TURKBASKET (Can BUDAK)-Türkiye'de basketbolun
sevdirilmesinde büyük payı olan Galatasaray'da
genç teknik adam Murat Özyer, geçen sezon
Sarı-kırmızılıları yarı final hedefini
ulaştırdıktan sonra yeni hedeflere yelken açtı.
Galatasaray Cafe Crown'un başarılı coachu Özyer,
Turkbasket.com'a hedeflerini, özlem ile planlarını
anlattı.
-Geride kalan sezon play-off'da yarı final oynamış
ve şampiyon Fenerbahçe Ülker'e elenmiştiniz. Sizce
geçen yıl takımının misyonunu yerine getirmiş
miydi ? O başarılı kadrodan kalmasını istediğiniz
yabancı oyuncular var mı?
Geçen sezon yönetimle koyduğumuz hedeflere
ulaştığımızı düşünüyorum. Bu hedef hem
play-off'da, hem de ligde ilk 4'ün içinde olmaktı.
İnsanın doğasında olsa gerek, her zaman daha
iyisini ister ve yapmaya çalışır. Daha iyi
olabilirdi. Burada şu saptamayı yapmak istiyorum.
Bu tamamen bir teknik başarı değil. Özellikle
altını çiziyorum; spor kulüplerinde yaşayan maddi
problemler, kadronun tekniğini de olumsuz etkiler.
Geçen sezon Galatasaray Basketbol Şubesi'nin
yapısı buna izin vermediği gibi, çok düzgün bir
organizasyon şeması altında çalıştı. Bu tamamen
yönetim ile idari ve teknik ekibin, tek bir hedef
için çalışmasından kaynaklanan bir başarı. Bu
üçgenin doğru çalışmasının bir eseridir. Tüm
sezonun özeti doğru organizasyonun işlemesiydi.
Geçen sezonki yabancılar o hedefler için yeterli
yabancılardı. Belki şansımız olsaydı, daha
iyilerini de bulabilirdik. Yabancılar anlamında
'illa da kalacak'' dediğim oyuncu yoktu.
BROWN TRANSFERİ BÜYÜTÜLDÜ
- Utah Jazz'dan Galatasaray Cafe Crown'a gelen Dee
Brown'un transferi medyada büyük ses getirdi. Siz
bu transferin medya tarafından sansasyonel olarak
değerlendirileceğini ve bu tip haberlerin çığ gibi
büyüyeceğini bekliyor muydunuz ?
Sen beni yakından tanıyorsun; abartılı konuşmayı
seven biri değilim.Mümkün olduğunca gerçekleri
konuşmayı tercih eden bir insanım. Fazla
gerçekleri söylediğimde farklı algılanabiliyorum.
Ama ben bu transferin basketbolun gündemde
olmadığı halde böyle 4-5 gün spor medyasını meşgul
edeceğini düşünmüyordum. Bu transferin olduğundan
fazla gösterildiğini düşünüyorum. Dee 1984 doğumlu
olmasına rağmen, çok olgun bir oyuncuyla
anlaştığımızı zaman içinde anladım. Mehmet Okur
ile Utah Jazz'ın coaching staff'ında olan insanlar
pozitif yönlerini, eksiklerini artılarını
söylemişlerdi. Bu söylenenlerin bire bir aynısı
çıktı. Dilimi de ısırıyorum, umarım iyi ve kötü
günümüzde de takımın önemli parçalarından biri
olmaya devam eder. Şu an için iyi bir transfer
yaptığımızı düşünüyorum.
- Fikstür avantajınınla ligin ilk 3 haftasını
İstannbul'da oynayıp, 3'de 3 yaptınız. Benim
ilgimi çekti; sizin elendiğiniz Opel Türkiye
Kupası maçlarında hücum ortalamanız 61.3,
savunmanız ise 74.0 sayı ortalamasına sahipken, bu
Beko Basketbol Ligi'nde sırasıyla 76.6 (hücum),
65.6 (savunma) sayıya gelişti. Bu değişiklik
rakiplerin güçlülüğü, zayıflığından mı yoksa,
savunma ile hücumu oturtup, istediklerinizi
yapmaya başlamanızdan mı kaynaklanıyor?
Güzel bir noktaya temas ettin. Birincisi, Türkiye
Kupası ile şu andaki durumumuz arasında büyük bir
fark var. Bir bahane olarak söylemiyorum ama
kupada ilk 5'imizde oynayacak olan iki oyuncu 3-4
gün önce İstanbul'a gelmişti. Orada ancak her şeyi
basit oynayıp ama doğru yaparsak başarılı
olabilirdik. Bir döneme kadar bunu
gerçekleştirebildik. Kupada Türk oyuncularının
tecrübesinden faydalanmayı düşündüm. O tarihten bu
yana en önemli farkımız, yaptığımız iyi savunmayı
hızlı hücumla sayıya çevirebiliyoruz. Bizi en çok
yaralayan nokta ise yaptığımız top kaybının çok
fazla olmasıydı. Beşiktaş Cola Turka bizden daha
önce kurulmuş ve organize bir takım olmasına
karşın maçın büyük bir bölümünü kafa kafaya
oynadık. Maçın kritik anında yaptığımız 4 top
kaybımız var. Hücuma kalkarkan kaybettiğimiz her
top aleyhimize 4 sayı olarak gerçekleşti. Yani
atamayıp, kolay yiyiyorsun, yeni de bir takım
olduğun için çabuk kırılıyorsun ve oyundan
düşüyorsun. Yine hatalar yapıyoruz fast break'e
çıkışta ama savunma ve hızlı hücum bizim ciddi
silahımız olmaya başladı. Bunu daha da iyi analiz
edebilmek için farklı rakiplerle de oynamamız
gerekiyor. Şu anda kalkışa yönelmiş bir uçağı
andırıyoruz.
GERÇEK GÜCÜMÜZÜ ARALIK'DA GÖSTERECEĞİZ
-Maçın içinde yaşadığınız iniş ve çıkışlarınızdan
dolayı çevremdeki basketbolseverlerin Galatasaray
Cafe Crown'un karşılaşmalarından pek zevk
alamadıklarını gözlemliyorum. Kafanızdaki ideal
oyun standartına ne kadar sürede ulaşmayı
düşünüyorsunuz ?
Bu dalgalanmayı dediğin gibi hala yaşıyoruz. Şimdi
dalga boyunu azaltmaya çalışıyoruz. Banvit maçının
sadece 10 dakikasını düşündüğümüz gibi
oynayabildik. En son maçta bu rakamı 15 dakikaya
kadar çıkarabildik. Bizim play-off finali
hedefinden bahsedebilmemiz için üst düzey bir
takım gibi oynayabilmemiz lazım. İyi olarak
düşündüğümüz hücum ve savunma konsantrasyonunu en
azından 30 dakikaya yaymamız lazım. Bu da ne zaman
olacak; biraz daha iyi takımlarla oynadıkça
gerçekleşecek. Daha önce oynadığımız takımlar kötü
olarak nitelemek istemiyorum. Her takım süre
geçtikçe oturmaya başlıyor. Herhalde takımımızın
net gücünü Kasım sonu veya Aralık başı gibi
görebileceğiz. Ancak eksiklerimizi ve hatalarımızı
görebilmemiz için de tam kadro olabilmemiz lazım.
