Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004)

Tür : Romantik / Dram / Komedi / Romantik Komedi
Gösterim Tarihi : 26 Mayıs 2006
Yönetmen : Michel Gondry
Senaryo : Charlie Kaufman , Michel Gondry , Pierre Bismuth
Görüntü Yönetmeni : Ellen Kuras
Yapım : 2003, ABD , 108 dk.


Oyuncular

Jim Carrey (Joel Barish) , Kate Winslet (Clementine Kruczynski) , Kirsten Dunst (Mary) , Tom Wilkinson (Dr. Howard Mierzwiak) , Elijah Wood (Patrick) , Mark Ruffalo (Stan) , David Cross (Rob)

Joel Barish, iki yıl boyunca beraber olduğu sevgilisinden oldukça şaşırtıcı bir haber alıyor. Kadın, bir teknolojik deneye katılarak, ilişkilerini tamamen hafızasından silmiştir. Yani Barish'in kim olduğunu bile hatırlamamaktadır. Bu gelişme üzerine küplere binen adam, aynı prosedürü kendi üzerinde de gerçekleştirmek ister...

Film, adamın hafızaları silinirken, yaşanılan ilişkiyi gözler önüne serer. Adam da bir kez daha oldukça iyi başlayan ve sonradan tadı kaçan ilişkiyi izler. Fakat zaman geçtikçe ve sıra yaşanılan güzel şeylere gelince, üzerindeki müdaheleyi durdurmak ister. Pişman olmuştur!


kendi yorumum ; bugüne kadar izlediğim en iyi filmdi. bir filme efsane deniliyorsa o film budur benim için 10/10

edit: resim falan çıkmamış. bu işlerde iyi değilim. ekliyecek arkadaş olursa güzel olur. bir de filmin the'sı çıkmamış başına the koyarsak güzel olur. çok masraflıyım ama oldu bir kere :)
 
Eternal Sunshine Of The Spotless Mind, bize Jim Carrey 'in alışageldiğimiz rollerinin dışında ustalığını sergileme fırsatı sunduğu ve son yıllarda en hızlı içi boşaltılan kavramlardan birini, aşk ?ı, gerçek aşkı anlatabildiği için önemli bir film.. Ama bunu yaparken kullandığı insan hafızası ile ilgili kurgu oyunları da es geçilecek gibi değil, bu durum son yıllarda enteresan bir sinema trendi olarak göze çarpıyor..

İlk anda aklıma gelenler Irreversible (ki aslında o da enteresan bir aşk filmidir), Memento, Donnie Darko, Frequency ve Butterfly Effect..

Bunlarda genelde hikaye, zaman ve yazgı kavramları üzerine kurulu, Eternal Sunshine ve Irreversible ?da yazgı aşk üzerinedir, Memento ve Frequency ?de ise çözüm bekleyen bir cinayet vardır.. Donnie Darko ve Butterfly Effect ?de ise genç bir bireyin yaşamla ölüm arasında değişen çizgisi konu edilir.. Algıladığımız zaman ve gerçeklik ile algılarımızdan bağımsız olarak var olan fiziksel dünya arasındaki ilişkiyi kafamıza kakan filmlerdir bunlar.. Irreversible ve Memento hikayeyi sondan başa doğru anlatarak sonunda ( daha doğrusu en başında ) aslında bütün olup bitenlerin gerçek mi yoksa kabus mu olduğu kuşkusunu izleyicinin yüzüne vurur ve bitirir, diğerleri ise kah zamanaşırı radyo frekansları kah şizoid beyin faaliyetleri yardımı ile geçmişi değiştirme çabalarını ve bunun sonuçlarını anlatır..

Meseleye aşk açısından bakıldığında Eternal Sunshine ile Butterfly Effect ?in vardıkları nokta taban tabana zıt gibi görünür, ilkinde aşk, kahramanlarının bellekleri silinse bile değişmeyen bir yazgıdır, diğerinde ise hayatında herşeyi yerli yerine oturtmak için reddedilmesi gereken, değiştirilebilen bir olgu..

Bu anlamda Eternal Sunshine her ne kadar aşkın ne olduğunu güzel anlatıyor olsa da yazgının değişmezliğini vurgulayan daha kaderci ve ahlakçı bir noktadadır, Butterfly Effect ise final sahnesinde kızla oğlanın yolda karşılaştıklarında birbirlerine şöyle bir bakıp zıt yönlere yürümeye devam etmeleri ile tam anlamıyla eternal sunshine?daki bu subliminal mesajı reddetmiş, inkar etmiş bir filmdir ve nedense bana daha akılcı görünmüştür..

Sonuçta bence ne eternal sunshine bir aşk filmidir, ne de mesela memento bir polisiyedir. aşk, şiddet vb bunlarda hikayenin taşıyıcı olarak kullanılmış unsurlarıdır. hepsinin ortak noktası belki de memento?nun finalinde leonard?ın şu sözlerinde gizli :

" i have to believe in the world outside my own mind. i have to believe that my actions still have meaning, even if i can?t remember them. i have to believe that when my eyes are closed, the world?s still there. but do i? "

Çevremizde bizden bağımsız bir dünya var mı, yoksa herşey bizim algılarımızdan ve bellek kayıtlarımızdan mı ibaret ?

Yani kısacası soru şu:

. . hey, what?s the matrix ?

Kerem


Kişisel Not 'um : 8.5 / 10
 
bir terslik olmazsa izleyeceğim.. ve merak ediyorum bu filmde benim mi kaçırdığım bi nokta var.. herkes bu kadar çok severken..ben bir türlü sevemedim bu filmi.. bu kez pür dikkat izleyeceğim hemde..
yada o günü beklemeden şimdi izlemek en iyisi.
 
evet yeniden izledim ve buldum ne olduğunu,joel ve Clementine in aşkları inandırıcı gelemiyor bana.. sanırım bu..
yani hikayeyi samimi bulmuyorum..bu nedenle sevemiyorum..
 
sağol kaan ya, bende düşündüm taşındım bak hatta tekrar izledim,ama ne olduğunu bulamamıştım.. aydınlattın beni :)
 
EsraGerçek' Alıntı:
evet yeniden izledim ve buldum ne olduğunu,joel ve Clementine in aşkları inandırıcı gelemiyor bana.. sanırım bu..
yani hikayeyi samimi bulmuyorum..bu nedenle sevemiyorum..

O zaman sana elimizde kalan saf aş(ı)klardan "notebook" adlı filmi versek olur mu esracım :)
 
onu henüz denemedim,eğer vaktim olursa onuda izleyip duygusuz (kaan bey bu sıfatı layık gördüler) yorumlarımı sizlerle paylaşayım..
 
Bende izlediğimde genel olarak sıkıldım diyebilirim. Filmin bende uyandırdığı tek soru işareti acaba tüm hafızamız silinse aynı şeyleri yapmaktan hoşlanıp aynı şeyleri severmiydik? Sanırım hiç cevabını alamayacağız yada zaten alıyoruzdur cevabını :)
 

Üst