F.Ülker 80 - 79 Galatasaray

Maça dair sorularınızı yardımcı hocamız Emir Alkaş cevaplandıracaktır...

not: Kaynak gösterilse dahi gsbasket.org dışında herhangi bir yerde yayınlanamaz.
 
Öncelikle yaşattığınız heyecan için çok teşekkürler.

1) Ender'in oynamaması teknik ekibin bir tercihi mi? Yoksa sakatlık problemi var?
2) 70-76'dan 76-76 olunca ve 76-76'dan 80-76 olunca mola kullanarak, çok kısa sürede mola haklarımızı bitirdik. Bu son topta biraz kontrolsüz hücum etmemize neden oldu. Ya sizce?

Teşekkürler Yenilmez ARMADA
 
Hocam öncelikle bu taraftar sizinle gurur duyuyor ve her zaman arkanızdayız sorulara gelcek olursak;

1. Shumpert maçın sonuna dogru bir sakatlık yasadı, durumu nedir? Umarım önemli bir sey degildir..
2. Maçın sonuna doğru Fener´de Tomas 4 numaraya geçtigi vakit Shumpert sakatlandıktan sonra Songaila yerine Kaptan Haluk giremez miydi?
3. Son olarak 20 top kaybı yaptık, bu top kayıplarını neye bağlıyorsunuz?

Hocam simdiden teşekkürler...
 
- Koç Mahmuti, dört kısalı sistemi çok deniyor. Özellikle bu maçta Tutku+Lucas+Göksenin+Shumpert veya Lakovic+Lucas+Göksenin+Shumpert dörtlüsünü seyrettiğimiz dakikalarda oluşan fiziksel dezavantajdan dolayı Galatasaray'ın bocaladığını düşünüyor musunuz?

- Fenerbahçe Ülker'de uzun zamandır düzenli oynamayan ve üçüncü point guard pozisyonundaki Engin Atsür'ün maçın en skorer oyuncusu olmasını neye bağlıyorsunuz?

- Oyunda kaldığı dakikalarda verimli bir performans ortaya koyan Furkan Aldemir daha fazla oyunda tutulabilir miydi?

Galatasaray'ın asistlerde 9/20 önde olmasına rağmen, iki sayılık atışlarda 66%/52% geride kalması Fenerbahçe Ülker uzunlarının mı becerisidir, yoksa dört kısalı sistemin mi handikapıdır?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.
 
Bu macin soru cevaplari hazir arkadaslar, bu gece koyulacak. Emir Hoca´miz sag olsun, gene cok samimi ve ogretici cevaplar verdi. Tesekkur ediyorum kendisine bir kez daha.
 
Soruyu okuyunca ribaund sayılarına bir kez daha baktım, çünkü ribaundlarda sorun yoktu bu maçta. Biz nispeten daha ince bir takım olduğumuzu biliyoruz ve bir çok takıma göre bu durum bize ribaund dezavantajı yaratabiliyor ama bence bu maç yaratmadı. Bu maç, özünde bir ribaund maçı olmadı ve bence sadece bir sebepten dolayı da kaybedilmedi, yani bazı maçlar çok belirgin sebeplerden dolayı kaybedilir ama bu maçın öyle bir sebebi yoktu, bir kaç faktör bir araya geldi. Mesela Jerells’ın üstüne düşünce Preston’un sakatlanması bu faktörlerden biriydi. Preston’un sahada olduğu döndemde 4 kısa ile çok başarılı olduğumuz için onlar bize karşı son bir önlem olarak Tomas’a döndüler, Preston oynayamayacak duruma gelince aslında onların bize cevap vermek amaçlı yaptıkları hamle bir anda onlar için avantaj haline dönüştü, basketbol da böyle çok ince, çok güzel bir oyun, böyle ince ayrıntılar bir araya gelince her şey değişebiliyor. Sonuç olarak yarım basketlik bir farktan bahsediyoruz, Preston’un oyundan çıkması sahadaki Türk-yabancı dengesini de bozdu. Ben ribaundun bu maçı kaybetmemizde bir neden olduğunu düşünmüyorum ki zaten ribaund sayıları arasında da fark yok.