Şu anda bir tane oyuncuya daha ihtiyacımız var.
Türk oyuncular çok özverili oynuyorlar. Onların
sayesinde savunmamız çok üst düzeyde olmaya
başladı. Bizim zor anlarda da dışarda, içeriyi
rahatlatabilecek, kritik anlarda faul atabilecek,
sayıya gidecebilecek 2-3 numarada oynayabilen bir
oyuncuya gereksinimiz var.
- Opel Türkiye Kupası'nda Beşiktaş Cola Turka'dan
15, Mersin Büyükşehir Belediyesi'nden 24 sayı fark
yediğinizde hiç ümitsizliğe kapıldığın an oldu mu?
Bir özeleştiri yaptınız mı?
Öncelikle gelecek için bir negatif bir duygum
olmadı. Kupaya giderken, her maçta ''1 sayı daha
fazla atalım, 1 sayı daha eksik yiyelim'' şelinde
bir ortak hedef belirlemiştik. Çünkü orada averaj
hesabı olabileceğini öngörmüştük ve nitekim öyle
de elendik zaten. 15 sayı farkla kaybettiğimiz
Beşiktaş Cola Turka maçının esas skorunu
göstermediğini düşünüyorum. Mersin maçı ise başlı
başına farklı bir karşılaşmaydı. Orada aldığımız
24 sayıyı fazla dikkate almadım. Mersin'i
küçümsediğimden değil, maçın gerçek sonucunun o
olmaması gerektiğini düşündüm. İç hesaplaşmamızı
sezon öncesi yurtdışı turnuvalarında yaptık. Hangi
oyuncuların kötü oynadığını, oyunun hangi
bölümlerinde sıkıntı yaşadığımızı orada gördük.
Hem iyi, hem kötü günümüz oldu. Bunun sonunda da
birtakım oyuncu değişiklikleri yaptık. Bizde
Galatasaray'ı ve basketbolu takip eden kişiler
gibi şu anda yaptığımız işten çok memnun değiliz.
Takımı henüz açılmamış bir motor gibi görüyoruz.
Benim en büyük hedefim, geçen sene Ahmet
Cömert'de oluşmaya başlayan Galatasaray
seyircisiyle tekrar birleşebilmek. İyi olduğumuzun
göstergesi yazılardan çok, seyircinin bizimle
beraber olması. Eğer biz oraya 3500 kişiyi
doldurduğumuzda işimizi doğru yapmışızdır
demektir. Ondan sonra iş hedefe varmaya kalıyor.
Galatasaray seyircisinin içinde basketboldan keyif
alan bir grup var. Galatasaray'ı her branşta
destekleyen bir diğer grup var. Basketbolumuzun
iyi olup, olmadığını Ayhan Şahenk'den
anlayacağım..
TV BAŞINDAKİ TARAFTARI SALONA GETİRMELİYİZ
-Galatasaray uzun yıllardan bu yana ilk defa
Avrupa'da ULEB Cup gibi önemli bir organizasyonda
mücadele etmeye hazırlanıyor. Ayhan Şahenk Spor
Salonu'na seyirci çekmekte sıkıntı
yaşayabileceğinizi düşünüyor musunuz ?
Ciddi bir Avrupa kupası oynamak takımın
basketbolunu yukarı çekecek. Bunun örneklerini
Euroleague'de gördüğüm için bu savımdan çok
eminim. Avrupa'da çok yakın maçlar oynayıp,
kazanabiliyorsan bu lige takımın güveni anlamında
çok artı olarak yansıyor. Galatasaray basketbol
olarak başarıya aç. 1989-90 sezonunda Türkiye Ligi
Şampiyonluğu alınmış, 1994-95 sezonunda ise
Türkiye Kupası müzeye götürülmüş. Yani bu
tarihlerden sonra hep başarıya aç. Ben o yüzden
seyircinin de başarıya aç olduğunu düşünüyorum.
Kadromuzda yer alan oyuncular mutlaka
kariyerlerinde bir sıçrama yapmak için
Galatasaray'da yer alıyorlar. Ben kendimi de
buraya koyuyorum. Dolayısıyla bizim burada tek
eksiğimiz seyirci... Onlarda aç. Ama sezonun biraz
olumsuz başlaması, işlerin olumsuz gitmesi onların
kafalarında bazı soru işaretleri yaratmış
olabilir. Oynayacağımız basketbolla onlarda
keyifleneceğini düşünüyorum. Ben seyircinin
bizimle birlikte olmasını Avrupa Kupası'na
endekslemek istemiyorum. Kalan bu iki kupada
mücadele etmemiz lazım. Maccabi Tel Aviv'in Nokia
Arena'yı dolduran 10 bin seyircili atmosferi
insanın gıpta ettiği oluyor.
Umut ediyorum, hem Beko Basketbol Ligi'nde, hem de
ULEB Cup'da bir deplasman atmosferi
oluşturabiliriz. Belki sportif başarı hedeflerimiz
var ama ben evde oturan, Galatasaray basketboluna
emek vermiş insanları, takımı TV'den izleyen
taraftarları Ayhan Şahenk'e getirmek bizim
amaçlarımızdan en önemlilerden biri.
- Haftada lig ve ULEB Cup'da 2 maç oynamak mutlaka
takım üzerinde yıpratıcı etkisi olacaktır. İki
cephede birden savaşabileceğinize inanıyor
musunuz? Fedakarlık yapmak gerekse siz hangisini
tercih edeceksiniz?
Ben rotasyonu 8-9 kişiye çıkararak, bütün
oyunculardan maksimum düzeyde yararlanmak
istiyorum. Çünkü bakıyorum, çarşamba- perşembe
oynamak ile salı günü oynamak arasında çok fark
var. Ligde maçı cumartesi oynayacaksın. Pazar
dinlenemezsin, pazartesi yol gideceksin. Belki de
cumartesi yoldan geleceksin. Dolayısıyla senin
dinlenebileceğin gün çarşamba. Sen dört gün içinde
2 maç oynayacaksın. ULEB Cup, Euroleague'de daha
zor bir tempoya sahip. Bu anlamda 9-10 oyuncuya
çok net ihtiyacımız var. Bir yarışma tarafını
seçeceğime, ikisinde de başarılı olmamız lazım.
Çünkü bu sene zor bir iş için soyunduk. Benim
hedefim geniş bir kadro yapısını oturtup,
herkesten faydalanarak, iki tarafta başarılı
olmak.
