak büyük başarılar kazanılmaz. Bu aşamada başarılı olmak uzun zamandır orada olmayı, doğru pozisyonda doğru insan bulundurmayı ve sabırlı olmayı gerektirir. Biz çok çalışıyoruz fakat diğer takımlar da öyle.

Bazen büyük çakılı bir bazuka ile savaşıyoruz. Ayrıca bzi diğer takımların sahip olmadığı belli özelliklere sahibiz. Partizan ve Panathinaikos’a eş değer bir fanatik taraftarımız var. Bu gibi önemli özelliklerin sonucunda, büyük çakılı bir bazuka ile savaşacak noktaya ulaşabiliriz. Öte yandan sezona bütünyle bakarsak, büyük çakı bazukayı her gün yenemez. Bence bulunduğumuz yol doğru olan yol, hem kurumsal hem de teknik açıdan. Herkes hedefin ne olduğunu biliyor. Herkesin aynı hedefte olması çok önemli ve pozitiftir. Bazı şeyler yavaş yavaş aşılacaktır. Ayrıca her bir sezonda daha da iyiye gitmek mümkün olmayabilir. 2 sezon çok iyi olabilirsiniz, bir dahaki sezon bir adım geride, üçüncü sezon yine ileride olabilirsiniz. Örneğin Panathinaikos Partizan’a yenildiğinde playoffa bile gidemezken bir sonraki sezon daha iyi durumda döndü ve şampiyon oldu. Kimsenin bu takımın misyonunu ve koç değişikliği ya da kulüp yöneticilerinin değişmesini sorgulamaması daha güvenilir bir fikir olacaktır. Kısaca diğer sezonda şampiyonluğu yine kazandılar, Messina’nın Cska gibi harika bir takımını bile yendiler. Bu da bizim ulaşmak istediğimiz istikrar.

ÇT: Temel stratejinizin, dramatik değişikliklerin, rakibin zorluğuna ve zayıflığına bağlı olduğu taktiksel bir esneklikten geçtiği yaklaşımdan ziyade oyundan oyuna tekrarlayarak inandığınız mükemmeliyetçi ilkeler olduğunu söylemiştiniz. Bu yaklaşımın her tercihte olduğu gibi avantajlı ve dezavantajlı yönleri var özellikle yüksek daha üst seviye takımlara karşı problem yaratmaz mı? Örnek olarak Bilbao’nun Siena yenilgisi harika bir örnek. Katsikaris, ACB maçlarında normalde olduğundan daha yavaş oynadı son lig maçında. Siena maçı hazırlığı gibi görünüyordu, belki Real Madrid ve Malaga da olabilir. Siena maçında da Bilbao 25-30 dakika boyunca bu stratejisine sadık kaldı eğer bunu 40 dakika boyunca yapsalardı sonuç farklı olabilirdi ama alışkanlıklarına döndükleri dakikalar onlara pahalıya mal oldu. Siena’nın lehineydi kendi basketbolları ve çift sayılara çıkan farkla teslim oldular. Bu genel koçluk düşüncesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

EA: Aslında sezon başında erken kazanılan maçlar ya da bir maçta erken kazanılan skorlar oyun sonunda kazanılan puanlar kadar önemli. Bence bu bir kişinin kullandığı tarza bağlı, Mahmuti çok sayıda net ilkelere sahip ve bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı. İyi durumda da kötü durumda da bu prensiplere daima bağlı kalarak, yüksek seviyede antreman, aynı savunma prensiplerine bağlı kalıp bazı rakiplere saygı gösterip o maçlarda birkaç değişiklik yaparak sezonu kapatmayı planlayan bir yapı var. Sezon içerisindeki 3-5 maç değil de sezon sonundaki yerimiz önemli bu prensibe bağlı olarak. Mesela sizin Bilbao örneğinize gelirsek Katsikaris bu tarz bir koç. Önemli olan bunu kendi başına uygun bir şekilde yapmak, kendine göre doğru olan, kişiliğine göre uyum sağlayan. Katsikaris ve Mahmuti’ye göre olanlar tek ve aynı olmayabilir. Katsikaris Mahmuti’nin aynısını Mahmuti de onun aynısını yaparsa gelecek sezon kötü sonuçlanabilir. Kısaca bu bizim tarzımız, kısıtlı olan kaynaklarımızı daha etkili ve verimli kullanmaya çalışmakıyız. Aynı şeylerle günlük çalışmalar yaparak ve her maç için çok az özel taktiksel değişiklikler yapmalıyız.

