Kimsenin zerre takmadığı ve Turgay Demirel ile Tanjevic, Fenerbahçe lobisinin de katkısıyla oyuncağı haline gelmiş bir Milli Takım.
Durum o derecede ki Milli Takım kurulurken, as oyuncu diye tabir edebileceğimiz hiç bir oyuncumuz keyiflerini bozup şu kadroya gelmedi, yöneticilerin hiç biri de ağzını açıp tek kelam edemedi. Takımın görünürde en önemli oyuncusu Emir Preldzic'in ''oyuncu ayartma ve lobi faaliyetleri'' sürdürdüğü bir ortamda, nasıl bir organizasyon, nasıl bir takım, nasıl bir oyun bekliyorduk, o da bizim saflığımız. Milli Takım birilerinin ''çöplüğü'' olmuş, istenildiği gibi at koşturuluyor, takımlarında süre alamayan oyuncular genç sıfatıyla oynatılıp ısınma çalışmaları yapılırken, Euroleague tecrübesine sahip gençler nedeni bilinmeyen(!) bir şekilde bench ısıtma görevine veriliyorlar. Olsun bakalım, isteyen istediğini yapsın.
Zaten elde var olan kısıtlı bir kadro var, bu kadronun da basketbol dışında işlere alet olmasına izin verip, 2013'ü evde izlememize sebep olsunlar. Görelim büyük komediyi! Ne yaptığı zerre belli olmayan, ne savunma, ne hücum, ne tempo, ne yavaş oyun, ne pota altı, ne dış atış yapabilen bir takımımız var. Takımın baksan iki silahı var, biri Semih, diğeri Emir. Birine neredeyse 3'lük çizgisinde top verip, sırtı dönük oyun oynamasını bekliyoruz; diğerine ise maç boyu bireysel zorlamalardan ibaret pozisyonlar oynatıyoruz. Bari savunma yapılsın diye bekliyoruz, o da yok. Ortalama 10 asist yapan takım, bize karşı sayıların %80-90'ını asist üzerinden buluyor. Maç boyu potaya yakın ikili oyunlar oynayıp bizi işliyorlar, Satoransky yardırıp yardırıp duruyor, bir Allah'ın kulu da çıkıp, ''ne oluyor'' demiyor.
Buyrun istediğiniz gibi koşturun ''çöplüğünüzde'', sonra dönüp Milli Takım ve imajını getirdiğiniz noktaya bakıp, gurur duyun.