Senelerdir şampiyonluklarımızın çalınışını mide ağrılarıyla izliyordum. Özellikle geçen seneki hırsızlığı hiç unutamıyordum. Takıma çok güvensem de hayatımda ilk defa bir maçı heyecana dayanamayacağım için izlememe kararı aldım. Böyle ahlaksız, hırsız, yüzsüz bir yönetime ve bu yönetimin arkasında duran taraftara sahip rakibe bu kadar önemli bir maçı kaybetme ihtimali iki gün boyunca içimi kemirdi.
Neyse ki hak ettiğimizi muhteşem oyunla, mücadeleyle aldık. Iki gündür tüm boş vakitlerimi maçı tekrar tekrar izleyerek, tüm forumlardaki yorumları okuyarak geçiriyorum. Senelerdir yapılan hırsızlıkların acısı fazlasıyla çıktı, benim de mide ağrılarım sonunda geçti.
Takımla gurur duyuyorum. Uzun zamandır yaptığı işe, rakibe bu derece saygılı, birbirine bu kadar güvenen, birbirini bu kadar seven oyunculardan kurulu bir takım izlememiştim. Takıma katkı vermekten başka hiç bir şey düşünmeyen, her saniye canını dişine takan, sakatlıklardan aslan gibi dönen oyuncularımız var. Takımından maksimum verim alan, maçın her anında maçı yaşayan, oyuncularını seven, oyuncuları tarafından yere göğe sıgdırılamayan harika bir hocamız var.
Bugün bir arkadaş "bu takım 2005'te gözyaşlarıyla küme düşerken ne şike yaparak, ne siyasete yanaşarak ligde kalmaya çalışmadı" gibi bir şey yazmış. Çok hoşuma gitti. Ben de şunu eklemek istiyorum. Biz böyle insanlar olduğumuz için, içimizde bir kötülük fark etsek herkesten önce cezasını vereceğimiz için, herkese saygılı olduğumuz için, her fırsatta soyunma odası basanların haydutluğuyla gurur duymayacak kadar insan olduğumuz için, kısaca enerjimiz bambaşka olduğu için öyle bir anda Şebnem kaldırıp uzaydan ve el üstünden o üçlüğü gönderdiğinde top tereddüt etmeden giriyor, bu duyguları, başarıları yaşamak hep bize düşüyor.
Uzun oldu, kusura bakmayın. Emeği geçen herkese teşekkürler. Emeği geçmeden, bu takıma gerekli desteği vermeden bu başarıdan prim yapmaya çalışanlar da aptal olmadığımızı bilsinler isterim...