- ULEB Cup'da sanırım ilk hedefiniz gruptan çıkmak
olacaktır.
Evet ilk amacımız ilk 3'ün arasına girerek,
gruptan çıkmak. Dördüncü sırayı almak başkasının
eline kalıyorsun. Onun için biz ilk üçün arasına
gireceğiz. Rakipler arasında şu anda sadece
İspanyol Akasvayu Girona'yı seyredebildim.
Önümüzdeki (bu) hafta diğer takımları izleyeceğim.
Geçen sezon FIBA Euro Cup'da şampiyon olan Girona
sadece bizim değil, kupanın da favorilerinden
biri. Zaten kuvvetli bir organizasyon. İlk
maçlarda ev sahibi olduğumuz için buradaki ilk
karşılaşmada kazanmak için oynayacağız.
HÜSEYİN BEŞOK FEDAKARLIK YAPTI
- Hüseyin Beşok'a gelmek istiyorum. Bu deneyimli
oyuncumuz 6 yıldır yurtdışında oynuyordu. Dizinden
zaman zaman sorunlar yaşadı. 32 yaşının verdiği
tüm tecrübeye karşın pivot pozisyonu onu
seçmenizin bir risk taşıdığını düşünmüyor musunuz?
Size göre Hüseyin'in avantaj ve dezavantajları
neydi ?
Hüseyin'in bizim için risk değil ama rakipler
açısından ciddi bir risk olduğunu söylemek
istiyorum. Benim amacım, Türkiye'de bir takımın
başarılı olabilmesi için kazanmayı bile Türk
oyunculara sahip olması lazım. Hüseyin Beşok'un
kariyerine baktığında biri sürü kupa sevinci
yaşamış deneyimli bir oyuncu ile
karşılaşıyorsunuz. Kupayı nasıl kazanılacağını,
hangi emek ve çalışmanın sonunda geldiğini bilen
bir pivot. Doğal olarak, hem uzun olması, hem
yaşı, hem de geçirdiği sakatlıklar nedeniyle bu
cumartesi-salı temposu onu yoracaktır. Bu noktada
yönetime çok teşekkür etmem gerekiyor. 5 tane
uzunu kadroda tutmama izin verdiler. Belki şu an
Fatih ve Cemal fazla süre alamıyorlar çünkü bazı
konuları oturtmak istiyorum. Her ikisi de zaman
içinde süre alacaklar. Çünkü burada ben adalet
dağıtan bir insan değilim. İyi olan kim varsa,
yabancı olabilir, Türk olabilir, o sahadaki yerini
alır. Onu mutlaka sahada tutmaya gayret ederim.
Amaç zaten maçı kazanmaktır.
Burada Hüseyin'den bahsediyorsak, 4 gün içinde 2
maçta 40'ar dakika oynaması zaten mümkün değil.
Benim ona vermeyi düşündüğüm süre 20 ile 25'er
dakika. Şu dönem belki ribaund'da biraz zayıf ama
kendisinden savunma ve hücumda önemli katkılar
bekliyorum. Ayağı burkuk olmasına karşın onu
Antalya Büyükşehir Belediyesi maçında oynamak
istediği için kendisine görev verdim. Bu tip
fedakarlıklar yapan bir oyuncu da zaten. Aklımda
bu 5 uzunu 4 gün içinde hepsini kullanmak yatıyor.
- Zaman zaman Tufan Ersöz'ün oynadığı 3 numara
pozisyonunda sıkıntı yaşıyorsunuz. Tufan'ın Efes
Pilsen, Beşiktaş, Darüşşafaka, Tekel ve
Galatasaray takımlarında ciddi bir tecrübesi
bulunuyor. Ancak yine de uzun lig maratonunda
Tufan'ın beklentileri karşılayabileceğine inanıyor
musunuz ?
Öncelikle söylemeliyim ki, Tufan zaman içinde
aşama gösteren bir oyuncu. Geçen yıldan önce
Tekel'de oynadığı zaman rolü daha çok atıcı, ceza
şutlarını atan oyuncu konumundaydı. Bizde geçen
yıl rakip takımın en skorerini tutarak savunma
yönünü de ilerletti. Bu sezon her iki yönünden de
faydalanmamız gerekiyor. Türkiye Kupası'nda
sakatlığı nedeniyle kendisinden yararlanamadık.
İyileştikten sonra bizim hücumumuzun işlemesini
sağlayan oyunculardan biri oldu. Tabii sıkıştığı
dönemler oluyor. Savunmalar çok sertleşmeye
başladı. Tufan da çok fazla driplingle oynayan bir
oyuncu değil ama gittikçe basketbolunu
olgunlaştırıyor. Oyunu okuyabilen bir oyuncu
hüviyetini kazandı. O pozisyonu destekleyebilecek
bir yabancı oyuncu düşündüğümüzde bu sene Murat
Kaya'nın da istediğimiz forma girebileceğini
tahmin ediyoruz. Geçen sene çok büyük
değişiklikler yaptık. Burada en büyük pay sahibi
sayın Adnan Polat'dır. Çünkü seneler sonra
Galatasaray'da 3-4 yıllık sözleşmeler yapıldı.
Murat Kaya'da bu uzun dönemli projenin bir
ürünüdür. Tüm basketbol kamuoyu kadar
Galatasaray'ın da kendisinden büyük beklentisi
var. Geçen sene çok iyi maçları olduğu gibi kötü
karşılaşmaları da oldu. Bu sezon başlarken,
kendisiyle çok iyi bir toplantı yaptık. Ben bir
şey söylemeden, kendi hedeflerinin çok farklı
olduğunu söyledi. Buna bir oyuncunun karar vermesi
zaten yolun yarısını gitmesi demektir. Şimdi maç
oynayacağı günü bekliyoruz. Ama takım olarak
bekleme süresine tahammülümüz yok. Çünkü lig
başladı ve ULEB Cup'da yakında start alıyor. Doğal
olarak herkesin olduğu gibi onunda maksimum
performansına ihtiyacımız var. Ben olumlu
düşünüyorum. İnşallah kendi iç hesaplamasını
pozitif noktalar çıkartarak, bu ritmi
yakalayacaktır.
ŞAMPİYONLUĞA HERKESİN İNANMASI LAZIM
- Galatasaray en son Faruk Akagün ile birlikte en
son 1989-90 sezonunda lig şampiyonluğu sevinci
yaşadı. Ezeli rakibiniz Fenerbahçe 17 yıl sonra bu
mutluluğu geçtiğimiz sezon yaşadı. Sizinde
şampiyonluk özleminiz 18 sezonu buluyor. Buradan
Galatasaray taraftarlarına şampiyonluk mesajı
verebilecek misiniz ?