Taktiksel açıdan bakarsak sahada diğerlerinden daha azını yapmıyoruz. Bizim oyunumuz sabit ve standart. Bizim oynayışımız rakip tarafından biliniyor, topu tutmak, topu sürmek yerine paslaşmak, hareketli uzunlarımız yardımıyla sıklıkla ikili oyunlar yapmak ve ikili oyunlarla üstünlük sağlamak, saha içinde doğru yayılarak bu boşluklardan yararlanmak üzerine kurulu. Oyunu yavaşlatmanın en temel araçlarından biri, içerde low post oynayan oyuncuya topu vermektir. Bunu yapan oyuncumuz yok. Bunu yapabilen oyuncu dezavantajlar doğurabilir. İkili oyun savunmasıyla ilgili sorunlar yaşanabilir, bütün sahayı koşmada, açık saha oyunu oynamakta ve ikili oyun oynamakta da sıkıntılar yaşatabilir. Bu dediğim problemleri yaratmayan, bu özelliklerin hepsini yapan da sınırlı sayıda oyuncu var ve onlar da en iyi takımlarda oynuyor. Fran Vazquez ve Lorbek gibi oyuncumuz olsaydı bunu yapabilirdik. Bence elimizdekilerle olabileceğimiz en iyi yerdeyiz. Bizim takımımız tam bir takım çalışmasına dayanıyor; takım ruhu bizim için çok önemli. Gösterdiğimiz ekip çalışması ve koç Mahmuti’nin alçak gönüllülüğü bu başarının sebebidir bence.

ÇT: Galatasaray Euroleague maçlarında bazen hücumda zorlanıyor. Bence hücumda ana opsiyonlarınızdan birisi ritim bulabilirse takım ritmi ve hücumu da artabilir. Bu da herşeyi ciddi şekilde olumlu etkileyebilir. Sizin için problem yaratıyor mu?

EA: Hedefimiz bir takım olarak oynamak olduğu için doğru bir yarı saha infası ile, diğer takımlardan daha yavaş oynuyor gözüküyo olabiliriz. Ama yine de, iyi oynadığımızda, çok çeşitli ve başarılı oynayabiliyoruz. Sırtı dönük low post oynayabilen bir oyuncumuz yok ama Olympiakos maçı öncesinde Euroleague’de boyalı bölgeden sayı üreten 4.takımdık. Bununu anlamı da topu çok iyi hareket ettiriyoruz, topsuz bölgede iyi oynayıp ikili oyunlarda başarılı oluyoruz.

Sezonun yarısına gelmişken, oyuncuları iyi tanımak hangi oyuncunun hangi noktada ne yapacağını anlamak gerekiyor ama ayrıca oyuncunun de rollerine alşıması lazım. Mesela maç sonunu iyi oynayabilecek 3-4 oyuncumuz var, oyunun en kritik anlarında başarılı olabilen. Bir sezon boyunca hangi oyuncuyu hangi noktada kullanacağımızı bilmek Ocak ayını bulabilir.
 
ÇT: Galatasaray defans konusunda çok başarılı, Oktay Mahmuti’nin yaptığı farklı şey ne? Efes Pilsen’deki harika savunma geleneğinde yaptığıyla karşılaştırırsak?

EA: İzin verildiğim kadarını açıklayabilirim. Öncelikle bizim defansımız hep aynı ilkelerde uyguladığımız gerçeğe bağlı. Defans yaklaşımımız çok detaylı. Hücum oyuncusunun çembere olan açısı ya da topa ve onu savunan oyuncuyla arasındaki mesafe. Bunların hepsi birer ilke ve her oyuncumuz biliyor. Oyunda oyunu değiştiren küçük farklar var. Bu uyarlamaları sınırlama sebebimiz şu: ilkelerimize sadık kalıyoruz, böylece aynı şeyleri tekrar tekrar uyguluyoruz. Bu da savunmamızdaki başarının sebebi.

Defansif yaklaşımımız farklı seviyelerden oluşuyor. Bir çok defansif mekanizmalarda çeşitli ayarlar vardır, kısa oyuncunun topa çok iyi baskı yapması, uzunlardan sürekli yardım gelmesi ve potayı korumaları gibi. Bizim yaklaşımımız farklı, asıl defansif stratejimiz tam 5 oyuncumuzun topun peşinde her an olmaları ve rakibin hücumunun çevresinde olmaları sürekli. Tabi ki bütün sırlarımızı söyleyemem, 30 çeşit ikili oyun savunmamız yok hangi noktada hangi oyuncunun ne yapacağı konusunda netiz. Defansif mekanizmamız topa baskı yapmak ve uzunlarımızın adam adama defansını tek başına sağlamak değil. Hem ön hem de arkada oyuncular var bütün oyuncular kendi savundukları oyuncularla sorumlu.

ÇT: Bugüne kadar çalştığınız koçlar hakkında ne söyleyebilirsiniz? Onların en ilgi çekici ve etkileyici yönleri ne?


EA: Kendimi öğrenme aşamasında gördüğüm ve bu platformda kendimi daha çok genç bulduğum için hepsine yüksek derecede saygı duyuyorum. Bu koçların her biri bazı alanlarda çok yetenekli ama bazı yönlerden zayıf, benim ya da senin veya diğer herkesin olduğu gibi. Mesela David Blatt hücumda mükemmel yaratıcı bir koç. Takımın durumuna bakıyor ve birkaç saniyede anında yaratıcı çözümler bulabiliyor. Bir mola boyunca daha önce hiç oynanmamış bir oyuna çeviriyor maçı.

