• Sitemiz şuan güncelleme aşamasındadır, karşılaşabileceğiniz teknik sorunlar için şimdiden özür dileriz.

Hayrat Vakfı-MEB Ortak Anlaşması

Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
13 Ağu 2012
Mesajlar
1,965
Tepkime puanı
0
@Metehan Türko
Selamların en güzeli olan Allah'ın selamı,rahmeti,bereketi,mağfiret ve hidayeti sizin ve sevdiklerinizin üzerine olsun..

Saygıdeğer Arkadaşlar,

Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Vakfımız arasında karşılıklı işbirliği içinde yurt genelinde “Osmanlı Türkçesi” ve “Kur’an ve Tecvitli Okuma Kursları” düzenlenmek üzere Nisan ayında bir protokol imzalanmıştır.

İki yıllığına imzalanan protokolün amacı şu şekilde ifade edilmiştir:

“Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı işbirliği ile Milli kültürün en önemli kaynaklarını teşkil eden kütüphaneler, arşivler ile diğer şahıs ve kurumlarda mevcut olan Osmanlıca basma ve yazma eserleri okuyup anlayacak, bu eserlerdeki bilgi ve belgelerden azami derecede faydalanacak ve bunları kültür hayatına kazandıracak Osmanlı Türkçesi kurslarını, Osmanlı Türkçesi’ni öğretecek elemanların yetiştirilmesiyle birlikte kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in okunmasını sağlayan Kur’an ve tecvitli okuma kursları düzenlemektir.”

On binlerce kişinin istifade etmesi beklenen ve bütün halk eğitim merkezlerinde uygulanacak olan bu program sayesinde tarih ve kültür mirasımızla buluşmak adına çok önemli bir adım atılmış olduğunu değerlendiriyoruz.

İlk etapta bütün il merkezleri dâhil olmak üzere yaklaşık 300 merkezde 15.05.2012 itibariyle başlayan ve kayıtları halen devam eden bu programın, süreç içinde 900’ü aşkın bütün Halk Eğitim Merkezlerinde uygulamaya alınması planlanmaktadır.

Gönüllülük ekseninde sosyo-kültürel projelere destek sağlayan STK’ları, devlet kurumlarıyla aynı zeminde buluşturan bu nevi ortak faaliyetler, toplumsal sinerjiyi oluşturma noktasında büyük önem taşımaktadır. Tarihi ve kültürel zenginliklerimizin korunması ve yeni nesillere aktarılması istikametinde atılan her adımın, toplumsal birikime ve hafızaya bir katkı sağlayacağı açıktır.

Hayrat Vakfı, 1997 yılında 54. Hükümet döneminde Kültür Bakanlığı ile işbirliği çerçevesinde 52 il merkezinde benzer kursları açmış ve yaklaşık beş bin vatandaşımız bu kurslardan istifade etmiştir. Vakfımız bu nitelikteki hizmetlerine, kuruluş senedimizde de ifade edilen amaçlar doğrultusunda, geçtiğimiz süreç içinde yurt genelinde muhtelif dernek ve vakıflarda, birçok belediyemizle işbirliği içinde ve yine Kültür Müdürlükleri ve Halk Eğitim Merkezlerinde devam etmekteydi.

Bu gün ise, yıllardan beri verilen bu hizmetin kapsamını biraz daha artırarak Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile yeni bir projeye başlamış bulunuyoruz.

Osmanlıca öğrenmeyi, öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir fikir borcu olarak görüyoruz.

Keza dinimizin Mukaddes Kitabının yeni nesiller tarafından öğrenilmesi hizmetini yıllardan beri büyük bir özveriyle sürdüren Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın yaptığı çalışmalara, tamamen sivil inisiyatif çerçevesinde daha farklı bir kulvarda, gönüllü katkı sağlamayı ümit etmekteyiz.

Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Hayrat Vakfı’nın temsilcileri ve kurs verme yeterliğine sahip gönüllü eğiticileri tarafından icra edilecek kurslar tamamen ücretsiz olarak gerçekleştirilecek, kursiyerlerden herhangi bir ücret talep edilmeyecektir.

Konuyla ilgili Osmanlıca Eğitim ve Osmanlıca Eğitim adreslerinden bilgi alınabilmekte ve online kayıt yaptırılabilmektedir.

Kurslara ilköğretim birinci kademeyi bitiren herkes başvurabilmektedir.

Vakfımız yönetimi ve mensupları, bugüne kadar desteklemiş olduğu liyakatli eğitimciler ve gönüllüleri ile zaten tecrübeli olduğu bir sahada her kesimden ve her yaştan insanımıza bu hizmeti sunmaktan büyük bir şeref ve mutluluk duymaktadır.

