D
Dixon 5
Misafir
Türk basketboluna çok uzun yıllardır başarıyla hizmet etmekte olan, şu anda ise Galatasaray Spor Kulübü’nde Basketbol Şubesi Genel Koordinatörlüğü ve de Galatasaray Cafe Crown A Erkek Basketbol Takımı baş antrenörlüğü görevlerini yürütmekte olan Halil ÜNER ile TBL Ofisi Basın Sorumlusu Serdar ATEŞ’in yaptığı çok özel söyleşi…
Geçtiğimiz sezon yaşanan sıkıntıların ardından bu sezon bambaşka bir Galatasaray takımı izliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Geçtiğimiz yıl hakkında söylenecek fazla bir şey yok. Büyük sıkıntılarla geçen kötü bir sezon oldu. Herşeye rağmen idari ve teknik kadromuzun özverili çalışmaları ile ligde kalmayı başardık. Şimdi ise o günler çok geride kaldı. Artık bu defteri açmak istemiyoruz. Önümüzde yeni bir dönem var. Bu sene başta başkanımız Özhan Canaydın olmak üzere Yönetim Kurulumuz bize büyük destek verdi. Ayrıca ‘Cafe Crown’ bu sezon 3 yıllık bir sponsorluk desteğinin başlangıcını yaparak basketbola büyük bir hizmette bulundu. Tüm bu imkanlar dahilinde ve bütçemizin imkan verdiği ölçüde alabileceğimiz en iyi oyuncuları alarak mümkün olan en iyi kadroyu kurduk. Sadece üstyapıya değil, altyapıya da önemli yatırımlar yaptık. Altyapıların başına Litvanyalı bir antrenör getirdik. Tekerlekli sandalye takımını kurduk. Bu sezon 2. Lig’de yer alan bayan takımımızın kadrosu yenilgisiz şampiyon olarak ait olduğu yere, 1. Lig’e, dönecek nitelikte kuruldu. Kısacası Galatasaray’da basketbolun geleceği adına herşeyi yaptık. Ancak tüm bu çalışmalarımızın vitrini Erkek Takımımızın alacağı başarılar olacak. Kamuoyunda ancak bu şekilde takdir görebiliyoruz. Diğer yapılanlarsa buz dağının altında kalıyor. Fakat biz her alanda başarılı olmak için müthiş bir çaba içerisindeyiz.
Sezon başında alınan yenilgilerin ardından üst üste gelen galibiyetler ile dikkatleri üzerinize çektiniz. Galatasaray Cafe Crown olarak bu sezonki hedefleriniz neler?
Hedeflerimizden bir tanesi Türkiye Kupası idi. Türkiye Kupası’nda bütçeleri bizden kat kat fazla olan takımların finale kalamadığı bir gruptan çıkarak finallere kalma başarısını gösterdik. Bilindiği gibi biz yabancı oyuncu haklarımızı uzunlardan yana kullanmadık. Kaptan Burak Sezgin ve Fatih Solak’ın sezon başında yaşadıkları sakatlıklar bu nedenle takımı olumsuz yönde etkiledi. Zaten bu sene aldığımız uzun oyuncular Fatih Solak, Hüseyin Demiral ve Umut Yenice bundan önce kendi takımlarında çok kısıtlı süreler alan oyuncular. Üçünün bir maçta aldığı toplam süre geçtiğimiz sezon içlerinden bir tanesinin belki de bir sezon süresince aldığı toplam dakikadan fazla. Onlar her geçen gün biraz daha fazla sorumluluk aldıkça ve maç eksiklerini kapattıkça, yeni oyunculardan kurulu olan takımımız da güç kazanıyor ve daha iyi duruma geliyor. Bu arada Glenn Whisby’nin gelişi ile daha da iyi bir takım haline geldik. Doğrusu bizim fikstürümüz de bir hayli zordu. Ligin başında Beşiktaş ile deplasmanda, Ülker ile içeride ve Türk Telekom ile deplasmanda oynadık. Bu maçlarda istediğimiz sonuçları alamadıysak da İTÜ maçı ile moral bulduk ve Banvit gibi çok zorlu bir takımı deplasmanda yendik. Sonraki hafta ise ligin en sert ekiplerinden Tekel’i yenerek nasıl bir takım olduğumuzu gösterdik. Sezon sonuna kadar birçok önemli galibiyete imza atacak potansiyelde bir takıma sahibiz. Tabii ki mağlubiyetler de alacağız ama buradan şunun sözünü verebilirim ki; basketbolseverler play-off’larda ve Türkiye Kupası’nda iddialı bir Galatasaray takımı izleyecekler.