80-76’dan sonra ki hücümda oynadığımız oyun bize 3 sayılık bir basket getirdi, bu bilgisayar oyunu gibi değil bunu yapınca bu olmaz, onu yapınca o olmaz, bir tane sonucu olmuyor basketbol maçının yani. Biz de çok isterdik molamızın olmasını, özellikle oyunun sonunda mola momentumu etkileyen bir şey ama 76-76 olduktan sonra mola almamamız gibi bir şey söz konusu değil, 80-76 olduğunda da öyle oldu nitekim, ondan sonra 3 sayılık basketi bulduk o basketi bulmasak belki maç daha önce bitecekti ama oyun bu, bazen en alınmayacak yerde alırsınız molanız biter, bazen en alınacak yerde almazsınız inanılmaz bir enerji çıkar maçı kazanırsınız. Bir molaya endekslenecek durum yok yani burada. İlk molayı aldığımızda sayıyı bulsak belki ikinci molayı almayacaktık ve maç sonuna molamız kalacaktı ama bazen seti çizersiniz, çizdiğiniz şey olmaz bu oyun böyle bir oyun, bazen de çizmediğiniz bir yerden sayı atarsınız. Bence biz ikinci yarıda aldığımız üç molayı da yerinde aldık momentumu düşürmek için aldığımız makul molalardı, neticede molamız kalmadı ama yine de kominike olduk, mola almadan bulduğumuz son atış, set çizsek bulacağımız atıştan belki de çok daha temiz bir atıştı.

Bence bu maç Songalia‘nın iyi katkı verdiği maçalrdan biriydi, zaten kıpırdanma içinde olan bir oyuncu. Alçak postta Songalia’yı topla buluşturup oradan kendimize bir avantaj sağlamak istedik,tam bizim göremediğimiz noktada saçma sapan bir ikili sıkıştırmada biraz da darbenin olduğu bir ortamda top ellerinden gitti, oradan faul noktasına falan gitseydi, bunlar hep olabilecek şeyler, Preston 4 numarada oynarken herkes bize sırtı dönük oynuyor, bizim de tam öyle bir fırsat elimize geçmişti ama tam anlayamadığımız şekilde orada ortalık karıştı ve sonunda Fenerbahçe bu işten avantajlı çıktı. Maçın tümüne baktığımızda belki pick and roll oyunumuzun en iyi işlediği, en temiz atışlar bulduğumuz bir maç oldu, yani rakip koç aldığı bütün molaları büyük bir öfkeyle kızarak aldı. Rakip savunmayı baya bir delik deşik ettik yani.

Top kayıpları en çok canımızı yakan şeylerden biri oldu, bence daha ziyade münferit problemlerden dolayı top kayıpları yaptık, en kritk top kayıpları maçın başında oldu sonuçta bir sayı ile bitmiş bir maçtan bahsediyoruz o da iki sayı o da iki sayı. Bazı durumlarda top kayıpları çok can yakmaz ama bazı top kayıpları da hızlı hücum olarak geri dönebilir. İşte bizim asıl sorun bu tür top kayıplarından yapmış olmamız, maçın özellikle ilk 5 ve son 5 dakikası yaptığımız top kayıpları 1 e 0 ve 1 e 2 bizim çembere döndü, yani yolda faul yapma fırsatı bulamadık, açık saha sayısı bulmalarını engelleyemeyeceğimiz top kayıpları yaptık daha çok münferit hatalardan. Hem 20 top kaybı yaptık hem de 79 sayı attık, bu bile bizim ne kadar efektif hücüm ettiğimizin bir göstergesiydi.

Bu soru değişik zamanlarda karşıma çıkıyor, bir ara 3.periyotlarda düşüş yaşıyoduk, bence o iş öyle yürümüyor, bence bizim 4.periyotları iyi oynayan oyuncularımız var, bunlardan birisi Jamon Gordon birisi Jaka Lakoviç, diğeri Tutku Açık ve bunlar sahadaydı yani bence maç sonlarını bizde de en az onlardaki kadar iyi oynayan oyuncular var, ha bu maçın yıldızlarından bir tanesi Engin Atsür oldu, belirli anlarda üstünlük sağladı maçın sonunu iyi oynadı, maç boyunca etkili olamayan Tomas iki tane üçlük soktu sonlarda ama burada şunu anlamak lazım tamam maçın sonunu oynamak bir beceri ama maçın başındaki basketler de iki sayı, maçın sonundaki basketlerde iki sayı. Bizim temel perspektifimiz 40 dakikaya yayarak oynamak olduğu için öyle bakıyoruz olaya. Ben bu yüzden takımın bir 4.periyot sendromu olduğunu düşünmüyorum.

Ben bu maç özelinde 4 kısalı demeyeyim de 4 dış oyunculu düzende oldukça etkili olduğumuzu düşünüyorum. Çabuk screenler yapan, çabuk çembere devrilip hücümumuza derinlik katan 5 numaralarımız olduğu için dışarıdan ceza kesebilen 4 numara olması her zaman yeğlenen bir durum. Bu maç özelinde iki farklı şey olarak aynı fikirde değilim bu tartışmada.

1-Aslında bir çok maçımıza göre daha büyük kaldık sahada Songalia’nın aldığı dakika ile.
2-4 kısa ile oynayıp temiz atışları bulduğumuz zamanlarda aslında onlardan baya bir öndeydik.

