Jelena'nın tek kötü tarafı istikrarsız olabilmesi. Zaten bu yüzden bizde oynuyor, her maç kendi üst düzeyinde oynayabilse bambaşka yerlerde olurdu...
Şu Quigley yok muhabbeti de biraz sıkıcı olmaya başladı. Özellikle hocanın her mikrofon gördüğünde ayni şeyi söylemesi hem takımdaki oyunculara saygısızlık, hem de taraftara karşı biraz alaycı gibi geliyor. Kimseden utanmıyorsa o boyla 2 uzunun üzerinden zıplayıp top çalan Epoupa'dan utansın söylerken bunu...
Üst düzey savunmasıyla nam salmış bir takımız, mağlubiyetlerden dolayı gözden kaçsa da gazı aldıığı bölümlerde özellikle rakibe illallah çektiren bir savunmamız var. Melis Gülcan dediğimiz oyuncunun son 5 maçta attığı sayı toplamı 22. Aynı pozisyonu 5 kere mi 6 kere mi ne yaptılar Nilay ablasıyla beraber. Biraz süratli diye sadece 6-7 basket attı dün. Nilay'ın istatistik kağıdına bakan "tek başına yıktı helal olsun" falan der. Kadın sadece topu ileri fırlattı kendi pota önünden 10 asistin 7'si bu.
Kobryn'in süre alması da enteresan oldu. Daha takımdakilerin ismini öğrenmeden sahaya girip ciddi de bir süre aldı. Haliyle doğaçlama oldu onun yer aldığı pozisyonlar. Ağır kalıyor demek için bile erken çünkü dahil olamdı takım oyununa...
Bir de bariz olan birşey var, çok çok net şutlarda bile tereddütle kalkıyor top. Takımda en tecrübelisinden en acemisine kadar herkeste var bu. Daha topu kaldırırken anlıyorsun neler olacağını. Hücumda kötü olsak da doğru şutu bulduğumuz çoğu pozisyon ya bu tereddüt yüzünden şut kaçıyor ya da şut atması gereken oyuncu cesaret edemeyip bir ekstra pas daha yapıyor. Burda hoca faktörü mü var, takımda mı bir güvensizlik var, yoksa yüksek temponun getirdiği yorgunluktan mı kaynaklı bilemiyorum. Ama dün İrem'in çok rahatken güvenemeyip pas çıkardığı 2 pozisyon hatırlıyorum mesela. Ama dediğim gibi herkeste var aynı sorun, zaten kısıtlı hücum gücümüzü iyice çar çur ediyoruz böyle...
Ahmet Cömert'e lig-avrupa dahil 1 ayda gelen taraftar gitti hemen hemen Kayseri'ye. O apayrı bir inceleme yazı konusu olur ya...