TBL’de bu sezon büyük bir çekişme ve heyecan yaşanıyor. Oynanan basketbolun kalitesi ve maçlarda takımların ortaya koyduğu üst düzey mücadele basketbolseverler tarafından da ilgiyle ve beğeniyle izleniyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ben bu konuda özellikle Ülker yönetimine teşekkür ediyorum. Kendi takımları dışındaki 3 takıma da sponsor olarak bu takımların iddialı kadrolar kurmalarını sağladılar. Özellikle bu konuda öncülük yapan Ali Doğan’a basketbola uzun yıllardır hizmet eden bir insan olarak teşekkür ediyorum. Ayrıca ligdeki diğer takımlar da kadrolarını bir önceki sezona oranla önemli ölçüde geliştirdiler. 4 yabancılı sistemde bugün hemen hemen her takım birbirini yenebilecek potansiyelde. Önemli olan ise bugün gelinen noktayı sürekli hale getirebilmek. İyi takımlar, iyi kadrolar ve çekişmeli bir lig konularında istikrarı yakalamak zorundayız. Bu sıcak atmosferi yaratmak önemliydi. Bu sezon bu anlamda son derece başarılı adımlar atıldı. Bu temeller üzerine kurulacak sağlam bir yapı ile ligimiz önümüzdeki yıllarda da bu kalitede oynanacaktır.
Geçtiğimiz sezon geldi-gelecek, imzaladı derken tam sezon başlarken Ülker’de kalan Fatih Solak bu sezon kadronuzda. Fatih’in Galatasaray Cafe Crown’a gelişi sadece sizin açınızdan değil, Milli Takım bazında düşünüldüğünde Türk basketbolu için de son derece önemli bir gelişme. Görüşleriniz neler?
Geçtiğimiz sezon biz Fatih Solak’ın üzerine takım kurmayı düşünüyorduk. Tüm planlarımızı ve çalışmalarımızı da bu yönde yapmıştık. Ama son anda yaşanan beklenmedik gelişmeler bize bu imkanı vermedi. Ancak bu sezon Ülker bize hem Cafe Crown ile sponsor olurken, hem de Fatih’i vererek basketbola ne derece pozitif baktığını gösterdi. Tabii bu karar Fatih için de çok olumlu oldu. Burada çok daha fazla dakika ve sorumluluk alacak. Benchte oturduğu zamanlarda dahi, oyuna girdiğinde takımının ona ihtiyacı olacağını düşünüyor. Bu da onun gelişiminde çok önemli bir faktör. Diğer yandan Efes Pilsen’e de teşekkür ediyorum. Onlar da iki genç oyuncusunu bize kiralık olarak verdi: Valentin Pastal ve Serhat Çetin. Bu iki oyuncu da bize katkı sağlarken, bir yandan da tecrübe edinme şansını yakalıyorlar. Sonuç itibariyle Türk basketbolunda çok olumlu gelişmeler oluyor. İnşallah biz de sezonu iyi ve Galatasaray camiasına yakışır bir noktada tamamlayacağız.
Galatasaray Cafe Crown bu sezon ligde başarılı bir sonuç alarak Avrupa Kupaları’na katılma hakkını elde ettiği takdirde, bu sezon yapılan yatırım önümüzdeki sezon da artarak sürecek mi?
Bizim bu sezon için öncelikli hedeflerimiz Türkiye Kupası’nda şampiyonluk ve ligde play-off’lar. Alacağımız sonuçların ardından Avrupa Kupaları’nda yer alam hakkını elde ettiğimiz takdirde, yeni sezon öncesinde bu hedefe uygun bir kadro kuracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye’ye basketbolu getiren ve basketbol tarihinde çok önemli başarıları olan Galatasaray’a yakışan neyse imkanlar dahilinde yapılacaktır.
Çok uzun yıllardır basketbolun içerisinde olan ve Türkiye’de antrenörlük denince akla ilk gelen isimlerden bir tanesi olan Halil Üner’in basketbola bakış açısı nedir?