Blatt’ın takımlarının skoru molalar sonrası aşırı iyi olur. Bu tabiki oyun hazırlığı ile bağlantılı ama ayrıca hızlı düşünme ile de ilgili. O ‘X’ ve ‘O’ ları korta çevirme ve uygulama konusunda çok güçlü mantığa sahip. Bence bunun başlama noktası da Avrupa basketbolunda oynanan çok fazla plan olması, özellikle Maccabi ile asistan koç olduğu sezonlardaki geçmişi sayesinde.

Maccabi stiline gelince, geçiş oyunu görüyoruz: yüksek tempoda oynanan, hızlı ve erken ikili oyun yapılan, atletik oyuncularla muhteşem oyun oynayarak momentum kazanılan bir oyun. Daha iyi ifade edersek, hızlı, yetenekli, atletik ve yükseklik ve top tutma yeteneği olan oyuncular kullanıyorlar. Maceo Baston sahada çok iyi koşuyor, Eidson nadir bulunan forvetlerden biri. Onların sisteminde Baston, Vujcic gibi oyuncular en iyi oyuncular hallerine dönüştüler. Oysa bu oyunculardan Baston Badalona’da oynadı, Vujcic ise Asvel’e kiralık olarak gönderilmiş bir isim. Jamie Arnold gibi bir TBL takımı tarafından imzalanmasına şüpheyle bakılacak bir oyuncu benchten gelip Euroelague finalinde 14 sayı üretti. Oyuncuları sistemlerine çok iyi oturtuyorlar.

Blatt’tan öğrendiğim bir diğer şey, teknik ve taktik açıdan oyun hazırlığına yapılan vurgudur. Gördüğüm kadarıyla Yunan ve İsrail basketbolundan gelen koçlar, bu konuya önem veriyor. Biz de burada buna benzer bir şey kurmaya çalışıyoruz. Bu noktada maçlara iyi hazırlandığımızı düşünüyoruz. Oktay Mahmuti de oyun hazırlığının çok önemli olduğunu biliyor ve işimizin bu kısmını iyi yönetiyor. Bu benim çok üzerinde durduğum ve çalışma yaptığım bir alan olduğu için, oyun hazırlığına önem veren kişilere yaklaşmam çok doğal. Hazırlık düzeylerine ve iş yüklerine baktığımızda, çok yüksek seviyeye gelirler. Bundan çok şey öğrendik. Rus Milli Takımı 2007 Eurobasket’i kazandığında mükemmel oyun hazırlığı büyük rol oynadı.
Ayrıca Mahmuti de birlikte çalıştığım koçlar arasında benim için çok özel yere sahip.

ÇT: Mahmuti’nin 2003-2004’deki Efes Pilsen’i benim gördüğüm en iyi savunma takımıydı. İstanbul’daki Tau Ceramica maçını hatırlıyorum, o dönemin en iyi şutörü Macijauskas’ın tek saha içi isabeti olmadığı bir maçtı. Olympiakos 90 ortalamayla İstanbul’a gelmişti ama Efes Pilsen son çeyrekte tüm güçle oynayamamasına rağmen 52 sayıda tutmuştu rakibi. Herhangi bir Siena kadrosunun da, o zamanki Efes gibi savunma yapabildiğini de düşünmüyorum. Final fouru 1 sayıyla kaçırmak büyük şanssızlıktı.

EA: Son 10 yıldaki en iyi takımın o olduğuna katılıyorum ve Mahmuti bu konuda bazı bilinmedik oyuncularla yaptığı sistemle krediyi hakkediyor. Onlardan biri Benetton’da beklentileri karşılayamayan, diğeri Caja San Fernando’dan gelen, biri FMP Zeleznik’ten gelen ve Kambala, Marcus Brown gibi birkaç büyük ismin ayrıldığı bir takımdı. İki türk oyun kurucunun yeterli olup olmayacağı ile ilgili şüpheler varken, Efes bu 2’liyle bütün sezonda başarılı oldu. Ortadoks olmayan bir takımdı, Son 10 yılda hiçbir Türk takımının elde edemediği Avrupa ligi başarısına sahip oldu en iyi kadroya sahip olmamasına rağmen. Mahmuti bunun için takdir edilmeli, ben Efes için çalıştığımdan o takımın oyunlar için nasıl hazırlandığını ve uygulama yaptığını çok iyi biliyorum.

ÇT: Oyun hazırlığı dışında, kendi sistemine göre çok iyi oynayacak ve birlikte çok iyi oynayabilecek oyuncuları iyi seçtiğini söyleyebilir miyiz? O harika bir kadro yapıcısı mıdır?

EA: İsim tutkusu olmayan bir kişi olması büyük bir özelliği. Çalıştığı çok takım Benetton’dan Efes’e ve şimdi Galatasaray’a kadar,rakibi incitmeye asla korkmadan sert basketbol oynamakla bilinen takımlar. Yarattığı takımların rakibin soyunma odasında ne kadar güçlü takım da olsalar bu maç kolay olmayacak hissi yaratması her takımın harcı değildir. Hangi kulüpte çalışsa da o böyle takımlar oluşturdu.