Maçın dönme noktasının Tomas’ın 4 numaraya gelmesi ve Songalia’nın aynı anda oyunu girmesinin oluşturduğu o tuhaf paradoksikal durumunda olduğunu herkes gibi biliyoruz yani. Bence son 5 dakikada olan şey aslında şudur; Maçta takımların oynadığı hücümlar ne kadar kolektif, ne kadar beşe beş tempolu ve bitirici olduğu her dakikada biz üstünlük sağladık. Sonra Fenerbahçe 4 kısaya geçince esas yaptığı şey topu baskı altına almak oldu. Topu baskı altına alıp bizim akıcılığımızı bozmayı başarınca hani aslında Fenerbahçe’nin hücüm sahasında değil, Fenerbahçe’nin savunma sahasında bir çekişme oldu, bizim akıcılığımız engellendi dolayısıyla daha fazla bireylerin ön plana çıktığı bir oyun haline geldi, biz oyunu bu hale getirmek istemiyoruz, biz kolektif oynandığı zaman üstünüz onlardan. Oyun o havadan çıkınca özellikle topa yapılan baskı ile sağlıklı ve rahat oyun kurmamız engellendi ve Fenerbahçe üstünlük sağladı.
Her hafta söylediğim şeyin aynısına geliyoruz Engin bu maçta takımın 3.point guardı değildi çünkü Ukiç oynamıyordu, üst düzey takımlarda zengin kadronun verdiği elastikiyetle genelde bir iki oyuncunun sakat olması o takımın daha iyi oynamasına sebebiyet veriyor. Herkes geniş kadro ister ama bu tür durumlar bambaşka bir enerji açığa çıkmasına neden olabilir biz bunu Siena’ya burada kaybettiğimiz maçta anlatmaya çalışmıştık zaten. Burada başka bir enerji açığa çıktı, Engin Atsür’ün bu sene bu seviye maçlarda çok fazla böyle istatistik yaptığı olmamıştı, sahada kesintisiz uzun dakika oyunda kalınca bir potansiyel vardı o açığa çıktı. Hem Engin Atsür bir çok oyuncudan farklı olarak oyunun çift tarafını oynayabildiği için bu maç özelinde belki de Ukiç’in sakatlanması Fenerbahçe için iyi oldu. Hep konuştuğumuz gibi bu sakatlık olayı üst düzey takımlarda her zaman bu durumu yaratıyor, her zaman yani istisnasız bir şekilde.

Furkan genç olmasına rağmen bizim çok beklenti içinde olduğumuz, hani yaptığı her iyi işe sevinebileceğimiz bir oyuncu rotasyonumuzun temel parçalarından bir tanesi. Şu an itibari ile 5 numara rotasyonunu Luksa Andric ve Sertaç Şanlı ile paylaşıyor, 40 dakikanın ona ait kısmını çok efektif bir şekilde oynamasını bekliyoruz. Herkes gibi o da maçın içinde kalma maçın sıcaklığını hissetme konularında iyi durumdaydı. Belki bir tane kolay atış kaçırmış olabilir ama bizim pick and roll hücümumuzun işlemesi ve işlerliğini koruması anlamında iyi bir maç oynadı. Ama dediğim gibi benim iyi bi maç çıkardı dediğim Jamon Gordon’un da hataları oldu yine iyi bir maç çıkardığını düşündüğüm Preston Shumpert’in de hataları oldu, Furkan’ın da oldu Furkan da yoruldu, dakikasını doldurdu, özellikle pick and roll hücüm edebildiğimizde Tutku, Shumpert, Andriç üçlemesi daha efektif oldu onu sahada tuttuk. Sonra Oğuz bize alçak postta problem yaratmaya başladı daha iyi alçak post savunmacısı olan Furkan’ı soktuk oyuna, bu iş bölümü böyle bir şeydir yani, hiçbir zaman Mahmuti takımlarında çok çok büyük dakikalar oynayan oyuncular göremezsiniz yani. Genel olarak bakarsak bu dakikaları paylaşan Luksa ve Furkan gayet iyi bir maç çıkardı.

Biz 4 kısalı sistemde oynarken çok öndeydik, bu maçın 35 dakikalık bölümüne bakarak değerlendirsen Galatasaray 11 sayı öndeydi, biz belki de hiçbir maçta bulamadığımız kadar boyalı bölge sayısı bulduk, topu iyi paylaştırdığımız için Fenerbahçe’nin mobil olmayan uzunlarına ciddi sıkıntı yarattık, zaten onlar bizim mobilitemizle baş edemedikleri için Marko Tomas’ı 4 numarada oynatma hamlesini yaptılar son bir çare olarak. Ama Marko Tomas’ın attığı ilk üçlük çemberin üstünde iki kere sekip girdi ama objektif bakmak gerekirse 80 76 iken Lakoviç’in attığı üçlük de panyalı girdi. Basketbol maçında maçı bölünce maçın bütününe dair perspektifi kaybediyosun. Normalde 20 asist yapan bir takım 9 asist yapan bir takıma yenilmez, bu rakam oldukça makul bir rakam, bir takımın yaptığı asist açısından her zaman görmeyi yeğlediğimiz istediğimiz bir rakam. Biz maçlarımızı böyle oynamak istiyoruz zaten maçın 35 dakikasını da böyle oynadık ama baktığınızda son 3.5- 4 dakikada asistimiz var mı bilmiyorum, mesele burada işte biz o asist sayısını 23 yapabilsek belki de maçı kazanacaktık.

