Trabzon’da olmayı çok istiyordum ama şimdi aslında fena da olmadı diyorum evde oturmak. Çünkü üçüncülük maçı bittiğinden beri bir boşluk oluştu. Yıllardır işler zorlaştığında, kaybettiklerinde gözleri dolan o kızlara “daha bitmedi” derdik, son maçtan sonra diyecek bir şey kalmadı.
Beş sene oluyor galiba, Caferağa’da bir Fener maçlarına gittim ilk, kaybettik ama tabanı yeşil siyah ayakkabıları olan bir ufak bir kız vardı, 6 numaralı formayı giyen çok sevimliydi sahada ve çok da güzel oynamıştı. O kaldı aklımda, sene sonunda da yarım gözle Türkiye Şampiyonası’nı takip ettim, ismini de orada öğrendim Gamze’nin. Bir sonraki sene İstanbul Sezonu başlayınca ilk maçlarına gittik Tanju ve Şamil’le, Bayrampaşa’da bir Fener maçıydı yine. Ve yine kaybettik, ama öyle mücadele eden, didinen bir takım vardı ki “gideriz ya arada maçlarına” dedik, çok sevdik mücadelelerini. İdil, Öykü, Yağmur, Cansu, Beste, Ece, İrem Naz, Elif ve Dila’yı tanıdık o sene. Sonra baktık ki her maçlarına gidiyoruz. En son da Balıkesir’de bulduk kendimizi, yine bir yarı finaldi. Beşiktaş’a mağlup olduk bu sefer, final şansını yitirdik. Ama takımımız yine çok güzeldi, gururla döndük İstanbul’a.
Geçen sene ülkedeki olaylar sebebiyle şampiyonaya gidemedik, çok da takip edemedik. Yaşça küçük olmaları, asıl tunuvayı seneye oynayacağız bir sene daha var derken, aslında beraber son turnuvayı geçen sene oynadığımızın farkında değildim. Birçok önemli oyuncumuz son turnuvalarını burada oynayıp eğitimleri için takımdan ayrıldılar. Ve bu seneye geldik. Gidenlerin yerine Seda ve Gözde geldi, alttan gelen İrem Yalçın, Eda, Meltem eklendi ve de en son lisansı çıkan İnci eklendi takıma. Balıkesir’deki şampiyonaya benzer bir yol ile 3. olarak tamamladık bu seneyi de.
Bu senenin farklılığı, biz takip ettiğimizden beri ilk kez bir jenerasyon toplu olarak son şampiyonalarını oynadı. Burada olmasalar da Öykü, İdil, Beste ve Yağmur da takımlaydılar. Orada olmasak bizim de kalbimiz Trabzon’daydı. Bir taraftarın en son umursaması gereken şey belki altyapıda alınan maç sonuçları, o yüzden üçüncü, ikinci, şampiyon olup olmamak çok da önemli değil diyebilirsiniz ama benim için önemliydi. Kardeşlerime son şampiyonalarında şampiyonluğu, en iyi olarak bitirmeyi çok yakıştırıyordum. Onlar bunu hak etmişlerdi her yaptıklarıyla ama kısmet değilmiş. Sadece onlar için üzgünüm, onun dışında ben kardeşlerimle gurur duyuyorum.
Artık süre doldu ve gidiyorlar, hepsi pırıl pırıl, hepsi hanımefendi, hepsi spor ahlakını alarak büyüdü. İleride kızım olduğunda onlar gibi olsun isterim. Ahlakıyla, mücadelesiyle, temiz karakterleriyle. Hani derler ya ilk göz ağrısı, 96 jenerasyonu bizim için öyledi. Laf olsun diye söylenir ama bu sefer sahiden, alttan gelenler onları aratmayacak, çıtayı daha yukarıya taşıyacaklar ama bizim de gözümüz hep ilk göz ağrılarımızı arayacak.