Benim artık basketbola hangi pozisyonda hizmet ettiğim çok da önemli değil. Benim için önemli olan bir şekilde basketbolun içerisinde olabilmek. Ben artık bazı şeyleri profesyonel anlamda değerlendirmiyor, olaylara farklı bir pencereden bakıyorum. Geçen sene ve ondan önceki sene yaşanan sıkıntıları herkesin takdir edeceği gibi belki de çok az antrenör kabullenebilirdi. Ancak bunca sıkıntının ardından geldiğimiz nokta ve bugün geleceğe umutla bakıyor olmamız benim için herşeye bedel. Burada önemli olan şey, her olumlu çalışmayı hem Galatasaray’a ve hem de Türk basketboluna yapılan bir hizmet olarak değerlendirmek. Oyuncularıma her zaman Galatasaraylılığın ne demek olduğunu ve bu formanın değerini anlatmaya çalışıyorum. Zaten geçtiğimiz sene bu mentalite sayesinde takımı ligde tutmayı başardık. Tüm oyuncularım büyük bir özveri ile mücadele etti. Galatasaray basketbol kamuoyunun ve son iki yılda yaşadığımız sıkıntıları yakından bilen insanların beni bu anlamda çok takdir ettiklerini biliyorum. Dışarıdan bakıldığında belki geride kalan sıkıntılar ve buradaki insanların yaptıkları fedakarlıklar çok net görülmüyor olabilir ama bu benim için çok da önemli değil. Artık geriye değil, ileriye bakma zamanı. Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki Galatasaray’ı basketbolda çok parlak günler bekliyor.
Galatasaray’da bu sezon sadece antrenörlük görevini değil, aynı zamanda Genel Koordinatör’lük görevini de üstlendiniz. Galatasaray’da basketbolun yol haritası nedir?
Antrenör ya da yönetici olarak - ki bu hiç farketmez – benim amacım Galatasaray’ın basketbolda o eski günlerine dönmesini sağlamak. Bunun için yeni bir başlangıç yapmak gerekiyordu ve biz bu sezon bunu yapabilmenin çabası içerisindeyiz. Altyapılardan başlayarak A takımlara kadar her kategoride büyük bir hamle yaparak yeniden yapılanmaya gittik. Tesislerimiz de bu yeniden yapılanmaya dahil. Bunu çok insan farkında olmayabilir ancak biz Galatasaray’da basketbola tertemiz, pırıl pırıl, yeni bir sayfa açıyoruz. Arkadaşlarımla birlikte bunun için büyük gayret sarfediyoruz.
Sezona Abdi İpekçi Spor Salonu’nda başlamanıza rağmen ilerleyen haftalarda tercihinizi Ahmet Cömert’ten yana kullandınız. Bu değişikliğe ihtiyaç duymanızın nedeni neydi?
Burada iki tane amacımız vardı. Birincisi Abdi İpekçi Spor Salonu’nu sahiplenme şansımız olmadı. Çünkü Fenerbahçe, Efes Pilsen ve Ülker takımları da maçlarını burada oynuyorlar. Bu da antrenman saatlerinden soyunma odası paylaşımına kadar birçok noktada salonu diğer takımlarla paylaşmamız anlamına geliyordu. Ahmet Cömert’te ise böyle bir sıkıntımız yok. Orayı kendi salonumuz olarak kullanabiliyoruz. İkincisi ise seyirci açısından bu yönde bir değişime gittik. Ahmet Cömert’te seyircimiz ile rakip üzerinde daha etkili bir atmosfer yaratabiliyoruz. Abdi İpekçi son derece büyük bir salon ve orayı doldurmak bugünkü şartlarla mümkün olmuyor. Ahmet Cömert ise bu açıdan bize daha büyük bir avantaj sağlıyor. Biz başarılı oldukça seyircimizin bize olan inancı ve desteği de hiç şüphesiz artacaktır. Örneğin Beşiktaş, Akatlar’da benzer bir uygulama yapıyor ve çok başarılı sonuçlar alıyor. Seyircimizi tribünlere çekmeye başladığımız zaman Abdi İpekçi’yi yeniden gündemimize memnuniyetle alırız. Sonuçta Abdi İpekçi bugün Avrupa’nın sayılı salonlarından bir tanesi ve orada dolu tribünler önünde oynamak hem bizler, hem de oyuncular için büyük bir keyif. Fakat mevcut şartlarda Ahmet Cömert bizim için daha mantıklı bir seçim olarak görünüyor.