Biz genç oyuncularımızı tabiki daha çok sahada tutmak isteyen takımız belki de buna göre planı projesi olan tek takımız Türkiye’de. Göksenin de hem gençliği, hem de Galatasaray altyapısından yetişmiş bir oyuncu olması açısından bizim için çok önemli bir değer arzediyor. Şöyle söyleyeyim Göksenin basketbol yaşı en büyük oyuncu değil takımdaki, örneğin Göksenin bu seneki Ümit milli takımın en çok süre alan oyuncularından biriyken öte yandan da hiç bir genç milli takım kampına bile çağrılmadı. Göksenin’e baktığın zaman basketbol yaşı çok büyük olan bir adam görmüyosun karşında, bu projeyi de bu şekilde niteleyip değerlendirmek lazım. Ama tekrar söyleyeyim biz beklentilerin büyük olduğu bir takımız, o yüzden gençtir odur budur deme şansına biz sahip değiliz kimsede sahip değil. Zaten bu oyuncuları ileri itmenin de en sağlıklı yanlarından biri o rolü paylaşan diğer oyunculardan beklediğiniz performansın daha iyisini bekleyerek ancak bu oyuncuları ileri ileri taşıyabiliriz, yani Luksa Andriç o atışı atıyorsa Furkan da o atışı atsın istiyoruz, Jaka Lakovic 3’lük sokuyosa o da soksun, işte Caner bu adamı tutuyorsa Göksenin de tutsun istiyoruz. Göksenin çok meziyetleri olan bir adam tıpkı Furkan gibi, Sertaç gibi. Bir proje dahilinde ilerletiyoruz. Göksenin’e baktığınız zaman 20 yaşında genç milli takım forması giymeyi bırakın, kadrosuna bile çağrılmamış bir adam olarak iki senede geldiği nokta onun ne kadar çalışkan ve düzgün bir sporcu olduğunun göstergesi. Biz Göksenin’in Galatasaray basketbolunun kilit oyuncularından biri olacak potansiyele sahip olduğunu düşünüyoruz şu anda da bu yolda iyi ilerliyor. Ama bence şunu da görmemiz lazım biz bu gün Sinan Erdem’e gidiyoruz sahaya çıkan ilk beşimizde iki tane 91 doğumlu oyuncu var kadromuzda buna ek olarak 1 tane daha 91 doğumlu oyuncu var, bu iki oyuncu çok ciddi süreler alıyor şu anda, buna ek olarak 92 doğumlu belirli oyuncularımız pilot takımlarda oynuyorlar. Galatasaray’ın o gençlik hamlesi dediğimiz şey emin adımlarla yürüyor bence bu gözle bakmak lazım. Türkiye liginde kaç tane takımda kendi altyapısından yetişmiş 91 doğumlu bir oyuncu rotasyonun bir parçası ki?

Son olarak bir şey söylemek istiyorum;

Mersin maçına gelen işte hem forumdan katılan bazı arkadaşlar ile konuşma şansına sahip oldum, bizi oraya desteklemeye gelen ve taraftar sayısını görüp hayal kırıklığına uğrayan ama oraya gelme inceliğini gösteren taraftarlarımıza teşekkür ediyoruz ve açıkçası onların hayal kırıklıklarını paylaşıyoruz. Ben Twitterda bir sürü arma için ipekçiye Mahmuti için İpekçiye hashtagleri okudum belki de okuduğum hashtag sayısı kadar adam yoktu maçta. Tabiki her maça gelemeyiz şayet bunun sebebi bir akşam önce futbol maçı olması işte futbol maçından eve geç dönülmesi, bu bizi üzüyor açıkçası, çünkü böyle şeyler duyduk. Açıkçası biz her maçtan önce teknik ekip olarak oturup salondaki seyirci sayısı ile ilglili bir tahminde bulunuruz ve ilk defa tahminimizin altında insan salona geldi. Bu sezon bu ilk defa oldu. Tabiki biz işimizi en iyi şekilde yapmaktan yükümlü insanlarız ve Çarşamba günü de bunu Mersin karşısında en iyi şekilde yapma konusunda içimiz rahat ama bizi de kimse Siena maçından daha önemsiz olduğuna inandıramaz mesela bir başka Çarşamba saat 8’de oynanan maçtan daha önemsiz olduğuna ikna edemez. Bizim masörümüzden koçumuza, fizyoterapistimizden kondüsyonerimize, yöneticimizden takım menejerimize kadar hiç kimse Siena maçına bu maça hazırlandığından daha iyi hazırlanmadı. Harcadığımız emeğin insanlar tarafından takdir görmesi olarak niteliyoruz. Biz ilk defa böyle bir şey ile karşılaştık, tabiki gelebilen gelir gelemeyen gelmez bunların hepsini kabul ediyoruz ama biz herkes bilsin istiyoruz ki biz bu maç için daha az çalışmadık yani bunu belirtmek istiyorum. Bu arada herşeyden de öte madem bizim 3500 kombine kart sahibi taraftarımız var tabiki bunların her maç gelmesi mümkün değil ama bunların bi çoğunun geleceğini düşünüyoruz her maça bilet alarak gelen çok yüksek katılım gösteren maçta sahanın kenarında ve tribünde olan ve bir çok sefer göz göze geldiğimiz ve hep aynı yerde görmeye alıştığımız insanlar var. Bu insanların bir çoğu yerlerindeydi onlara da ettiğmiz teşekkür gelmeyen insanlara ettiğimiz sitemden çok daha büyük onu da ayrıca söylemek istiyorum.
 
