Öncelikle bu röportaj için koç Okan Çevik'e ve hazırladıkları teferruatlı sorularla röportajı bize ulaştıran Kerem Seçer ile Arda Öztürk'e teşekkür ederim.
Röportajda Okan Çevik'in söylediklerini madde madde ele almak gerekirse:
- Anlattığı savunma ve hücum sistemleri artık modern basketbolunun olmazsa olmazı. Savunmada iken yeri geldiğinde kısalar uzunları tutacak, uzunlar kısaları tutacak. Oyunun her alanında baskı yapacaksınız, birlikte hareket edeceksiniz... Hücumda ise paylaşımcı olmak, pozisyona göre "doğru" ataklar yapmak mühim. Koçun dediği gibi, artık üst düzey takımların hiçbirinde 20 sayı ortalamayla oynayan oyuncu kalmadı. Skor yükü paylaşılacak, bir maç bir oyuncu 25 sayı atıyorsa, diğer maç bir diğer oyuncu skoru sürükleyecek yahut skor eşit dağılacak... Galatasaray basketbol tarihinin Avrupa kupalarında en başarılı olduğu yıla bakalım, oyuncular arasındaki skor dağılımı bu tarife uyuyordu.
* Bu noktada şöyle bir not düşeyim: Oluşturulan mevcut kadro buna çok uygun. Takımda mutlaka öne çıkan oyuncular olacaktır ama, sezon içinde istatistiklere baktığımızda oyuncular arasında büyük farklar olacağını sanmıyorum.
- Üst düzey basketbolda oyuncuların artık 30-40 dakika ortalamayla oynamadığı da bir gerçek. Hatta buna geçen sezon başında Milan Gurovic için yazmıştık. Hem yaşı gereği, hemde günümüz basketbolunun yüksek efora dayalı olmasından ötürü 20-25 dakika sahada kalmasını ve tüm verimini bu sürece sıkıştırmasının doğru olduğunu belirtmiştik. Ancak şunu da es geçmemek gerek, gün olur bir oyuncu çok formdadır ve eli sıcaktır; siz onu rotasyon icabı 20 dakika oynatırsanız hem oyuncu bundan olumsuz etkilenir, hem de takıma aktaracağı verimden mahrum kalınır. Mesela Euroleague'de bazı maçlar vardır, oyun çok sıkışır, o gün oyunu forse edebilecek bir oyuncu varsa onu olabildiğince kullanırsınız... Geçen sezon Okan Koç, Seimone Augustus'u takriben 35 dakika ortalamayla oynatıyordu...
- Darius Washington hususunda ise daha önce yazdıklarımız -en azından kendi adıma yazdıklarım- oluşacak takımda aşırı sivrilip, Rusya'daki gibi oyunu çok forse etmek istemesiyle takıma zarar verebileceği yönündeydi. Savrukluğu hususunu analiz edebilmek için kolej yıllarındaki ve Rusya'daki bazı maçlarını dikkate almak gerek. Washington bazen deliciliğini kullanmak isterken kontrolden çıkabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Efes Cup'ta izlediğimiz Washington takımına çok faydalı oynuyordu, çünkü Milli Takım'da yer almasının gereği disiplinli olması şarttı. Yineliyorum, Okan Çevik'in Washington'a yükleyeceği rol kanımca çok önemli. Çünkü Washington klasik bir oyun kurucu değil, yani tamamen oynatan değil; Washington'un hızını ve delici özellğini "doğru" kullanmak, onun yanında Evren gibi, Can gibi oyunu yönlendirebilecek bir guard bulundurmak takıma yapacağı katkıyı direkt etkiler kanısındayım.
- Uzun oyuncular konusunda da daha evvel belirttiğimiz gibi, alınan iki yabancıyla birlikte o pozisyonda yeterli oyuncu sayısına ulaşıldı. Koç Okan Çevik'in dediği gibi, +2.10 boyunda ama, birçok özellikten mahrum bir oyuncu alıp, kısıtlı şeyler yapmasını bekleyeceğimize, daha kısa, daha hareketli, güçlü oyuncular tercih edilebilir. Mesela geçen sezon Efes Pilsen, Dwayne Jones'u (2.11 m) almıştı, -belki adını birçok kişi unutmuştur- ve çok kısa bir süre sonra gönderdiler. Zira oyuncunun boyu uzun, fiziği sağlam gibi fakat, ne savunması savunma, ne hücumu hücum... Yani böyle bir oyuncu almak diğer oyuncuların süresini azaltacağından takımı olumsuz etkileyebilir. Her pozisyona birer yabancı alırsınız, yerli-yabancı dengesini sağlarsınız; o ayrı... Cemal Nalga hususunda da naçizane birçok kez "ısrarcı" olmak gerektiğini belirttim. Çünkü Nalga, kendi jenerasyonun en iyi uzunlarından biriydi ve gerçekten çok sağlam bir fiziği var. Hem çok güçlü, hem de trailer olarak iyi koşabiliyor. Cemal Nalga özgüven kazansın, bir sezon boyunca sürekli olarak oynatılsın, inanıyorum ki Semih Erden'den çok daha faydalı olacak. Bu yaz Pescara'da düzenlenen Akdeniz Oyunları'nda Cemal Nalga'nın çok iyi oynadığını, koç Alaeddin Yakan'ın onu çok iyi kullandığını -Ömer Aşık üzerinde de büyük emeği vardır- belirtmek lazım...
