Obradovic'in başında olduğu ve doğru bütçenin sağlanabildiği takım hiçbir uzun seride kaybetmez. Hele bir de Fener gibi arkanda taraftar desteğini, iç saha baskısını hissettirebileceğin yapı varsa. Fener 3 yıldır mı Euroleague'de Final Four oynuyor, 4 yıldır mı emin değilim ama Euroleague'in formatı tek maçlık performansa göre belirlenmese emin olun Fener'in bugün fazladan 1-2 tane Euroleague şampiyonluğu olurdu. Efes bence de şu an Fener'den bile kadro olarak daha modern, daha homojen takım ama muhtemel final serisinde 7 maçın hepsini deplasmanda oynayacak takımın kadrosu rakibine göre 2 gömlek üstte olacak ki uzun seri kazanmak için fırsatı olsun. Efes'in şu kadrosu sadece basketbola odaklanmış bir Ergin Ataman'ın elinde Galatasaray'da olsa belki derdim ama Efes'in hiç şansı olduğunu düşünmüyorum. Tek ihtimal şu an Fenerbahçe'nin tüm planlarının ana öznesi görülen Vesely'nin tam o sıralarda ciddi sakatlanması olur, başka bir şansları yok bence.
Ligin kalitesi gerçekten düşük, o yüzden 7 takım haricinde geri kalanı kıyaslamak kolay değil. Banvit'in son senesi olduğu için zaten gençlerle oynuyorlar. Düşmek de pek umurlarında olmaz. Sakarya'nın da kadrosu geçen yılın çok gerisinde. Biz biraz takım olur, bizim esas maksimumuzu belirleyen maddi sıkıntılarımızı yaşamazsak bir ihtimal 8-9 arası bitiririz. Zaten ligde her şeyiyle kaliteli sadece 2 takım kaldığı için 7 ile 8 bitirmek arasında çok da bir fark olmayacaktır. Hatta Tofaş bile gerek yapılanması, gerek coaching'iyle neredeyse durduğu yerde bile geçen seneye oranla yarım gömlek daha kaliteli bir hale geldi. Hem de 2-3 tane değerli oyuncusunu kaybetmesine rağmen. 5'e de çıkamayacağımız için Play-off yapmakla yapmamak arasında bizim için bir fark olmayacaktır. 2011'den bugünlere Erkek basketbolda güzel günler geçirdik, lig şampiyonluğu, Avrupa Kupası yaşadık ama bir gerçek var ki deniz bitti artık. Genel Kurul'daki gerçek Galatasaraylılar da 2011'den beri gelen plansız ama verimli yatırım yerine 2000-2010 arasındaki tek oyuncunun sürüklediği, günlük başarılarla övünen ve rakipleri atılım yaparken geriden seyreden Galatasaray'ı bu ilklerin takımına reva gördüler. Bu saatten sonra yapacak bir şey yok, geçen seneki gibi bu yıl da Mart'ta sezonu kapatıp hasetle bizden daha takım, bizden daha ''spor kulübü'' olan rakiplerimizin muhtemel ''başarısızlık''larıyla dalga geçmeyi bekleyeceğiz. Galatasaray'da şu anda tek bir şube var o da futbol. Galatasaray bu sene itibariyle bir Spor Kulübü değil, Futbol Kulübü. Orada da genel işlerimizle başarıyı hak etmesek de hiç yoktan başımızdaki insanı doğru seçtiğimiz için sonuna kadar her alanda yarışmaya devam edeceğiz. Şu an bu kulüp 2000'de olduğundan da, 2011'de olduğundan da ve hatta geçen yıl olduğundan da daha Fatih Terim kulübü. Kulübün başkanı da o, teknik direktörü de o ve ne yazık ki armanın tek umudu da o. Allah başımızdan eksik etmesin, ne diyelim.
Ertuğrul Erdoğan gitsin ya da gitmesin önemli değil. Kolej takımlarının okul aile birliğinden para toplayıp kurduğu kadrolarla bile yarışamadığın ortamda bir şeyler yapmaya çalıştığını gördüğün antrenörü sonuçlara göre yargılamak ne kadar gerçekci bilemiyorum. Şu kadronun başına Gregg Popovich'i getirsen de ligde ilk 3'e sokamaz zaten. O yüzden gitmiş ya da kalmış çok önemli değil. Zaten hedefsiz, gereksiz, zahmetsiz bir takım kurduğumuz için bu boş sezonumuzu da koç kovarak ve yenisini getirerek geçirebiliriz. Öyle gözüküyor ki amatör branşlarda gelecek 9 ayda bunlardan daha büyük heyecanlarımız, meşguliyetlerimiz de olmayacak zaten.