Bu gerçekten zor bir soru. Çünkü buna 'hayır'
dersen korkak derler, 'evet' dersen 'atıp
tutmasın, uçmasın' derler. Teknik ekibimle
hedefimiz zaten şampiyonluk. Yıllar sonra böyle
bütçeli bir takıma iyi Türk ve iyi yabancı
oyuncuları monte etmeye çalışıyoruz.
Galatasaray'ın olduğu her yerde zaten hedefin
şampiyonluk olması lazım. Aslında bu şampiyonluk
kelimesi çok kolay telaffuz ediliyor. Şampiyonluk
için bütün birimlerin çok çalışması ve buna
inanmak lazım. Eğer böyle bir atmosferi kulübün en
üst biriminden en altına kadar yaşatabilirsek,
bunu başarabileceğimizi düşünüyorum. Bu arada
biraz da şans yardım edecek. Kafamızdaki
oyunculardan birini de alabilirsek, hedeflediğimiz
takımı oluşturmuş olacağız. Şu anda dışarıdan net
skorumuzu taşıyacak oyuncumuz eksik. Ama takım
oyununu iyi oynayarak, belli zamanlarda belli
oyuncularla çift rakamlı skorlara ulaşarak onu
kapatmaya çalışıyoruz. Şampiyonluğu herkes
hedefliyor ama bir takım şampiyon olacak. Bunu da
bütün birimleriyle isteyen ve gereklerini yerine
getiren olacak.
- Galatasaray'ın Cafe Crown ile 5 yıllık
sponsorluk anlaşmasının 2 sezonu geride kaldı. Siz
sponsorunuzun beklentilerini karşıladığını
düşünüyor musunuz?
Benim izlenim karşılığını aldığı yolunda. Bu yıl
yaptığımız transferle bir çıkış yakaladık. Sponsor
için pozitif bir yatırım olduğunu düşünüyorum. Ama
bunu devam ettirmemiz lazım. Başarılı olduğumuzun
göstergesi Ayhan Şahenk Spor Salonu'nu
doldurmamızdan geçiyor. İkinci olarakta
hedeflediğimiz yerlere gelebilmemizden geçiyor.
Gelirken de pozitif düşünceli basketbol oynamamız
gerekiyor. Eğer bu organizasyon şemasını devam
ettirebilirsek, işin içine yüzde yüz başka
sponsorlarda girecektir.
- Altyapıya gelmek istiyorum.Siz daha önce
çalıştığınız kulüplerde altyapılarda görev
yaptınız. Son dönemlerde Efes Pilsen başta olmak
üzere birçok kulübün altyapından A Takıma
yetenekli oyuncu çıkarmada zorlandığını görüyoruz.
Sizde de yanılmıyorsam İsmet Hacıoğlu en son 2 yıl
önce çıkmıştı. A Takımı zorlayabilecek genç
oyuncularınız var mı?
Burada göreve geldiğimizde öncelikle üst tarafı
kurmaya gayret ettik. Geçen sezon ortasından
itibaren altyapıyla da ilgilenmeye başladık. Senin
çok doğru bir gözlemin var; Kerem Tunçeri'den
sonra en son gelen İsmet Hacıoğlu var. İsmet'den
sonra ben Birinci Lig'de hemen oynayacak seviyede
oyuncu göremiyorum altyapıda. Geçen yıl altyapıda
ciddi bir yapılaşmaya gittik. Eski
oyuncularımızdan Mert Uyguç, gene eski
antrenörlerimizden Sinan Ömeroğlu organizasyonu
üstlerine aldılar. Minik ve küçük takımlarımızda
iyi jenerasyonlar var. Genç Takımımız daha iyi
oynamaya başladı. Tahmin ediyorum, 3-4 yıl sonra
Galatasaray'da eskisi gibi altyapıda bir
hareketlenme olacaktır tahmin ediyorum.
TÜM TEKNİK ADAMLARDAN YARARLANDIM
- Çetin Yılmaz, Ercüment Sunter, Murat Didin,
Tolga Öngören, Ergin Ataman ile Ülkerspor'da,
milli takımda ise Aydın Örs ile birlikte çalışma
fırsatı yakaladınız. Bu deneyimli coachlardan
hangi özelliklerinden etkilendiniz ?
Benim en büyük şansım Türkiye'nin en kalbur üstü
antrenörleriyle çalışmam oldu. Murat Didin ve
Ercüment Sunter'den hücum anlayışındaki
esneklikleri öğrendiğimi düşünüyorum. Aydın
ağabeyden iş disiplinini ve basketbol
antrenörlüğüne nasıl bakmam gerektiğini
öğrendiğimi sanıyorum. Çetin Yılmaz'dan oyunculara
nasıl yaklaşmam gerektiğini, Tolga Öngören'den ise
işin ince detaylarına nasıl dikkat etmem
gerektiğini öğrendim. Ergin Ataman'dan da yıldız
ve zor nasıl davranılması gerektiğini gözlemledim.
Bu arada rakiplerden de bazı konular
öğreniyorsunuz. Son yıllarda hep karşılaştığımız
Efes Pilsen'den Oktay Mahmuti'nin savunmadaki bazı
detaylarının farkına vardım. Özellikle savunmada
bireysel başarının ne kadar önemli olduğunu
inceleyerek öğrendiğimi düşünüyorum.
-Yakın zamanda baba oldunuz. Bu ağır ve yüklü
çalışma programında ona vakit ayırabiliyor musun?
Baba olmak çok güzel bir duygu. Ayşegül henüz 5.5
aylık. Kendisine çok fazla vakit ayırdığımı
söyleyemem. Belki eşim Derya'nın basketbolun
içinden geliyor olması, bu anlamda işimi
kolaylaştırıyor diye düşünüyorum. O gerektiği
kadar içişleri bakanı olarak kızımızla
ilgileniyor. Ama ben de en azından eve geldiğimde
mutlaka belli bir saati ona ayırıyorum. Çünkü
babalık insanın hayatını değiştiren bir duygu.
Gözümüz gibi ona bakıyoruz. Bütün günün
yorgunluğunu ve stresini de eve girdiğimde başka
bir hayata dalıyorsun. Biraz geç olmakla birlikte
baba olduğum için mutluyum.
MURAT ÖZYER
31 Mart 1966 tarihinde İstanbul'da doğdu.
Galatasaray Lisesi ve Marmara Üniversitesi İşletme
bölümünden mezun oldu. İlk antrenörlük deneyimini
Galatasaray'da yaşadı, ardından 13 yıl
Ülkerspor'da çalıştı. Özyer Mart 2006'da
Ülkerspor'un baş antrenörü oldu ve takımına
Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluğu kazandırdırdı.