Bildiğiniz üzere bu yaz TBF bünyesinde tüm mesaisini lig organizasyonlarını geliştirmek için harcayan TBL Ofisi adında bir birim kuruldu. Bu gelişmeyi ve TBL Ofisi’nin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben bu oluşuma çok olumlu bakıyorum. Federasyon’un vitrini doğal olarak Milli Takımlar. Bu anlamda önceki dönemlerde Milli Takımlar’ın organizasyonuna büyük önem veriliyordu. Ancak TBL Ofisi’nin faaliyete geçmesiyle birlikte liglere mesai veren bir birim de devreye girmiş oldu. Önceki dönemde yaşanan bazı ihmaller bu şekilde ortadan kaldırılmış oldu. Şimdi TBL Ofisi kulüplerimiz ile çok yakın ilişki içerisinde. Her türlü problemimizi, şikayetimizi veya taleplerimizi her an konuşabiliyor, çözümler üretebiliyoruz. Örneğin lig koordinatörümüz Ayhan Özgümüş bizimle her an diyalog içerisinde. TBL Direktörü Ali Özsoy bize sadece bir telefon uzaklığında. Tüm bu gelişmeler basketbolumuz ve ligimiz için çok anlamlı. Herşeyden önemlisi yalnızca lig ile ilgilenen bir ofisin varlığını bilmek dahi güzel bir şey.
Üner ailesinin yaşam biçimini basketbol olarak tanımalayabilir miyiz? Çünkü basketbolla uğraşan tek Üner siz değilsiniz…
Şu anda Beykoz takımının baş antrenörü olan Behçet Üner benim kardeşim. Bunun dışında Behçet’in oğulları da basketbol oynuyor, benim oğullarım da. Behçet’in oğullarından bir tanesi Yıldız Milli Takım kadrosunda. Benim oğullarımdan bir tanesi Efes Pilsen’de, bir tanesi ise Galatasaray’da. Bu bence bir yaşam tarzı. Benim babam da, annem de sporcu. Babam şu anda 79 yaşında ve torunlarının tüm maçlarını yakından takip ediyor. Allah izin verirse biz de bizim torunlarımızı takip etme fırsatını bulacağız.
Peki Galatasaray taraftarlarına bir mesajınız var mı?
Galatasaray taraftarı bu takıma güvensin ve destek olmaya devam etsin. Aldığımız sonuçları, maçları takip etmelerini istiyorum. Bu takımı yakından takip ettiklerinde ve destekleme yoluna gittiklerinde ortaya onların da büyük haz alacağı ve gurur duyacağı bir tablo çıkacaktır. Biz bunu başarmak için çok çalışıyoruz ve onların da yanımızda olmalarını bekliyoruz.
Milli Takımımız son Avrupa Şampiyonası’nda hedeflediğinden uzak bir derece elde etti. Şimdi ise önümüzde 2006 Dünya Şampiyonası var. Bu, Milli Takımımız için yeni bir başlangıç, bir dönüm noktası olabilir mi?
Milli Takım tarihinin en iyi jenerasyonuna sahip durumda. Takımın başında çok iyi bir antrenör var. Ancak sorun takım olmayı başaramamalarıydı. Bu konuda herkesin kabahatli olduğuna inanıyorum. Milli Takımımız gerek teknik kadro, gerekse de oyuncu kadrosu olarak kesinlikle Avrupa’da hiçbir takımdan daha aşağı seviyede değil. Başarıya ulaşmak için bu anlayış ve özgüveni benimseyerek oynamak lazım. Federasyon’un Milli Takım’a çok büyük katkıları var. Onlara çok önemli imkanlar sağlanmış durumda. Bunun son örneği çok yeni yaşandı. Takım halinde sahada elde edilemeyen bir başarı Federasyon tarafından masa başında elde edildi ve Japonya’daki şampiyonaya katılma hakkını kazandık. Bu bence Federasyon’un Milli Takım’a büyük bir hediyesidir. Milli Takım’ın Japonya’da oynayacağı oyun ve elde edeceği derece ile bu borcu Federasyon’a ödeyeceğine inanıyorum. Ben olsam bunu onur meselesi yapar ve orada olmayı ne kadar hakettiğimi Dünya Şampiyonası’nda ispatlarım. İnanıyorum ki Milli Takım’daki oyuncularımız da benzer bir düşünce içerisinde hareket ederek, Japonya’da hepimizin yüzünü gülderecek bir sonuç alacaktır.