Soruyu okuyunca ribaund sayılarına bir kez daha baktım, çünkü ribaundlarda sorun yoktu bu maçta. Biz nispeten daha ince bir takım olduğumuzu biliyoruz ve bir çok takıma göre bu durum bize ribaund dezavantajı yaratabiliyor ama bence bu maç yaratmadı. Bu maç, özünde bir ribaund maçı olmadı ve bence sadece bir sebepten dolayı da kaybedilmedi, yani bazı maçlar çok belirgin sebeplerden dolayı kaybedilir ama bu maçın öyle bir sebebi yoktu, bir kaç faktör bir araya geldi. Mesela Jerells’ın üstüne düşünce Preston’un sakatlanması bu faktörlerden biriydi. Preston’un sahada olduğu döndemde 4 kısa ile çok başarılı olduğumuz için onlar bize karşı son bir önlem olarak Tomas’a döndüler, Preston oynayamayacak duruma gelince aslında onların bize cevap vermek amaçlı yaptıkları hamle bir anda onlar için avantaj haline dönüştü, basketbol da böyle çok ince, çok güzel bir oyun, böyle ince ayrıntılar bir araya gelince her şey değişebiliyor. Sonuç olarak yarım basketlik bir farktan bahsediyoruz, Preston’un oyundan çıkması sahadaki Türk-yabancı dengesini de bozdu. Ben ribaundun bu maçı kaybetmemizde bir neden olduğunu düşünmüyorum ki zaten ribaund sayıları arasında da fark yok.

80-76’dan sonra ki hücümda oynadığımız oyun bize 3 sayılık bir basket getirdi, bu bilgisayar oyunu gibi değil bunu yapınca bu olmaz, onu yapınca o olmaz, bir tane sonucu olmuyor basketbol maçının yani. Biz de çok isterdik molamızın olmasını, özellikle oyunun sonunda mola momentumu etkileyen bir şey ama 76-76 olduktan sonra mola almamamız gibi bir şey söz konusu değil, 80-76 olduğunda da öyle oldu nitekim, ondan sonra 3 sayılık basketi bulduk o basketi bulmasak belki maç daha önce bitecekti ama oyun bu, bazen en alınmayacak yerde alırsınız molanız biter, bazen en alınacak yerde almazsınız inanılmaz bir enerji çıkar maçı kazanırsınız. Bir molaya endekslenecek durum yok yani burada. İlk molayı aldığımızda sayıyı bulsak belki ikinci molayı almayacaktık ve maç sonuna molamız kalacaktı ama bazen seti çizersiniz, çizdiğiniz şey olmaz bu oyun böyle bir oyun, bazen de çizmediğiniz bir yerden sayı atarsınız. Bence biz ikinci yarıda aldığımız üç molayı da yerinde aldık momentumu düşürmek için aldığımız makul molalardı, neticede molamız kalmadı ama yine de kominike olduk, mola almadan bulduğumuz son atış, set çizsek bulacağımız atıştan belki de çok daha temiz bir atıştı.

