Alternatifsiz takımız. Talihsizlikten midir bilmem fakat bunu en net salı günü oynanan F8’in ilk maçında Martinez’in sakatlanmasıyla birlikte gördük. Ne Ayşegül’ün, ne de Casas’ın daha önce, bu kadar büyük bir sorumluluğu, bu kadar uzun bir süre taşıdıklarını sanmıyorum.
Kesinlikle alabileceğimiz bir maçtı aslında. Çok basit hatalar yapıldı. Çok fazla atış kaçırdık. Bazı etkenleri kabullenip, yinelemeyecek olursam, salı günü kaybettiysek bunun sebebi sadece şanssızlıktı. Bir savunma ribaundu daha alsaydık, bir atış daha kaçırmasaydık, cuma günü daha avantajlı parkeye çıkacaktık. Olsun. Grup aşamasında ilk beş maçın, beşini de kaybetmesine rağmen gözlerini hedefinden ayırmadı ve F8’e adını yazdırmayı bildi bu takım. Şimdi 1-0 geriden başlıyoruz. “Bizim için değişen hiçbir şey yok.”
Serinin kaderi ne olur bilemem ancak galip gelmesi gereken taraf Galatasaray; orası kesin. Bunu da Galatasaraylı olduğum için değil; kısa rotasyonu dar olan (olmayan?), tecrübeli oyun kurucusundan maç başında mahrum kalmış, en büyük silahı Sancho’nun sönük kaldığı, sakatlık yüzünden uzun süredir maça çıkamayan Kelsey’e rağmen, ancak başabaş bir maç çıkarabilen bir rakibe karşı oynadığımız için söylüyorum. Sezon içindeki Fenerbahçe karşılaşmasında da tecrübeli ve yetenekli isimleri kadrosunda bulundurmasına rağmen galip gelen taraf yine biz olmuştuk. Alınan sonuçlar sebepsiz değil elbet. Ekrem Memnun gerçekçi ve elindeki oyunculardan maksimum katkı almayı bilen bir antrenör. Herkesin hayali, bizim gerçeğimiz. Takımın başında Ekrem Hoca olduğu için çok şanslıyız. Ne kadar yazsam, ne kadar söylesem yeterli olmaz ya, ben yine de yinelemek istiyorum: Ekrem Hoca bizimle olduğu için ÇOK ŞANSLIYIZ!
Şapkadan tavşan çıkarmaksa, şapkadan tavşan çıkarmak… Evinde 29 sayı fark yediği USK Prag’a deplasmanda 29 sayı fark atmış, yıldızlarla dolu UMMC Ekaterinburg’u ilk maçta uzatma oynamaya zorlamış, Nneka Ogwumike’li, Alben’li, Augustus ve Prince’li Dynamo Kursk’a 40dk + 2 uzatma direnip maçı galibiyetle tamamlayan bir takımdan bahsediyoruz. Geçen sezondan sonra çok kan kaybettik, doğrudur ancak “şampiyon” sıfatına yakışan bir tutum sergilemekten asla geri kalmadık.
Bu takımı seviyorum ama Galatasaray armasını taşıdığı için değil. Karakterli ve mücadeleci bir takım olduğu için. Dile kolay olanları pratiğe döküp, canlı canlı örnek sunuyorlar. Geçen sezon “neden olmasın?” diye sormayı öğretti Ekrem Hoca; oyuncularına da, taraftara da. Her bir parçasıyla gerçekten çok gurur duyuyorum; takımı takip eden herkes gibi.
6 Mart Cuma günü Abdi İpekçi’de serinin ikinci maçı oynanacak. Maç saati ise özellikle çalışanlar için çok ters bir saat; 17:15. Yine de gidebiliyorsanız, o maça gidin; az çok Galatasaray basketbol takımlarına ilgisi olan herkesin gitmesini tavsiye ederim. Bunu da ezeli rakibe karşı oynanan bir maç olduğu için demiyorum. Boş gösterişlere gerek yok. Son şampiyonun, ünvanını koruma mücadelesine tanık olmak istersiniz belki. O yüzden…
Dediğim gibi serinin ve sonrasının kaderi ne olur bilemem ancak denemekten zarar gelmiyor. Denemeden sonuca varılmaması gerektiğini defalarca kanıtladı takımımız. Sonuçta, neden olmasın?