Kurallarına sıkı sıkıya bağlı, karizmatik bir figür, sadece sağlıklı bir takım yaratmıyor aynı zamanda bütün kulubu şekillendiriyor. Euroleague maçının ortasında doğru kararı verebilme yeteneğiyle, bu heyecanıyla takımı yaşatması da kalitesini yansıtıyor. Belki insanlar onunla kişisel samimiyetinden ötürü kötü şeyler söyleyemeyeceğimi düşünebilir ama Mahmuti,Blatt gibi figürler basketbol oyunu için çok önemli şey yapmış adamlar ve önemli isimler. Avrupa’da gördükleri saygı da bunları belgeliyor.

ÇT: Karşılaşılacak en zor koçlar kimler?

EA: Sadece oynadığımız takımlarla daha derinlemesine bilgilere sahip olduğum için bu koçlarla ilgili fikirlerim daha çok karşılaşmadıklarımızla kıyaslarsak. Efes ve Galatasaray ile karşılaştıklarımızla ilgili yorum yapmak isterim öncelikle.

2 koç geliyor aklıma, biri Xavi Pascual. Barcelona’yı küçük bir değişimle pek çok farklı oyunların olduğu karışık platformda mükemmel yönetiyor. Barcelona 50 farklı sete sahip, bir oyun boyunca bunlardan 10 tanesini seçiyorlar. Her bir oyuncunun bunları nasıl mükemmelce uyguladığını görmek çok etkileyici. Bu seviyeye ulaşmak çok zor. Çok iyi oyuncuları var ve çok yüksek bilgiye sahip bu oyuncular. Bir molada bir şey değiştiriyorlar ve herkes oyunu sanki 12 senedir oynuyorlarmış gibi yönetiyor. Ayrıca burada bir süprizden bahsetmek istiyorum. Geçen yıl Luis Casimiro’nun takımı olan Estudiantes’e karşı oynadık. Onların hücum organizasyonları mükemmeldi. Oyuncular her noktada ne yapabileceğini çok iyi biliyordu, onların bireysel başarısı Avrupa ligi seviyesinde değil ve çok başarılı değillerdi ama onlara karşı çok zorlandık. Tabiki konuşulması gereken çok takım ve koçları var, mesela eğer Bilbao ile oynasaydık Katsikaris’in çalışmasından bahsedebilirdim. Önceden analiz ettiğim koçlarla ilgili daha çok bilgim var.
 
ÇT: Şu an en iyi koçlar kimler?

EA: Sonuçlar konuşulur. Her kazanım, her oyun, her saniye, Avrupada’daki her basketbol önemli ve Nba’den farklı. Bu alandaki iyiler en sonunda kazananlar olacak. Onları karşılaştırmak kolay değil. Bu insanlar farklı şartlar altında çalıştıkları için kıyaslamak zor. Onların çoğu ile kişisel ilişkim var. Obradovic, İvkovic ve daha fazlası. Bunlar tartışmasız en iyi koçlar. İvkovic’e gelince 69 yaşındaki bir adam için bu zekayla ilerlemek, zeki küçük değişiklikler yapmak, ne zaman hangi kartı oynayacağını bilmek çok etkileyici. Obradovic harika, Pascual, Blatt ve Piangiani de harika.

ÇT: Obradovic’in 1 numara olduğunu söyleyebilir miyiz?

EA: Galiba öyle. Farklı takımlardan da söz edebiliriz. Bilinenlerin arkasında ama iyi olanlar. Mesela Sasa Obradovic gibi. Onun takımları kortta ne yapacağını her zaman iyi bilir. Luka Pavicevic de öyledir. Bu sezon çok kötü bir şekilde takımdan ayrılmasına rağmen Oded Katash da iyidir. Onların çalışmalarını analiz etme şansım oldu ve onların yaklaşımlarını, hem ofans hem de defans felsefelerini beğendim. Bu konuda biraz duygusal olabilirim. Bu camiada en iyisini her zaman seçemeye bilirim.

Temel olarak, basketbolda sevdiğim şey, hızlı hareket, basketbolla ilgilenmek, iyi karar verme, ok farklı oyuncular kullanma, takım kazancı için yeteneklerini maksimuma çıkarma, egolarını tatmin etmekten ziyade yeteneklerini çalışma mekanizması olarak birlikte kullanma, kortta belli bir ritimde oynamadır. 2003’de U19 Dünya Şampiyonası’na gittim. Çok iyi bir turnuvaydı. Bogut, Engin Atsür, Roko Ukic gibi harika yetenekler vardı. Schortsianitis, Barea, Kleiza gibi. Litvanya’nın koçu bu turrnuvada Kairys’di. Şu anda kendisi A milli takımın asistan koçu. Bu iyi bir koçluk seviyesinde alınan önemli bir turnuvaydı bence. Ama unutmayalım, her koç kovuldu.

ÇT: Vujosevic gibi?

EA: Kesinlikle. Bu sözler çok doğru. Bir koçu yalnızca bir maça göre değerlendirmek çok yanlış. Bir koç takımın iyi oynamasını sağlıyorsa, o kesinlikle iyidir ama takımı iyi oynamıyorsa bu onu kötü koç yapmaz, bu konuya böyle yaklaşmak lazım.