Bence bu maç Songalia‘nın iyi katkı verdiği maçalrdan biriydi, zaten kıpırdanma içinde olan bir oyuncu. Alçak postta Songalia’yı topla buluşturup oradan kendimize bir avantaj sağlamak istedik,tam bizim göremediğimiz noktada saçma sapan bir ikili sıkıştırmada biraz da darbenin olduğu bir ortamda top ellerinden gitti, oradan faul noktasına falan gitseydi, bunlar hep olabilecek şeyler, Preston 4 numarada oynarken herkes bize sırtı dönük oynuyor, bizim de tam öyle bir fırsat elimize geçmişti ama tam anlayamadığımız şekilde orada ortalık karıştı ve sonunda Fenerbahçe bu işten avantajlı çıktı. Maçın tümüne baktığımızda belki pick and roll oyunumuzun en iyi işlediği, en temiz atışlar bulduğumuz bir maç oldu, yani rakip koç aldığı bütün molaları büyük bir öfkeyle kızarak aldı. Rakip savunmayı baya bir delik deşik ettik yani.

Top kayıpları en çok canımızı yakan şeylerden biri oldu, bence daha ziyade münferit problemlerden dolayı top kayıpları yaptık, en kritk top kayıpları maçın başında oldu sonuçta bir sayı ile bitmiş bir maçtan bahsediyoruz o da iki sayı o da iki sayı. Bazı durumlarda top kayıpları çok can yakmaz ama bazı top kayıpları da hızlı hücum olarak geri dönebilir. İşte bizim asıl sorun bu tür top kayıplarından yapmış olmamız, maçın özellikle ilk 5 ve son 5 dakikası yaptığımız top kayıpları 1 e 0 ve 1 e 2 bizim çembere döndü, yani yolda faul yapma fırsatı bulamadık, açık saha sayısı bulmalarını engelleyemeyeceğimiz top kayıpları yaptık daha çok münferit hatalardan. Hem 20 top kaybı yaptık hem de 79 sayı attık, bu bile bizim ne kadar efektif hücüm ettiğimizin bir göstergesiydi.

Bu soru değişik zamanlarda karşıma çıkıyor, bir ara 3.periyotlarda düşüş yaşıyoduk, bence o iş öyle yürümüyor, bence bizim 4.periyotları iyi oynayan oyuncularımız var, bunlardan birisi Jamon Gordon birisi Jaka Lakoviç, diğeri Tutku Açık ve bunlar sahadaydı yani bence maç sonlarını bizde de en az onlardaki kadar iyi oynayan oyuncular var, ha bu maçın yıldızlarından bir tanesi Engin Atsür oldu, belirli anlarda üstünlük sağladı maçın sonunu iyi oynadı, maç boyunca etkili olamayan Tomas iki tane üçlük soktu sonlarda ama burada şunu anlamak lazım tamam maçın sonunu oynamak bir beceri ama maçın başındaki basketler de iki sayı, maçın sonundaki basketlerde iki sayı. Bizim temel perspektifimiz 40 dakikaya yayarak oynamak olduğu için öyle bakıyoruz olaya. Ben bu yüzden takımın bir 4.periyot sendromu olduğunu düşünmüyorum.

Ben bu maç özelinde 4 kısalı demeyeyim de 4 dış oyunculu düzende oldukça etkili olduğumuzu düşünüyorum. Çabuk screenler yapan, çabuk çembere devrilip hücümumuza derinlik katan 5 numaralarımız olduğu için dışarıdan ceza kesebilen 4 numara olması her zaman yeğlenen bir durum. Bu maç özelinde iki farklı şey olarak aynı fikirde değilim bu tartışmada.

1-Aslında bir çok maçımıza göre daha büyük kaldık sahada Songalia’nın aldığı dakika ile.
2-4 kısa ile oynayıp temiz atışları bulduğumuz zamanlarda aslında onlardan baya bir öndeydik.

Maçın dönme noktasının Tomas’ın 4 numaraya gelmesi ve Songalia’nın aynı anda oyunu girmesinin oluşturduğu o tuhaf paradoksikal durumunda olduğunu herkes gibi biliyoruz yani. Bence son 5 dakikada olan şey aslında şudur; Maçta takımların oynadığı hücümlar ne kadar kolektif, ne kadar beşe beş tempolu ve bitirici olduğu her dakikada biz üstünlük sağladık. Sonra Fenerbahçe 4 kısaya geçince esas yaptığı şey topu baskı altına almak oldu. Topu baskı altına alıp bizim akıcılığımızı bozmayı başarınca hani aslında Fenerbahçe’nin hücüm sahasında değil, Fenerbahçe’nin savunma sahasında bir çekişme oldu, bizim akıcılığımız engellendi dolayısıyla daha fazla bireylerin ön plana çıktığı bir oyun haline geldi, biz oyunu bu hale getirmek istemiyoruz, biz kolektif oynandığı zaman üstünüz onlardan. Oyun o havadan çıkınca özellikle topa yapılan baskı ile sağlıklı ve rahat oyun kurmamız engellendi ve Fenerbahçe üstünlük sağladı.
Her hafta söylediğim şeyin aynısına geliyoruz Engin bu maçta takımın 3.point guardı değildi çünkü Ukiç oynamıyordu, üst düzey takımlarda zengin kadronun verdiği elastikiyetle genelde bir iki oyuncunun sakat olması o takımın daha iyi oynamasına sebebiyet veriyor. Herkes geniş kadro ister ama bu tür durumlar bambaşka bir enerji açığa çıkmasına neden olabilir biz bunu Siena’ya burada kaybettiğimiz maçta anlatmaya çalışmıştık zaten. Burada başka bir enerji açığa çıktı, Engin Atsür’ün bu sene bu seviye maçlarda çok fazla böyle istatistik yaptığı olmamıştı, sahada kesintisiz uzun dakika oyunda kalınca bir potansiyel vardı o açığa çıktı. Hem Engin Atsür bir çok oyuncudan farklı olarak oyunun çift tarafını oynayabildiği için bu maç özelinde belki de Ukiç’in sakatlanması Fenerbahçe için iyi oldu. Hep konuştuğumuz gibi bu sakatlık olayı üst düzey takımlarda her zaman bu durumu yaratıyor, her zaman yani istisnasız bir şekilde.