- Evren Büker'in ekseriyletle 2 numara oynaması çok doğru. Zaten Oyak'ta da böyle oynuyordu. 2007-08'de Andre Wooldridge'nin yanında, 2008-09'da ise Alex Gordon'a destek olarak off-guard olarak kullanıldı, bazen point guard gibi de oynadı ama, Evren'in en önemli özelliği iyi penetre etmesi ve penetre üzerinde pas dağıtımını doğru yapması. Tabii oyun kurucuyu ortak olarak da faydalı oluyor, yani Washington'la aynı anda oyundayken topu o getirebilir, seti o başlatabilir vs...
- Bu sene geçen sezona göre daha az bütçe ayrılmış olsada, koçun da dediği gibi oyuncular ciddi anlamda maaş indirimine gitti. Mesela bildiğim kadarıyla Simas Jasaitis'i 400.000 euro civarı bir bedelle oynatacağız. Geçen sezon olsa bu paraya asla getiremezdik. Keza Mike Wilkinson'da yanılmıyorsam Khimki'den epey para alıyordu, şu an o paranın oldukça altında bir ücrete oynuyor olması olası... Yani bütçe azaldı ama, ekonomik krizden dolayı transfer edilen oyuncular kaliteli ve kariyerli. Tahminimce bu kadroyu geçen sezon kurmak isteseydik 7 milyon dolar civarı bir bütçe gerekirdi ki, bu önemli bir paradır. 4-5 milyon dolar'da önemli bir paradır... Mesela yanılmıyorsam şu an Cibona'nın bütçesi, Zalgiris'in bütçesi bizimle çok yakın düzeyde. Tabii onların bir basketbolgeleneği var ve bu sebepten daha az parayla daha iyi organize olabiliyorlar, o ayrı...
- Altyapı, Galatasaray basketbol şubesinin uzun yılardır boşverdiği bir oluşum... En son üzerinde beklenti oluşturularak çıkan oyuncu Nusret ve kendisi şu an yanılmıyorsam ikinci ligde... Yani Galatasaray'ın basketbol altyapısı çökmüş durumda. Oysa bundan 10-15 yıl önce daha verimli, daha organize bir yapılanma vardı. Altyapıyı kısa yoldan ayağa kaldırmak için diğer altyapılardan potansiyelli gençleri Galatasaray altyapısına kazandırmak lazım. F.bahçe'nin altyapısı mı vardı, ne zaman Ülkerle birleştiler; altyapıdan oyuncu kazanmaya başladılar. Galatasaray'da buna benzer bir hamleyle altyapıya yatırım yapabilir.
Son olarak...
Daha önce birçok eleştiri yaptık -şube yönetimi kaynaklı-. Yapılan hamlelerin Galatasaray vizyonuyla bağdaşmadığını söyledik, Galatasaray'ın üst düzey hedeflere ulaşabilmesi için üst düzey organizasyonların, üst düzey staff'ların kurulması gerektiğini söyledik. Zihniyet reformu istedik! Ancak Sayın Okan Çevik ve ekibine görev tevdi edildiyse, kendisine başarı dilememiz gerek.
Temenni ediyorum ki, koçun söylediği gibi sert oynayan, topu paylaşan, sonuna kadar mücadele eden, kaybetse bile rakibe teslim olmayan bir takım oluşturabilirler. Zaten böyle bir takım oluşturabilirlerse kimsenin kendilerinden bir şikâyeti olmaz. Misal, biz isterizki Efes Pilsen'in 20-25 milyon dolarlık bütçesi varsa, Galatasaray sahaya çıkarken bütçelere göre hareket edip maç başlamadan kafaca yenilmesin. Galatasaray böyle güçlü, organize takımlara karşı tabii ki maç kaybedebilir ama, kayberken de elinden gelen herşeyi yapması lazım!
Okan Çevik, Cengiz Karadağ ve tüm ekibe başarı dileğiyle...