Efes maçını kaybettikten ya da kazandıktan sonra böyle bir konuyu açmak anlamsız olurdu, ya da anlamı azalırdı sanırım.
Düşüncelerimi yazıya dökmek için şu an tam zamanı.
Bir kısım hala geçen sezonda kalsa da futbolda da basketbolda da dün yok. Oktay hocaya yapılanlar hoş değildi, orta yol bulunabilirdi ama bulanamadı. Oktay hoca tekrar takımın başına geçene kadar arpacı kumrusu gibi takıma küsüp oturacak halimiz yok, ki Galatasaray'a gönül vermişiz hepimiz, doğru bir yapılanmayla yola çıkıldığında destek olmak boynumuzun borcu.
Bu sezon başı yukarıda bahsettiğim şey gerçekleşmişti aslında, bütçemize göre müthiş bir kadro kurmuştuk. İki winner Hawkins ve Domercant'ı, Efes ve FB Ülker'e göre oldukça mütevazı olan bütçemize rağmen kadromuza katmayı başarmıştık. Genç yetenek Macvan ve büyük tecrübe Ndong'la da mükemmel bir transfer sezonu geçirdik. Hazırlık maçlarının ardından katıldığımız turnuvalarda ödülleri topladık ve Türkiye Kupası'nda da üçte üç yaparak gruptan lider çıktık. Aynı rüzgarla ligde de 8'de 8 yaptık ve Eurocup'ta top 16'ya kalırken pek de zorlanmadık.
Ancak, ilk Kuban maçıyla başlayan şanssızlıklar resmen "seriye bağladı" kendisini ve istikrarlı biçimde başımızdan eksik olmadı. Kuban maçında Domercant sezonu kapattı, sonra Göksenin'den hepimizi şok eden haber geldi. Hawkins'in doping yaptığının açıklanması ise en kötümserimizin bile tahmin edemeyeceği cinstendi. Ödeme sıkıntılarını saymıyorum bile...
Kolay değil. Bu takım yaşayabileceği en büyük talihsizlikleri yaşadı. Her defasında darbelerin şiddeti daha da arttı, hasar daha da fazlalaştı. Buna rağmen ligde üst sıralardan kopmadık, Avrupa'da tökezlesek de TOP 8 şansımız sürüyor. Bugün de Efes karşısında Türkiye kupası yarı finali için mücadele edeceğiz. Devamlı olmasa da İstanbul'da oldukça maçlara gidiyorum, her kötü haber sonrasında takımı daha fazla sahiplenesim geliyor. Garip bir döngü ama vazgeçmek olmaz. Ümitsizlik ve "bu sene de gitti" diyip kenara çekilmek bize yakışmaz.
Düşünüyorum da, bizim başımıza gelen talihsizliklerin benzerlerini rakiplerimizin yaşadığını. Bo, Ömer ve Bogdanovic'in sezonu kapattığını mesela ya da Efes'in Farmar, Kerem ve Vujacic'ten yoksun kalacağını. O zaman diyorum ki "yine de iyi direnmişiz".
Başımızda Türkiye basketbolunun yetiştirdiği en önemli isimlerden biri var: Ergin Ataman. Kariyeri ve başarıları geçen sezondan ibaret değil üstelik. Ona güvenmek ve takımımızdan umutlu olmak için hala bir çok sebep mevcut.
Sezonun geri kalanı için tüm ekibimizin yolu açık olsun. İşimiz kolay değil ancak Ergin hocanın da dediği gibi "biz Galatasaray'ız!"
Salonlarda bu şanssız ama potansiyel sahibi takımı yalnız bırakmayacağımızı umuyorum. Sonu gelmeyen karamsarlıkları bir kenara atıp hem tribünde hem de parkede mücadele etme zamanı.
Düşüncelerimi yazıya dökmek için şu an tam zamanı.
Bir kısım hala geçen sezonda kalsa da futbolda da basketbolda da dün yok. Oktay hocaya yapılanlar hoş değildi, orta yol bulunabilirdi ama bulanamadı. Oktay hoca tekrar takımın başına geçene kadar arpacı kumrusu gibi takıma küsüp oturacak halimiz yok, ki Galatasaray'a gönül vermişiz hepimiz, doğru bir yapılanmayla yola çıkıldığında destek olmak boynumuzun borcu.
Bu sezon başı yukarıda bahsettiğim şey gerçekleşmişti aslında, bütçemize göre müthiş bir kadro kurmuştuk. İki winner Hawkins ve Domercant'ı, Efes ve FB Ülker'e göre oldukça mütevazı olan bütçemize rağmen kadromuza katmayı başarmıştık. Genç yetenek Macvan ve büyük tecrübe Ndong'la da mükemmel bir transfer sezonu geçirdik. Hazırlık maçlarının ardından katıldığımız turnuvalarda ödülleri topladık ve Türkiye Kupası'nda da üçte üç yaparak gruptan lider çıktık. Aynı rüzgarla ligde de 8'de 8 yaptık ve Eurocup'ta top 16'ya kalırken pek de zorlanmadık.
Ancak, ilk Kuban maçıyla başlayan şanssızlıklar resmen "seriye bağladı" kendisini ve istikrarlı biçimde başımızdan eksik olmadı. Kuban maçında Domercant sezonu kapattı, sonra Göksenin'den hepimizi şok eden haber geldi. Hawkins'in doping yaptığının açıklanması ise en kötümserimizin bile tahmin edemeyeceği cinstendi. Ödeme sıkıntılarını saymıyorum bile...
Kolay değil. Bu takım yaşayabileceği en büyük talihsizlikleri yaşadı. Her defasında darbelerin şiddeti daha da arttı, hasar daha da fazlalaştı. Buna rağmen ligde üst sıralardan kopmadık, Avrupa'da tökezlesek de TOP 8 şansımız sürüyor. Bugün de Efes karşısında Türkiye kupası yarı finali için mücadele edeceğiz. Devamlı olmasa da İstanbul'da oldukça maçlara gidiyorum, her kötü haber sonrasında takımı daha fazla sahiplenesim geliyor. Garip bir döngü ama vazgeçmek olmaz. Ümitsizlik ve "bu sene de gitti" diyip kenara çekilmek bize yakışmaz.
Düşünüyorum da, bizim başımıza gelen talihsizliklerin benzerlerini rakiplerimizin yaşadığını. Bo, Ömer ve Bogdanovic'in sezonu kapattığını mesela ya da Efes'in Farmar, Kerem ve Vujacic'ten yoksun kalacağını. O zaman diyorum ki "yine de iyi direnmişiz".
Başımızda Türkiye basketbolunun yetiştirdiği en önemli isimlerden biri var: Ergin Ataman. Kariyeri ve başarıları geçen sezondan ibaret değil üstelik. Ona güvenmek ve takımımızdan umutlu olmak için hala bir çok sebep mevcut.
Sezonun geri kalanı için tüm ekibimizin yolu açık olsun. İşimiz kolay değil ancak Ergin hocanın da dediği gibi "biz Galatasaray'ız!"
Salonlarda bu şanssız ama potansiyel sahibi takımı yalnız bırakmayacağımızı umuyorum. Sonu gelmeyen karamsarlıkları bir kenara atıp hem tribünde hem de parkede mücadele etme zamanı.