Tarafsız gözle bakacak olursak...
40 yaşındayım. Çocukluğumdan beri tanıdığım Fenerbahçe taraftar profili hiç değişmedi. Doğu insanının tipik özellikleri, güce tapan, demokrasi, adalet gibi çağdaş değerleri çok fazla önemsemeyen, başarıya giden her yol mübahtır anlayışına inanan insanlar. Tabii ki arada istisnalar oldu, ama bu profil neredeyse hiç değişmedi. Fenerbahçe'nin başkanlarına bakın. Hepsi bir şekilde 'mafyatik', küçük hesapları iyi yapabilen insanlar. Ve Fenerbahçe yönetim kurulları da her zaman başkanın peşinden giden insanlar. Türkiye'deki politikacılar da böyledir genelde. Liderin peşinden giderler. Evrensel değerler (emek, hak etme, ahlak vb.) başarıdan sonra gelir. Yeter ki başarı (iktidar) gelsin.
Bu durumun Fenerbahçe'nin başarılı olup olmamasıyla hiç bir ilgisi yok. Galatasaray en başarılı yıllarında da başkanlarını harcayabilmiştir. Bu sözcüğü olumsuz anlamda kullanmadım, bence harcayabilmek de gerekir. Galatasaray ve Beşiktaş taraftarı her zaman daha çağdaş, daha modern ve sorgulayan bir taraftar kitlesi olmuştur Fenerbahçe ile kıyaslandığında. Düşünün ki Hitler de iyi bir liderdi. Ancak Almanya'yı ve dünyayı nereye sürüklediğini hepimiz gördük. Bu yüzden, despot başkanlık anlayışlarına özeneceğimize, bu yöntemle gelecek başarıyı kıskanacağımıza daha akil olmakta fayda var. İşte görüyorsunuz, birkaç yıldır neredeyse dibe vurmuş bir Galatasaray varken tüm branşlarda yavaş yavaş toparlandık. Bu yüzden Galatasaray sadece ekonomik kriz yaşarken, Fenerbahçe tarihi boyunca etik krizler yaşıyor.
Benim görüşüm, şu anda yaşananlar 10 yıl önce yaşansaydı da değişen bir şey olmazdı. Kulüplerin 'kimlik'leri vardır. Bu kimlik de kolay kolay değişmez.