Daha sonra antrenörlüğe başladığı Galatasaray Cafe
Crown takımının başına geçti. Bayan basketbolun
sembol isimlerinden Derya Özyer ile evli olan
başarılı teknik adam, Ayşegül adında bir kız çocuk
sahibi.
canbudak@turkbasket.com
sevdirilmesinde büyük payı olan Galatasaray'da
genç teknik adam Murat Özyer, geçen sezon
Sarı-kırmızılıları yarı final hedefini
ulaştırdıktan sonra yeni hedeflere yelken açtı.
Galatasaray Cafe Crown'un başarılı coachu Özyer,
Turkbasket.com'a hedeflerini, özlem ile planlarını
anlattı.
-Geride kalan sezon play-off'da yarı final oynamış
ve şampiyon Fenerbahçe Ülker'e elenmiştiniz. Sizce
geçen yıl takımının misyonunu yerine getirmiş
miydi ? O başarılı kadrodan kalmasını istediğiniz
yabancı oyuncular var mı?
Geçen sezon yönetimle koyduğumuz hedeflere
ulaştığımızı düşünüyorum. Bu hedef hem
play-off'da, hem de ligde ilk 4'ün içinde olmaktı.
İnsanın doğasında olsa gerek, her zaman daha
iyisini ister ve yapmaya çalışır. Daha iyi
olabilirdi. Burada şu saptamayı yapmak istiyorum.
Bu tamamen bir teknik başarı değil. Özellikle
altını çiziyorum; spor kulüplerinde yaşayan maddi
problemler, kadronun tekniğini de olumsuz etkiler.
Geçen sezon Galatasaray Basketbol Şubesi'nin
yapısı buna izin vermediği gibi, çok düzgün bir
organizasyon şeması altında çalıştı. Bu tamamen
yönetim ile idari ve teknik ekibin, tek bir hedef
için çalışmasından kaynaklanan bir başarı. Bu
üçgenin doğru çalışmasının bir eseridir. Tüm
sezonun özeti doğru organizasyonun işlemesiydi.
Geçen sezonki yabancılar o hedefler için yeterli
yabancılardı. Belki şansımız olsaydı, daha
iyilerini de bulabilirdik. Yabancılar anlamında
'illa da kalacak'' dediğim oyuncu yoktu.
BROWN TRANSFERİ BÜYÜTÜLDÜ
- Utah Jazz'dan Galatasaray Cafe Crown'a gelen Dee
Brown'un transferi medyada büyük ses getirdi. Siz
bu transferin medya tarafından sansasyonel olarak
değerlendirileceğini ve bu tip haberlerin çığ gibi
büyüyeceğini bekliyor muydunuz ?
Sen beni yakından tanıyorsun; abartılı konuşmayı
seven biri değilim.Mümkün olduğunca gerçekleri
konuşmayı tercih eden bir insanım. Fazla
gerçekleri söylediğimde farklı algılanabiliyorum.
Ama ben bu transferin basketbolun gündemde
olmadığı halde böyle 4-5 gün spor medyasını meşgul
edeceğini düşünmüyordum. Bu transferin olduğundan
fazla gösterildiğini düşünüyorum. Dee 1984 doğumlu
olmasına rağmen, çok olgun bir oyuncuyla
anlaştığımızı zaman içinde anladım. Mehmet Okur
ile Utah Jazz'ın coaching staff'ında olan insanlar
pozitif yönlerini, eksiklerini artılarını
söylemişlerdi. Bu söylenenlerin bire bir aynısı
çıktı. Dilimi de ısırıyorum, umarım iyi ve kötü
günümüzde de takımın önemli parçalarından biri
olmaya devam eder. Şu an için iyi bir transfer
yaptığımızı düşünüyorum.
- Fikstür avantajınınla ligin ilk 3 haftasını
İstannbul'da oynayıp, 3'de 3 yaptınız. Benim
ilgimi çekti; sizin elendiğiniz Opel Türkiye
Kupası maçlarında hücum ortalamanız 61.3,
savunmanız ise 74.0 sayı ortalamasına sahipken, bu
Beko Basketbol Ligi'nde sırasıyla 76.6 (hücum),
65.6 (savunma) sayıya gelişti. Bu değişiklik
rakiplerin güçlülüğü, zayıflığından mı yoksa,
savunma ile hücumu oturtup, istediklerinizi
yapmaya başlamanızdan mı kaynaklanıyor?
Güzel bir noktaya temas ettin. Birincisi, Türkiye
Kupası ile şu andaki durumumuz arasında büyük bir
fark var. Bir bahane olarak söylemiyorum ama
kupada ilk 5'imizde oynayacak olan iki oyuncu 3-4
gün önce İstanbul'a gelmişti. Orada ancak her şeyi
basit oynayıp ama doğru yaparsak başarılı
olabilirdik. Bir döneme kadar bunu
gerçekleştirebildik. Kupada Türk oyuncularının
tecrübesinden faydalanmayı düşündüm. O tarihten bu
yana en önemli farkımız, yaptığımız iyi savunmayı
hızlı hücumla sayıya çevirebiliyoruz. Bizi en çok
yaralayan nokta ise yaptığımız top kaybının çok
fazla olmasıydı. Beşiktaş Cola Turka bizden daha
önce kurulmuş ve organize bir takım olmasına
karşın maçın büyük bir bölümünü kafa kafaya
oynadık. Maçın kritik anında yaptığımız 4 top
kaybımız var. Hücuma kalkarkan kaybettiğimiz her
top aleyhimize 4 sayı olarak gerçekleşti. Yani
atamayıp, kolay yiyiyorsun, yeni de bir takım
olduğun için çabuk kırılıyorsun ve oyundan
düşüyorsun. Yine hatalar yapıyoruz fast break'e
çıkışta ama savunma ve hızlı hücum bizim ciddi
silahımız olmaya başladı. Bunu daha da iyi analiz
edebilmek için farklı rakiplerle de oynamamız
gerekiyor. Şu anda kalkışa yönelmiş bir uçağı
andırıyoruz.
GERÇEK GÜCÜMÜZÜ ARALIK'DA GÖSTERECEĞİZ
-Maçın içinde yaşadığınız iniş ve çıkışlarınızdan
dolayı çevremdeki basketbolseverlerin Galatasaray
Cafe Crown'un karşılaşmalarından pek zevk
alamadıklarını gözlemliyorum. Kafanızdaki ideal
oyun standartına ne kadar sürede ulaşmayı
düşünüyorsunuz ?
Bu dalgalanmayı dediğin gibi hala yaşıyoruz. Şimdi
dalga boyunu azaltmaya çalışıyoruz. Banvit maçının
sadece 10 dakikasını düşündüğümüz gibi
oynayabildik. En son maçta bu rakamı 15 dakikaya
kadar çıkarabildik. Bizim play-off finali
hedefinden bahsedebilmemiz için üst düzey bir
takım gibi oynayabilmemiz lazım. İyi olarak
düşündüğümüz hücum ve savunma konsantrasyonunu en
azından 30 dakikaya yaymamız lazım. Bu da ne zaman
olacak; biraz daha iyi takımlarla oynadıkça
gerçekleşecek. Daha önce oynadığımız takımlar kötü
olarak nitelemek istemiyorum. Her takım süre
geçtikçe oturmaya başlıyor. Herhalde takımımızın
net gücünü Kasım sonu veya Aralık başı gibi
görebileceğiz. Ancak eksiklerimizi ve hatalarımızı
görebilmemiz için de tam kadro olabilmemiz lazım.