ÇT: Gelecekte sizce hangi koçlar en iyi olur? Obradovic, İvkovic ve Messina dışında iyi olabilecekler varmı ortak herkesin bildikleri hariç?
EA: Şu anki yardımcı koçların ileride koç olduklarında ne yapaklarını çok merak ediyorum. Son 10-12 yılda en iyi koçlar aynı asistanlarla çalıştı. Bu çağ bittiğinde, onların asistanları devralacak. Cska asistan koçu Sferopoulos çok iyi bir takım yönetti (Kolossos’ta) Piangiani asistan koç olarak başladı, bence farklı bir dönem başlayacak.

ÇT: Mesela, Katsikaris öyle bir koç, İvkovic’i tam olarak taklit etmiyor.

EA: Öte yandan, asistanlık döneminde deneyimli bir koçtan öğrendiğini uygulamak, bu çok iyi bir şey, üst seviye bir koça asistanlık yaparken tarzınıı geliştirmek için çok zamana gerek olmadığı için ve onunla uzun zaman geçirirsen, onun temel ilkelerine, perspektifine katılıyorsun demektir. Sadece küçük değişiklikler yapıyorsun. BU yüzden, ilerleme şansın daha yüksek. Örneğin şu an bence en iyi koçlardan biri Pashutin. Bu sezon Unics Kazan’da yaptıkları ortada ve geçen sezon Eurocup’ı kazandılar.


ÇT: Cska’da da iyiydi bence.

EA: Genç oyunculara odaklanırken ve yeni oluşum aşamasında Cska ile final foura ulaştı. Hem Blatt’ın hem de Messina’nın asistanlığını yapmak çok harika bir deneyim olmalı. Onu ciddi derecede etkilemiş ama bu deneyimden oluşturduğu sistem yönetim açısından en iyi yarı saha hücumlarından biriydi. İvkovic’in yarı saha hücumundaki seviyesine yakın buluyorum onu.

ÇT: Bu sezon Unics Kazan’ın ikinci yarılardaki performansı harika.

EA: Tamamen, Pashutin İvanovic gibi hızlı adım oyunu aracılığı ile avantaj elde etmeye çalışmıyor.
Bence biz son 10 yılda 4 temel stil gördük. Bunlardan biri MEssina stili, verilen herangi bir kadro dışında en iyisini elde etme, oyuncunun güçlülüğü ve zayıflığına göre. Benetton’da ofansif düşüncedeki Bulleri ve Edney ile Kinder Bologna takımı Euroleague finalini düşük skorlu bir maçla kazandı. Moskova’da yarattığı hairka defanslı takım da onun eseri. Türkiye’de çok tanınmayan İvanovic stili,, dünyanın öteki ucunda Vitoria varmış gibi. Bu yaklaşım çok pratik gerektiren ve yüksek tempoya ihtiyaç duyan bir yaklaşımdır. Bir İvanovic takımı sizi yenerken, sizi küçük duruma düşürebilir. Buna ritim basketbolu diyorum ben. Topu elinde çok tutan oyuncuya harika skor fırsatları yaratıyor ve onlar bu özellikten çok iyi yararlanıyorlar. Rakocevic’i de çok verimli kullandılar bu konuda. Bu sistemi bıraktıktan sonra oyuncunun nasıl oynadığını herkes gördü, daha karmaşık ve daha ofansif setlerden, öğrenmesi zor ve özel bir stile uygulaması kolay olmayan modelden oluşan bir sistemdi bu.

Üçüncüsü Maccabi ya da Gershon/Blatt stili. Gershon ve Blatt farklı ama ikisi de defans yoluyla hücuma başlıyorlar,7-8 kez geçiş ofensi oynuyorlar, diğer koçlar 20 ofens yaparken onlar sadece 5 tane oynuyor ve bunu hızlı bir şekilde yapıyorlar. Defansa gelince ofensin başlaması ile ilgili eğitimler süresince yardımcı koçun kulağını fısıldayan koç tipleridir. Bu sistemde kestirme yollara eğilimleri var, defansta çok sayıda taktiksel hareketleri, Maccabi ve Rus milli takımında gördüğümüz gibi sık matchup zoneları ve switchleri var. Gershon, bu yaklaşımın masteri diye düşünebiliriz. Oyunculara mükemmel eller, hızlı ayaklar kazandıran, birkaç oyunu yönetirken onları yüksek skorlu maça ve yüksek tempoya taşıyan bir adamdır.
Ayrıca bir de Obradovic tarzı var, modüler basketbol 3 bitirici ile 2 yaratıcı oyuncu ile iş bitirir. 2 oyuncu yaratırken diğer üçü sadece birkaç hata ile mükemmel tamamlama yaparlar. 3 top oyuncusu hata yaptığında, 2 yaratıcıdan daha çok uyarılırlar. Harika oyun hazırlığı, mükemmel taktiksel çalışma, yardımcı asistanın aşırı derece önemli olduğu maçlar. Onların oyunu temelde ikili oyunlara dayanır. Bazı oyuncular yaratıcıdır bazıları da iş bitiricidir. Oyunlar bir özel avantaja dayanabilir. Örneğin eğer Perperoğlu post up iyi işlerse ona topu iyi şekilde vereceklerini bilirler ve Calathes’in yaratıcı oyuncu olması farketmez. Perperoğlu’na oynarlar. Oyundan oyuna ortadoks olmayan değişimler yaparlar, bu da onların sağladığı avantaja bağlıdır.
 