Furkan genç olmasına rağmen bizim çok beklenti içinde olduğumuz, hani yaptığı her iyi işe sevinebileceğimiz bir oyuncu rotasyonumuzun temel parçalarından bir tanesi. Şu an itibari ile 5 numara rotasyonunu Luksa Andric ve Sertaç Şanlı ile paylaşıyor, 40 dakikanın ona ait kısmını çok efektif bir şekilde oynamasını bekliyoruz. Herkes gibi o da maçın içinde kalma maçın sıcaklığını hissetme konularında iyi durumdaydı. Belki bir tane kolay atış kaçırmış olabilir ama bizim pick and roll hücümumuzun işlemesi ve işlerliğini koruması anlamında iyi bir maç oynadı. Ama dediğim gibi benim iyi bi maç çıkardı dediğim Jamon Gordon’un da hataları oldu yine iyi bir maç çıkardığını düşündüğüm Preston Shumpert’in de hataları oldu, Furkan’ın da oldu Furkan da yoruldu, dakikasını doldurdu, özellikle pick and roll hücüm edebildiğimizde Tutku, Shumpert, Andriç üçlemesi daha efektif oldu onu sahada tuttuk. Sonra Oğuz bize alçak postta problem yaratmaya başladı daha iyi alçak post savunmacısı olan Furkan’ı soktuk oyuna, bu iş bölümü böyle bir şeydir yani, hiçbir zaman Mahmuti takımlarında çok çok büyük dakikalar oynayan oyuncular göremezsiniz yani. Genel olarak bakarsak bu dakikaları paylaşan Luksa ve Furkan gayet iyi bir maç çıkardı.

Biz 4 kısalı sistemde oynarken çok öndeydik, bu maçın 35 dakikalık bölümüne bakarak değerlendirsen Galatasaray 11 sayı öndeydi, biz belki de hiçbir maçta bulamadığımız kadar boyalı bölge sayısı bulduk, topu iyi paylaştırdığımız için Fenerbahçe’nin mobil olmayan uzunlarına ciddi sıkıntı yarattık, zaten onlar bizim mobilitemizle baş edemedikleri için Marko Tomas’ı 4 numarada oynatma hamlesini yaptılar son bir çare olarak. Ama Marko Tomas’ın attığı ilk üçlük çemberin üstünde iki kere sekip girdi ama objektif bakmak gerekirse 80 76 iken Lakoviç’in attığı üçlük de panyalı girdi. Basketbol maçında maçı bölünce maçın bütününe dair perspektifi kaybediyosun. Normalde 20 asist yapan bir takım 9 asist yapan bir takıma yenilmez, bu rakam oldukça makul bir rakam, bir takımın yaptığı asist açısından her zaman görmeyi yeğlediğimiz istediğimiz bir rakam. Biz maçlarımızı böyle oynamak istiyoruz zaten maçın 35 dakikasını da böyle oynadık ama baktığınızda son 3.5- 4 dakikada asistimiz var mı bilmiyorum, mesele burada işte biz o asist sayısını 23 yapabilsek belki de maçı kazanacaktık.