Ülkemiz adına özellikle de geçmişten gelen zengin kültür hazinelerimiz ve milli manevi değerlerimizle buluşmak için faydalı olacağına inandığımız bu programımızın hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Tüm halkımızı geçmişimizle köprü kurmaya, bu büyük kültür hizmetine katılmaya davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygılarımızla arz ederiz.

HAYRAT VAKFI

Kayıtlar devam ediyor.
- Osmanlıca Eğitim sitesinden önkayıt yaptırıyorsunuz.
- Seçmiş olduğunuz yerde yeterli kursiyer olduğunda sizinle telefonla veya eposta ile iletişime geçiyoruz.
- Bütün kursiyerler için en erken ve en uygun tarihte dersler başlıyor.

Bu yeni dönemin de heyecanlı, kültürüne, tarihine, geçmişine ve geleceğine ilgili herkes için hayırlar getirmesini temenni ediyoruz..

Şimdiden hayırlı dersler!
► Kayıt, daha fazla bilgi: Osmanlıca Eğitim

Osmanlıca Eğitim
Osmanlıca Eğitim
 
KURSLAR NE ZAMAN BAŞLAYACAK?
Yeni dönemde kurslarımız, Ekim ve Mart aylarında yapılacaktır. İlk kurs 15 Ekim tarihinde başlayacak ve Kasım ayının sonunda bitecektir. İkinci kurs ise, 1 Mart’ta başlayacak ve 15 Nisan’da sona erecektir.

NASIL KAYIT OLABİLİRİM?
Kaydınızı osmanlicaegitim.com/online-kayit linkinden online yaptırabilirsiniz. Bu kayıt önkayıt olarak alınmaktadır. Daha sonra sizden belgeler istenecek ve kaydınız resmen yapılacaktır. Kaydınızı bulunduğunuz yerlerdeki Halk Eğitimi Merkezlerine de yaptırabilirsiniz.

KURSLAR NE KADAR SÜRECEK?
Kurslarımız, protokol gereğince 2 yıl sürecek. Fakat her bir kur 7 haftalık bir süreyi kapsamaktadır. Bu dönem açılacak kurslar, Ekim ve Mart aylarında olacak ve 7 hafta sürecektir.

KURSLAR HAFTADA KAÇ SAAT OLACAK?
Kurs haftada 10 saat üzerinden olacaktır.
Saatlerin hafta içi-hafta sonu dağılımı yerel olarak değişiklik arz edebilir. Muhtemel hafta içi ve hafta sonu ders dağılım çizelgesi aşağıdaki gibidir.

MUHTEMEL KURS SÜRE VE SAATLERİ
OSMANLICA KURSU MUHTEMEL
HAFTALIK DERS DAĞILIMI
Hafta sonu Hafta içi BİTİŞ SÜRESİ
Osmanlıcada kolay metinler 5+5 3+3+4 7 HAFTA
Osmanlı Türkçesi imlası 5+5 3+3+4 7 HAFTA
Osmanlıcada Arapça Farsça kurallar 5+5 3+3+4 7 HAFTA
Osmanlıcada arşiv ve edebi metinler 5+5 3+3+4 7 HAFTA

KURSLAR ÜCRETLİ MİDİR?
Kurslarımız ücretli değildir. Kursiyerlerden herhangi bir ücret talep edilmeyecektir.

KURSU BİTİRİNCE SERTİFİKA ALABİLECEK MİYİM?
Her kursun sonunda, devam problemi olmayan kursiyerlere, M.E.B. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı logolarının bulunduğu kurs bitirme sertifikası verilecektir.

KURSA DEVAM MECBURİYETİ VAR MI?
Kurslarımıza devam mecburiyeti vardır. Kursa %20 ve üzeri devamsızlık yapan kursiyer, sınavdan başarılı da olsa sertifika alamayacaktır.

HANGİ KURSTAN BAŞLAMALIYIM? SEVİYELER HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?
Osmanlıca, 4 programdan (kurstan) oluşmaktadır.
1.Aşama: Osmanlıcayı hiç bilmeyenler için, Osmanlıca yazılan kolay metinleri kısa sürede okuma aşamasıdır.
2.Aşama: Osmanlıcayı az da olsa bilenlerin başvuracakları aşamadır. Bu aşamada Osmanlı Türkçesinin imlası anlatılacaktır.
3.Aşama: Osmanlıcaya girmiş Arapça ve Farsça kelimelerin imlasının anlatılacağı aşamadır.
4.Aşama: Osmanlıca yazılmış arşiv ve edebi metinleri okuyabilme aşamasıdır. Bu, en son seviyedir. Bu seviyeye katılabilmek için ilk üç seviyeyi bitirmiş olmak şarttır.