ÇT: Kadro yapılımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Öncelikleriniz nelerdir? Sıfırdan bir takımı başlamanız istense ilkeleriniz neler olurdu?

EA: Sidelina’da yaptıklarından çok eleman alma daha da önem taşıyor. Yüksek seviyeli bir koçun yaptığı gibi işi 4 bölüme ayırabiliriz. Birincisi eleman alma, ikincisi sistemi kurma, temel prensipleri olan eğitim sistemi. Üçüncüsü oyun içi koçluk ve 4.sü de taktiksel çalışma ve oyun hazırlığıdır. Farklı koçlar bu bölümleri farklı tartarlar. Bu dönemin en büyük trendi gelişmiş kadro alımıdır. Nba’den Avrupa’ya yayılan oyuncu scoutingi, yeteneği keşfetme, gelişmiş genç milli takım şampiyonalarını takip etme. Şimdi herkes herşeyi çok iyi biliyor, bilgiye geçmiştekinden daha kolay ulaşılabiliyor. Her kim daha iyi oyuncuya sahipse kazanır, iyi oyuncuya imza atmanın anahtarı titiz olmaktır. Eğer titizsen daha çok bilgin var demektir. Daha çok bilgin varsa da daha güvenilir kararlar verebilirsin. Bugün bilgi gizli saklı bir şey değil. Nba’in GM’sini arayıp bir oyuncunun karakteri hakkında soru sorabilirsiniz. Önemli olan doğru yerde doğru yapabilmektir. Kullandığınız bilgi sistemlerinin yardımcı ile hangi oyuncuyu almayacağımızı karar vermek kolay ama anlaşacağın oyuncuyu seçmek aşırı derecede zor. Kalitesinden emin olduktan sonra oyuncuyu alırken belli faktörleri gözetiyoruz. Öncelikle aynı pozisyonu paylaşacak ve birlikte oynayacak oyuncularla ilgili karmaşaya nasıl uyum sağlayacak? Bence en temel özelliklerden biri bu. O oyuncu ile iyi oynayabilecek mi? Onunla topu paylaşabilecek mi? Yerde etkili oynamak için çok dakikaya ihtiyaç duyar mı? Sınırlı dakikalarda üretebilir mi? Sınırlı zamanda üretmeyi bilen verimli bir oyuncu çok uzun vakite gerek duyan oyuncudan daha değerlidir. Bugünün oyunu hızlıdır, bir oyuncu ortalama 20-22 dakikalık bir yüksek seviyede üretebilir, sezon belirleyici oyunlar harici 28 dakikada da zirvede oynayabilir. Her oyunda 36-37 dakika verimli görünen bir oyuncu balon olabilir. Limitli zamanda, limitli bir rolde nasıl böyle bir oyuncu oynayabilir.

İyi bir oyuncunun nasıl performans sergileyebileceğini anlamak için onu farklı takımlarda izlemek gerekir. En güvenilir metod onu farklı takımlarda, milli takım performansında ve diğer takımlarda izlemektir. Bu çok değerli bir bilgi. Bunun haricinde, biz oyuncunun daha önceden çalıştığı insanlardan oyuncu ile ilgili bilgi istiyoruz. Hiçbir durumda kötü bir takım arkadaşı istemiyoruz. Bizim için herşey iyi gidiyor. Bugüne dek anlaştığımız hiçbir oyuncumuz kötü değil. Bilgi ve referans almadan hiçbir oyuncuyla imza atmıyoruz. Başka şekilde bu iş yürümez, bunu yapmak için uzun süre boyunca oyuncuyu kortta izlemeliyiz. İkinci olarak işi teknoloji seviyesine ulaştırmalıyız. Oyuncuların videolarını bulmak da gerekiyor. İyi bir şebekeye sahip olmak ve kullanmak gerekli ama bilgi almak için 24 farklı yeri aramaya da gerek yok. Zaman çok gerekli bir kriter, bugün Banvit OLympiakos’un bırakır bırakmaz aldığı bir oyuncuyla anlaşıyor. Bilgili takımlar bu alanda çok avantajlıdırlar.

ÇT: Tekrar koçluk sistemine dönersek Messina ve Gershon’un başarılı oldukları sistem koçluğu dediğimiz tarz hakkında ne düşünüyorsunuz. Bu takımlar istikrarlı bir şekilde kesin bir tip oyun oynuyor, bu yaklaşım doğru mu? Hepsinden sonra çok fazla oyuncu oyuncu bocalaması, kural değişikliği, oyun yapısından kaynaklanan değişiklikler var. Örneğin MEssina Obradovic’e karşı 3 Euroleague finali kaybetti bence her bir oyunda daha iyi kadroya sahip olmasına rağmen. Bazı insanlar şunu iddia ediyor. En iyi oyuncular Nba için ayrıldıklarından sonra turdaki finalin sonucu, başka şeyden çok koçluk seviyesinde ortaya çıkıyor, koçun oyun içi hareketleri ve de yüksek seviyede oyun sonucu elde etmede çok fazla etkiye sahip.