Geçtiğimiz sezon yaşanan sıkıntıların ardından bu sezon bambaşka bir Galatasaray takımı izliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Geçtiğimiz yıl hakkında söylenecek fazla bir şey yok. Büyük sıkıntılarla geçen kötü bir sezon oldu. Herşeye rağmen idari ve teknik kadromuzun özverili çalışmaları ile ligde kalmayı başardık. Şimdi ise o günler çok geride kaldı. Artık bu defteri açmak istemiyoruz. Önümüzde yeni bir dönem var. Bu sene başta başkanımız Özhan Canaydın olmak üzere Yönetim Kurulumuz bize büyük destek verdi. Ayrıca ‘Cafe Crown’ bu sezon 3 yıllık bir sponsorluk desteğinin başlangıcını yaparak basketbola büyük bir hizmette bulundu. Tüm bu imkanlar dahilinde ve bütçemizin imkan verdiği ölçüde alabileceğimiz en iyi oyuncuları alarak mümkün olan en iyi kadroyu kurduk. Sadece üstyapıya değil, altyapıya da önemli yatırımlar yaptık. Altyapıların başına Litvanyalı bir antrenör getirdik. Tekerlekli sandalye takımını kurduk. Bu sezon 2. Lig’de yer alan bayan takımımızın kadrosu yenilgisiz şampiyon olarak ait olduğu yere, 1. Lig’e, dönecek nitelikte kuruldu. Kısacası Galatasaray’da basketbolun geleceği adına herşeyi yaptık. Ancak tüm bu çalışmalarımızın vitrini Erkek Takımımızın alacağı başarılar olacak. Kamuoyunda ancak bu şekilde takdir görebiliyoruz. Diğer yapılanlarsa buz dağının altında kalıyor. Fakat biz her alanda başarılı olmak için müthiş bir çaba içerisindeyiz.
Sezon başında alınan yenilgilerin ardından üst üste gelen galibiyetler ile dikkatleri üzerinize çektiniz. Galatasaray Cafe Crown olarak bu sezonki hedefleriniz neler?
Hedeflerimizden bir tanesi Türkiye Kupası idi. Türkiye Kupası’nda bütçeleri bizden kat kat fazla olan takımların finale kalamadığı bir gruptan çıkarak finallere kalma başarısını gösterdik. Bilindiği gibi biz yabancı oyuncu haklarımızı uzunlardan yana kullanmadık. Kaptan Burak Sezgin ve Fatih Solak’ın sezon başında yaşadıkları sakatlıklar bu nedenle takımı olumsuz yönde etkiledi. Zaten bu sene aldığımız uzun oyuncular Fatih Solak, Hüseyin Demiral ve Umut Yenice bundan önce kendi takımlarında çok kısıtlı süreler alan oyuncular. Üçünün bir maçta aldığı toplam süre geçtiğimiz sezon içlerinden bir tanesinin belki de bir sezon süresince aldığı toplam dakikadan fazla. Onlar her geçen gün biraz daha fazla sorumluluk aldıkça ve maç eksiklerini kapattıkça, yeni oyunculardan kurulu olan takımımız da güç kazanıyor ve daha iyi duruma geliyor. Bu arada Glenn Whisby’nin gelişi ile daha da iyi bir takım haline geldik. Doğrusu bizim fikstürümüz de bir hayli zordu. Ligin başında Beşiktaş ile deplasmanda, Ülker ile içeride ve Türk Telekom ile deplasmanda oynadık. Bu maçlarda istediğimiz sonuçları alamadıysak da İTÜ maçı ile moral bulduk ve Banvit gibi çok zorlu bir takımı deplasmanda yendik. Sonraki hafta ise ligin en sert ekiplerinden Tekel’i yenerek nasıl bir takım olduğumuzu gösterdik. Sezon sonuna kadar birçok önemli galibiyete imza atacak potansiyelde bir takıma sahibiz. Tabii ki mağlubiyetler de alacağız ama buradan şunun sözünü verebilirim ki; basketbolseverler play-off’larda ve Türkiye Kupası’nda iddialı bir Galatasaray takımı izleyecekler.