Biz genç oyuncularımızı tabiki daha çok sahada tutmak isteyen takımız belki de buna göre planı projesi olan tek takımız Türkiye’de. Göksenin de hem gençliği, hem de Galatasaray altyapısından yetişmiş bir oyuncu olması açısından bizim için çok önemli bir değer arzediyor. Şöyle söyleyeyim Göksenin basketbol yaşı en büyük oyuncu değil takımdaki, örneğin Göksenin bu seneki Ümit milli takımın en çok süre alan oyuncularından biriyken öte yandan da hiç bir genç milli takım kampına bile çağrılmadı. Göksenin’e baktığın zaman basketbol yaşı çok büyük olan bir adam görmüyosun karşında, bu projeyi de bu şekilde niteleyip değerlendirmek lazım. Ama tekrar söyleyeyim biz beklentilerin büyük olduğu bir takımız, o yüzden gençtir odur budur deme şansına biz sahip değiliz kimsede sahip değil. Zaten bu oyuncuları ileri itmenin de en sağlıklı yanlarından biri o rolü paylaşan diğer oyunculardan beklediğiniz performansın daha iyisini bekleyerek ancak bu oyuncuları ileri ileri taşıyabiliriz, yani Luksa Andriç o atışı atıyorsa Furkan da o atışı atsın istiyoruz, Jaka Lakovic 3’lük sokuyosa o da soksun, işte Caner bu adamı tutuyorsa Göksenin de tutsun istiyoruz. Göksenin çok meziyetleri olan bir adam tıpkı Furkan gibi, Sertaç gibi. Bir proje dahilinde ilerletiyoruz. Göksenin’e baktığınız zaman 20 yaşında genç milli takım forması giymeyi bırakın, kadrosuna bile çağrılmamış bir adam olarak iki senede geldiği nokta onun ne kadar çalışkan ve düzgün bir sporcu olduğunun göstergesi. Biz Göksenin’in Galatasaray basketbolunun kilit oyuncularından biri olacak potansiyele sahip olduğunu düşünüyoruz şu anda da bu yolda iyi ilerliyor. Ama bence şunu da görmemiz lazım biz bu gün Sinan Erdem’e gidiyoruz sahaya çıkan ilk beşimizde iki tane 91 doğumlu oyuncu var kadromuzda buna ek olarak 1 tane daha 91 doğumlu oyuncu var, bu iki oyuncu çok ciddi süreler alıyor şu anda, buna ek olarak 92 doğumlu belirli oyuncularımız pilot takımlarda oynuyorlar. Galatasaray’ın o gençlik hamlesi dediğimiz şey emin adımlarla yürüyor bence bu gözle bakmak lazım. Türkiye liginde kaç tane takımda kendi altyapısından yetişmiş 91 doğumlu bir oyuncu rotasyonun bir parçası ki?

Son olarak bir şey söylemek istiyorum;

Mersin maçına gelen işte hem forumdan katılan bazı arkadaşlar ile konuşma şansına sahip oldum, bizi oraya desteklemeye gelen ve taraftar sayısını görüp hayal kırıklığına uğrayan ama oraya gelme inceliğini gösteren taraftarlarımıza teşekkür ediyoruz ve açıkçası onların hayal kırıklıklarını paylaşıyoruz. Ben Twitterda bir sürü arma için ipekçiye Mahmuti için İpekçiye hashtagleri okudum belki de okuduğum hashtag sayısı kadar adam yoktu maçta. Tabiki her maça gelemeyiz şayet bunun sebebi bir akşam önce futbol maçı olması işte futbol maçından eve geç dönülmesi, bu bizi üzüyor açıkçası, çünkü böyle şeyler duyduk. Açıkçası biz her maçtan önce teknik ekip olarak oturup salondaki seyirci sayısı ile ilglili bir tahminde bulunuruz ve ilk defa tahminimizin altında insan salona geldi. Bu sezon bu ilk defa oldu. Tabiki biz işimizi en iyi şekilde yapmaktan yükümlü insanlarız ve Çarşamba günü de bunu Mersin karşısında en iyi şekilde yapma konusunda içimiz rahat ama bizi de kimse Siena maçından daha önemsiz olduğuna inandıramaz mesela bir başka Çarşamba saat 8’de oynanan maçtan daha önemsiz olduğuna ikna edemez. Bizim masörümüzden koçumuza, fizyoterapistimizden kondüsyonerimize, yöneticimizden takım menejerimize kadar hiç kimse Siena maçına bu maça hazırlandığından daha iyi hazırlanmadı. Harcadığımız emeğin insanlar tarafından takdir görmesi olarak niteliyoruz. Biz ilk defa böyle bir şey ile karşılaştık, tabiki gelebilen gelir gelemeyen gelmez bunların hepsini kabul ediyoruz ama biz herkes bilsin istiyoruz ki biz bu maç için daha az çalışmadık yani bunu belirtmek istiyorum. Bu arada herşeyden de öte madem bizim 3500 kombine kart sahibi taraftarımız var tabiki bunların her maç gelmesi mümkün değil ama bunların bi çoğunun geleceğini düşünüyoruz her maça bilet alarak gelen çok yüksek katılım gösteren maçta sahanın kenarında ve tribünde olan ve bir çok sefer göz göze geldiğimiz ve hep aynı yerde görmeye alıştığımız insanlar var. Bu insanların bir çoğu yerlerindeydi onlara da ettiğmiz teşekkür gelmeyen insanlara ettiğimiz sitemden çok daha büyük onu da ayrıca söylemek istiyorum.
 

Üst