EA: Önce bu insanlara bir bakmak lazım. Bir diğer Messina ve Gershon ortaya çıktığında, aynı tarzıyla yarışı yönetecektir. Messina, Smodis’e 20’li yaşlarının başında bolca oynama zamanı veriyordu. Bu insanların tarzını diğerlerinden isole etme ve bu insanları isole etme doğru değil. Yüksek seviye basketbolunun minimum gereksinimleri bile çok yüksektir ama onlar bu minimum gereksinimleri çok iyi karşılıyorlar. Ayrıca yeteneği çok iyi keşfedebiliyorlar. Örneğin, Messina’nın kendi scouting takımı var. Diğerlerinden önce oyuncuyu buluyorlar. Sezonun ortasında takımının cornestonu olarak Ante Tomic’i seviyor ve böylece final fourda Real Madrid’i güçlü bir aday yapabiliyor. Bence burada karizma da önemli rol oynuyor. Messina Bologna Universitesi’nde yıllarca eğitim vermiş biri. Her zaman yeni bir Messina olsun istiyoruz. O geldiğinde başarı da geliyor. En karizmatik koçlar hep kazanmıştır, ilki Pat Riley idi, sonra da Phil Jackson. Koçluk efsaneleri Avrupa’da baş gösteriyor. Obradovic dönemi hiç bitmeyecek gibi duruyor ama bittiğinde, zamanın en karizmatık koçu onun yerini alacak.

ÇT: Kişisel olarak Euroleague yapısını çok beğenmiyorum. Yıllardır belli takımlar domine ediyor. Az bütçeye sahip takımların şansı azalıyor, yeni Top 16 formatında bile daha fazla. Euroleague’in bu zor formatı için ne düşünüyorsunuz?

EA: Euroleague’in devlerin ligi olduğu çok nettir. Ayrıca ligin olduğu yer çok iyi. Karar verme pozisyonlarında çokça mücadeleleleri var. Örneğin Euroleague görevlileri ile konuştuğumuzda yeni top 16 formatının onu G8 yapısı gibi görünmesini sağlasa bile Partizan’ın final four maratonunun diğer kulüplere yeni bir bakış açısı kazandırdığını söylüyorlar. Ama bu güçlü bir organizasyon, profesyonel ve başarılı bir şekilde yönetiliyor. Başka alternatifi yok. Fiba da Euroleague’in üstünlüğünü kabul etti bile. Sonuç olarak Euroleague’de olmayı elbette istersiniz.
Euroleague’in zengin adamların kılubu olduğunu iddia edemezsiniz. Kimse bunu yapmaz, organizasyon çok başarılı olduğu için hakem kurumu onların yönetim performansı, sponsor kurumu, iletişim yetenekleri ve adaleti her şey en üst seviyede.

ÇT: Gerçekten başarılı mı?

EA: Kesinlikle. Onların pazarı 2 yıl önce Partizan’ın da ulaştığı bu sezon Unics Kazan’ın da ulaşabileceği final foura ulaşma imkanı sunuyor. Barcelona’da yetkilileri ziyaret ettiğinizde 1 bütün kat marketing katı. Onlar işlerinde üst düzey insanlar.

ÇT: Gelecekte kim domine edecekler basketbolu? Ekonomiden dolayı Yunan kulüpleri çöküyor, aynısı İspanya ve İtalya’da da olabilir. Rus ve Türk takımları çok para harcayarak ilerlediler. Bizim için piyasada gelecekte ne olacak? Örneğin eski Yugoslav ülkeleri hem kulüp bazında hem de milli takım bazında tekrar yükselebilecekler mi?

EA: Bence en iyi organizasyonu olan en iyi takım olacak. Herkes bir noktada yükselecek. Türkiye’de de kriz vardı bazı takımlar da çöktü şimdi tekrar yükselmeye başladı Türk takımları. Rusya’nın konumu da kıyaslanır. Panathinaikos, Olympiakos, Barcelona ve Baskonia gibi takımlar hep yüksekte olacak. Bir noktada yükseklikten uzakta olsa bile geleneğe devam eden başka bir tanesi onların yerini alacak. Pamesa Valencia iyi bir örnek. Valencia İspanya’da orta seviyede hep iyi olmuştur. ULEB kupasını kazandılar, büyük yatırımlar yaptılar, Scola harici Tau takımının hemen hemen tamamını almaya çalıştılar. Fakat Oberto, Tomasevic ya da bir başka oyuncuyu alınca Tau ile aynı takım olamazsınız. Örneğin onlar kadar iyi fizyoterapiste bile sahip olmalısınız.
Ülke seviyesinden ziyade kulüp seviyesini araştırmanın daha sağlıklı olacağına inanıyorum. Rusya’da büyük bir kriz varsa Cska gerekli vizyonu, deneyimi, yönetim yeteneği, lobi ya da ne demek istiyorsanız sahip ve hala zirvede kalabiliyor. Cska’nın başarısı sadece para sayesinde değil. Evet Kirilenko çok iyi para kazanıyor ama onu orada tutmak için diğer faktörleri de sağlıyorlar. Nba’de daha iyi bir anlaşma yapacağı şüphesizdi ama onlar çok iyi kurumlar, iyi bir jenerasyon ürettiler. Vorontsevich ve Kaun çok iyi rotasyon oyuncuları. Buna 2 tane daha iyi oyuncu eklendiğinde çok iyi bir kadron olur kendi kaynaklarından oluşturdukları lokal oyuncularla başarının çok güzel olduğunu biliyoruz. Bu iyi vizyonlu bir kulüp. Diğer takımlar buyuk harcayarak onlarla yarışmayı planlıyorlar, sonra da paraları bitiyor tıpkı Dinamo Moskova örneğindeki gibi.