OSMANLICA KURS MODÜLLERİ HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?
AŞAMA KURSUN ADI TOPLAM SÜRESİ
1.AŞAMA Osmanlıcada Kolay Metinler 64 SAAT
2.AŞAMA Osmanlı Türkçesi İmlası 64 SAAT
3.AŞAMA Osmanlıcada Arapça-Farsça Kurallar 96 SAAT
4.AŞAMA Osmanlıcada Arşiv ve Edebi Metinler 64 SAAT
Kurslar, hafta içi gündüz, hafta içi akşam ve hafta sonu açılacaktır. Hafta içi akşam kurslarımız, mesai saatlerinin bitiminden sonra başlayacaktır.
Kursların başlama-bitiş saatleri, kursiyerlerin iştirak edebileceği ortak bir saatte, kurs hocaları tarafından belirlenebilecektir.

Osmanlıca Eğitim » Online Kayıt
Osmanlıca Eğitim
 
Osmanlıca Öğrenmenin Ehemmiyeti

Milletleri millet yapan ve o milleti diğer milletlerden ayrı bir millet yapan temel esaslardan birisi de o milletin kullandığı dil ve alfabesidir. Dil; fikir dünyasının tezahürüdür, kendini ifade edebileceği iletişim aracıdır. Milletin hatırası, ruhu, özü, mayasıdır. Dilini kaybeden milletler, hatırasını, hafızasını hem ferdi hem de milli kimliğini, açıkçası her şeyini kaybetmeye yüz tutmuştur. Dil şuurunu kaybeden bir millet, millet olma şerefini kaybetmekle yüz yüze gelir. Lisan ve yazısını kaybeden bir millet, hafızasını kaybetmiş demektir. Böyle bir millet, kendi kültürüne ve tarihine yabancılaşır, geçmişte ne olduğunu unutur, bugün ve gelecekte ne olacağını bilemez hale gelir.

Osmanlıca; Türklerin yüzyıllar boyunca geliştirdikleri özgün bir dildir. Hem Arapçadan hem Farsçadan faydalanmış ama ikisi de olmamıştır. Gelecekle geçmiş arasındaki köprüyü sağlam kurabilmenin yolu, Osmanlı Türkçesini okuyup anlayabilmekten geçmektedir. Millî kültürümüzün temelini oluşturan eserlerimizin hemen hemen tamamı, Osmanlıca ’yla yazılmıştır. Hâlbuki yeni neslimiz, dedesinden kalmış bir kitap veya eski bir tapu senedinin, bir paranın, bir çeşme kitabesi, tarihî bir çarşı girişi ya da belki her gün altından geçtiği üniversite giriş kapısında yazılı olan Osmanlıca metnini okuyamadığı gibi, gerek ne manaya geldiği, gerekse estetik zevkini yudumlama imkânından mahrumdur. Üzerinde güneş batmayan koca bir cihan devletinin dayandığı sırrın perde arkasındaki çağ açıp çağ kapayan bir kültürün mirasçıları olan bizlerin, birkaç yıl değil, asırlarca tüm dünyayı adâlet ve şefkatiyle avucuna alan ve ışık saçan o güzelliklerin hayret verici altyapısını araştırma gereği ne kadar açıktır.
Tarih önünde bizden sonraki nesillere köprü olabilme mesuliyetimiz bir yana, sadece sanat noktasında dahi uzak kaldığımız bu mirasın, birçoğu üslup sahibi ve kendi başına ekol olan güzîde hattatlarımızın göz nurlarıyla bir dantelâ gibi işledikleri o kıymet biçilemeyen cânım eserlerinden niceleri, artık yabancı müze ve koleksiyoncuların en güzel köşelerini süslemektedirler. Oysaki kendi memleketimizde ecdadımızın bizlere birer emaneti, birer yadigârı olan ve bir kısmı, aylar süren çalışmalarla ancak hazırlanabilmiş hususi kâğıtlar üzerinde eşsiz birer tabloya dönüşen veya bazen pirinç bir levha ya da mermere asırlara meydan okurcasına kazınan, bazen de uğruna gözünü bile kaybetmek bahasına bir câmi’ kubbesine ilmek ilmek işlenen ve akıllara durgunluk veren hat sanatı numuneleri bugün, apayrı ve şaşılacak bir kadirbilmezliğin incitici yalnızlığına terkedilmişlerdir.