TBL’de bu sezon büyük bir çekişme ve heyecan yaşanıyor. Oynanan basketbolun kalitesi ve maçlarda takımların ortaya koyduğu üst düzey mücadele basketbolseverler tarafından da ilgiyle ve beğeniyle izleniyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ben bu konuda özellikle Ülker yönetimine teşekkür ediyorum. Kendi takımları dışındaki 3 takıma da sponsor olarak bu takımların iddialı kadrolar kurmalarını sağladılar. Özellikle bu konuda öncülük yapan Ali Doğan’a basketbola uzun yıllardır hizmet eden bir insan olarak teşekkür ediyorum. Ayrıca ligdeki diğer takımlar da kadrolarını bir önceki sezona oranla önemli ölçüde geliştirdiler. 4 yabancılı sistemde bugün hemen hemen her takım birbirini yenebilecek potansiyelde. Önemli olan ise bugün gelinen noktayı sürekli hale getirebilmek. İyi takımlar, iyi kadrolar ve çekişmeli bir lig konularında istikrarı yakalamak zorundayız. Bu sıcak atmosferi yaratmak önemliydi. Bu sezon bu anlamda son derece başarılı adımlar atıldı. Bu temeller üzerine kurulacak sağlam bir yapı ile ligimiz önümüzdeki yıllarda da bu kalitede oynanacaktır.
Geçtiğimiz sezon geldi-gelecek, imzaladı derken tam sezon başlarken Ülker’de kalan Fatih Solak bu sezon kadronuzda. Fatih’in Galatasaray Cafe Crown’a gelişi sadece sizin açınızdan değil, Milli Takım bazında düşünüldüğünde Türk basketbolu için de son derece önemli bir gelişme. Görüşleriniz neler?
Geçtiğimiz sezon biz Fatih Solak’ın üzerine takım kurmayı düşünüyorduk. Tüm planlarımızı ve çalışmalarımızı da bu yönde yapmıştık. Ama son anda yaşanan beklenmedik gelişmeler bize bu imkanı vermedi. Ancak bu sezon Ülker bize hem Cafe Crown ile sponsor olurken, hem de Fatih’i vererek basketbola ne derece pozitif baktığını gösterdi. Tabii bu karar Fatih için de çok olumlu oldu. Burada çok daha fazla dakika ve sorumluluk alacak. Benchte oturduğu zamanlarda dahi, oyuna girdiğinde takımının ona ihtiyacı olacağını düşünüyor. Bu da onun gelişiminde çok önemli bir faktör. Diğer yandan Efes Pilsen’e de teşekkür ediyorum. Onlar da iki genç oyuncusunu bize kiralık olarak verdi: Valentin Pastal ve Serhat Çetin. Bu iki oyuncu da bize katkı sağlarken, bir yandan da tecrübe edinme şansını yakalıyorlar. Sonuç itibariyle Türk basketbolunda çok olumlu gelişmeler oluyor. İnşallah biz de sezonu iyi ve Galatasaray camiasına yakışır bir noktada tamamlayacağız.
Galatasaray Cafe Crown bu sezon ligde başarılı bir sonuç alarak Avrupa Kupaları’na katılma hakkını elde ettiği takdirde, bu sezon yapılan yatırım önümüzdeki sezon da artarak sürecek mi?
Bizim bu sezon için öncelikli hedeflerimiz Türkiye Kupası’nda şampiyonluk ve ligde play-off’lar. Alacağımız sonuçların ardından Avrupa Kupaları’nda yer alam hakkını elde ettiğimiz takdirde, yeni sezon öncesinde bu hedefe uygun bir kadro kuracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye’ye basketbolu getiren ve basketbol tarihinde çok önemli başarıları olan Galatasaray’a yakışan neyse imkanlar dahilinde yapılacaktır.
Çok uzun yıllardır basketbolun içerisinde olan ve Türkiye’de antrenörlük denince akla ilk gelen isimlerden bir tanesi olan Halil Üner’in basketbola bakış açısı nedir?