ÇT: Peki genç oyuncular, alt yapı kategorisinde de çalışmış biri olarak, genç yetenekleri takım seviyesine getirme aşaması ile ilgili ne düşünüyorsunuz? İspanya ve İtalya gibi birinci ve ikinci ligler arasındaki farkın daha küçük olduğu ülkelerde oyuncu kiralamak mantıklı gibi görünüyor. Türkiye gibi ülkelerde bu daha zor gözüküyor.

EA: Bence başarılı ülke ve kulüpler, her bir oyuncuya özel değer verip tek proje gibi davranıyorlar. Şöyle açıklayabilirim: bir oyuncunun kiralık verilmesi iyi bir seçenek olabilir fakat başka bir oyuncu için ise fiziksel gelişim açısından da yüksek kaliteli kadro eğitimi görmesi daha karlı olabilir. Bence eski Yugoslavya’da oyuncu gelişiminin arkasında yatan sır budur, her bir oyuncu için gerekli olanı yaptılar.

ÇT: Petrovic ve Kukoc örnekleri gibi…

EA: Evet, Partizan ve Pekovic örneğini ele alalım. Onlara Pekovic tarzı bir oyuncu lazımdı ve anahtar noktaları ondan öğrenecek birine ihtiyaçları vardı. Bu yaklaşım sonucu olarak bugünkü oyuncu haline geldi. Diğer bir doğru çözüm diğer oyuncuyu kiralık vermek olabilir. Temelde benim için doğru perspektif bu, her bir oyuncuyu birer özel proje olarak görmek. Bence en büyük problem şudur; mental güç ve fiziksel kazanımları çok önemlidir, diğer sorunlarla da uğraşmalıyız. Bu çocuklar büyürler ve olaya katılıp daha düzenli bir hayata sahip olabilirler. Ancak bir oyuncunun mental sorunlarla uğraşırken kaybedilen zaman veya çocuğu eğitmektense oyun kazanmaları için turnuvalarda onun koçunun ona güvenmesi pahalıya mal olabilir. 23 yaşındaki oyuncunun patlama yapmasını bekliyorsunuz ama bu yaşta üst seviyede başarılı olmak için istenen seviyeye ulaşamayabilir. Aynı zamanda iyi yapıda iyi eğitim alan bir oyuncnu diğerinden daha fazla gelişebilir fundemental olarak. Sadece şut atarak diğer özelliklerde eksikseniz başarılı olamayabilirsiniz, top kontrolü, low post oyunu ve bunun gibi. Saha dışı faktörlerle de uğraşırken temel alandaki çalışma ve ilkeler kenara atılabilir, fundemental gelişmeyebilir, bu da bence Türkiye’deki en temel problem. Daha önce de söylediğim gibi 2 yolu var: biri her oyuncuyu farklı bir proje gibi düşünmek, diğeri de her gün yeni bir şey öğretmek, böylece fundemental yeteneklerine yenilerini ekleyebilirler.

NOT: Sonlarda kafam dağıldı, hatalar olabilir çeviride ki zaten röportaj Türkçe yapıldı ve İngilizce'ye çevirirken Çağrı Turhan değişik kelimeler kullanmış olabilir, sonra ben de onları çevirince anlam değişmiştir biraz biraz.
 
Bu harika çeviri ve emeğiniz için teşekkürler. Çoğumuz biliyor aslında ingilizceyi ama bilmeyen arkadaşlarımız için bu güzel ve doyurucu röportajı okuyabilmek çok güzel.
 
Röportaj da keyif verici ama Tanju´nun emeğinin ön plana çıkması çok doğal olsa gerek. Yeri gelince beynini, yeri gelince bedenini Galatasaray´ın emrine sunuyor..
 
Böylesine uzun bir röportajı çeviri yapabilmek gerçekten büyük emek istiyor,Tanju'ya teşekkür ederim.

Röportajın her bölümü ayrı ayrı değerli bir basketbol sever olarak ama taraftar olarak röportajın başı çok daha önemli.Röportajın başında Emir hoca yol haritasını çizmiş.Özellikle dediği 2 sene üst üste yükselirsiniz,3. sene bir geri adım atarsınız ama ondan sonraki sene hepsinin de üstüne çıkabilirsiniz cümlesi çok çok önemli. Bu sezon sonunda bazı kilit oyuncularımız ayrılabilir ayrılmayabilir de,bunlar bütçe ile ilgili meseleler fakat sistemin ve kurumsallığın kurulması hepsinden değerli.
 

Üst