Ecdadımızın her zaman şeref duyduğumuz bin yıllık şanlı bir tarih koridorundan bizlere armağan ettikleri sayısız güzîde eserler fikrî boyutta da bugün çoğumuza, maalesef bir turiste olduğu kadar uzak, anlamsız ve yabancıdır.

Değil mahiyetlerinden, varlıklarından dahi habersiz olduğumuz milyonlarca taş baskısı ya da birçoğu sahasında otorite olmuş ve hâlâ bu vasfını koruyan el yazması nadide eserler, üzücüdür ki bu gidişle çürümeye mahkûm gözüktükleri kütüphanelerin tozlu raflarından, himmet ehli kişilerce gün ışığına çıkarılacakları günü beklemektedirler. Buna rağmen ne gariptir ki, tamamen bize ait olan ve günümüzde artık Osmanlıca Türkçesi olarak tabir edilen Tarihî Türkiye Türkçesi’ni bir yazı dili olmaktan öte, ayrı bir lisan zannedenlerimizin sayısı maalesef hiç de az değildir. Ve yedi asır cihana hükmetmiş bir milletin çocukları, artık önüne konulan çevirilerin dışında, atalarının bugüne kadarki kültür birikiminden istifade edememektedirler. Bu çevirilerin birçoğunun eksik ya da hatalı olduğu ise ayrı bir vakıadır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde, yüzlerce kişilik kadroyla yıllardan beri, üstelik sadece belgelerin tasnifine yönelik ve daha çok yıllara muhtaç çalışmalar da gösteriyor ki, her biri başlı başına birer değer olan bu güzîde eserlerin, tarihî metin ve evrakların teker teker şimdiki yazıya çevrilmesine ne yeterli sayıda teknik elemanımız vardır, ne de zaman buna müsaittir.

Şu halde günümüz gençliğinin hissesine, dedelerinin birkaç bin sene önceki kültür mirasını rahatlıkla okuyup anlayabilen diğer milletlere imrenmek mi düşüyor? Neden biz de kendi çocuğumuza, araştırdığı herhangi bir mevzuda, ecdadının birikimine birinci elden uzanabilme imkânını tanımayalım? Çok boyutlu bir altyapıya sâhip ve tarihine yabancı kalmamış, büyüklerine sevgisini ve saygısını kaybetmemiş bir nesil, geleceğe daha ümidle bakmamızın bir teminatı değil midir? Üzüntüyle belirtelim ki, batılı araştırmacıların hem konuşma dili cihetiyle Türkçeyi, hem de bir yazı dili olan Osmanlı Türkçesini öğrenerek yaptıkları derli toplu araştırmalardan, bugün Osmanlı’nın torunlarından ancak İngilizce bilenler istifade edebilirken, bilimsel çevirileri (!) yapılan bu yabancı kaynaklar da, ne gariptir ki, bir sokak ötedeki kendi millî kütüphanelerimizi referans göstermektedir. Gönlünde millî harstan, kültürden bir nebze olsun hissesi bulunanların, içinde bulunduğumuz bu vaziyete üzülmemesi mümkün değildir. Osmanlıcayı öğrenmek, öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde, ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir fikir borcudur.
Peki, başta münevver insanlarımızı ve hepimizi kendi klasiklerimize ulaştıracak ve artık bize bir şekilde yabancı olanların eliyle değil, kendi çocuklarımızın gayretli araştırmalarıyla kendi kimliğimizi yorumlamamıza vesile olacak Osmanlıcayı öğrenmek zor mudur? Osmanlıca elbette zor değildir. Hem artık üniversite dersliklerine mahkûm olmaktan kurtulmuştur. MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı arasında imzalanan protokol gereği tüm Türkiye’de bütün Halk Eğitim Merkezleri noktalarında halkla buluşmuştur.

Bu çalışmalar neticesinde ümid ediyoruz ki, Osmanlıcanın kesinlikle çok kolay olduğunu kurslara katılanlar bu millete gösterecektir. Edebiyat, tarih, sosyoloji kürsüleri ile ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerimiz ve yarının her branştan genç, araştırmacı ilim adamları, bu faaliyetlerden aldıkları güç ve enerji ile tarih ve kültürümüzle bağın kurulması için çok daha ciddi çalışmalara imza atacaklardır. Osmanlıca öğrenmek, her şeyden önce bir gönül meselesidir. Adı geçen protokol çerçevesinde yapılacak bu kursları, severek, merakla ve anlayarak takip edebilirsek, bugüne kadar çok da yakın olamadığımız eşsiz bir kültürün, tanıdıkça daha da hayranlık uyandıran derinliklerine rahatlıkla ulaşacağız inşallah.

SELAM,DUA,MUHABBET VE BAKİ HÜRMETLERİMLE...
 
Geri
Üst