" Bırakıp gidiyor anılarımı rüzgar
denize bırakılmış çöpler gibi
yol kenarlarında birikmiş gereksiz eşyalar gibi
geri veriyor ve çekip gidiyor usulca.."
Edip Cansever
. . .
Bir yaşıma daha girdim..
Genelgeçer durumlarda bizi şaşırtan olaylar karşısında söylediğimiz bu söz öbeği bugün gerçek anlamını buldu bende.. Emeklediğimiz, siyah önlüklerle ilk okullu günlerimizi yaşadığımız, komşumuzun bahçesinden erik aşırdığımız, lise heyecanlarımız, bilincimizin hayata isyana dönüştüğü üniversiteli yıllarımız ne de çabuk eskimiş.. Hayatımın bilançosunu yapsam ne gam !.. Herkes kadar, herşeyden azar azar alınmış bir pay var hayattan.. Olması gereken kadar, olması gerektiği şekilde.. Eskiden büyümekken doğum günleri, şimdilerde yaşlanmak anlamına geliyor yalnızca, aradaki tek fark bu..
Pastanın üzerindekileri mumları sayamayacak kadar sevinçten kör olmuşsa da doğan; şimdiki yıldan doğduğu yılı çıkarıp aynı sonucu bulur eninde sonunda. Pastanın üstünde bir doğanın yaşı yoksa eğer, yaş saklanabilir, yaşa eklenebilir veya yaştan çıkartılabilir. Yani biraz matematiksel bir gündür doğumgünleri ama aslolan yaşayarak yaşlanmaksa hoş geldi, safa geldi..
Yolun yarısı demiş şair, ancak alınacak çok şey var henüz hayattan, yaşanacak çok duygu.. Hal böyleyken neden yolun yarısı ?.. Tam da başındayız aslında, tam da yeni yeni çözmeye başlamışken şifreleri, yeni yeni anlamışken yaşamanın değerini.. Yeni başlıyoruz yaşamaya..
Geceyi ve özgürlüğü içine sindirmiş, çimlerin üzerine uzanmış, bir yıldızın iki kavak arasından kaymasını izliyorum bu gece. Her kayan yıldız bir senemi götürüyorsa ömrümden, seyretmeye değer çimlerin üstünde, ateş böceklerinin içinde..
Bir başka şarkı mırıldanmak istiyorum ama ürkütmekten korkuyorum yanan yüreğimi, kaybetmekten korkuyorum gecen senelerimi. Kaybetmeyi bilmeyi kayan yıldızlarım dahi öğretemedi. Her gün çalamaz ya kapımı hayal kırıklıkları. Çalsalarda diyemem ki her gün girin içeri. Ama bugün benim doğum günüm, girin hayal kırıklıklarım ve sizde gelin korkularım bir mumda sizler için yakarım. Ya sırlarım, sınırlarım. 18 in de üfledim değil mi sizi ?.. Mutluluklarım, umutlarım, savaşlarım, kiminiz bir mumdunuz pastamda kiminiz kayan yıldız başımda. Peki ya yaşıma, yaşlarıma, çağlara sığdıramadıklarım, adını koyamadıklarım, adını koymaktan utandıklarım, hepsi ve dahi kıskançlıklarım daha neyi beklersiniz ki ? Aklıma gelen bütün duygularım, hoş geldiniz !.. Buyurun bu geceyi beraber kutlayalım. Önsözü olmamış hayatımı kitap arkasından öğrenmeden, hemen, öyle ki günlük yazmayı bilmeyen ben, yıllarımı yazmışım bilmeden..
Doğum günüm, hem Deniz 'lerin asıldığı gün hem Hıdrellez.. Bir yanda evladını toprağa vermenin hüznünü taşıyan bir ana 'nın sessiz feryadı, bir yanda dünyaya yeni bir evlat hediye eden bir ana 'nın toprağı tırnaklayan feryadı..
Nice yıllar dilemek için çok erken biliyorum, malum bu şarkıyı nice yıllarıma söylemiyor muyum ?.. Yinede dudağımdaki ıslık meltem havasında, sevdiğim şehirlerden kalma; ateş böceklerim kamp ateşinin etrafında oynamakta. Zaman; zaman zaman durmakta çoğu zaman akmakta bütün takvimlerin inadına..
Mutluluk dediğin nedir ki ?.. Şairin deyimiyle ;
' iki balıgın sürtünüşünden çıkan bir sese dönüştü mutluluk, duyulan degil görulen bir sese.. '
Sevdalığın gözlerindeki ışıltı, aşık olmak hayata, biriktirmek dost gülücükleri yeni yüzlerde, çocukların gözbebeklerindeki duru sevgi, ütopyam..
Ve başka ne ister insan hayattan..
Herbirinizi toplasam yüreğimin kıytısına ve birikmiş bilyelerimi döküp eteklerimden severadım koşsak yeni çağa, yeter mi teşekkür etmeye ?.. Zira bildiğim dillerin hiçbirinde yok karşılığı şuan duyduğum minnetin..
Daha özgür, insanın insana kıymadığı bir dünyada; yüreğin en kuytularında Tanrı ile başbaşa iken edilen dualar kadar güzel geçsin ömrünüzün kalan günleri..
İyi ki varsınız..
K. Porazan