Üstümde Yenilmez Armada t-shirti ile düşüyorum Abdi İpekçi yollarına. Yalnız daha önceki basketbol maçlarına gidişimin aksine bu sefer yalnız değilim otobüste. Gençlerden biri; abi üzerimde tarifi imkansız bir heyecan var, kazaya uğramaz umarım bugünkü maç diyor. Yol boyunca mırıldanıyor; “Yüreğimizde büyük aşkınla…” Eski maçlara dönük videolar izliyorum, kapanışı ise Paşabahçe maçıyla yapıyorum. Uzun yol bitiyor, heyecanlı Abdi İpekçi yolculuğu başlıyor.
Salonun önünde arkadaşlarla buluşuyoruz, sohbet ederken gençlerden biri ilginç bir soru yöneltiyor; erkek basketbolunda şampiyonluğu 23 sene beklemek mi zor, yoksa bizim gibi hayatında hiç şampiyonluk görememiş olmak mı?
Düşünüyorum, son gördüğüm şampiyonlukta henüz 12 yaşındaydım ve gazete küpürlerinden hatırlıyordum o günleri. Yaş itibariyle daha derin iz bırakan anılar ise pek de olumlu değildi bu sürecin ardında, son birkaç yılı saymazsak. Kulübe getirdiği maddi yük gerekçe gösterilerek gündeme gelen amatör şubelerin kapatılması, sonrasında destekçi kuruluşlar ile gelen bir yapılanma… Ahmet Cömert´te bir avuç taraftara karşı oynanan maçlardan Ayhan Şahenk´te kapalı gişe oynanan maçlara. Sonu mutlu bitmese de yıllar sonra oynanan final serisi, Euroleauge´de iz bırakılan maçlar ve Abdi İpekçi´de yaratılan atmosfer…
Salona giriyoruz yavaş yavaş. Salonda, taraftarın takımı sezon boyunca yalnız bırakmasına rağmen, Ataman taraftara jest yapıp şampiyonluk kutlamasını İstanbul´a bıraktı havası ağır basıyor. Hakim hava maçın başlamasıyla beraber vücut buluyor Abdi İpekçi parkelerinde. Ve geri sayım başlıyor…
Maçın bitiş sesi ile birlikte yaşadığımız coşku… Tribünlere bakıyorum; kimi tezahüratlara eşlik ediyor, kimi yakınındakilerle sarmaş dolaş, biri de formasını kafasına çekmiş ağlıyor… Yakından tanıyorum o genci, çoğunluğun umutsuzluğa kapıldığı anda bile inandı takıma ve teknik ekibe.
Salondaki kutlamaların ardından önce #direngeziparkı sonra Nevizade´de özlemin sona ermesi şerefine kaldıralım kadehleri diyerek İpekçi´den ayrılırken, alıyoruz üzücü haberi. Hayatta hiçbir şeyi çok istemeyeceksin diyor kardeşim, çocukluktan beri hayalini kurduğum en büyük özlemdi basketbol takımını şampiyon görmek. Yaklaşık çeyrek asır sonra gelen şampiyonluğu gönül rahatlığı ile kutlayamıyoruz Taksim ve çevresinde yaşanan üzücü olaylar nedeniyle.
Ankara´ya dönüş yolunda geride kalan günü düşünürken bir dershanenin duvarında yazan söz geliyor aklıma; “Yokuşta akmayan ter inişte gözyaşı olur.” Ne mutlu ki terinin son damlasına kadar hak etti bu camia şampiyonluğu. Hiçbir kişi ya da kuruma yaslanmadan, kendi ayaklarının üstünde çıktı yokuşu.
Başta Cem Akdağ, Oktay Mahmuti ve Ergin Ataman olmak üzere bu uzun soluklu yolculukta emeği geçen herkese yürekten teşekkürler.
Onur YAVUZ