Benim artık basketbola hangi pozisyonda hizmet ettiğim çok da önemli değil. Benim için önemli olan bir şekilde basketbolun içerisinde olabilmek. Ben artık bazı şeyleri profesyonel anlamda değerlendirmiyor, olaylara farklı bir pencereden bakıyorum. Geçen sene ve ondan önceki sene yaşanan sıkıntıları herkesin takdir edeceği gibi belki de çok az antrenör kabullenebilirdi. Ancak bunca sıkıntının ardından geldiğimiz nokta ve bugün geleceğe umutla bakıyor olmamız benim için herşeye bedel. Burada önemli olan şey, her olumlu çalışmayı hem Galatasaray’a ve hem de Türk basketboluna yapılan bir hizmet olarak değerlendirmek. Oyuncularıma her zaman Galatasaraylılığın ne demek olduğunu ve bu formanın değerini anlatmaya çalışıyorum. Zaten geçtiğimiz sene bu mentalite sayesinde takımı ligde tutmayı başardık. Tüm oyuncularım büyük bir özveri ile mücadele etti. Galatasaray basketbol kamuoyunun ve son iki yılda yaşadığımız sıkıntıları yakından bilen insanların beni bu anlamda çok takdir ettiklerini biliyorum. Dışarıdan bakıldığında belki geride kalan sıkıntılar ve buradaki insanların yaptıkları fedakarlıklar çok net görülmüyor olabilir ama bu benim için çok da önemli değil. Artık geriye değil, ileriye bakma zamanı. Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki Galatasaray’ı basketbolda çok parlak günler bekliyor.
Galatasaray’da bu sezon sadece antrenörlük görevini değil, aynı zamanda Genel Koordinatör’lük görevini de üstlendiniz. Galatasaray’da basketbolun yol haritası nedir?
Antrenör ya da yönetici olarak - ki bu hiç farketmez – benim amacım Galatasaray’ın basketbolda o eski günlerine dönmesini sağlamak. Bunun için yeni bir başlangıç yapmak gerekiyordu ve biz bu sezon bunu yapabilmenin çabası içerisindeyiz. Altyapılardan başlayarak A takımlara kadar her kategoride büyük bir hamle yaparak yeniden yapılanmaya gittik. Tesislerimiz de bu yeniden yapılanmaya dahil. Bunu çok insan farkında olmayabilir ancak biz Galatasaray’da basketbola tertemiz, pırıl pırıl, yeni bir sayfa açıyoruz. Arkadaşlarımla birlikte bunun için büyük gayret sarfediyoruz.
Sezona Abdi İpekçi Spor Salonu’nda başlamanıza rağmen ilerleyen haftalarda tercihinizi Ahmet Cömert’ten yana kullandınız. Bu değişikliğe ihtiyaç duymanızın nedeni neydi?
Burada iki tane amacımız vardı. Birincisi Abdi İpekçi Spor Salonu’nu sahiplenme şansımız olmadı. Çünkü Fenerbahçe, Efes Pilsen ve Ülker takımları da maçlarını burada oynuyorlar. Bu da antrenman saatlerinden soyunma odası paylaşımına kadar birçok noktada salonu diğer takımlarla paylaşmamız anlamına geliyordu. Ahmet Cömert’te ise böyle bir sıkıntımız yok. Orayı kendi salonumuz olarak kullanabiliyoruz. İkincisi ise seyirci açısından bu yönde bir değişime gittik. Ahmet Cömert’te seyircimiz ile rakip üzerinde daha etkili bir atmosfer yaratabiliyoruz. Abdi İpekçi son derece büyük bir salon ve orayı doldurmak bugünkü şartlarla mümkün olmuyor. Ahmet Cömert ise bu açıdan bize daha büyük bir avantaj sağlıyor. Biz başarılı oldukça seyircimizin bize olan inancı ve desteği de hiç şüphesiz artacaktır. Örneğin Beşiktaş, Akatlar’da benzer bir uygulama yapıyor ve çok başarılı sonuçlar alıyor. Seyircimizi tribünlere çekmeye başladığımız zaman Abdi İpekçi’yi yeniden gündemimize memnuniyetle alırız. Sonuçta Abdi İpekçi bugün Avrupa’nın sayılı salonlarından bir tanesi ve orada dolu tribünler önünde oynamak hem bizler, hem de oyuncular için büyük bir keyif. Fakat mevcut şartlarda Ahmet Cömert bizim için daha mantıklı bir seçim olarak görünüyor.