Şu anda bir tane oyuncuya daha ihtiyacımız var.
Türk oyuncular çok özverili oynuyorlar. Onların
sayesinde savunmamız çok üst düzeyde olmaya
başladı. Bizim zor anlarda da dışarda, içeriyi
rahatlatabilecek, kritik anlarda faul atabilecek,
sayıya gidecebilecek 2-3 numarada oynayabilen bir
oyuncuya gereksinimiz var.
- Opel Türkiye Kupası'nda Beşiktaş Cola Turka'dan
15, Mersin Büyükşehir Belediyesi'nden 24 sayı fark
yediğinizde hiç ümitsizliğe kapıldığın an oldu mu?
Bir özeleştiri yaptınız mı?
Öncelikle gelecek için bir negatif bir duygum
olmadı. Kupaya giderken, her maçta ''1 sayı daha
fazla atalım, 1 sayı daha eksik yiyelim'' şelinde
bir ortak hedef belirlemiştik. Çünkü orada averaj
hesabı olabileceğini öngörmüştük ve nitekim öyle
de elendik zaten. 15 sayı farkla kaybettiğimiz
Beşiktaş Cola Turka maçının esas skorunu
göstermediğini düşünüyorum. Mersin maçı ise başlı
başına farklı bir karşılaşmaydı. Orada aldığımız
24 sayıyı fazla dikkate almadım. Mersin'i
küçümsediğimden değil, maçın gerçek sonucunun o
olmaması gerektiğini düşündüm. İç hesaplaşmamızı
sezon öncesi yurtdışı turnuvalarında yaptık. Hangi
oyuncuların kötü oynadığını, oyunun hangi
bölümlerinde sıkıntı yaşadığımızı orada gördük.
Hem iyi, hem kötü günümüz oldu. Bunun sonunda da
birtakım oyuncu değişiklikleri yaptık. Bizde
Galatasaray'ı ve basketbolu takip eden kişiler
gibi şu anda yaptığımız işten çok memnun değiliz.
Takımı henüz açılmamış bir motor gibi görüyoruz.
Benim en büyük hedefim, geçen sene Ahmet
Cömert'de oluşmaya başlayan Galatasaray
seyircisiyle tekrar birleşebilmek. İyi olduğumuzun
göstergesi yazılardan çok, seyircinin bizimle
beraber olması. Eğer biz oraya 3500 kişiyi
doldurduğumuzda işimizi doğru yapmışızdır
demektir. Ondan sonra iş hedefe varmaya kalıyor.
Galatasaray seyircisinin içinde basketboldan keyif
alan bir grup var. Galatasaray'ı her branşta
destekleyen bir diğer grup var. Basketbolumuzun
iyi olup, olmadığını Ayhan Şahenk'den
anlayacağım..
TV BAŞINDAKİ TARAFTARI SALONA GETİRMELİYİZ
-Galatasaray uzun yıllardan bu yana ilk defa
Avrupa'da ULEB Cup gibi önemli bir organizasyonda
mücadele etmeye hazırlanıyor. Ayhan Şahenk Spor
Salonu'na seyirci çekmekte sıkıntı
yaşayabileceğinizi düşünüyor musunuz ?
Ciddi bir Avrupa kupası oynamak takımın
basketbolunu yukarı çekecek. Bunun örneklerini
Euroleague'de gördüğüm için bu savımdan çok
eminim. Avrupa'da çok yakın maçlar oynayıp,
kazanabiliyorsan bu lige takımın güveni anlamında
çok artı olarak yansıyor. Galatasaray basketbol
olarak başarıya aç. 1989-90 sezonunda Türkiye Ligi
Şampiyonluğu alınmış, 1994-95 sezonunda ise
Türkiye Kupası müzeye götürülmüş. Yani bu
tarihlerden sonra hep başarıya aç. Ben o yüzden
seyircinin de başarıya aç olduğunu düşünüyorum.
Kadromuzda yer alan oyuncular mutlaka
kariyerlerinde bir sıçrama yapmak için
Galatasaray'da yer alıyorlar. Ben kendimi de
buraya koyuyorum. Dolayısıyla bizim burada tek
eksiğimiz seyirci... Onlarda aç. Ama sezonun biraz
olumsuz başlaması, işlerin olumsuz gitmesi onların
kafalarında bazı soru işaretleri yaratmış
olabilir. Oynayacağımız basketbolla onlarda
keyifleneceğini düşünüyorum. Ben seyircinin
bizimle birlikte olmasını Avrupa Kupası'na
endekslemek istemiyorum. Kalan bu iki kupada
mücadele etmemiz lazım. Maccabi Tel Aviv'in Nokia
Arena'yı dolduran 10 bin seyircili atmosferi
insanın gıpta ettiği oluyor.
Umut ediyorum, hem Beko Basketbol Ligi'nde, hem de
ULEB Cup'da bir deplasman atmosferi
oluşturabiliriz. Belki sportif başarı hedeflerimiz
var ama ben evde oturan, Galatasaray basketboluna
emek vermiş insanları, takımı TV'den izleyen
taraftarları Ayhan Şahenk'e getirmek bizim
amaçlarımızdan en önemlilerden biri.
- Haftada lig ve ULEB Cup'da 2 maç oynamak mutlaka
takım üzerinde yıpratıcı etkisi olacaktır. İki
cephede birden savaşabileceğinize inanıyor
musunuz? Fedakarlık yapmak gerekse siz hangisini
tercih edeceksiniz?
Ben rotasyonu 8-9 kişiye çıkararak, bütün
oyunculardan maksimum düzeyde yararlanmak
istiyorum. Çünkü bakıyorum, çarşamba- perşembe
oynamak ile salı günü oynamak arasında çok fark
var. Ligde maçı cumartesi oynayacaksın. Pazar
dinlenemezsin, pazartesi yol gideceksin. Belki de
cumartesi yoldan geleceksin. Dolayısıyla senin
dinlenebileceğin gün çarşamba. Sen dört gün içinde
2 maç oynayacaksın. ULEB Cup, Euroleague'de daha
zor bir tempoya sahip. Bu anlamda 9-10 oyuncuya
çok net ihtiyacımız var. Bir yarışma tarafını
seçeceğime, ikisinde de başarılı olmamız lazım.
Çünkü bu sene zor bir iş için soyunduk. Benim
hedefim geniş bir kadro yapısını oturtup,
herkesten faydalanarak, iki tarafta başarılı
olmak.
