Bu yazıyı her kim okuyorsa;
Bir içki koy kendine, hüzünlü bir şarkı çal; bu bir ayrılık yazısı…
En azından kendi adıma… Her şeyin arafta olduğu şu günlerde, her şeyin en kötü ihtimalini baz almayı öğrenmiş (belki de öğretilmiş) bir insan olarak; ihtimallerin %10’unu umut ediyor ve %90’ını kabulleniyorum. Her Galatasaraylı gibi…
Önce Euroleague, sonra da TKBL şampiyonluğunun ardından bir yazı yazmak istedim. Yazamadım. İki dili akıcı olarak konuşuyorum -ki bu yüzlerce kelime bildiğim anlamına geliyor- ancak bu takımın başarılarını ve taraftara yaşattıkları gurur ve hisleri hiçbir cümleye sığdıramadım. Herkesin aynı kanıda olduğunu sanıyordum; değilmiş meğer. İnanınca, rakiple beraber bütün olumsuzlukları da yenip, şampiyonluğa yürüyebiliyor bir takım; gördük. O büyük mücadele bile yetersiz kalabiliyormuş bazen. Onu da görmüş olduk.
İşte sırf bu yüzden…
Bir içki koy kendine. Ve hüzünlü bir şarkı daha çal; çünkü daha söyleyeceklerim var.
Şu noktadan sonra yazıda Kaptan’a hitap etmek istiyorum. İçimde kalan bir ton “teşekkür” var zira. Yazıyı okuyanların da vardır, eminim. %90 büyük bir oran neticede. Hazır şansımız varken, daha “çok geç” olmamışken, içimizde kalmasın o teşekkürler.
İnsan sevdiğini başkalarına emanet edemiyor, Kaptan. İşte tam da bu yüzden, Galatasaray’ı emanet ettiklerimizden biri senken, içimiz rahat aslında. En az bizim kadar sevenlere emanet ettiğimizde içimiz rahat… Bu renkler için harcadığın emek ve özveri için ne kadar teşekkür etsek yetersiz kalır. Yorucu ve belki de yıpratıcıydı, eminim. Yorulup, vazgeçmediğin; vazgeçmeyip verdiğin sözü tutarak parçalıyla “kupalara ambargo koyduğun” için teşekkürler, Kaptan. Bizler, yer yer sana çok tahammülsüz, çok kırıcı davrandık. Bizlere kırılmadığın, kırılsan da affettiğin için teşekkürler, Kaptan.
Diyelim ki, gözler yumuldu, kulaklar tıkandı ve yüzde on oldu yüzde sıfır…
Hayat devam ediyor en nihayetinde, ligler de… Elbet başka oyuncular gelir, elbet biri kaptanlık ünvanını alır. Ama senin yerin, Galatasaray taraftarı için hep özel olacaktır. Çünkü “içimizden biri” bile değil, resmen “biz”sin. Çaresizlik zor şey, taşıması çok ağır… -Onlar utanmaz ama yine de- bizi ayıranlar utansın, Kaptan. Daha rahat edebileceğin bir ülkenin, daha çok para kazanabileceğin bir takımını değil de, hep bizleri seçtiğin; “sarı” dediğimizde “kırmızı” diye cevap vermek her zaman ilk tercihin olduğu için de teşekkürler, Kaptan.
Bizim milletin huyudur; söz, dönüp dolaşıp “kader”e bağlanır. Kader dediğin, aslında, hayatta yaptığın seçimlerin sonuçlarını yaşamaktır. Seçimlerinin sonuçlarını yaşa, Kaptan; tecrübe insanı olgunlaştırıyor. Ve bizler… Bizler de yaşayalım, Kaptan. Zira, hüzün insanı büyütüyor. Belki sesimiz yeterince gür çıkmadı, belki yeterince destek olamadık… Biraz da biz hüzünlenelim. Ama sen hüzünlenme, Kaptan. Sakın! Madem senelerdir hayatlarımıza bu kadar renk katanlardansın, madem takımın en büyük başarılarında senin de özverin ve emeğin var… Sen gül, Kaptan. Ağlayacaksan da sebebi sade zaferler olsun. Hakkındır, hem de sonuna kadar. Hayatlarımıza kattığın her bir renk için, teşekkürler, Kaptan.
Madem bizlerdensin, şimdi sen de bir içki koy kendine. Benimki henüz bitti ama eşlik ederim. Ve bir şarkı çal. Ama bizim çaldıklarımızdan olmasın; bizim şarkılar biraz hüzünlü. Malum, bu bir ayrılık yazısı…
Fakat kesinlikle bir veda yazısı değil. Çünkü senin de kaderinde sarı kırmızı var, Kaptan; tıpkı bizimki gibi. Hayatta seçimlerin ne olursa olsun, sen yine bize, senden olanlara çıkacaksın. Yollarımız yine kesişir elbet; belki tribünde taraftar olarak, belki de adına tezahurat tutarken… Aklın kalmasın, bizler bu takımın arkasındayız; bırakmadık, bırakmayız. Ama gidecek olursan, bizim de sende aklımız kalmasın be Kaptan; ne olur çok iyi bak kendine. Oralar çok soğuk olur çünkü; üşürsün…
Forum bağlantısı: http://www.gsbasket.org/forum/kadin-takimimiz/5596-10-isil-alben-post599697.html#post599697