Bildiğiniz üzere bu yaz TBF bünyesinde tüm mesaisini lig organizasyonlarını geliştirmek için harcayan TBL Ofisi adında bir birim kuruldu. Bu gelişmeyi ve TBL Ofisi’nin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben bu oluşuma çok olumlu bakıyorum. Federasyon’un vitrini doğal olarak Milli Takımlar. Bu anlamda önceki dönemlerde Milli Takımlar’ın organizasyonuna büyük önem veriliyordu. Ancak TBL Ofisi’nin faaliyete geçmesiyle birlikte liglere mesai veren bir birim de devreye girmiş oldu. Önceki dönemde yaşanan bazı ihmaller bu şekilde ortadan kaldırılmış oldu. Şimdi TBL Ofisi kulüplerimiz ile çok yakın ilişki içerisinde. Her türlü problemimizi, şikayetimizi veya taleplerimizi her an konuşabiliyor, çözümler üretebiliyoruz. Örneğin lig koordinatörümüz Ayhan Özgümüş bizimle her an diyalog içerisinde. TBL Direktörü Ali Özsoy bize sadece bir telefon uzaklığında. Tüm bu gelişmeler basketbolumuz ve ligimiz için çok anlamlı. Herşeyden önemlisi yalnızca lig ile ilgilenen bir ofisin varlığını bilmek dahi güzel bir şey.
Üner ailesinin yaşam biçimini basketbol olarak tanımalayabilir miyiz? Çünkü basketbolla uğraşan tek Üner siz değilsiniz…
Şu anda Beykoz takımının baş antrenörü olan Behçet Üner benim kardeşim. Bunun dışında Behçet’in oğulları da basketbol oynuyor, benim oğullarım da. Behçet’in oğullarından bir tanesi Yıldız Milli Takım kadrosunda. Benim oğullarımdan bir tanesi Efes Pilsen’de, bir tanesi ise Galatasaray’da. Bu bence bir yaşam tarzı. Benim babam da, annem de sporcu. Babam şu anda 79 yaşında ve torunlarının tüm maçlarını yakından takip ediyor. Allah izin verirse biz de bizim torunlarımızı takip etme fırsatını bulacağız.
Peki Galatasaray taraftarlarına bir mesajınız var mı?
Galatasaray taraftarı bu takıma güvensin ve destek olmaya devam etsin. Aldığımız sonuçları, maçları takip etmelerini istiyorum. Bu takımı yakından takip ettiklerinde ve destekleme yoluna gittiklerinde ortaya onların da büyük haz alacağı ve gurur duyacağı bir tablo çıkacaktır. Biz bunu başarmak için çok çalışıyoruz ve onların da yanımızda olmalarını bekliyoruz.
Milli Takımımız son Avrupa Şampiyonası’nda hedeflediğinden uzak bir derece elde etti. Şimdi ise önümüzde 2006 Dünya Şampiyonası var. Bu, Milli Takımımız için yeni bir başlangıç, bir dönüm noktası olabilir mi?
Milli Takım tarihinin en iyi jenerasyonuna sahip durumda. Takımın başında çok iyi bir antrenör var. Ancak sorun takım olmayı başaramamalarıydı. Bu konuda herkesin kabahatli olduğuna inanıyorum. Milli Takımımız gerek teknik kadro, gerekse de oyuncu kadrosu olarak kesinlikle Avrupa’da hiçbir takımdan daha aşağı seviyede değil. Başarıya ulaşmak için bu anlayış ve özgüveni benimseyerek oynamak lazım. Federasyon’un Milli Takım’a çok büyük katkıları var. Onlara çok önemli imkanlar sağlanmış durumda. Bunun son örneği çok yeni yaşandı. Takım halinde sahada elde edilemeyen bir başarı Federasyon tarafından masa başında elde edildi ve Japonya’daki şampiyonaya katılma hakkını kazandık. Bu bence Federasyon’un Milli Takım’a büyük bir hediyesidir. Milli Takım’ın Japonya’da oynayacağı oyun ve elde edeceği derece ile bu borcu Federasyon’a ödeyeceğine inanıyorum. Ben olsam bunu onur meselesi yapar ve orada olmayı ne kadar hakettiğimi Dünya Şampiyonası’nda ispatlarım. İnanıyorum ki Milli Takım’daki oyuncularımız da benzer bir düşünce içerisinde hareket ederek, Japonya’da hepimizin yüzünü gülderecek bir sonuç alacaktır.