- ULEB Cup'da sanırım ilk hedefiniz gruptan çıkmak
olacaktır.
Evet ilk amacımız ilk 3'ün arasına girerek,
gruptan çıkmak. Dördüncü sırayı almak başkasının
eline kalıyorsun. Onun için biz ilk üçün arasına
gireceğiz. Rakipler arasında şu anda sadece
İspanyol Akasvayu Girona'yı seyredebildim.
Önümüzdeki (bu) hafta diğer takımları izleyeceğim.
Geçen sezon FIBA Euro Cup'da şampiyon olan Girona
sadece bizim değil, kupanın da favorilerinden
biri. Zaten kuvvetli bir organizasyon. İlk
maçlarda ev sahibi olduğumuz için buradaki ilk
karşılaşmada kazanmak için oynayacağız.
HÜSEYİN BEŞOK FEDAKARLIK YAPTI
- Hüseyin Beşok'a gelmek istiyorum. Bu deneyimli
oyuncumuz 6 yıldır yurtdışında oynuyordu. Dizinden
zaman zaman sorunlar yaşadı. 32 yaşının verdiği
tüm tecrübeye karşın pivot pozisyonu onu
seçmenizin bir risk taşıdığını düşünmüyor musunuz?
Size göre Hüseyin'in avantaj ve dezavantajları
neydi ?
Hüseyin'in bizim için risk değil ama rakipler
açısından ciddi bir risk olduğunu söylemek
istiyorum. Benim amacım, Türkiye'de bir takımın
başarılı olabilmesi için kazanmayı bile Türk
oyunculara sahip olması lazım. Hüseyin Beşok'un
kariyerine baktığında biri sürü kupa sevinci
yaşamış deneyimli bir oyuncu ile
karşılaşıyorsunuz. Kupayı nasıl kazanılacağını,
hangi emek ve çalışmanın sonunda geldiğini bilen
bir pivot. Doğal olarak, hem uzun olması, hem
yaşı, hem de geçirdiği sakatlıklar nedeniyle bu
cumartesi-salı temposu onu yoracaktır. Bu noktada
yönetime çok teşekkür etmem gerekiyor. 5 tane
uzunu kadroda tutmama izin verdiler. Belki şu an
Fatih ve Cemal fazla süre alamıyorlar çünkü bazı
konuları oturtmak istiyorum. Her ikisi de zaman
içinde süre alacaklar. Çünkü burada ben adalet
dağıtan bir insan değilim. İyi olan kim varsa,
yabancı olabilir, Türk olabilir, o sahadaki yerini
alır. Onu mutlaka sahada tutmaya gayret ederim.
Amaç zaten maçı kazanmaktır.
Burada Hüseyin'den bahsediyorsak, 4 gün içinde 2
maçta 40'ar dakika oynaması zaten mümkün değil.
Benim ona vermeyi düşündüğüm süre 20 ile 25'er
dakika. Şu dönem belki ribaund'da biraz zayıf ama
kendisinden savunma ve hücumda önemli katkılar
bekliyorum. Ayağı burkuk olmasına karşın onu
Antalya Büyükşehir Belediyesi maçında oynamak
istediği için kendisine görev verdim. Bu tip
fedakarlıklar yapan bir oyuncu da zaten. Aklımda
bu 5 uzunu 4 gün içinde hepsini kullanmak yatıyor.
- Zaman zaman Tufan Ersöz'ün oynadığı 3 numara
pozisyonunda sıkıntı yaşıyorsunuz. Tufan'ın Efes
Pilsen, Beşiktaş, Darüşşafaka, Tekel ve
Galatasaray takımlarında ciddi bir tecrübesi
bulunuyor. Ancak yine de uzun lig maratonunda
Tufan'ın beklentileri karşılayabileceğine inanıyor
musunuz ?
Öncelikle söylemeliyim ki, Tufan zaman içinde
aşama gösteren bir oyuncu. Geçen yıldan önce
Tekel'de oynadığı zaman rolü daha çok atıcı, ceza
şutlarını atan oyuncu konumundaydı. Bizde geçen
yıl rakip takımın en skorerini tutarak savunma
yönünü de ilerletti. Bu sezon her iki yönünden de
faydalanmamız gerekiyor. Türkiye Kupası'nda
sakatlığı nedeniyle kendisinden yararlanamadık.
İyileştikten sonra bizim hücumumuzun işlemesini
sağlayan oyunculardan biri oldu. Tabii sıkıştığı
dönemler oluyor. Savunmalar çok sertleşmeye
başladı. Tufan da çok fazla driplingle oynayan bir
oyuncu değil ama gittikçe basketbolunu
olgunlaştırıyor. Oyunu okuyabilen bir oyuncu
hüviyetini kazandı. O pozisyonu destekleyebilecek
bir yabancı oyuncu düşündüğümüzde bu sene Murat
Kaya'nın da istediğimiz forma girebileceğini
tahmin ediyoruz. Geçen sene çok büyük
değişiklikler yaptık. Burada en büyük pay sahibi
sayın Adnan Polat'dır. Çünkü seneler sonra
Galatasaray'da 3-4 yıllık sözleşmeler yapıldı.
Murat Kaya'da bu uzun dönemli projenin bir
ürünüdür. Tüm basketbol kamuoyu kadar
Galatasaray'ın da kendisinden büyük beklentisi
var. Geçen sene çok iyi maçları olduğu gibi kötü
karşılaşmaları da oldu. Bu sezon başlarken,
kendisiyle çok iyi bir toplantı yaptık. Ben bir
şey söylemeden, kendi hedeflerinin çok farklı
olduğunu söyledi. Buna bir oyuncunun karar vermesi
zaten yolun yarısını gitmesi demektir. Şimdi maç
oynayacağı günü bekliyoruz. Ama takım olarak
bekleme süresine tahammülümüz yok. Çünkü lig
başladı ve ULEB Cup'da yakında start alıyor. Doğal
olarak herkesin olduğu gibi onunda maksimum
performansına ihtiyacımız var. Ben olumlu
düşünüyorum. İnşallah kendi iç hesaplamasını
pozitif noktalar çıkartarak, bu ritmi
yakalayacaktır.
ŞAMPİYONLUĞA HERKESİN İNANMASI LAZIM
- Galatasaray en son Faruk Akagün ile birlikte en
son 1989-90 sezonunda lig şampiyonluğu sevinci
yaşadı. Ezeli rakibiniz Fenerbahçe 17 yıl sonra bu
mutluluğu geçtiğimiz sezon yaşadı. Sizinde
şampiyonluk özleminiz 18 sezonu buluyor. Buradan
Galatasaray taraftarlarına şampiyonluk mesajı
verebilecek misiniz ?