Siz her şeyin en iyisine layık güzel kardeşlerim, Allah yolunuzu açık etsin. Sizleri tanımak için yeterli bir süre sizi takip ettik ve gurur duyuyoruz sizinle.
BRAVO TAKIM!
Beş sene oluyor galiba, Caferağa’da bir Fener maçlarına gittim ilk, kaybettik ama tabanı yeşil siyah ayakkabıları olan bir ufak bir kız vardı, 6 numaralı formayı giyen çok sevimliydi sahada ve çok da güzel oynamıştı. O kaldı aklımda, sene sonunda da yarım gözle Türkiye Şampiyonası’nı takip ettim, ismini de orada öğrendim Gamze’nin. Bir sonraki sene İstanbul Sezonu başlayınca ilk maçlarına gittik Tanju ve Şamil’le, Bayrampaşa’da bir Fener maçıydı yine. Ve yine kaybettik, ama öyle mücadele eden, didinen bir takım vardı ki “gideriz ya arada maçlarına” dedik, çok sevdik mücadelelerini. İdil, Öykü, Yağmur, Cansu, Beste, Ece, İrem Naz, Elif ve Dila’yı tanıdık o sene. Sonra baktık ki her maçlarına gidiyoruz. En son da Balıkesir’de bulduk kendimizi, yine bir yarı finaldi. Beşiktaş’a mağlup olduk bu sefer, final şansını yitirdik. Ama takımımız yine çok güzeldi, gururla döndük İstanbul’a.
Geçen sene ülkedeki olaylar sebebiyle şampiyonaya gidemedik, çok da takip edemedik. Yaşça küçük olmaları, asıl tunuvayı seneye oynayacağız bir sene daha var derken, aslında beraber son turnuvayı geçen sene oynadığımızın farkında değildim. Birçok önemli oyuncumuz son turnuvalarını burada oynayıp eğitimleri için takımdan ayrıldılar. Ve bu seneye geldik. Gidenlerin yerine Seda ve Gözde geldi, alttan gelen İrem Yalçın, Eda, Meltem eklendi ve de en son lisansı çıkan İnci eklendi takıma. Balıkesir’deki şampiyonaya benzer bir yol ile 3. olarak tamamladık bu seneyi de.
Bu senenin farklılığı, biz takip ettiğimizden beri ilk kez bir jenerasyon toplu olarak son şampiyonalarını oynadı. Burada olmasalar da Öykü, İdil, Beste ve Yağmur da takımlaydılar. Orada olmasak bizim de kalbimiz Trabzon’daydı. Bir taraftarın en son umursaması gereken şey belki altyapıda alınan maç sonuçları, o yüzden üçüncü, ikinci, şampiyon olup olmamak çok da önemli değil diyebilirsiniz ama benim için önemliydi. Kardeşlerime son şampiyonalarında şampiyonluğu, en iyi olarak bitirmeyi çok yakıştırıyordum. Onlar bunu hak etmişlerdi her yaptıklarıyla ama kısmet değilmiş. Sadece onlar için üzgünüm, onun dışında ben kardeşlerimle gurur duyuyorum.
Artık süre doldu ve gidiyorlar, hepsi pırıl pırıl, hepsi hanımefendi, hepsi spor ahlakını alarak büyüdü. İleride kızım olduğunda onlar gibi olsun isterim. Ahlakıyla, mücadelesiyle, temiz karakterleriyle. Hani derler ya ilk göz ağrısı, 96 jenerasyonu bizim için öyledi. Laf olsun diye söylenir ama bu sefer sahiden, alttan gelenler onları aratmayacak, çıtayı daha yukarıya taşıyacaklar ama bizim de gözümüz hep ilk göz ağrılarımızı arayacak.
Siz her şeyin en iyisine layık güzel kardeşlerim, Allah yolunuzu açık etsin. Sizleri tanımak için yeterli bir süre sizi takip ettik ve gurur duyuyoruz sizinle.
BRAVO TAKIM!