Bu gerçekten zor bir soru. Çünkü buna 'hayır'
dersen korkak derler, 'evet' dersen 'atıp
tutmasın, uçmasın' derler. Teknik ekibimle
hedefimiz zaten şampiyonluk. Yıllar sonra böyle
bütçeli bir takıma iyi Türk ve iyi yabancı
oyuncuları monte etmeye çalışıyoruz.
Galatasaray'ın olduğu her yerde zaten hedefin
şampiyonluk olması lazım. Aslında bu şampiyonluk
kelimesi çok kolay telaffuz ediliyor. Şampiyonluk
için bütün birimlerin çok çalışması ve buna
inanmak lazım. Eğer böyle bir atmosferi kulübün en
üst biriminden en altına kadar yaşatabilirsek,
bunu başarabileceğimizi düşünüyorum. Bu arada
biraz da şans yardım edecek. Kafamızdaki
oyunculardan birini de alabilirsek, hedeflediğimiz
takımı oluşturmuş olacağız. Şu anda dışarıdan net
skorumuzu taşıyacak oyuncumuz eksik. Ama takım
oyununu iyi oynayarak, belli zamanlarda belli
oyuncularla çift rakamlı skorlara ulaşarak onu
kapatmaya çalışıyoruz. Şampiyonluğu herkes
hedefliyor ama bir takım şampiyon olacak. Bunu da
bütün birimleriyle isteyen ve gereklerini yerine
getiren olacak.
- Galatasaray'ın Cafe Crown ile 5 yıllık
sponsorluk anlaşmasının 2 sezonu geride kaldı. Siz
sponsorunuzun beklentilerini karşıladığını
düşünüyor musunuz?
Benim izlenim karşılığını aldığı yolunda. Bu yıl
yaptığımız transferle bir çıkış yakaladık. Sponsor
için pozitif bir yatırım olduğunu düşünüyorum. Ama
bunu devam ettirmemiz lazım. Başarılı olduğumuzun
göstergesi Ayhan Şahenk Spor Salonu'nu
doldurmamızdan geçiyor. İkinci olarakta
hedeflediğimiz yerlere gelebilmemizden geçiyor.
Gelirken de pozitif düşünceli basketbol oynamamız
gerekiyor. Eğer bu organizasyon şemasını devam
ettirebilirsek, işin içine yüzde yüz başka
sponsorlarda girecektir.
- Altyapıya gelmek istiyorum.Siz daha önce
çalıştığınız kulüplerde altyapılarda görev
yaptınız. Son dönemlerde Efes Pilsen başta olmak
üzere birçok kulübün altyapından A Takıma
yetenekli oyuncu çıkarmada zorlandığını görüyoruz.
Sizde de yanılmıyorsam İsmet Hacıoğlu en son 2 yıl
önce çıkmıştı. A Takımı zorlayabilecek genç
oyuncularınız var mı?
Burada göreve geldiğimizde öncelikle üst tarafı
kurmaya gayret ettik. Geçen sezon ortasından
itibaren altyapıyla da ilgilenmeye başladık. Senin
çok doğru bir gözlemin var; Kerem Tunçeri'den
sonra en son gelen İsmet Hacıoğlu var. İsmet'den
sonra ben Birinci Lig'de hemen oynayacak seviyede
oyuncu göremiyorum altyapıda. Geçen yıl altyapıda
ciddi bir yapılaşmaya gittik. Eski
oyuncularımızdan Mert Uyguç, gene eski
antrenörlerimizden Sinan Ömeroğlu organizasyonu
üstlerine aldılar. Minik ve küçük takımlarımızda
iyi jenerasyonlar var. Genç Takımımız daha iyi
oynamaya başladı. Tahmin ediyorum, 3-4 yıl sonra
Galatasaray'da eskisi gibi altyapıda bir
hareketlenme olacaktır tahmin ediyorum.
TÜM TEKNİK ADAMLARDAN YARARLANDIM
- Çetin Yılmaz, Ercüment Sunter, Murat Didin,
Tolga Öngören, Ergin Ataman ile Ülkerspor'da,
milli takımda ise Aydın Örs ile birlikte çalışma
fırsatı yakaladınız. Bu deneyimli coachlardan
hangi özelliklerinden etkilendiniz ?
Benim en büyük şansım Türkiye'nin en kalbur üstü
antrenörleriyle çalışmam oldu. Murat Didin ve
Ercüment Sunter'den hücum anlayışındaki
esneklikleri öğrendiğimi düşünüyorum. Aydın
ağabeyden iş disiplinini ve basketbol
antrenörlüğüne nasıl bakmam gerektiğini
öğrendiğimi sanıyorum. Çetin Yılmaz'dan oyunculara
nasıl yaklaşmam gerektiğini, Tolga Öngören'den ise
işin ince detaylarına nasıl dikkat etmem
gerektiğini öğrendim. Ergin Ataman'dan da yıldız
ve zor nasıl davranılması gerektiğini gözlemledim.
Bu arada rakiplerden de bazı konular
öğreniyorsunuz. Son yıllarda hep karşılaştığımız
Efes Pilsen'den Oktay Mahmuti'nin savunmadaki bazı
detaylarının farkına vardım. Özellikle savunmada
bireysel başarının ne kadar önemli olduğunu
inceleyerek öğrendiğimi düşünüyorum.
-Yakın zamanda baba oldunuz. Bu ağır ve yüklü
çalışma programında ona vakit ayırabiliyor musun?
Baba olmak çok güzel bir duygu. Ayşegül henüz 5.5
aylık. Kendisine çok fazla vakit ayırdığımı
söyleyemem. Belki eşim Derya'nın basketbolun
içinden geliyor olması, bu anlamda işimi
kolaylaştırıyor diye düşünüyorum. O gerektiği
kadar içişleri bakanı olarak kızımızla
ilgileniyor. Ama ben de en azından eve geldiğimde
mutlaka belli bir saati ona ayırıyorum. Çünkü
babalık insanın hayatını değiştiren bir duygu.
Gözümüz gibi ona bakıyoruz. Bütün günün
yorgunluğunu ve stresini de eve girdiğimde başka
bir hayata dalıyorsun. Biraz geç olmakla birlikte
baba olduğum için mutluyum.
MURAT ÖZYER
31 Mart 1966 tarihinde İstanbul'da doğdu.
Galatasaray Lisesi ve Marmara Üniversitesi İşletme
bölümünden mezun oldu. İlk antrenörlük deneyimini
Galatasaray'da yaşadı, ardından 13 yıl
Ülkerspor'da çalıştı. Özyer Mart 2006'da
Ülkerspor'un baş antrenörü oldu ve takımına
Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluğu kazandırdırdı.
Daha sonra antrenörlüğe başladığı Galatasaray Cafe
Crown takımının başına geçti. Bayan basketbolun
sembol isimlerinden Derya Özyer ile evli olan
başarılı teknik adam, Ayşegül adında bir kız çocuk
sahibi.
canbudak@turkbasket.com